Fırtına öncesi bir sessizlik var. Bu ille de fırtınanın çıkacağı anlamına gelmez tabi.
Suriye'deki genel tabloyu görmeden bir öngörüde bulunmak yanlış olur.
Tablo şu;
Türkiye ABD/Kürtlerden, Rusya Türkiye/cihatçılardan rahatsız; ABD Rusya'dan, Rusya ABD'den, Rusya/ABD/İsrail/Türkiye İran'dan İran da onlardan rahatsız.
Şam'ın pozisyonu ise bir Kürt atasözünün dediği gibi "misafir misafirden; ev sahibi hepsinde aciz".
Diğer bir gerçeklik, Esad'ın gitmesi artık kimsenin önceliği olmadığı gibi, özellikle bazı Arap ülkeleri ve dolaylı yoldan Batı da onu kabullenmeye başladı.
Şam ülkenin güneyindeki sorunları Rusya'nın yardımıyla büyük ölçüde hallederek dikkatini ve enerjisini diğer sorunlu bölgelere yönlendirecek duruma geldi.
Tabloyu okumaya devam edelim.
Her ne kadar Rusya, İran, Türkiye işbirliği içinde olsalar da aralarında çok ciddi bir güven sorunu var.
Aynı şey ABD ve Kürtler için de geçerli, ABD'nin Kürtlere güvensizliği Kandil'in onlar üzerindeki etkisi ile bağlantılı; Kürtlerin ki ise ABD ile ilgili genel kanıdan.
Anayasa görüşmelerine gelince, dikkate değer bir gelişme kaydedilmiyor. Her ne kadar Esad, ademi merkeziyetçi çıkışlar yaptı ise de iş somuta geldiğinde topu taca atıp zaman kazanmaya, aslında kaybetmeye, devam ediyor.
Sonuçta durum bir anlamda kitlenmiş halde. Dolayısıyla birilerinin bu arı kovanına bir çubuk sokması lazım ki dengeler sarsılıp biraz daha yerine otursun ve Suriye krizinde sonuca yaklaşılsın.
Hem Rusya hem de ABD'nin niyetleri, her birinin kendine özel nedenlerden dolayı, bu şekilde.
O yüzden bugün "Türkiye bu operasyonu ABD ve Rusya izin vermeden yapamaz" demek olayı basite indirgiyor ve oldukça siyah-beyaz bir yaklaşım.
Çoğu zaman olduğu gibi grinin tonlarıyla değerlendirmek daha gerçekçi olabilir.
Unutmayalım ki Türkiye'nin bugüne kadar yaptığı hiçbir operasyona ne Rusya ne ABD direk onay vermedi. Dolaylı evet.
Yani belirttiğim şartlardan ötürü, olası bir operasyon, ellerine bazı kozlar verebilecek yeni bir durumun oluşmasına yol açacağından, tarafların istemem ama yan cebime koy mantığı ile hareket etmesine ortam oluşturuyor. Kürtler hariç.
Örnek; Türkiye İdlib'de rejime M4 karayolu dahil alan açabilir, Rusya Türkiye'nin eliyle Kürtler üzerindeki baskıyı artırarak Şam'la yakınlaşmasını sağlamak isteyebilir.
Belki de son günlerde Kandil'den Şam ile ilgili gelen mesajlar bununla bağlantılıdır.
Türkiye ve ona bağlı güçleri Suriye'de yaklaşık 9 bin kilometre alanı kontrol ediyor. Bu alan kuzeye doğru gerileyip araları kopuk olan bölgeleri birleştirecek şekilde daralabilir.
Sonuçta Türkiye'nin kontrolündeki bölgeler toplamda azalacağında Rusya bunu olumlu bir adım olarak görebilir.
Bu şekilde Ruslar en azından kendileri hakim olduğu bölgelerde, Türkiye'nin PYD/YPG ile ilgili tehdit algısını sürekli gündeme getirmesine, sınırlarına yakın bölgelerde Türkiye'nin hakimiyetini artırmasına göz yumarak, engel olabilir.
Unutmayalım ki Rusya'da "zamanı geldiğinde biz zaten Türkiye'yi Suriye'den çıkartabiliriz" düşüncesi hakim.
Bu zamanın ne zaman geleceği ise iki ülke arasındaki silah ve enerji alanlarındaki işbirliklerinin ne kadar süreceğine, Türkiye'deki iç siyasi dengelere ve dolayısıyla Rusya'ya yaklaşımın ne şekilde gelişeceğiyle bağlantılı.
Bütün bunların yanında Ruslar çıkacak bir kaos ortamında provokatif şartlar yaratarak belli sayıda cihatçıyı yok etme hesapları da yapıyor olabilirler.
Hele bir de Türkiye ve ABD'yi sahada karşı karşıya getirebilirlerse…
Tabii ki bütün bunları yaparken ABD ile kendi aralarında bir çatışma yaşanmaması için gerekli tedbirleri alırlar.
Bu ayın 2'sinde Moskova'da Rusya Güvenlik Konseyi ve CIA başkanları arasında yapılan görüşme başlıklarından biri de buydu muhtemelen.
Her halükarda eğer bir operasyon yapılacak ise öyle ya da böyle Rusya ile koordineli olacak.
Türkiye'nin içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik koşullar ve girilen seçim atmosferi de hesaba katıldığında, uzun vadeli olmamak ve fazla sivil can kaybına neden olmamak şartıyla iki tarafında işine gelecek noktalar var.
Nihai değerlendirmeyi bütün bu söylediklerimden çıkan sonuçla yaptığımızda bu operasyonun "YAPILMAMASI" için bir sebep yok.
İnşallah yanılıyorumdur.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish