Tek adam rejimine geçiş engellenebilir miydi? (2)

Celalettin Can Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AFP

Bugünden doğru pek pratik değeri yok gibi görünse de bu soruyu sormak, objektif ölçülere bağlı kalarak cevabını vermek gerekiyor.

Kanaatim o ki tekçi rejime geçiş engellenebilirdi…

Muhalefetin yeterli muhalefet yapamaması, en önemlisi şuursuzluk halinin yarattığı sonuç, tekçi rejme geçişin engellenememesi oldu.

Kürt halkı da sokağa çıkmayınca adeta kader ağlarını ördü.

Ve rejim değişikliği 25 Haziran Genel Seçim sonuçlarıyla resmileşti.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bundan sonra…

Yeni rejim kuruldu; yeni rejimi engellemeye dönük politikaların karşılığı yok.

Artık eski rejimden kalan nispi hakları yeni rejime karşı mücadele ile birleştirmek  gerçekçi ve gerçeğe tekabül eden politikalardır.

Ezberlerdeki politikalarda ısrar edilmemeli. Eski ilişkilerin düşünce ve davranış kalıplarıyla yürünmemeli, yüründüğünde etkin olunamaz.

Nitekim bu denendi ama etkin olunamadı.

Tekçi cumhur rejimcilerinin engelleri…                                                            

31 Mart ve 23 Haziran Yerel Yönetim Seçimleri şunu açık hale getirdi; tekçi cumhur rejiminin taşları hala oturmamış. İç çelişkileri var, üstelik bunlar derinleşme ve yer yer kopuş eğilimleri gösteriyor.

Tek adam rejimcileri koalisyonlar dönemini bitirecekti. Ancak koalisyonsuz yapamayacak bir gerçeklikle karşı karşıya bir hal yaşıyorlar. Çaresiz koalisyonu sürdürmek zorundalar. Çelişkileri derin, esasen Kürt meselesi onları bir arada tutuyor. Birbirlerine güvenemiyorlar.

Hala aşamadıkları kavramlar ve mücadele mirasları var;

Medeni hukukun, kadın-erkek eşitliği mücadelesinde kadınların elde ettiği hakların ve de modern hayatın geliştirdiği kazanımlar var.

Türkiye’de geniş bir orta sınıf var.

Yaşam tarzı itibarıyla kadını ve erkeğiyle bir küçük burjuvalar ülkesi Türkiye.

Cumhurbaşkanı Erdoğan bölgenin ve “Ümmetin lideri” kültü geleneği üzerinden “Tek Adam”a oynadı, ancak…

Türk modernleri buna karşı Atatürk kültüne sığınıyor, sığınacak…

Unutmamalı ki Atatürk kültü var ve hala güçlü.

Müslümanlık Kürt coğrafyasında sadece nicelik olarak değil, nitelik olarak da derinlemesine güçlü. Aslında bu bakımdan Kürt Müslümanlar ve Müslüman Kürtler ülkenin batısını da etkiliyor. AK Parti’nin gerek MHP ve derin güçlerle kurduğu ittifak, gerekse Kürt meselesine olumsuz yaklaşımı bu bakımdan da tekçi rejimin toplumsal zeminini daraltıyor.

Bölgede Modern Kürt Hareketinin yarattığı sonuçları, bu bütünlük içinde düşünmek  gerekiyor.

Kürt hareketi her şeye rağmen dayanıyor.

Her şeye rağmen Kürt hareketine paralel ısrar eden bir sol var.

Dünya eski dünya değil; siyasi İslamcılık ziyadesiyle yıprandı. Hele Türkiye de…

İslam Devleti dayatması yapıldı ancak hayat başka bir şey.

Belki de Müslümanlara ve halka en büyük faydası bu oldu dayatılan sürecin...

İnançlara değinirken haklar ve özgürlükler; problemleri karşılanmamış olan geniş bir Alevi kesimi ve azınlık etnik/kültürel kimlikleri akılda tutmak gerekiyor.

Nüfusunun yüzde 20’si Kürt, bir o kadarı Alevi ve azınlık etnik/kültürel kimlikli olan bir Türkiye’nin “birliği” siyasal İslamcı/milliyetçi blok altında “ezel-ebed” var olabilecek mi? Bunu da akılda tutmak gerekiyor.

Hele de ekonomideki gelişmeler... Ekonomik kriz sıradan öncekilerle ilgili açıkladıkları gibi teğet geçecek bir kriz değil, yapısal ve sürekli.

24 Ocak 1980 kararlarıyla başlayan neoliberal modelin krizi, daha çok üretim dışılıkla, daha çok elde avuçta ne varsa satmayla, daha çok borçlanmayla aşılmaya çalışılıyor.

Nereye kadar?

Birde dış ilişkiler ve çelişkiler var…

Türkiye’nin jeopolitik konumu soğuk savaş döneminde sol ve sosyalizm güçlerinin önünde engeldi. Bedeli de ağır ödendi.

Soğuk savaş yıllarında sağcı/otoriter iktidarların yararına olan bu jeopolitik konumlanış şimdilerde onlar için engelleyici…

Jeopolitik konumlanış dış ilişkiler de, AK Parti iktidarına da birçok şeyi tolere eden bir noktadan katkılar sundu. Aynı jeopolitik konumlanış, farklı kimlikleri dışlayan, Ortadoğu da çözüm gücü olmaktan uzaklaşma süreci yaşayan, üstelik Avrasya ile cilveleşen bu iktidar blokunu ABD-AB “dostlukları” ve NATO konsepti nereye kadar hazmedebilecek?

Suriye bütünlüğünü sağlıyor. Üstelik Kürtler Rojava’da başka bir sürece evriliyor. Afrin’de ve İblid’de cihatçı egemenliğe son verilebilir. El Bab, daha geniş bir ifadeyle Şebba hakeza. ABD’nin de Fırat’ın doğusundan çekilmeye niyeti yok görünüyor.

Küresel bağımlılıklar ağı içinde Türkiye’de derinlemesine içselleşmiş batı kapitalizmi, ithalat-ihracat dengesi, cari açık, dış borç, finans ilişkileri ayakta kalma ve varoluş koşullarıyla ilişkili... 

Çözüm çözümsüzlük mü?

Çözüm hala içeride ve dışarıda savaş ve gerginlik politikalarında aranacaksa, “kuşatılmışlık” ve “beka” gibi hileli yönlendirmeler bu yönlü politikalara eşlik edecekse, Kürt coğrafyasında bir tür korporasyonla da açıklanabilecek sistem sürdürülecekse, ufukta soğuk savaş, hatta tek parti döneminden kalma bu politikalardan vazgeçildiğine dair bir ışık görünmüyor demektir.

Bu ise siyasetin, yönetilemez ve yaşanılamaz bir Türkiye’de ısrarı demektir ki, çözümsüzlüktür bu. Kabul edilemez!

    

 

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU