Bütün dünyada gıda ve gıda fiyatlarına dikkat çekiliyor. Gerek arz yönlü kısıtlamaların gerek petrol fiyatlarındaki yükselişin ve gerekse de çatışma risklerinin gıdada bir çeşit kıtlık oluşturması bekleniyor.
Evet, dünyada genel üretim ve tüketim dengesinde şimdilik bir sorun gözükmüyor. Yani kâğıt üzerinde bir sıkıntı gözükmüyor.
Lakin üretilen gıdalar tüketicilere ulaştırılamaz ise işte orada sorun olur. Ürünlerin ambarlarda var olması veya yolda olması bazen bir anlam ifade etmez.
O ürünlerin mutfaklarda da olması gerekir. Çünkü insanoğlu günlük gıda tüketimi ile hayatını sürdüren bir varlıktır.
Son sıralarda tarım ve gıdaile ilgili çıkan sıkıntıların hemen hemen hepsi temel gıda maddeleri ile ilgilidir.
Örneğin ülkemizde, yakın geçmişte yaşadıklarımıza baktığımızda, oluşan veya oluşturulan sıkıntıların temel gıda maddeleri üzerinden yaşandığını biliyoruz. Un, yağ, et, soğan, patates bunlara örnektir.
Sıkıntıların gerekçeleri çok farklı olsa da sonuçları hep aynı oluyor. Halkta bir panik ve güvensizlik oluşturuyor.
Bölgemizde var olan ve haberlere de yansıyan riskler henüz ortadan kalkmış değildir. Hatta tam tersine, bölgemizdeki savaş ve potansiyel savaşlar riski gün be gün artmaktadır.
Bu da temel gıda maddelerinde yaşanacak sıkıntıların kısa vadede ortadan kaldırılmasının söz konusu olamayacağını gösterir.
Onun için de ülkeler yerli üretimlerini artırmanın yollarını aramaktadırlar.
Böyle durumlarda tarımda kendi kendine yeterli olmak oldukça stratejik bir pozisyon kazanmak anlamına gelmektedir.
Onun için de ekilip dikilmedik bir karış toprak bırakmamak, önemli bir stratejik hedefi oluşturur. Bunun altının doldurulması ve gereğinin yapılması lazımdır.
Bu zamana değin yaşadığımız sıkıntıları göz önüne aldığımızda, söz konusu ürünlerle ilgili olarak yetkililerin uygun tedbirler aldıklarını varsayıyoruz.
Tam olarak nasıl bir strateji takip ettiklerini veya ne yaptıklarını bilmesek de sorunun görüldüğünü biliyoruz. Eh artık bir şekilde yetkililerin bununla ilgilendiklerini düşünüyoruz.
Diğer yandan halk, kendi tedbirlerini bir şekilde alıyor. Artık hemen hemen her evde, hane halkının maddi durumuna göre, stok yaptığını biliyoruz.
İnsanlar yetkililerin onlara bir şeyler söylemesini beklemiyor. Çünkü her şeyi görüyor. Her şey ortada. Özellikle temel gıda maddeleri konusunda insanlar oldukça hassaslar.
Peki, sırada ne var?
Temel gıda maddeleri açısından yaşadıklarımıza baktığımızda un, yağ, et, soğan, patates derken sırada şekeri görüyoruz.
Elbette bunları yazarken, sıradaki sıkıntıyı şekerde yaşayacağız diye değil şekerde bir sıkıntı yaşamayalım diye yazıyoruz.
Şu zaman tam da şeker pancarı ekim zamanıdır. Bu zamanı çok iyi değerlendirip şeker pancarı ekiminin teşvik edilmesi gerekir.
Yalnız bu sefer teşviği alım garantisi ile takviye etmek de gerekir. Çiftçiye, siz ekin ekebildiğiniz kadar biz ürettiğiniz bütün ürünleri alacağız deyin.
Çiftçinin hakkını da tam olarak verin. İşte o zaman hiçbir sıkıntı ile karşılaşmayız.
Dünya Gıda Örgütü verilerine göre 2020 yılında Rusya, şeker pancarı üretiminde 34 milyon ton ile ilk sırada yer almaktadır.
Rusya'nın ardından 30,5 milyon ton ile ABD, 28,6 milyon ton ile Almanya, 26,2 milyon ton ile Fransa ve 23 milyon ton ile Türkiye gelmektedir.
USDA verilerine göre, 2020/21 piyasa döneminde dünya pancar şekeri üretiminde, AB ülkeleri 15,2 milyon ton (yüzde 41) ile birinci sıradadır.
Rusya 5,6 milyon ton (yüzde 15) ile ikinci, ABD 4,6 milyon ton (yüzde 12,3) ile üçüncü ve Türkiye 3,1 milyon ton ile (yüzde 8,3) dördüncü sırada yer almaktadır.
Söz konusu dönemde dünya şeker pancarı ekim alanlarında yüzde 4,6, şeker pancarı üretiminde ise yüzde 9,9 oranında azalma meydana geldiğini de biliyoruz.
Yaşanan bu azalma, ekim alanı ve üretimde ilk sırada yer alan Rusya'dan kaynaklanmaktadır.
Rusya Tarımsal Piyasa Araştırmaları Enstitüsü, Rusya'daki çiftçilerin düşük yerel şeker fiyatlarının kârlılığı düşürmesi nedeniyle ekim alanlarını yüzde 19 oranında azalttığını belirtmiştir.
2020/21 piyasa döneminde USDA tahminlerinde Türkiye'nin şeker ithalatının 110 bin ton, ihracatının ise 285 bin ton olduğu görülmektedir.
Buna karşılık 2021/22 üretim sezonunda Türkiye'nin şeker ithalatının 230 bin ton, ihracatının ise 90 bin ton olacağı öngörülmektedir.
Yani şekerde yaklaşık 140 bin tonluk bir açığımız olacağı öngörülmüştür.
Genel üretim miktarına nispeten bu açığın önemsiz olduğunu düşünmeyin. Bu kadar açık bir panik veya kriz oluşturmaya yeter de artar bile!
Ekim alanlarında ve üretimde en büyük olan Rusya'nın durumu ortada. Diğer risklerin azalması bir yana her gün daha da yenileri çıkıyor!
Netice itibarıyla, bütün bunları alt alta koyduğumuzda karşımıza çıkan manzara, şekerde yaşanacak problemin erken görüntüsüdür.
Bugün toptancıda bile şekerin çuvalı 700 lirayı geçmiş durumdadır. Bazı marketlerde ise şeker eski fiyatı ile beşer kiloluk ambalajlarda satılıyor ve çuvalı yaklaşık 450 liraya geliyor.
Bunlardan da en fazla iki paket veriliyor. Yakında yeni fiyatı ve sonra daha da yeni fiyatı derken bir krizin kapısı açılmış olur.
Elbette yetkililer satış ve dağıtım düzenlemesine ilişkin birçok tedbir alacaktır. Almalıdır da.
Lakin bu konuda alınacak en önemli tedbir üretimin teşviğidir. Şimdi tam pancar ekim zamanıdır.
Bu zamanı kaçırmamak gerekir.
Kaçırmayalım ki ağzımızın tadı bozulmasın!
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish