a. Kara büyü:
Bu büyü çeşidinde, özellikle birbirinden nefret edenler için yapılırdı. Sonucu ölüm idi. Bu büyü sayesinde, kişi amacına ulaşırdı.
Kara büyü, özellikle Firavunlar için yapılırdı. Amaç, Firavunu bir şekilde tahtan indirmek idi. Bunun tek yolu da ölümdü.
Büyüyü yapan kişi, yapacağı kişinin bilgilerine eksiksiz olarak sahip olması gerekirdi. Büyü ancak bu şekilde tutardı. Kara büyü, daha çok hayvan kemiği kullanılarak yapılırdı.
Büyüyü yapan kişi, yapacağı kişini adını hayvan kemiklerine yazardı. Daha sonra iplerle iki kemiği bağlar, üzerine sihirli metinden dualar okuyarak ortadan ikiye ayırırdı.
Böylelikle yapılan büyü, amacına ulaşana kadar beklenirdi. Sonucu her daim ölüm olmuştur.
Kimi zaman bu büyü yapılan kişiye değil, yakınlarına tesir ettiğini görmek mümkündür.
b. Bebek büyüsü:
Bu büyü çeşidinde, bir bebek motifi dikkat çekmektedir. Büyü yapılacak kişi erkek ise, erkek; kadın ise kadın şeklinde, kumaşlardan bir bebek yapılırdı.
Bu bebeğin yapılışı esnasında büyü yapılacak kişi düşünülürdü. Büyü metinlerinin yardımıyla bebek yapımı bitirilirdi.
Sivri aletlerle (iğne vb.) bebeğe delikler açılırdı. Her açılan delik, büyü yapılan kişiye zarar verdiği düşüncesi vardı.
Sonucu ağır sakatlık ya da ölüm olabilirdi. Bu büyü yine birbirinden nefret eden kişiler tarafından yapılırdı.
c. Ateş büyüsü:
Bu büyü çeşidinde daha çok hayvanlar kullanılırdı. Keçi, domuz ve fare gibi hayvanların başları koparılarak, ateş içine atılırdı.
Atılan bu ateş, sönene kadar başında beklenir ve sabaha kadar kutsal sözler okunurdu. Büyü daha çok zarar verme amaçlıdır.
Bu nedenle kutsal sözlerin iyi bilinmesi gerekiyordu. Büyüyü yapan kişi, sıradan bir Mısırlı da olabilirdi.
Büyünün amacı, nefret edilen kişiye tabiri caizse hayatı zindan etmekti. Bu büyü çok fazla kullanılmazdı.
Çünkü fazla zahmet ve zaman gerektiren bir büyü idi. Yapan kişi sayısı oldukça azdı. Bu büyünün sonucu oldukça ağır olup kimi zaman ölümle dahi sonuçlanabiliyordu.
d. Muskalar:
İsminde de anlaşılacağı üzere muska, köken olarak Babillere kadar dayanır. Onlardan kalan muska çeşitlerini Mısırlılar da kullanmış ve yeri geldiğinde boyunlarına takmışlardır.
Bu uygulama günümüzde dahi devam etmektedir. Mısırlılar hazırlayacakları muskayı daha önceden bazı işlemlerden geçirirlerdi ancak bu işlemler sonucunda hazırlanabilirdi.
Mısırlılar hiyeroglif yazısını papirüslere yazar ve üstüne birtakım baharatlar sürerek tanrıya adanmışlıklarını ifade ederlerdi.
Bu papirüsleri kimi zaman uyudukları yerlerde saklarlar, kimi zaman da bir koruyucu takarak boyunlarında taşırlardı.
Bu muska uygulaması sadece kendilerini ruhani varlıklardan korumak için değil, bir büyü çeşidi olarak da kullanılırdı.
Mısırlılar muska konusunda oldukça iyilerdi. Bu işin erbabı idiler. Bir büyü çeşidi olarak karşımıza çıkan muskalar, kimi zaman da yemekler içine katılabilirdi.
Oral yolla da büyü yapmak böylece mümkün olabiliyordu. Günümüzde nazar olayının varlığından haberdarız.
Doğu toplumlarında nazarı görmek mümkündür. Mavi boncuk olarak tasarlanmış ve ortasında göze benzer bir tasvir vardır.
Bu mavi nazar boncuğu, sanılanın aksine nazardan korunmak için değildir. Toplumda yanlış bilinen bu bilginin yine Eski Mısır'a dayandığını kaynaklardan görebilmekteyiz.
Yukarıdaki görselde Horus'un gözü tasviri vardır. Rivayete göre Set, Horusun gözlerini çıkararak Nil'e atmıştır.
Daha sonra zorlu bir mücadele sonucunda Horus, gözlerine kavuşmuştur. Bu efsanevi olay, Mısır mitolojisinde oldukça yer tutmakta ve hatta Mısır ile özdeşleşmiştir.
Yukarıdaki görselde görüldüğü üzere Horus'un gözü ve gözünün üstünde uzun bir kaş vardır.
Görselden de anlaşılacağı üzere, belki de bugün birçoğumuzun evinde bulunan nazar boncuğunun kökeni Eski Mısır'a dayanmaktadır.
Kimi yazılan kaynaklarda bu göz tasvirinin Ra' ya ait olduğu geçmektedir. Bu bilgi doğru olmamakla birlikte Ra ile benzerliği de yoktur.
Eski Mısır'da da bazı uğursuzluk getirdiğine inanılan nesneler ve olaylar mevcuttu. Örneğin; Kara Kedinin uğursuzluk getirdiği inancı, eski Mısır'da da vardı.
Mısırlılar ve onların kedileri bir bütün halde idiler. Mısırlılar kedileri, evin bir ferdi olarak görmekteydiler.
Onlar öldüğünde saçlarını kazıtıp yas tuttukları bile olurdu. Bir evde yangın çıktığında ilk olarak kediler kurtarılırdı. Onlara sonsuz bir sevgi ile yaklaşırlardı.
Mısır'da kendi tonundan olmayan insan ve hayvanların uğursuzluk getirdiğine inanırlardı. Siyah bir hayvanın üzerindeki beyaz bir tüyü bile kabullenemezlerdi.
O beyaz tüy kir olarak ifade edilirdi. Bu nedenle o çok sevdikleri kedilerden siyah olanlarını dışlarlar ve onların uğursuzluk getirdiğine inanırlardı.
Siyah renkteki hayvanları kurban etmezlerdi. Çünkü o hayvanların etlerinin de siyah olduğuna inanılırdı.
Uğursuz olarak gördükleri sadece hayvanlar değildi. Siyahi bir insanı da uğursuzluk olarak görüyorlardı.
Onları köle olarak çalıştırıp, eziyet ettikleri dahi olmuştur. Mısırlılar, tanrı ile sürekli irtibat halinde olduklarından, yaptıkları büyüleri tanrının da yüceliğine armağan etmekteydiler.
Yaptıkları her büyünün sonunda "Tanrıya Adanmış" diye eklerlerdi. Bu adanmışlık, zaman içinde tanrı ile savaş yoluna girilmesine zemin hazırlayacaktır.
Çünkü tanrılar her zaman istenileni vermeyebilirdi. Bu karşın Mısırlılar tanrıdan çok daha fazlasını istemeye devam edeceklerdir.
Devam edecek…
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish