Amatör tiyatro oyuncularıyla söyleştik: İnsanı insan yapan, sorgulamayı öğreten, çeşitli illetlerden kurtaran ve toplumsal değişime katkıda bulunan sanat dalıdır tiyatro

Faik Bulut Independent Türkçe için yazdı

Kolaj: Independent Türkçe

İstanbul'un farklı yerlerinde rastladığım veya oyunlarını bir şekilde izlediğim amatör tiyatrocuların sanatsal yeteneklerine pek çok kez tanık oldum.

Bu arada merak ettim: Tiyatrocular ne yapar, nasıl geçinir, çevrelerindeki insanları nasıl etkilerler? 

Rastlantı bu ya; Kürecik TV isimli yerel bir televizyon kanalında izlediğim Avcılar Kültür Sanat Derneği (AKSD) bünyesinde faaliyet gösteren tiyatro atölyesi grubundan Maral Gürsoy ile Murat Mertal Akansu'nun, tiyatronun işlevi ve insanlara etkisi konusunda yaklaşık iki saat süren söyleşileri fazlasıyla ilgimi çekti. 

Eylül sonunda İstanbul'daki Kadın Muhasebeciler Derneği'nin düzenlediği konferans öncesi Feminist Drama grubunun içerik açısından oldukça özgün olan performanslarını izledim. 

Ekim ayının ilk yarısında Avcılar Barış Manço Kültür Merkezi'nde sanatçı Ali Yıldırım'ın nitelikli seyirci topluluğunun da beğenisini kazanan "Şeyh Bedreddin" adlı tek kişilik oyununu seyrettim. 

Bunları izledikten sonra da amatör tiyatro sanatçılarıyla söyleşi yapmaya ve sizlerle paylaşmaya karar verdim. 
 

Avcılar Kültür Sanat kadın oyuncularının bir performansı.jpg
Avcılar Kültür Sanat kadın oyuncularının bir performansı

 

1- Avcılar Kültür Sanat Derneği Tiyatro Grubu

AKSD'nin yeri Avcılar Parseller mahallesinde. Sadece tiyatro eğitimi vermekle yetinmiyor, faaliyetleri arasında şunlar da var: Resim, edebiyat-şiir, spor, çocuk tiyatrosu vs.
 

Avcılar Kültür Sanat Tiyatro Atölyesi'nin bazı oyunları.jpeg
Avcılar Kültür Sanat Tiyatro Atölyesi'nin bazı oyunları

 

AKSD'nin tiyatro grubundan Pevrüldane Dündar, Murat Mertol Akansu, Maral Gürsoy ve Adnan Alin ile söyleştik.

Sorularımızı birbirlerinden söz alarak ortaklaşa yanıtladılar. Onlar anlattı, ben yazdım.

Pandemiden önce Avcılar bölgesinde 7-8 amatör tiyatro grubu vardı. Hemen hepsi küçük kümelerdi, kendi yağlarıyla kavruluyorlardı.

Fakat Kovid-19 salgını yanında oluşan derin ekonomik kriz herkesi olduğu gibi tiyatro gruplarını da etkiledi. En başta da çalışılacak mekânın yükselen kiraları bellerini bükmüştü.

Şimdi bu ilçede bağımsız tek tiyatro grubu olarak AKSD kaldı. Ekonomik nedenlerle varlığını sürdüremeyen diğer tiyatro gruplarından 40 kadar oyuncu AKSD bünyesindeki tiyatroya katıldılar.

Ancak AKSD de aynı nedenlerle zar zor ayakta durabiliyor. 

Yine de tiyatro gösterimlerine ek olarak farklı anma ve münasebetlerle (Dünya Tiyatro Günü, 17 Ağustos depremi, Kadınlar Günü, 1 Mayıs, Dünya Barış Günü gibi) sokak veya sahne gösterileri yapabiliyorlar. 
 

Avcılar Kültür Sanat kadın oyuncularının bir performansı (1).jpg
Avcılar Kültür Sanat kadın oyuncularının bir performansı / Fotoğraf: YouTube

 

AKSD atölyesinin tiyatro eğitimi ve grubunun 10-15 yıllık bir geçmişi var. Kuruluşundan bu yana sergilenen oyunlardan bazıları şöyle:

"Sumud (Direnç)" Filistin halkının direnişini simgeleyen bir oyun. "Ocak: Aile İlişkileri", 1960'lardaki gecekondu yaşamı, işsizlik ve kadın-erkek ilişkilerini; "Kül Rengi Sabahlar", haksız yere idam edilen devrimci genç Erdal Eren'in hikâyesini anlatıyor.

"Şili'de Av", Orhan Asena'nın kaleminden darbeyle devrilen sosyalist Başkan Allende'nin günlüklerini işliyor.

"İran Kedisi", Batı felsefesiyle Doğu felsefesinin karşılaştırıyor (2018'de Uluslararası Toprak Sahne Festivali'nde gösterime sunulup beğeni kazandı).

"Ölüm Kadın Meselesi", kadın hakları ve şiddet sorunlarını işliyor. "Hamlet" ve "Paytak Şükrü" çocuklara yönelik oyunlar ve iki yıl oynanan çocuk oyunu "Pembe Kimlik".

Dernekte bu faaliyetlerin yanı sıra, Mustafa Kemal Paşa Mahallesi ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nde gençlerle çocuklara drama dersleri de veriliyor. 

Oyuncular geçimlerini sağlayabilmek için farklı işlerde çalışıyorlar. Meslekleri şöyle sıralanabilir:

Veteriner, hemşire, oto tamircisi, elektrik teknisyeni, mobilyacı, öğretmen, sendikacı, muhasebeci, gümrükçü, ev kadını. Ek olarak öğrenci ve emekliler de var. 

Yaklaşık iki yıl önce Esenyurt ve Avcılar ilçe belediyeleri, tiyatro oyuncusu, şair, yazar ve aydınları toplayıp "Kültür-sanat adına neler yapılabilir, amatör tiyatrocular nasıl desteklenip teşvik edilebilir?" konusunu tartışmışlar.

"Orada farklı düşünce, öneri, eleştiri ve vizyonlar tartışıldı, vaatler verildi ancak beklenen olmadı, bir sonuç da çıkmadı" diyorlar.
 

Avcılar Kültür Sanat Atölyesi ile söyleşi (1).jpg
Avcılar Kültür Sanat Atölyesi ile söyleşi 

 

Sanat anlayışına dair ortak görüşleri özetle şöyle: 

Bizler, belediyeler tarafından kurulmuş olan maaşlı tiyatroda çalışmayız. Zira sanatsal yönden kontrol var; neyi nasıl yapacağımıza ilgili kültür merkezi yetkilileri karar veriyor. Bu da sanatın bağımsız ve özgür olma ilkesine ters düşüyor.

Bizim talebimiz şudur: Belediyeler, bizim senaryosunu ve kurgusunu gerçekleştirdiğimiz oyunları, bir şekilde ve karınca kararınca desteklemelidir. 

Önemli zorluklardan biri de, yerel veya merkezi iktidarın gerek İstanbul gerekse taşradaki engellemeleridir. Oysa biz bir oyunumuzu sergileyip gösterirken, toplumda bir mevzi kazanmak ve onu halka mal etmek istiyoruz.

Çalışanların, işçi ve emekçilerin bizzat amatör ruhla oynayacakları bir tiyatro türünden yanayız. Bir anlamda, Bertholdt Brecht'in oluşturmak istediği halk tiyatrosundan yani.

Çünkü biz, sanatın kristal bir küre içinde hapsedilmesine karşıyız. Sanat ne kadar halk içine inerse, o kadar başarılı olur ve benimsenir. Biz, tiyatroyu maişet (geçim) derdinden kurtarmayı amaçlıyoruz.

 

Avcılar Kültür Sanat Derneği.jpg
Avcılar Kültür Sanat Derneği

 

"Grubun, sanata bakış açısı nedir?" sorusuna yanıtları ise şu şekilde:

Sanatı, hayatın yeniden üretilme faaliyeti olarak düşünüyoruz. Bir dayanışma içinde zenginleşerek ve ileriye dönük olarak geriye dönüşler yapma faaliyetidir aynı zamanda.
 

Avcılar Kültür Sanat Atölyesi ile söyleşi.jpg
Avcılar Kültür Sanat Atölyesi ile söyleşi

 

Tiyatro oyunlarının, sosyal ve kültürel işlevini de sorduk. Teker teker anlatıldı ama biz ortak paydasını vereceğiz:

Drama şeklindeki oyunlarımız sayesinde çok sayıda genci bataktan kurtarıp hem tiyatroya hem topluma kazandırdık. Birçok suçun ve kriminal olayın önüne geçtik. Büyükçekmece Tepecik bölgesinde, ailelerin ihmal ettikleri çocuklar söz konusuydu.

Örnek vermemiz gerekirse; ailesinin iç sıkıntıları sonucu bir çocuk kekeme kalmıştı. Tiyatro oyunu ve drama sayesinde onu kendimize alıştırdık. Kekemeliği bitti. 

Başörtülü bir kız vardı. Ailesinden baskı da görüyordu. Onu tiyatro oyunlarına katılmaya ikna ettik. Kızcağız, üniversiteye girdi ve kendi kararını verebilen özgür bir kadın oldu. 

Uyuşturucu kullanan iki kız, bataktan kurtulmak için debelenip dururken kendilerine tiyatro yoluyla el uzattık. Bu sayede kurtuldular.

Farklı suç ve kabahatlere bulaşarak toplumdan kopmuş 15 kadar çocuğu tiyatro sayesinde kurtarmayı başardık. Şimdi gayet sosyal bir halde gülüp oynayabiliyorlar. 

Tarikat veya benzeri bir dini cemaat içine giren kız vardı. Tiyatrodan bahsedince 'tövbe, tövbe…' diyordu. Hayata küsmüştü adeta. Bize gelmeye ikna olunca, hayatla barışıp insanlarla buluşmaya başladı.

 

AKSD Tiyatro atölysine yeni katılan bir ev kadını.jpg
AKSD Tiyatro atölyesine yeni katılan bir ev kadını

 

"Bu tür sosyal işlevinde tiyatronun rolü nedir" sorusunun da onlarda yanıtı var:

Tiyatro oyunu sırasında aldığı rol, çocuğun beynine yerleşiyor. Oynadığı karakterleri içselleştirdiği zaman benimseyebiliyorlar çünkü. Oysa tiyatro dışından ve toplumdan başka bir şey alıyorlar. 

Bir defa tiyatro, sorgulatıyor. Dikkat edelim, filozofların çoğu tiyatro ile ilgili eserler vermişler. Mesela Aristoteles'in zamanda 'Birlik' kavramı vardır. Diderot tiyatro üzerine yazmıştır. Örneğin 'Tiyatro, insanı insana insanca anlatma sanatıdır' sözü meşhurdur.

Tiyatro ile tanışanlar, insanlaştırılmış oluyorlar. Çünkü orada insanca yaşamanın ipuçları sunuluyor. Tiyatro kişiye özgüven kazandırıyor. Geleneksel ev kadını güvensizdir. Tiyatro sürecine katılıp işlevini anladıktan sonra 'ben de yapabilirim' duygusu artıyor. 

Buna karşılık gitar yalnızlaştırırken, resim içe dönüklüğe yol açabiliyor, hatta bencillik bile aşılayabiliyor. Tiyatro ise, insana sevgi ve özveriyi anlatıyor. 

Bu yüzden olsa gerek, günümüz İngiltere'sinde drama, okul müfredatına konulmuştur ders olarak.
Özetle amatör tiyatronun teşvik edilmesini isterken, yerel yönetimler/belediyeler sadece para desteği olarak anlıyorlar. Halbuki yukarıda verilen birkaç örnek bize şunu gösteriyor.

Bireysel ve toplumsal çürümüşlüğün en önemli alternatifidir tiyatro: Zira başıboş gençler, ya tiyatro sanatı sayesinde başta kendileri olmak üzere insanın değerini anlayıp toplum merkezli bir hayatı seçecektir yahut her türlü yozlaşmanın batağında yitip gidecektir.  


2- Feminist Drama

Küçükçekmece-Halkalı yöresindeki Feminist Drama grubunun evveliyatı var.

Oyuncu Çetin Ali Nergis'in ifadesiyle, birlikte olduğu grubu, Merhaba Tiyatro'nun kurucusu Günay Akarsu'nun öncülük ettiği "muhalif sanatçı ve tiyatro" geleneğinin devamı sayılır.  

21 kişiden oluşan bu grup, 7 yıl önce İstanbul Düş Sahnesi (İDS) kümesini oluşturup faaliyete geçmiştir.
 

İstanbul Düş Sahnesi'nin (Dobra Çetin Usta) oyunu büyük beğeni almıştı, yıl 2016. Kaynak-Nethaberajansi.com_.jpg
İstanbul Düş Sahnesi'nin "Dobra Çetin Usta" adlı oyunu büyük beğeni almıştı, yıl 2016 / Fotoğraf: nethaberajansi.com

 

Diğer amatör tiyatro oyuncuları gibi İDS oyuncuları da değişik mesleklere mensup insanlardan oluşuyor: Emekli, öğretmen, bankacı, muhasebeci, ev kadını. 
 

İstanbul Düş Sahnesi'nin Kadın Mali Müşavirlere özel gösterisi.jpg
İstanbul Düş Sahnesi'nin Kadın Muhasebeciler Derneği'ne özel gösterisi

 

Ç. Ali Nergis'ten Feminist Drama tiyatro serüvenini dinleyelim:

Daha çok sokak hareketleri ve işçi temalı konulara yoğunlaştık. 2015 başından itibaren işçi, eğitim, kadın eğitimi türünden tiyatro seminerleri vermekteyiz.

2017'de Metal-İş Sendikasıyla birlkte çalıştık ama onlara seminerler vermedik. Buna  karşılık, sendikanın eğitim kamplarında işçilere oyun sergiledik.

Sabit bir atölyemiz ve salonumuz yok. Bir anlamda seyyar-alaylı tiyatro gibiyiz. Ezilenlerin, ötekilerin sesiyiz. Örneğin 'Göçmen Ailenin Dramı' oyununu gerçekleştirdik. Keza Metal-İş Sendikası işçilerinin isyanını dile getirmek üzere 'Metal Fırtına'ya gönderme yapıp Küçükkuyu ve İstanbul-Maltepe sahnelerinde sergiledik.     

Aşamalı geçişler yaptık. Birinci merhalede ağırlıklı olarak işçi tiyatrosu anlayışıyla hareket ettik. Kısa performanslar ortaya koyduk. Mesela 'Anayasaya Hayır' kapsamında oyunlar oynadık. İlk dönemdeki 4 oyunun ikisi tek kişilikti. Güncelin içinde, milliyetçilik ile kutuplaşmanın ortamında gerçekleştirdik oyunlarımızı.

İkinci aşamada bu sefer oyunların çerçevesini çeşitlendirip genişlettik. Temalarımız ezilenler, ötekileştirilenler, kadın cinayetleri oldu. Bu dönemde sadece bir oyun sergilendi. Şimdiyse iki oyun sergiliyoruz. 

Pandemi döneminde Küçükçekmece Belediye sahnelerinde kadınlara yönelik olarak 'Jan Dark'ın Dönüşü' oyununu sergiledik. Sonradan K. Çekmece-İkitelli Atakent mahallesinde 'Feminist Drama' adı altında ayrı bir yapılanmanın kurucu öncüsü Gamze Şimşek idi.

Belirtmem lazım; Feminist Drama, İstanbul Düş Sahnesi tarafından kurulmadı, Gamze Şimşek'in girişimiyle oluşturuldu.

 

İstanbul Düş Sahnesi oyuncularıyla söyleşi.jpg
İstanbul Düş Sahnesi oyuncularıyla söyleşi

 

Tiyatro oyuncusu Gamze Şimşek, Feminist Drama yapılanmasını şöyle anlatıyor:

Önce Atakent'te (K.Çekmece) Kadın Meclisi'ni kurduk. Yazarlar ile kitleye ulaşma yollarını aradık. Yaratıcı Drama kapsamında bir atölye açtım, 23 kadınla eğitime başladım. Bunlardan 8'i kadın tiyatrosu yapmaya devam etti. 

Tiyatro tarihi, sanatı ve kültürüne haiz olmadan, eğitimini almadan bu işler olmaz. Bu yüzden pandemi döneminde Antik Yunan'da tiyatroya dair seminerler verdik zoom üzerinden. Antik dönem ile 19. yüzyıl kadınlarının tiyatro anlayışları üzerinde durduk.

Bu arada instagram aracılığıyla Kadın Hakları, Ceza İnfaz Yasası, İstanbul Sözleşmesi, 8 Mart Kadınlar Günü, 25 Kasım Kadına Şiddete Yönelik Mücadele meselelerine dair performans videolar, küçük kareografiler ve benzeri kısa video gösterimleri hazırlayıp sunduk. 

İlginçtir, zoom üzerinden gerçekleşen seminerlere katılan kadınlar, günlük hay huyun gailesinden sıyrılıp, tiyatro ve sanata yoğunlaşabildiler. Hayatı, kadınlara dair meseleleri sorgulamaya başladılar:

'Neden kadın olmak zor, niçin yok sayılıyoruz, neden bu acı ve kahırları çekiyoruz?' türünden sorulara cevaplar bulunmaya çalışıldı. 

Çözüm için, sorunları sanat yoluyla dile getirip insanlara gösterme yoluna gidildi. İstanbul Düş Sahnesi'nin kadınlara yönelik konsepti hareketiyle, feminist sanat isteyen ayrı bir grup oluştu. Bilgiyle hemhal oldukça, kendi gerçekliğimizin farkına vardık.

'Neden mücadele etmeliyiz?' cevabı için feminist dramanın tezi hazırlanıyor Kıbrıs'taki Akdeniz Üniversitesi'nde ve bizimle konuşularak yazılıyor. Feminist drama sayesinde kadınlar, kendilerinde farklı olan gücü açığa çıkarıyorlar.

En önemli özelliği ise şudur: Kendi üretimlerini, metinlerini, şiirlerini yazıyorlar POLİTEZ isimli sitede. Yazan 5 kadın var. Performanslar da bu metinlerden çıkıyor. Özgün çalışmaya uygun kareografi düzenleniyor.

 

İstanbul Düş Sahnesi'nin bir oyun afişi.jpeg
İstanbul Düş Sahnesi'nin bir oyun afişi

 

Sözü, Ayla Gümüş Karabulut alıyor:

Feminist Drama ile tanıştığımda politik bilincim vardı. Ancak biz kadınlar, 'Tek başına hiçbir şey elimizden gelmez, birlikte sözümüzü söylemeliyiz!' diyerek ortaya atıldık. Sanatı üreterek sözümüzü söylüyoruz şimdi. 

Sistem kadınları eve hapsetmeye çalıştıkça, bizler sokağa çıkmak suretiyle dönüşüp gelişiyoruz. Sokağın bizi özgürleştirdiğini de biliyoruz. Feminist Drama ile tanıştığımda 1 ve 5 yaşında iki kızım vardı. Onları da bütün sanat faaliyetlerimize katıverdik. 

Zaten pandemi döneminde kadınlar iyice eve hapsoldular. Bu durumdan istifade edip zoom yoluyla seminerler verilerek kadınlar bilinçlendirildi. Böylece kadınların yan yana gelerek kız kardeş olmalarının yolu açıldı.

Kadınlar, kendi tabularını yıktılar; üretebildiklerini keşfettiler. Biz de gücümüz yettikçe, her kadına ulaşmaya ve kız kardeşliği yüceltmeyi becerdik.

 

İstanbul Düş Sahnesi'nin bir gösterisi.jpg
İstanbul Düş Sahnesi'nin bir gösterisi

 

Sibel Ersöz, hikâyeyi tamamlıyor:

Oldukça yorucu bir çalışma hayatından sonra emekli olmuştum. Gamze'nin davetiyle Feminist Drama'ya katıldım. Bu sayede toplumsal sorumluluk, duyarlılık kazanacağımı düşünerek etkinliklere başladım.

Cumhuriyetçi kadınların şimdiye kadar kendilerine sağlanan kazanımların geri alınmasına karşı mücadele etme yükümlülüğünü hissediyordum. Böylece bu toprakların geri gidişine karşı duruş sergiledim.

Feminist Drama'nın temel özelliği şudur: Kadınların potansiyellerini keşfetmeleri, üretken hale gelmeleri yönünde ciddi bir faaliyet içindedir.


İDS oyuncularına göre tiyatro, insanın kendine dönüşünü sağlıyor. Bu yönüyle tiyatronun toplumu yakalaması lazım...

Örneğin toplumsal-siyasal bir olayda, onun popülerliğinden yararlanarak güncellik yakalanabilmelidir. Bu anlamda sadece Bertholdt Brecht oyunlarını sergilemek yetmiyor.

Öte yandan tiyatronun evrensel yanı da var. Bu evrensel sanattan esinlenmeli, ondan almalıyız. Fakat Türkiye toplumunun sıkıntıları için kendi metinlerimizi oluşturup oynamalıyız.

Bizde amatör tiyatro faaliyetleri uzun sürmüyor. Bazıları bir parti, belli bir dernek ve STK anlayışına sahip olunca bağımsızlığını yitirebiliyor.

Oysa sanat bağımlı değil, özgür olmalıdır. Sanatçı da özgür olmalı, arka bahçesi asla olmamalıdır.

"Sanat mutlaka halkla buluşturulmalı ki, ayakta kalabilsin. Yoksa geçici bir heves ve girişim olmaktan öteye geçmez."


3- Tek kişilik gösteri sanatçısı Ali Yıldırım

Ali Yıldırım, mekan olarak Avcılar Belediyesi Kültür Merkezi'nde faaliyet göstermesine rağmen tek başına çalışıyor ve tek kişilik oyunlar sergiliyor. 

Onun tiyatro ile tanışıklığı eskiye dayanıyor. 1975'te İstanbul-Fatih Halkevi'nde başlamış. O sırada Uğur Dündar gibileri de oradaymışlar.

Ardından Halk Bilimleri Derneği, Amatör Tiyatrolar Birliği (SİNEMATEK) bünyesinde mesleğini sürdürmüş ve Devlet Sanatçıları Şehir Tiyatrolarında eğitim dersleri vermiş.
 

Ali Yıldırım sahnede oyununu sergiliyor.jpeg
Ali Yıldırım sahnede oyununu sergiliyor

 

1980 Askeri darbesi nedeniyle faaliyetleri kesintiye uğramış; 1987'de mesleğine geri dönmüş; Bağcılar (İstanbul) gibi yerlerde oyuncu yetiştirme eğitimini yürütmüştür.

Ali Yıldırım'ın 50'nin üstünde yazdığı ve yönettiği oyunu bulunuyor. 3 yıldır yazıp oynadığı Şeyh Bedreddin oyununu Giresun, Edirne, Turgutlu, İstanbul'un hemen bütün ilçelerinde sergilemiştir.

Taşra'da kitleye gösterilen tiyatro oyunu, yöresel kitle örgütlerinin yardımı sayesinde gerçekleşmiş. Sarıyer ve Esenyurt belediyeleri ise oyunu satın almışlar.
 

Tiyatro sanatçısı Ali Yıldırım ile söyleşi.jpeg
Tiyatro sanatçısı Ali Yıldırım ile söyleşi

 

Ali'ye soruyorum: "Sanata bakışın nedir?"

İşte cevabı:

Toplumsal açıdan diğer sanat dalları gibi değildir tiyatro. Diğer sanatlar, insanın bireyselliğinin ön plana çıkmasına yol açar. Oysa tiyatro hem işlevi hem de niteliği gereği toplumsal değişikliklerin rehberliğini yapar.

İnsan özünde taklitçidir, dolayısıyla tiyatroyu ve tiyatro yoluyla hayatı taklit eder. İnsanlar kendi sorunlarını görünce, umudu artıyor. 'Güneşin Sofrası' kavramıyla yoksul emekçi çocuklarına dokunabilmek ve onlarda değişimi sağlamak toplumsal bir işlevdir mesela.

'Yarenlik Sanatı' kavramıyla farklı kültürler birbiriyle kaynaşabiliyor. Birbirlerini görüp tanıyan insanlar, toplumsal değişimi birlikte yapabiliyorlar.

 

Ali Yıldırım'ın sergilediği tek kişilik oyunun afişi.jpeg
Ali Yıldırım'ın sergilediği tek kişilik oyunun afişi

 

Tek başına yazan ve oyun sergileyen Ali Yıldırım dışında söyleştiğim iki farklı tiyatro grubunun ortak sıkıntıları ve dertleri şöyle özetlenebilir: 

Maddi sorunlar (kostüm, yol, sahne kiralama maliyetleri vs), çalışmalar ve provalar için mekân yokluğu, kostümler ve sahneye lazım olan diğer araç gereçlerin konulup muhafaza edileceği bir deponun olmaması vs.

Mevcut iktidara bağlı belediyeler, genelde amatör tiyatroları davet edip sahnelerinde oyun oynamalarına izin vermiyorlar. Muhalif (başta CHP olmak üzere) belediyeler ise beklenen destekleri vermiyor yahut çok az katkıda bulunuyorlar.

Sahneyi bir kereden fazla ücretsiz vermeyen belediyeler söz konusu mesela. İkinci veya üçüncü gösterimde kira ücreti alabiliyorlar. Bu hususta Sarıyer Belediyesi daha olumlu yaklaşmış AKSD Tiyatro grubu ile İDS Feminist Drama oyuncularına.

Oysa tüm olumsuz durumlara rağmen oluşturulan oyunun seyirciyle buluşabilmesi için mutlaka sahne olması lazım. İDS, benzer dertlerden muzdarip olmasına karşı diğer gruba göre biraz daha şanslı.

Zira K. Çekmece Belediyesi, haftada 1 gün prova için onlara sahne tahsis ediyor. Haftada 2 gün ise üç farklı Kültür Merkezi oyunu gösterim programına aldı. 

Bu bağlamda bazı belediyeler, oynanacak oyunun biletlerini kendi gişelerinde satmıyorlar. Söz gelimi Kadıköy Belediyesi'ne ait kültür merkezinde sergilenen bir oyunda, tiyatro sahnesinin olduğu binanın önünde bilet satışına bile engel olmuş oradaki bir iki görevli.

Dolayısıyla ilgili kişi veya tiyatro grupları esnaf, dernek ve benzeri kuruluşları tek tek gezip elden bilet satarak masrafı çıkarmaya çalışıyorlar.

Başarılar, sıkıntılar ve beklentileri söyleşiden okudunuz. Gerisi "kültür-sanat faaliyetleri" ile övünen CHP'li belediyelerin sanatseverlik ve sanatçıyı koruma yönündeki kamusal görevlerini hatırlayıp uygulamalarına kalıyor.

Yazımı bitirirken hepinize perdelerin kapanmak zorunda kalmadığı bol tiyatrolu günler dilerim...

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.  

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU