Türkiye'de uzman bolluğu

Esedullah Oğuz Independent Türkçe için yazdı

Türkiye'de ortalık her şeyi bilen, her konunun uzmanı olan kişilerden geçilmiyor. Bunun için TV ekranlarına, özellikle de tartışma programlarına şöyle bir bakmanız yeterli olacaktır.

Çok yakından tanıdığım bir profesör arkadaşım her gün ekrana çıkıp değişik konuları yorumluyor, Suriye, Irak, Afganistan, ABD, Rusya, Ukrayna gibi uluslararası konuların yanı sıra, emlak fiyatlarındaki artış, merkez bankasının faiz artış kararı, İstanbul ve Ankara'daki altyapı sorunları, seçim ve siyasi partiler yasası, anket sonuçları, yani aklınıza gelebilecek her konuda uzman ve bilirkişi olarak görüş beyan ediyor. 

Kamuoyu tarafından alaycı bir şekilde "herşeyolog" olarak adlandırılan bu kişilerden ülkemizde bolca var; bunları herkes biliyor, tanıyor. O yüzden, üzerinde uzun uzun durmaya gerek yok. 


Benim esas üzerinde durmak istediğim gerçek uzmanlar. Ülkede kıt olan da gerçekten işinin ehli olan insanlar.

Batı, yani ABD ve AB, Türkiye'de en çok üzerinde durulan, tartışılan konuların başında geliyor. Zira hayatımızı, siyasetten ekonomiye, teknolojiden sosyal medyaya, büyük ölçüde Batı şekillendiriyor.

Buna karşın Batı'yı ve Batı dünyasını bilen uzmanlarımızın sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Avrupa'da bizim en çok haşir neşir olduğumuz ülke, Almanya. 50 yılı aşkın bir zamandır 3 milyon civarında Türk bu ülkede yaşıyor.

Ve Avrupa'daki en büyük ticari patnerimiz, Almanya. Buna karşın, Türkiye'de Almanya uzmanı sayılabilecek Türk sayısı taş çatlasa 10 kişiyi geçmez. 

Uzman derken kastettiğimiz, sadece orta seviyede Almanca konuşup Alman tarihi ve  ekonomisi konusunda biraz bilgi sahibi vasat profesörler değil elbette.

Kastettğimiz, Almanya'yı tarihi, ekonomisi, felsefesi, teknolojisi ve edebiyatıyla gerçekten tanıyan, Almanca'nın tüm şivelerine vakıf, Almanların kafa yapısını, düşünce tarzını bilen, uzun yıllar bu ülkede yaşamış ve araştırmalar yapmış gerçek akademisyenler.

Böyle insanların sayısı Türkiye'de -yukarıda de ifade ettiğimiz gibi- bir elin parmaklarını geçmez.


Aynı şeyi Fransa, ABD, Kanada gibi diğer Batı ülkeleri için de söylemek mümkün.

Komşularımıza gelirsek, Türkiye'de İran, Irak, Suriye, Gürcistan, Bulgaristan veya Yunanistan uzmanı sayısı da yok denecek kadar az.

Elbette bu ülkelere gidip gelen, dillerini, kültürlerini az buçuk bilen çok sayıda insan var, ama benim kastettiğim, bu ülkeleri uzun yıllar araştıran, inceleyen, dilini, kültürünü çok iyi bilen akademisyenler. 

Dilimizden düşürmediğimiz Türk Dünyası'na gelince, ata topraklarla yakınlaşma ve kucaklaşmaya yönelik 30 yıllık çabamıza rağmen, Türkiye'de bu bölgeyi gerçekten tanıyan, akıcı şekilde Kazakça, Özbekçe, Türkmence veya Uygurca konuşabilen Türk akademisyen sayısı 20-30 kişiyi geçmez.

Buna karşın akıcı Türkçe konuşan milyonlarca Orta Asyalı mevcut. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Uluslararası konuları takip edebilmek için her şeyden önce iyi derecede İngilizce bilmek gerekiyor.

Zira bilimsel yayınların yaklaşık yüzde 80'i, bir dünya dili olan İngilizce olarak gerçekleştiriliyor.

Ama Türkiye'de profesör unvanlı kişilerin çoğu kendini doğru dürüst ifade edecek kadar bile İngilizce bilmiyor. 

TRT'nin İngilizce yayın yapan kanalı TRT World'un programlarına şöyle bir bakın.

Her akşam ekranlarımızı işgal eden profesör veya doktor unvanlı herşeyologların bir ikisi hariç çoğu TRT World'un programlarına çıkıp görüş beyan edemiyor, zira İngilizceleri yetmiyor.

Oysa imkan olsa bu insanlar her konudaki engin bilgilerini Türk kamuoyundan sonra dünya kamuoyuyla da paylaşmak isterlerdi. 


Türkiye'de İngilizce eğitim yapan onlarca fakülte olmasına karşın TRT World'un haber spikerleri akıcı İngilizce konuşan Pakistanlı, Hintli veya Arap kökenli gazetecilerden oluşuyor.

Kanalda Türk muhabir elbette ki var ama sayıları yok denecek kadar az. TRT World yönetimi, iyi İngilizce bilen Türk muhabir bulabilseydi, doğal olarak yabancılar yerine kendi gençlerimizi tercih ederdi.

Demek ki, üniversitelerimiz yeterince kalifiye eleman yetiştiremiyor. 


Her ne kadar açıkça itiraf etmesek de içten içe özendiğimiz ve her konuda ölçü aldığımız Batı'da "herşeyolog" yok.

Kimse, bilirkişi olarak her konuda konuşan ve görüş bildiren kişiyi ciddiye almıyor.

Bu yüzden Batı televizyonlarında Suriye ve Afganistan'daki durumu yorumladıktan hemen sonra merkez bankası faiz artışı ve emlak fiyatları konusunda görüş beyan eden bir "uzman" göremezsiniz. 

Kaliteli, gerçek ve işe yarar bilgiler edinmek için ekranların bir an önce herşeyologlardan kurtarılması gerekiyor.

Ama ekranlara musallat olan herşeyologlar, medyamızın da işine geldiğinden; onlardan kurtulmak pek kolay görünmüyor.

Zira ağzı iyi laf yapan "prof", "dr",  "emekli büyükelçi" veya "emekli general" unvanlı birkaç kişiyi çağırıp 2-3 saatlik yayını boş ve anlamsız tartışmalarla doldurmak, TV kanallarının da işine geliyor. 

Bu sözde uzmanların TV'lerde yaptıkları gaflar çoğu zaman gözden kaçıyor, zira programı yöneten sunucular da konudan en az onlar kadar uzak ve habersiz.

Her gün ekranlara çıkan emekli bir paşamız, Özbekistan'ı Hazar Denizi kıyısında gösterirken, ünlü bir tarihçimiz Babür'ün mezarı Herat'ta diyor.

Bir başkası, İran'daki Özbek nüfustan söz ediyor. Oysa Google'da kısa bir tarama ile gerçek bilgilere ulaşabilirsiniz.

Hazar Deniz ile sınırdaş olan Özbekistan değil Türkmenistan, Babür'ün mezarı da Herat'ta değil Kabil'de bulunuyor.

İran'da ise Özbek nüfus bulunmuyor, aksine Türkmenistan sınırında 4-5 milyonluk bir Türkmen azınlığı yaşıyor. 


Dünyada uzmanlaşma ve işin ehli olma giderek daha fazla önem kazanırken, bizim herşeyologları baş tacı etmemiz, üzücü olduğu kadar zararlı ve tehlikelidir de.

O yüzden, yol yakınken dönmek, en iyisi. Ne de olsa, atalarımızın dediği gibi, zararın neresinden dönsek, kârdır. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU