Kovid-19 pandemi sürecinde okulların eğitim-öğretim faaliyetlerine ara vermesiyle birlikte evlerimiz birer sınıfa, ebeveynler de eğitim asistanlarına dönüştü. Bu değişim/dönüşümle birlikte toplumsal olarak eski düzene özlemimiz de arttı.
Çin'in Vuhan kentinde ortaya çıktıktan kısa bir süre sonra pandemi haline gelen yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını, hayatımızı birçok yönden önemli ölçüde etkiledi ve dönüştürdü.
Yüz binlerce kişinin ölümüne ve milyonlarca kişinin de etkilenmesine neden olan koronavirüs salgınından ötürü eğitim-öğretim hayatı da her şey gibi ciddi şekilde değişikliklere maruz kaldı.
Bu dönemde birçok kamu ve özel kurum tarafından uzaktan eğitim modelleri uygulanmak zorunda kalınsa da evde eğitimin zorlukları aileleri ve eğitimcileri oldukça endişelendirmeye başladı.
Pandemiyle birlikte oluşturulan uzaktan eğitim modellerini doğru stratejilerle yürütmeye çalışan hükümetler, eğitimciler ve çocuklar arasındaki iletişimi artırmak ve daha verimli hale getirmek için çeşitli yöntemler deneseler de uzaktan eğitim modelinin mükemmel sonuçlar vermediği ortaya çıktı.
Uzaktan eğitimin özellikle çocukların üzerindeki olumsuz etkilerine ebeveynler ve eğitimciler canlı şekilde tanık oldular.
Ekran başında oldukça fazla zaman harcayarak bağımlılığa yönelen çocuklar ve teknolojiye ulaşmanın oldukça zor olduğu ülkelerde eğitimden mahrum kalan öğrenciler en büyük zararı gören sınıfa dâhil oldular.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Artan teknoloji bağımlılığı
Çocukların ve ebeveynlerin uzun karantina dönemlerinde evde daha fazla zaman geçirmesine doğru orantılı bir şekilde teknoloji bağımlılığı yüksek oranlarda artış gösterdi.
Dünya genelinde pandemi öncesi ve sonrası kullanım istatistiklerine bakıldığında teknolojik araçların kullanımı ikiye katlandı.
Teknoloji bağımlılığının giderek daha belirgin hale gelmesi insanları korkutmakla birlikte teknoloji bağımlılığı ile doğru orantılı olarak artan fiziksel ve psikolojik sorunlar, aileleri ve eğitimcileri ne yapacakları konusunda endişeye sevk ediyor.
Dünya çapında uzaktan eğitim ve eşitsizlik
İnsan Hakları İzleme Örgütü, Nisan ve Ağustos 2020 arasında, Burkina Faso, Kamerun, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Kenya, Madagaskar, Fas, Nijerya, Güney Afrika ve Zambiya'daki öğrenciler, veliler, öğretmenler ve eğitim yetkilileriyle 57 tane uzaktan görüşme gerçekleştirdi.
Yapılan araştırma neticesinde, pandemi sebebiyle okulların kapanmasından önceki dönemde zaten var olan eşitsizliklerin pandemi sonrasında durumları daha da kötüleştirdiği ve çeşitli sebeplerden dolayı kaliteli eğitimden dışlanan çocukların bu durumdan oldukça etkilendiği belirtilmiştir.
Kaliteli eğitim için teknolojiye ulaşmanın yeterli olmadığı bu ülkelerde eğitimsiz yetişen gelecek nesillerin ileride ülkelerine nasıl faydalı bireyler haline dönüşecekleri kafalarda soru işaretleri bırakmaktadır.
Dijital okuryazarlık farklılıkları
Çalışan ebeveynlerin çocuklarını gözetimsiz bırakma eğiliminde olmaları ve bunun değişen öğrenme kalitesine, hatta riskli davranışlara yol açmasıyla birlikte birçok ebeveynin (özellikle eğitim ve kaynakları kısıtlı olanların) bu görevi yerine getirmekte zorlandıkları birçok kez dile getirildi.
Okullarda sosyal aktivite ve insan etkileşimi yoluyla ortaya çıkan sosyal temas eksikliğinin bir sonucu olarak öğrencilerde görülen stres ve depresyon artıyorken; sosyal mesafeler, okulun kapanması durumunda oluşan sosyal izolasyon ve yeni çevrimiçi öğrenme sürecindeki zorluklardan kaynaklanan endişe ile daha da kötüleşebilmektedir.
Genel olarak söylemek gerekirse koronavirüsle mücadele, hem bireyler hem de uluslar için bir cesaret ve azim testi olarak baş göstermiştir.
Bir yandan pandemi sırasında çocukların sosyal yaşamları ve öğrenme yetenekleri olumsuz etkilenirken diğer yandan bu olaylar olası okul terkleriyle sonuçlanacaktır.
Okulu bırakma oranının yanı sıra eğitim kalitesindeki düşüşle sonuçlanacak olan süreç, gelişmekte olan ülkelerdeki sınırlı internet erişimi ve az sayıda öğretmenin yeni yöntem hakkında bilgi ve deneyime sahip olması sebebiyle açık ve yaygın eğitim programlarına oldukça fazla gerek duyulmaktadır.
Uzaktan eğitim ile ilgili sorunlar
Uzaktan eğitimle birlikte eğitime erişim maliyetlerinin artması; geliri düşük, bilgisayara ve internete erişemeyen aileler için ciddi bir sorun haline geldi.
Bunun yanı sıra dijital okuryazar olmayan ebeveynlerin, süreci etkin bir şekilde yönetememesinden kaynaklanan aile için sorunlar da ortaya çıkmaya başladı.
Öğrenciler, özellikle de düşük becerilere sahip olanlar, bazen derslere katılmak için gereken dijital becerilerden yoksun olabiliyorlar.
Dijital öğrenme, somut olarak sağlıklı ve güçlü bir eğitim şekli olmadığından beceri geliştirme ve yeniden beceri kazanma fırsatlarını oldukça aza indirgemektedir.
Öte yandan eğitim, öğrencileri okul sınırları içine alacak şekilde planlanmış ve yaşananların gösterdiği üzere okul kapıları kapatıldıktan sonra eğitim sisteminin virüse ayak uydurmasına bağlı olarak değişime uğrayıp evlerde bulunan internet ve teknolojik cihazlara bağlı kalmıştır.
Peki ne yapmalı?
Bu süreçte materyal erişimi ve internet erişimi için daha hızlı aksiyonlar alınarak eğitimde fırsat eşitliği sağlanmalı ve özellikle uzun karantina dönemlerinde kalan ailelere psikolojik destek, uzaktan danışmanlık ve rehberlik hizmetleri sağlanarak sürece destek verilmelidir.
Özel eğitime ihtiyacı olan öğrencilere hedefli destek sağlanmalı, özellikle engelli öğrencilerin eğitimine yönelik planlar yapılmalı ve mesleki eğitimde uygulama gerektiren atölye alanlarında eğitim alması gereken öğrenciler için gerekli koşullar hazırlanmalıdır.
Kütüphanelerde dijital içeriğe erişim kolaylaştırılarak, sesli kitapları daha erişilebilir hale getirip okuryazar sayısına destek olunmalı ve eğitim; artık özel şirketler tarafından kontrol edilen dijital platformlara bağımlı kalmamalıdır.
Psikologlar, eğitim sürecinin yürütülmesinde bazı öğrencilerin bir hedefe yönelik çalışamadıklarını ve dış motivasyona ihtiyaç duyduklarını belirtmişlerdir.
Öte yandan dijital becerilerden yoksun olan, öğrenme asistanı rolünü üstlenecek velileri bulunmayan, duygusal olarak kopuk ve eğitimden dışlanmış olduklarını da belirtmektedirler.
Bu da öğrencilerde "öğrenimi bırakma" olarak ifade edilebilecek bir düzeye çıkarmaktadır. Evde eğitim açısından olumlu bir iklimin olmaması, hem velilerin hem de öğrencilerin dijital beceri düzeylerindeki farklılıklar, öğrenciler arasında "boşluk" kavramı ile ifade edilebilecek düzeyde eğitimde fırsat eşitsizliğine neden olabilmektedir.
Bu nedenle devletlerin eğitime erişim, eğitim iklimi, sosyal ve duygusal destek, denetim eksikliğinden kaynaklanan risklerin azaltılması, dijital becerilerin kazandırılması, ölçme ve değerlendirmenin doğru yapılması ve eğitimcilerin buna göre yeni beceriler kazandırılmasına yönelik politikalar geliştirmesi gerekmektedir.
Dijital beceriler, tüm iş alanlarında belirleyici olma potansiyeline sahip olabilecekken; dijitale erişimi ve dijitalin faydalı kullanımını destekleyen devletlerin, kalkınma açısından avantajlı olacağı öngörülmektedir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish