Afganistan'ın kontrolünü ele geçiren Taliban hareketi, geçen hafta birkaç gün içinde gerçek rengini gösterdi. Örgütün infazcıları, pek resmi bir bildiri ya da net bir kanuni prosedür olmadan Kadın İşleri Bakanlığı'nı neredeyse tamamen yürürlükten kaldırdı ve bakanlığın Kabil’deki mülklerini kadınları uygunsuz kıyafetler giydikleri gerekçesiyle azarlayan, gözaltına alan ya da döven zorba ahlak polisine teslim etti.
Daha sonra, Taliban'ın 1990'ların sonunda Afganistan’ı ilk kez yönetirken vücut bulduğu halinden daha ılımlı olduğu umutlarını boşa çıkaran bir başka kaygı verici davranış da Afgan erkek çocukların ortaokula geri çağrılması ama kızların çağrılmamasıydı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Son aylarda Taliban'ın kadın haklarına ilişkin bulunduğu belirsiz vaatlerin, dünya kamuoyunu ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) yönetimini, örgütün iktidarını pekiştirmesine razı olmaya ve yardım parası vermeye yönelik bir halkla ilişkiler stratejisinden fazlası olmaması gibi büyük bir tehlike var.
İnsan Hakları İzleme Örgütü Kadın Hakları Direktörü Yardımcısı Heather Barr, "Etki gücü olduğunu düşündüğümüz şey konusunda çok fazla hüsnükuruntu vardı" diyor.
ABD'nin kendi kendine anlattığı bir dizi masaldan biri, Taliban'ın bize ihtiyacı olduğu için etki gücümüz olacağıdır. Dış politikanızı masallar üzerine inşa etmek iyi bir şey değil.
Çok sayıda kadını geliştirmeye adanmış bir bakanlığı kapatmanın ve bu bakanlığın yüzlerce çalışanını işten atmanın yanı sıra, Taliban, kadınların üst düzey hükümet görevlerinden men edilmesi de dahil olmak üzere daha az görünür ama kaygı verici başka hamleler de yaptı.
Afganistan'da kadınların üniversiteye gidip gidemeyecekleri ve hangi koşullarda üniversiteye gidebilecekleri konusunda şüpheler varken, kadınlar Taliban yandaşları tarafından kötü muamele görebilecekleri için işe gitmemeleri gerektiği konusunda da uyarılıyor.
Kadın gazeteciler haber ajanslarında artık yer almazken kadınların spor yapmasına izin verilip verilmeyeceğine dair de sorular gündeme geldi. Önceki haftalarda, kadınlar hakları için protesto eyleminde bulunurken Taliban infazcıları tarafından dövüldü.
İslamabad’dan telefonla bildiren Barr, "Çok uzun ve epey amansız bir liste var" diye belirtiyordu.
Neredeyse her gün, ortada Taliban 2.0 olmadığına dair bazı emareler görünüyor.
Taliban liderleri, Batı destekli hükümetin geçen ay çöküşünün ardından ülkeyi istikrara kavuşturmaya çalışırken, ülkenin kadın hakları için gösterilere veya kadının toplumdaki rolü hakkında bölücü bir tartışmaya izin vermesini kaldıramayacağını savundu. Ancak aşırı sağcı otoriter rejimler, onlarca yıldır kadın haklarını “istikrar” olarak tanımladıkları şey uğruna feda etti.
Ülkenin kökten dinci Taliban örgütü tarafından ele geçirilmesinin ardından Afganistan'da görünen budur. Fakat inanılmaz derecede gülünç olan, uluslararası toplumun, nüfusun yarısına yaptığı muameleden bağımsız olarak Taliban'ı kabul etmeye istekli olmasıdır.
Afganistan'ın Pakistan, İran, Çin, Türkiye, Rusya ve hatta uzun süredir Taliban düşmanı olan Hindistan dahil komşuları, Kabil'in yeni efendilerinin gözüne girmeye çalışırken neredeyse birbirlerinin üzerine atlıyor. Taliban ile uzun ve karmaşık bir ilişkisi olan Pakistan, ülke dağılıp Taliban'ın düzenli olarak işbirliği yaptığı aynı terörist ağlar için bir sığınak haline gelmesin diye aşırılıklarını bahane ederek grubun bariz bir destekçisi oldu.
Pakistan Başbakanı İmran Han, geçen hafta CNN’e verdiği röportajda "Kadın haklarını yurt dışından empoze edemezsiniz" ifadesini kullandı.
Burada oturup onları kontrol edebileceğimizi düşünmek yerine onları teşvik etmeliyiz.
Ancak bu kadar çok bölgesel güç onunla iş yapmaya bu kadar hevesliyken, Taliban'ın kadınlara karşı tutumunu değiştirmeye pek teşvik edici bir nedeni olmayabilir. Birçokları, kadın haklarını önemsizleştirmenin aşağılayıcı olduğunu düşünebilir ve uluslararası toplumun kendi yükümlülüklerini yerine getirmesi için Taliban'a rüşvet vermeye çalışması gerektiğini öne sürebilir. Afganistan, istikrarsızlıkla ilgili şüpheli endişelere rağmen "kadınlara karşı her türlü ayrımcılığı" yasaklayan 1979 Uluslararası Kadın Eşitliği Anlaşması’nın tamamen onaylanmış bir üyesidir.
Barr, "Nüfusun yarısının evlerinde saklandığı ve haklarını kaybettiği durumda bu nasıl bir istikrar?" diyor.
Kadın hakları konusuna daha sonra ele alınabilecek küçük bir ayrıntı olarak yaklaşmak, son derece kadın düşmanıdır.
Afganistan'ın 20 yıllık Batı destekli çoğulculuk deneyi sırasında birçok yanlış adım atıldı. Ancak iş kadınları güçlendirmeye geldiğinde de çok ilerleme kaydedildi.
Son haftalarda bazı gazeteciler, yanlış bir doğrultuda yorumlarda bulunarak kadın haklarındaki ilerlemelerin, Taliban'ın değerlerinin o kadar da yabancı olmadığı kırsal alanlardaki kadınların güvenliğini kaybetme pahasına, neredeyse yalnızca şehirlerde elde edildiğini savundu.
Ancak bu, kadınların geride tutulduğu sahaların Taliban’ın kontrol ettiği veya kontrol etmeye çabaladığı sahalar olduğu gerçeğini görmezden geliyor. Kentsel ve kırsal Afganistan arasındaki sınır, ülkenin yol ve iletişim ağları geliştikçe son 20 yılda çok daha belirsizleşti. Şehirlerdeki kadınlar genellikle atalarının köylerine seyahat eder. Kırsal kesimdeki kadınlar, şehirlere akraba ziyareti ve iş amacıyla gelir.
ABD ve müttefikleri, sürdürülebilir bir Afgan devleti kurmaya yönelik 20 yıllık girişimlerini, kısmen ülkeyi anlama ve sıradan kişileri dinlemedeki başarısızlıkları nedeniyle batırdı. Artık önemli olan dünya güçlerinin Afgan kadınlarının sesini görmezden gelerek aynı hatayı tekrarlamaması.
Borzou Daragahi'nin makalesinin tasarımdan kaynaklanan nedenlerle kısalttığımız başlığının tamamı şöyledir:Taliban'ın daha ılımlı olduğuna inanmak bir hüsnükuruntu; kadınlar üzerindeki yenilenmiş kısıtlamalar da bunu kanıtlıyor
https://www.independent.co.uk/independentpremium/voices
Independent Türkçe için çeviren: Sevgi Aydoğan
© The Independent