Hz. Muhammed'in kızı hakkındaki film beni de rencide etti ama protestocular hatalı

Bu tür gözdağlarının uzun ve tehlikeli bir geçmişi var. Burada serpilmesine izin vermemeliyiz

The Lady of Heaven, Birleşik Krallık'ta 3 Haziran'da vizyona girdi (Enlightened Kingdom)

1990'da Afro-Amerikalı sinemacı ve profesör Henry Louis Gates Jr., sansürün sanata göre konumunu, lincin adalete göre konumuyla tanımlamıştı. Gates Jr.'ın bu sözü, Salman Rüşdi'nin Şeytan Ayetleri adlı kitabı üzerine kopan kargaşa sırasında yayımlanmıştı. 30 yıldan fazla bir zaman sonra bu söz, bazılarının ifade özgürlüğünün tam olarak ne olduğunu anlayamamasının üzücü bir yansıması olmayı sürdürüyor.

Rüşdi'nin karşılaştığı kargaşa bugün yeniden alevlendi: Sığınmacı bir çocuğa Hz. Muhammed'in kızı Fatma'nın anlatılması merkezinde gelişen The Lady of Heaven (Cennet'in Hanımı) adlı bir film Birleşik Krallık (BK) genelinde sinemalardan çekildi. Filmde kutsal figürlerin rolleri herhangi bir oyuncuya verilmemişti ama CGI (Bilgisayar Üretimli İmgeleme) kullanılmıştı. Bu, Müslüman çoğunluklu dünyada hemen yaygın eleştirilere yol açtı ve film İran, Pakistan ve Mısır gibi ülkelerde yasaklandı. Bu arada film, Şii azınlık kökenli Müslümanlar tarafından yapılmıştı ve birçok Sünni Müslüman filmin kutsal figür tasvirlerinin kasıtlı biçimde olumsuz olduğunu hissetmişti.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

BK'de Bolton, Blackburn, Bradford, Sheffield ve Birmingham'da gösteriler düzenlendi. Nihayetinde Cineworld artan baskılara yenik düştü ve filmi tüm sinemalarından çekti. Birçok kimse gösterilerin barışçıl olduğunu iddia ettiyese de Birmingham'daki bu yöndeki bir gösteride, bir katılımcı filmi göstermenin sonuçları olacağı ve Müslümanların doğuştan peygamberlerinin onurunu savunmak için eğitildiği uyarısında bulundu.

İnsanların buna mümkün olduğunca şiddetle karşı çıkması önemli. Pek çok kimse filmi saldırgan ve nahoş bulmuş olsa bile bu, filmin geri çekilmesi için neden olamaz. Sanat bizi konfor alanlarımızdan asla çıkarmayan bir şey olamaz. Aksine değerli olan her fikri ve geleneği ele alır ve meydan okur. Şiddeti doğrudan kışkırtmadıkça da geri çekilemez.

Küfür kültürünü savunanlar bu saldırgan tepkilere sıklıkla atıfta bulunarak, bunları neden eleştirmemiz veya alay etmemiz gerektiğinin sebebi olarak ileri sürer. Bu, esasen insanların şiddet yanlısı olduğunu ve rasyonel olamayacağını, sesimizi çıkardığımızda bunu davet ettiğimiz için de korku içinde yaşamamız gerektiğini kabul etmek demektir. Bu, Müslümanları aksi halde şiddet uygulayacağı için küfür kültürü tarafından tasma takılması gereken kızgın köpekler olarak tasvir ediyor. Bu, söz konusu uyarıları her tür eleştiriye karşı aşırı kırılgan bir ideolojiye hizmet etmekten ziyade kişilerin kendi çıkarınaymış gibi göstererek, insanları kendinden şüphe duyarak sessizliğe gömen ustalık işi bir yöntem.

Bazıları filmin gösterimine karşı yaşananlar ile hoşgörüsüz ilericiliğin günümüzdeki ilerleyişi arasında paralellik kurabilir ancak bunun Güney Asya'da daha derin kökleri var. Hindistan, Pakistan ve Bangladeş'te, dini azınlıkların, laiklerin, ateistlerin ve diğerlerinin Hinduizm veya İslam'a hakaret ettikleri algılandığı için öldürülmesi yaygın bir vaka. Üstelik her şeye uygulanır bir hal alacak. Pakistan'da geçen sene Sri Lanka'lı bir yönetici, İslam'a hakaret ettiği gerekçesiyle çalışanları tarafından öldürülmüştü. Gerçek suçu neydi? İslami dizeler yazılı bir afişi indirmişti. Sürüklendi, öldüresiye dövüldü ve yüzlerce kişilik bir kalabalık tarafından yakıldı.

Hindistan'daysa Müslümanlar, Hindular için kutsal olan inekleri korumak adına Hindutva aşırılıkçıları tarafından korkunç derecede sık biçimde öldürülüyor.

 

 

Çoğu kişi bu tür şiddeti kınayacak ancak aynı zamanda tarihi ve kutsal figürlere saygı gösterilmesi gerektiği konusunda da ısrar edecek. Sorun: Şiddetin suçu her zaman dini eleştiren veya alay edenlere yüklenecek. Ağızlarını kapalı tutsalardı, belki de halen hayatta olurlardı. Batley'de Muhammed'in bir karikatürünü gösterdiği için hâlâ saklanan bir öğretmen var. Öğretmen hayatta ama geçim kaynağı baskıdan kalıcı biçimde etkilendi.

Bir dahaki sefere sözümona kışkırtıcı bir film vizyona girdiğinde biri öfkesini yasaların ötesine geçirmeye karar verirse ne olacak? Bu filmlerin geri çekilmesine izin verilerek, dindar muhafazakarların güvensizliklerine hitap edilerek toplumsal emsal oluşturuluyor. Herhangi bir inançla alay etmemek veya herhangi bir inancı aşağılamamak neredeyse ahlaki bir yasa haline geliyor, çünkü ceza kalabalığın uygun gördüğü şey olacak.

İfade özgürlüğü son zamanlarda daha sağcı bir argüman haline geldi ancak bu ilericilerin de vazgeçmemesi gereken bir husus. Demokrasiler için, şiddete başvurmadan zihnimizi ifade etme özgürlüğü, bir balık için su neyse o olmalıdır.

Salman Rüşdi 30 yıldan uzun bir süre önce Şeytan Ayetleri'ni yayımladığında, çalı yangını gibi yayılan dini hoşgörüsüzlük kültürüne tanık olmuştuk. Basit ve sorunsuz bir toplum arzusuyla bundan kaçınmak istediğiniz için korkak olmazsınız. Ancak her zaman için, Batley'deki öğretmen gibi saklanmak zorunda kalmaktan sadece bir masum hata kadar uzakta olacaksınız.



https://www.independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: Kerim Çelik

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU