Brezilya Cumhurbaşkanı Jair Bolsonaro, ABD ve AB ülkelerinin yoğun baskısına rağmen Rusya'ya giderek Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüştü.
İki lider, Rusya'nın olası bir Ukrayna'yı işgal tartışmalarının gölgesinde ticari ilişkilerin geliştirilmesi konusunda ortak mutabakata vardı.
ABD başta olmak üzere NATO ülkeleri, Rus lider Putin'i diplomatik baskı, ekonomik yaptırımlar ve askeri tehditlerle tecrit etme çabalarının ortasında bu seyahati gerçekleştirdiği için, Bolsonaro'nun ziyaretini eleştirdi.
Bu bağlamda Brezilya'da iktidara muhalif veya Bolsonaro yanlısı birçok kişi ziyaretin zamanlaması yüzünden Bolsonaro'yu tenkit etti.
Dolayısıyla Bolsonaro'nun ziyareti, Rusya ile Batılı güçler arasında yaşanan en sıkıntılı zamana denk geldiği için, Brezilya'yı bu çıkmazda belirsiz bir konuma sokuyor.
Bolsonaro'nun Putin'i ziyaret etmesinin 'görürdeki' nedeni Rusya ve Brezilya arasındaki ekonomik ilişkilerin önemini ölçeklendirmekti; ancak ziyaretin 'görünmeyen şifreleri' küresel ideolojik bir rekabetten kaynaklanan fay hatlarını işaret ediyor.
Mesela aşırı sağcı ve asker kökenli Bolsonaro ile Putin'in milliyetçi ve militarist hükümeti arasında ideolojik bir uyum arayışından söz edebiliriz.
Nitekim Bolsonaro ve Putin de Trump ve Amerikan milliyetçileriyle iyi ilişkilere sahipti. Hem Putin hem de Bolsonaro, Biden'ın başkan seçilmesini en geç kutlayan 5 liderden ikisi ve her iki lider de Amerikalı küreselcilerle ciddi gerilimler yaşıyorlar.
Ayrıca Bolsonaro ve Putin, sosyal liberal uygulamalar olan 'cinsiyetsizlik ideolojisine', 'iklim değişikliğine' ve 'LGBT hareketlerine' sert bir şekilde karşı çıkıyor.
Bu bağlamda Bolsonaro'nun Rusya ziyaretinden sonraki durağı "Macaristan'ın Trump'ı" olarak kabul edilen Victor Orban oldu.
Nitekim Macar Başbakan Victor Orban da Bolsonaro ve Putin gibi 'cinsiyetsizlik ideolojisine', 'iklim değişikliğine, 'kürtaja', ve 'LGBT hareketleri/aktivitelerine' karşı çıkıyor.
Dolayısıyla Bolsonaro'nun Rusya ve Macaristan ziyaretleri kendi içinde ideolojik bir tutarlılık gösteriyor.
Brezilya-Rusya ilişkileri
Brezilya, Rusya'nın 1828'de diplomatik ilişki kurduğu ilk Güney Amerika ülkesidir.
2002 yılında, Başkan Fernando Henrique Cardoso (1995-2002) hükümeti döneminde, iki ülke arasındaki ilişki, "stratejik ortaklık" statüsüne yükseltildi.
Lula da Silva (2003-2010) döneminde de Brezilya ve Rusya, Çin, Hindistan ve Güney Afrika ile birlikte, Batı ittifakına alternatif olan BRICS isimli bloğa katıldı.
2020'de Brezilya, Rusya'ya yaptığı ihracattan 1,52 milyar dolar gelir elde etti. Bu, Brezilya'nın yurt dışına yaptığı ihracatın yalnızca yüzde 0,7'sine tekabül ediyor.
İhracatın yüzde 90'nını tarım ürünleri oluştururken; sığır eti listenin başında yer alıyor
Tarım ticareti, Bolsonaro hükümetinin destek aldığı sektörlerden birisi olurken; bu sektörün yurt dışındaki çıkarlarını savunmak, özellikle cumhurbaşkanının yeniden seçilmesi için önemli bir önceliktir.
Bu yüzden de Bolsonaro'nun Moskova ziyareti, ticari nedenlerden ötürü meşru görülürken; ziyaretin gerçekleştiği anı görmezden gelmek hedefi ıskalamaktır. Zira Brezilya'nın ABD'ye olan ihracatı 31 milyar olarak gerçekleşirken; Brezilya'nın Rusya ile ihracatı 2 milyar dolar bile değil.
Hatta koronavirüs sırasında, Rus hükümeti Brezilya sığır etine ihracat kotaları uyguladı. Ancak Rusya, 3 Brezilyalı et paketleyici şirkete Rusya ile ihracata devam etme izni verdi. Buna rağmen iki ülke arasında ticari ilişkilere devam etti.
Bolsonaro'nun perde arkası gündemi
Brezilya, Rusya'nın Latin Amerika ve Karayipler'deki ana ticaret ortağıdır. İki ülke arasında tarım/gıda ticareti Brezilya hükümetinin ana gündemi oldu.
Ancak Bolsonaro açısından bu gezinin ana amacı Brezilya tarım ticaretine fayda sağlayacak anlaşmalardan ziyade daha büyük anlamlar taşıyor; çünkü Bolsonaro, küreselcilere karşı Putin'e ideolojik bir motivasyondan ötürü destek/arabuluculuk sağlıyor.
Bolsonaro ve Putin, iki saatlik görüşmeden sonra yaptığı ortak açıklamada Brezilya tarımının çok ihtiyaç duyduğu gübre satışı; savunma ve nükleer teknoloji iş birliği konularının ele alındığını açıkladı.
Putin ayrıca hidroelektrik güç ve nükleer enerjinin barışçıl kullanımı alanlarındaki ortak projeleri vurguladı.
Bu bağlamda, Putin, Rosatom şirketinin Brezilya topraklarında yüzer tesisler ve nükleer santrallerin inşasına katılmaya istekli olacağını belirtti.
Eylül ayında Rosatom, Brezilya'nın iki reaktörünü yöneten devlete ait Eletronuclear ile nükleer santrallerin inşası ve bakımı, nükleer malzemelerin işlenmesi ve radyoaktif atık yönetimi konularında iş birliği yapmak üzere bir anlaşma imzaladı.
Brezilya Cumhurbaşkanı Bolsonaro, Putin ile yaptığı görüşme de birbirlerine yakın küçük bir sehpa önünde kameralar önünde görüntü verirken; Putin, Fransa Cumhurbaşkanı Macron ve Almanya Başbakan Scholz'a 20 metrelik bir masanın karşısında oturtarak uzak ve soğuk bir mesaj vermişti.
Bolsonaro'nun muhafazakar yaşam tarzı Putin ile bir senkron oluşturuyor.
Nitekim Brezilya Cumhurbaşkanı Rus mevkidaşı ile yaptığı ortak açıklamada, "hem tanrıya hem de aileye bağlı geleneksel değerlerin oluşturduğu mücadeleye" değindi.
Ancak Rus dış politikası ideolojik meselelerle değil, pragmatizm eğiliminde tavır sergiliyor; dolayısıyla Bolsonaro'nun muhafazakarlığı daha çok Donald Trump yönetimiyle benzerlik teşkil ediyor.
Nitekim Bolsonaro, bu tarz ziyaretleri ideolojik motivasyonla kendisine yakın birçok dünya liderine gerçekleştirdi. Putin'in yanı sıra Netenyahu, Trump ve Victor Urban için seçim veya kritik dönemlerde destek amaçlı görüşmeler gerçekleştirdi.
Aslında Putin'in kişisel muhafazakar-milliyetçi kimliğinin aksine, Latin Amerika'daki diğer Rus ortakları sosyalist bir görüş sahip; bu durum Rusya'nın ve Putin'in ülkelerarası ilişkilerde ideolojik herhangi bir ön koşul aramadığını göstermiş oluyor.
Bu nedenle, ülkeye bağlı olarak, Latin Amerika'da Rusya'nın dış politikası pragmatist bir evreye geçiyor.
Rusya-Ukrayna krizinde Brezilya'nın konumu nedir?
Brezilya, Ukrayna meselesinde doğrudan jeopolitik çıkarları olmadığı için diplomatik düzeyde Rusya ve NATO arasında eşit mesafede bir konuma kendisini konumlandırıyor.
Bu çaba, esas olarak, Brezilya Dışişleri Bakanlığı Itamaraty tarafından yürütülüyor. Elbette Brezilya Dış İlişkiler Bakanı Carlos Franca'nın diplomatik birikimi ve müzakereci yeteneği de belirleyici oluyor.
Üstelik Brezilya, Ocak 2022'de bir kez daha Güvenlik Konseyi'nin 10 dönüşümlü üyesinden biri oldu. Bu Birleşmiş Milletler organı, ülkeler arasındaki ilişkilerde yasal güç kullanımına izin verme yetkisine sahip tek organdır.
Yani, iki veya daha fazla ülke arasındaki savaşın yasal mı yoksa yasa dışı mı olduğunu belirlemekten sorumlu BM organıdır. Brezilya 11 yıl sonra Güvenlik Konseyi'nin dönüşümlü üyelerinden biri olarak seçilmesi, üye ülkeler arasında Rusya-Ukrayna'nın da dahil birçok askeri gerilimde Brezilya'nın daha fazla sorumluluk almasını sağlıyor.
Her ne kadar Brezilya, bir Güney Amerika ülkesi olsa da Latin Amerika'daki en büyük bölgesel güç olmasının yanı sıra, BM Güvenlik Konseyi'nin dönüşümlü üyesi olması, Bolsonaro'nun Moskova'ya yaptığı ziyaretin önemini artıran bir şeydir.
Kamuoyunda çok fazla bilinmese de Brezilya bir NATO üyesi olmamasına rağmen, 2019'da "tercihli NATO dışı müttefik" statüsü aldı. Dolayısıyla bir NATO üyesi gibi ittifakın avantajlarından yararlandığı gibi bağımsız siyasi ve askeri pozisyonda takınabilmektedir.
Mesela NATO ve Rusya arasındaki anlaşmazlıkta Brezilya'nın tutumu, Brezilya'nın Birleşmiş Milletler büyükelçisi Ronaldo Costa Filho, BM Güvenlik Konseyi'nde yaptığı bir konuşmasında ortaya çıkıyor:
"BM Şartı'na göre askeri harekata, tek taraflı ekonomik yaptırımlara ve diğer önlemler kaçınılması gereken gelişmelerdir" şeklinde ifade etmiştir.
Aslında çelişki gibi görünen durum; Brezilya dış politikasının geleneksel yansımasıdır.
Yani "Brezilya dış politika geleneği; diplomasiyi tercih eden, çatışma çözümünde müzakereci ve çok taraflılığa destek veren, barışçıl müzakereye dayalıdır." Özetle savaştan ve gerilimden uzak durmaya çalışır.
Sonuç olarak Bolsonaro'nun Rusya ziyareti, Ukrayna meselesinden ötürü Putin'e yapılan baskıyı savuşturmak için bir dayanak sağlarken; Brezilya açısından ABD ve batılı ülkelerle olan ticari ortaklığı riske attığı için hatalı olarak değerlendirilebilir.
Zira bu ziyaretin zamanlamasını hesaba katmadan, diplomasiyi ticari çıkarlara tabi kılmak bir hatadır.
Bolsonaro ve Putin, muhafazakar ve liberal olmayan geleneksel düşünce perspektifine sahip oldukları için yaşam biçimi üzerinden bir benzerliğe sahip.
Üstelik her iki lider de; birbirlerini "güçlü lider profillerine hayran olduklarını" açıkladı. Bu durum Brezilya cumhurbaşkanının Moskova'da ilgi görmesini pekiştiriyor.
Dolayısıyla bu durum Brezilya devletinin bu gerilime Başkan Bolsonaro'nun kişisel ve ideolojik nedenlerle eklemlendiğini göstermektedir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish