Siyaset, askeri kurumlar, finans çevreleri, piyasalar özellikle son bir yıl içinde bin 893 kiloluk bir askeri cihazı ve bu silahın Türkiye ile ilişkisini tartışıyor.
Malum cihazın adı S-400.
ABD’de yayın yapan The Economist dergisinin 2017’deki haberine göre S-400’ler dünyada hâlihazırda kullanılan hava savunma sistemlerinin en iyisi.
Teslimatlar için Milli Savunma Bakanı “Biz diyoruz ki 'S-400 done deal' (Anlaşma, işlem bitti), onlar ise 'no deal is a done deal' (Hiçbir anlaşma bitmiş değildir) diyorlar" demişti.
Gelecek mi, gelmeyecek mi, teslimat ertelenecek mi, ertelenmeyecek mi soruları yanıt buldu.
Milli Savunma Bakanlığı, S-400 hava savunma sisteminin Rusya'dan gelen kargo uçaklarıyla beraber teslimat sürecinin resmen başladığını duyurdu.
Türkiye, bu hava savunma sistemiyle hava sahasını da güvence altına almayı amaçlıyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Ankara 2013'te ABD'den patriot füze savunma sistemi alımını görüşmüş ancak ABD'nin patriotların teknik özelliklerini Türkiye ile paylaşmayı reddetmesi ve sistemin yüksek maliyeti nedeniyle Rusya’ya yönelmişti.
Ruslar, S-400'lerin radara yakalanmadığını öne sürüyor.
Türkiye hedefi yüzde 65 isabetle vurabilen ABD'nin patriot sistemlerine kıyasla S-400’lerin daha uygun bir seçenek olduğu kanaatinde.
S-400'lerin toplam 2.5 milyar dolara ulaşan bedeli, Türk lirası olarak ödenecek.
ABD, daha düşük bir isabet oranı olan Patriot için 3.5 milyar dolar istemişti.
Independent Türkçe, uluslararası ilişkiler uzmanları, güvenlik stratejistleri, emekli askerler ve ekonomistlere S-400'lerin Türkiye'ye gelişinin nasıl bir etki yaratacağını sordu.
Türkiye neden S-400 hava savunma sistemine ihtiyaç duydu?
İstinye Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın'a göre bu karar siyasi değil, askeri:
Türkiye ABD'nin baskılarına rağmen egemen bir devlet olarak kendi kararını vermiştir. Bu Soğuk Savaş döneminde olmamıştır. Türkiye'nin elindeki hava savunma sistemleri çok eskidir. İstanbul'u koruyanlar 1955 model, bir diğeri 1960 model, diğer yandan İngiliz yapımı olanlar ancak İstanbul'un köprülerini koruyor. Türkiye çevre ülkelerde yükselen balistik ve seyir sınıfı füzeler ile nükleer yetenekli uçak ve gemileri her türlü hava saldırılarına karşı savunmak maksadıyla S-400 füzelerini almıştır. Hava savunma sistemlerinin ihtiyacı operatif olarak 1988 İran-Irak savaşında Irak'ın İran'a kimyasal silah atması; Körfez savaşında bu silahların kullanılması, 2003'te Irak işgali, Arap Baharı'ndan sonra kimyasal silah kullanılması ve sivil halk üzerindeki katliamla beraber Türkiye bu silah sistemine ihtiyaç duymuştur. S-400 alımı siyasi bir karar değil askeri bir karardır. NATO müttefiki ülkeler ve ABD'den olumsuz yanıt nedeniyle, askeri ihtiyaç doğrultusunda Rusya'dan alınmıştır.
ABD, neden S-400'ler ile F-35'lerin aynı anda kullanılamayacağını söylüyor?
S-400 alımına ABD başından beri karşı.
ABD Türkiye'nin S-400 edinmesiyle F-35 savaş uçaklarıyla ilgili hassas bilgilerin Rusya’nın eline geçeceği endişesi taşıyor.
Bununla birlikte Bulgaristan, Slovakya, Yunanistan, Kıbrıs Rusların S-300 hava savuma sistemine sahip ülkeler.
ABD’nin “S-400 ile F-35 aynı anda olmaz” itirazına karşı Türkiye’nin geliştirdiği argüman ise tam olarak bu ülkelerin Rus yapımı hava savunma sistemi kullanmaları.
Yani Batı bloğunu temsil eden, NATO ve AB üyesi dört ülkenin S-400 olmasa bile bir alt modeli S-300’lere sahip olduğu gerçeği.
Başkent Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi'nden güvenlik uzmanı Ercan Çitlioğlu'na göre ABD'nin gerekçeleri gerçekçi değil:
Bu gerekçenin çok haklı bir nedene dayalı olduğunu düşünmüyorum açıkçası. ABD'nin bu konudaki savı, özellikle S-400'lerin radar sistemelerinin F-35'ler ile ilgili bir takım bilgileri alabileceği ve örtülü bir yazılım aracılığıyla bu bilgilerin Rus tarafının eline geçebileceği yönünde bir savları var. Ancak şu anda Suriye'de S-300 ve S-400 sistemlerinin mevcut olduığunu, İsrail'in F-35'lerinin Suriye'de hava harekatlarına katıldığını düşündüğümüzde bunun çok gerçekçi bir gerekçe ve sav olduğunu doğrusu pek düşünmüyorum.
S-400'lerin alımı F-35'lerin alımını engelleyecek mi, Türkiye'ye F-35 teslimatının olmaması askeri açıdan bir kayıp oluşturur mu?
Genelkurmay eski İstihbarat Başkanı emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin, S-400 alımı sonrası ABD'nin "Vermeyeceğiz" dediği F-35'lerin Türkiye'ye gelebileceğini ancak bunun 2 yılı bulabileceğini belirtiyor.
Pekin bu gecikmenin Türkiye'yi askeri manada ilk aşamada olumsuz etkilemeyebileceğini ifade ediyor, CAATSA yaptırımlarını şerhini de düşerek:
ABD, Türkiye'nin S-400 alımı nedeniyle F-35 savaş uçaklarını Türkiye'ye vermek istemiyor. Engelleyecek mi? ABD'nin şöyle bir korkusu var. Lockheed Martin firmasıyla yapılan bir anlaşma gereği 2055'e kadar 3 bin 700 uçak üretilecek. Böyle büyük bir pazara sahip. 3 buçuk - 4 trilyon dolarlık bir gelir bekleniyor bu bağlamda. Beşinci nesil uçakların en büyük özelliği radara görünmezliği olması. Bu, radara görünmezlik konusunda eğer bir zaafiyetleri çıkarsa bu gelirden mahrum kalacaklar. Onun için Türkiye'ye verme konusunda ayak direniyor. Türkiye'ye şantaj yapıyorlar. 2020 yılında da Türkiye'ye F-35'lerin gelmeyeceği açık. Ama 2020'den sonra verebilirler diye değerlendiriyorum. Çünkü illa parasını verdik vermedik meselesi değil NATO ülkesine vermek zorundalar. ABD'nin Türkiye gibi bir müttefiği bulması mümkün değil. Bizi etkiler mi? Etkiler. F-35'leri biz İsrail'de modernize ettiğimiz F-4'lerin yerine alıyoruz. F-4'lerin üssü Malatya'daki üs. F-35'ler gelirse oraya gidecekti, F-4'ler ise askeri envanterden çıkarılacaktı. 1,5-2 yıl için F-35 imkanı olmayacak. Bu sürede F-35'lerin olmaması Türkiye'yi çok kötü etkilemez. F-4'leri iyileştirerek biraz daha kullanabiliriz. Normalde uçakların gövde ömürleri 8 bin saattir. Bunların 12 bin saate çıkarılması düşünülüyor. İlk aldığımız F-16'ların 8 bin saatinin dolmasına 3-4 yıl var. Türkiye bunları kullanır, F-35'lerin 1,5-2 yıllık gecikmesi sorun olmaz ama daha büyük bir gecikme için ya da kesin verilmeyeceği ortaya çıkarsa Türkiye'nin özel bir tedbir alması lazım. Ne kadar ciddi olup olmadıklarını CAATSA yaptırımları çerçevesinde göreceğiz. Nasıl Fransa ile Almanya F-35 konusuna girmeyip, kendi uçaklarını geliştiriyorsa belki Türkiye Fransa ve Almanya ile birlikte farklı bir ortaklığın içine girip Eurofighter gibi bir uçak geliştirebilir diye değerlendiriyorum.
S-400'ler geldi, Türkiye-ABD ilişkisi nasıl etkilenecek, Türkiye'nin NATO üyeliği ne olacak?
İstanbul Bilgi Üniversitesi'nden Emeritus Profesör İlter Turan ve Bahçeşehir Kıbrıs Üniversitesi'nden uluslararası ilişkiler uzmanı Prof. Dr. Nurşin Ateşoğlu S-400'lerin Türkiye'nin NATO üyeliğini etkilemeyeceğini, bununla birlikte ABD ile ilişkilerde sıkıntılı bir döneme girildiğini belirtiyor.
2016'da dünyanın en saygın ve köklü bilimsel kuruluşlarından Uluslararası Siyaset Bilimi Derneği Başkanlığı'na seçilen İlter Turan, Türkiye'nin NATO'dan çıkmasının gerçekçi olmadığını ifade ediyor:
Türk-Amerikan ilişkileri gerilimli, daha da gerilimli bir döneme girer ama bitmesi söz konusu olamaz. Buna karşılık NATO anlaşmasında bir üyenin üyelikten çıkarılmasıyla ilgili bir hüküm bulunmamaktadır. Üyelikten ayrılma ise her zaman mümkündür. Türkiye'nin NATO'nun önemli bir üyesi olmaktan öte, NATO faaliyetlerinde de halihazırda en aktif üyelerden biridir. NATO'dan şu anda çıkmayı arzulaması pek gerçekçi bir bekleyiş değildir.
Prof. Ateşoğlu Rusya, NATO, silahsızlanma ve uluslararası ilişkiler konusunda uzman bir isim.
Ateşoğlu, Türkiye'nin savunma gücünü kuvvetlendirmek istediğini, ABD'nin ortadaki tabloya rağmen Türkiye'nin jeopolitik öneminin ayırdında olduğunu vurguluyor:
Türkiye'nin NATO'yu terk etmek gibi bir niyeti yok. Böyle bir siyasi irade mevcut değil. Sadece Türkiye S-400'ler ile hava savunma sahasındaki boşluğu kapatmak istiyor. (...) Türkiye'nin esasen hedefi bu sistemleri ya da benzerlerini üretmekti. Ama bu belli bir süreç alıyor. Dolayısıyla bu süreç arasında bu S-400'lerin temini bir ara çözüm. ABD ile zaten pek çok konuda sorunlar var, S-400 bu sorunlardan yalnızca biri. Türkiye'nin jeopolitik öneminin de farkında olan ABD'nin bu konuda Başkan nezdinde, G-20'de ümitvar bir duruş sergiledi. Bununla birlikte CAATSA'yı ve bu mekanizmanın kongrede nasıl işlediğini biliyoruz. Başkan'ın bunlardan en hafif olanlarını seçme ihtimali var. (...) Yaptırımların 180 gün ötelenme ihtimali olabilir. CAATSA'nın bir kısmının yumuşak bir şekilde uygulanması söz konusu olabilir. Bence bu sadece Türk-Amerikan ilişkileri ya da NATO ile ilgili bir mevzu değil. NATO ve Batı ile ilişkisini Türkiye asla koparmak istemiyor. (...) Şu anda Türkiye'nin etrafında gerek İran olsun gerek Körfez'deki diğer riskler, ABD-İran gerilimi, Ortadoğu'daki çatışmalar ve belirsizlikler gibi durumlar Türkiye'nin savunma gücünü kuvvetlendirmesini ivedi bir hale getirdi. Ortadoğu'da füzelerin menzilini kısıtlayan hiçbir anlaşma yok. (...) Daha iki hafta önce Suriye füzesinin parçaları Girne'ye 2 kilometre öteye düştü. Kazara bile bunların hedefi olabiliyorsunuz. Ki; Türkiye Suriye İç Savaşı sırasında katyuşa füzelere, roketlere hedef oldu.
Trump S-400'lerin yerine önerilen patriotlar ile ilgili "Obama Türkiye'nin patriot almasına izin vermedi, Türkiye'ye adil davranmadı" diyor.
Trump doğruyu mu söylüyor?
İstanbul Kültür Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Köni, G-20 zirvesindeki Erdoğan-Trump görüşmesi ve CAATSA yaptırımlarını dışlayan hava hatırlatıldığında şu yanıtı veriyor:
Bu tür diplomatik konuşmalarda karşı tarafı rencide edecek bir tavır ortaya koymazsınız. ABD gibi bir ülkede Trump'ın belli bir karar verme gücü var. Olası yaptırımları 6 ay erteleyebiliyor. Fakat Amerikan Kongresi var, Pentagon var, lobiler var, bunları üreten şirketlerin getirdiği baskılar var. ABD F-35 uçaklarının satışından 6-7 trilyon dolar bekliyor. Türkiye'de S-400'ü açtığınız zaman; Amerikan uçakları füzeler tarafından görülüyorsa uluslararası alandaki güvenlik sistemleri açısından bu uçakların değeri azalır. Bu açıdan ABD karşı çıkıyor.
S-400'lerin alımının ardından ABD Kongresi'nin Türkiye'ye yaptırım uygulayabileceği belirtiliyor.
Olası CAATSA yaptırımlarının Türk ekonomisine etkisi ne olur?
En çok merak edilen sorulardan biri de S-400 teslimatının Türkiye ekonomisini nasıl etkileyeceği.
Ekonomistler Platformu Başkanı Dr. Oğuz Demir'e göre ortaya çıkacak tabloya sadece kısa vadede bakmamak gerekiyor zira uzun vadede Türkiye'yi çok daha zor günler bekliyor olabilir:
Milli Savunma Bakanlığı'nın S-400 açıklaması bile piyasalarda görece olumlu bir havanın olduğu bir günde doları 5.70'lerin üzerine çıkardı. Aslında her meseleye olduğu gibi bu meseleye de kısa vadede bakıyoruz. Bugünden yarına dolar ne olur ve/ya doların sıçraması gibi konulara odaklanmış durumdayız ama çok daha sıkıntılı bir süreçle karşı karşıyayız. Hala G-20'de Başkan Trump ile Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın zirvesi sonrası ortaya çıkan bir tembellik hali var, ABD'den bize yaptırım gelmeyecek, hiçbir şey olmayacak diye. Kendi kendimizi ikna etmeye çalışıyoruz ama ABD'den yapılan açıklamalar meselenin bu kadar hafif atlatılabileceği yönünde değil. Belli ki; Amerikan Kongresi CAATSA ile üzerimize gelecek. Burada asıl mesele, Trump'ın rolü. Trump'ın yapacağı şey geciktirmek ve hafifletmek. Yani hafif yaptırım başlıklarını seçmek olabilir. Bu da daha çok şirket ve kişileri yönelik mal varlığına el koyma, giriş ve çıkışı durdurma gibi önlemler olabilir. Ama bu yaptırımların hafifliği ve ağırlığından biraz daha ileri mesele. Türkiye'nin Batı bloğu ile olan ilişkilerine çok ciddi bir zarar vermiş durumda S-400'lerin gelmeye başlaması. S-400'ü diğer üç mesele ile yani Doğu Akdeniz, son Merkez Bankası Başkanı değişikliği, hatta FED'in faiz indirimi tarafıyla değerlendirmek lazım. Doğu Akdeniz meselesinde AB'nin olası yaptırımlarından söz edilmekte, Merkez Bankası hususunda para politikası bağımsızlığının tartışılması ve S-400 ile birlikte gelmesi muhtemel CAATSA yaptırımı. Şu an elimizi görece tek rahatlatan FED'in faiz indirim yaklaşımında bir miktar daha kararlı görünmesi. Kısa vadede zorlu bir yaz gibi olacak görünüyor.
S-400 alınıp kullanıma açılmazsa ne olur?
Prof. Dr. Hasan Köni böyle bir durumun uluslararası itibar açısından mühim olduğu kanaatinde:
Böyle bir durumda Türkiye'nin uluslararası alanda prestiji sarsılabilir. Rusya'nın tavrı ortaya çıkacaktır. ABD'nin tarafına girdik, bunları açmadık. O zaman Suriye'nin kuzeyindeki YPG-PKK varlığını kabul etmiş mi oluyoruz? Eğer onu kabul etmediysek diğer yandan ABD'nin istediklerini yerine getirmek nasıl bir duruma neden olacak? İç içe geçmiş, riskli, ikili dengelere dayanan boyutlar var.
S-400'ler nereye yerleştirilecek?
İstinye Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm başkanı Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın, beş olası kentten bahsediyor:
Dört batarya olduğuna göre Türkiye hava sahasını kapsayacak şekilde olacaktır. Ancak füzenin eğitim birliklerinde yeterli duruma getirilmesi gerekiyor. Süreye ihtiyaç vardır. Dikkat edilirse teslimatlarda önce komuta kontrol ve radar sistemlerinin eğitim ve konuşlanmasıyla ilgili. Bu silah sisteminin hassas sınır bölgelerine doğru aktarılması, mobil olması çok önemli. Yani bugün Ankara'da olan bir silah sistemi, Doğu veya Batı'ya veya Güney'e çok kısa sürede aktarılabileceği ortadadır. Bunları aktaracak airbus uçaklarımız vardır. Öte yandan Yunanistan, Bulgaristan, Slovenya ve diğer Baltık ülkelerinde de bu füzeler vardır. Demek ki ABD'nin ileri sürdüğü gibi bu silah sistemlerinin kullanılması NATO'nun aleyhine ya da ishihbarat hırsızlığına yönelik bir durum değildir. Türkiye iyi niyetli bir ülke olarak ABD ve NATO'ya ortak çalışma grubu çağrısında bulunmuştur. Füzelerin Ankara, İzmir, Antalya, Diyarbakır veya İstanbul gibi farklı koordinatlara yerleştirileceğini düşünüyorum. Dört batarya ile Türk hava sahası koruma çemberine alınacak ve bu şemsiye içinde uçaklar ile birlikte çalışacağını düşünüyorum. Bizim Türk hava radarlarıyla bakıldığında bu sistem milli bir sistem olacaktır. Eğitim sürecinin Eylül'e kadar süreceğini düşünüyorum.
Hükümet savunma sanayinin millileştirilmesi yönünde adımlar atıldığını söylüyor.
Ancak Türkiye, Rus ve Amerikan yapımı silahlara yöneliyor.
Türkiye'nin kendi hava savunma sistemini inşası imkansız mı?
Emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin'e milli bir hava savunma sistemini imkansız bulmamakla birlikte Türkiye'nin tek başına hareket etmesi halinde ekonomisinin çökebileceğine işaret ediyor:
İmkansız değil ama ekonomiyi düzeltmeden ve ekonomi belli bir seviyeye gelmeden savunma sanayiyi daha ileri safhaya gelmesi zor. Savunma sanayiinin millileştirilmesi için bir pazara ihtiyacınız var. Mesela Altay tankı yapıyorsunuz, 700 tank yapıyorsunuz fabrikayı kapatamazsınız. Nasıl Boeing kapatmıyorsa fabrikasını, pazar buluyorsa, innovasyon ile ilerliyorsa sizin de öyle yapmanız lazım. 4-5 ülke beraber üretip bir pazara satmanız lazım, o zaman ucuza gelir. O zaman hem savunma sanayiinden para kazanırsınız hem yerlilik oranına göre kendi yaptığınız silahları kullanıyor olursunuz. Biraz daha bağımsız hale gelirsiniz. Eğer bir pazara girmeden bu işi yaparsanız o zaman silahlar çok pahalıya gelir ve ekonominiz çöker. Türkiye'nin tek başına bu işi millileştirmesi çok zor.
Ekonomist Dr. Oğuz Demir de finansmanın tek kalemden çıkmadığını vurguluyor:
Dünyada bu konuda en gelişmiş teknolojisine sahip ülkesi ABD bile F-35'i üretirken birçok ülkeyle birlikte tedarik zincirinde hareket ediyor. Kendi yapabileceğimiz silahlarda SİHA, İHA'larda elimizden geleni yapabiliyoruz. Ama bu işin finansmanı var. Bu ölçüde büyük yatırımları finanse edebilecek bir durumu yaratmak mümkün değil. F-35'de de finansman tek bir kalemden çıkmıyor; ABD, İngiltere, Kanada, Avustralya, İtalya, Hollanda, Norveç, Danimarka, Türkiye F-35'leri finanse ediyor. Bu ölçüde bir teknolojiyi yapmak kolay değil, şu şartlarda pek mümkün görünmüyor.
© The Independentturkish