Bir futbol maçının düşündürdükleri

Doç. Dr. Umut Hacıfevzioğlu Independent Türkçe için yazdı

Sokrates öncesi düşünürlerden biri olan Empedokles, MÖ 494-434 yılları arasında Sicilya'da bir Yunan kolonisi olan Agrigentum kentinin yurttaşı olarak yaşamını sürerken kendinden önceki doğa düşünürlerinin dile getirdikleri su, ateş ve havanın yanında toprak öğesinin de bir ana madde (arkhe) olduğuna işaret etmişti.

Dolayısıyla öğrencilik yıllarımızda öğrendiğimiz dört elementten dördüncüsünün toprak olduğunu ilk dile getiren o oldu.

Empedokles gerçekten ilginç bir düşünürdü. Onun gözünde söz konusu dört elementin birleşmesini ve/veya ayrışmasını olanaklı kılan güçler sevgi ve nefretti.

Yani düşünüre göre öğeleri birleştiren güç sevgi iken, onları birbirinden ayıran güç nefretti.

Empedokles'in işaret ettiği gibi, doğadaki elementleri birleştiren ve ayrıştıran güç sevgi ve/veya nefret mi bunu bilemem; ama insanları birleştiren ve ayrıştıran gücün sevgi ve nefret olduğunu söyleyebilirim.

Gerçekten de tüm insanlık tarihine dönüp bir baktığımızda insanlık adına "iyi" olarak tanımlayabileceğimiz hey şeyin arka planında sevginin olduğunu görebiliriz.

Günlük yaşam pratiklerimizden bilim, sanat ve felsefe gibi yüksek kültür ürünlerinde sevgi karşımıza her yerde çıkar.

Sevginin var olduğu durumlarda kendimizi iyi hissederiz. Dünyaya, insana, doğaya, tüm canlılara bambaşka bir gözle bakarız. Sevgi yapıcıdır, inşa edicidir ve birleştiricidir.

Bir tarafta birbirini seven, öte tarafta ise birbirinden nefret eden insanlardan oluşan bir toplum hayal edin.

Hangi toplumda yaşamınızı sürdürmek isterdiniz?

Ruh sağlığı yerinde olan herkesin tercihini sevgiden yana kullanacağını düşünüyorum.

Öte yandan, insanlık adına "kötü" olarak tanımlayabileceğimiz pek çok şeyin arka planında ise nefretin olduğunu söyleyebilirim.

Dikkat ederseniz burada her şey yerine pek çok şey dedim; çünkü insanlar yalnızca nefret nedeniyle değil, bazen çıkarları ya da kıskançlık vb. duygular nedeniyle de "kötü" şeyler yapabilirler.

Yine de bunların içinde en yıkıcı olanının nefret olduğunu düşünüyorum. Nefret tarih boyunca insanlığa yıkımdan başka hiç bir şey getirmedi.

İnsanlık tarihinin yüz kızartıcı sayfaları yazılırken başrolde hep nefret vardı. Bosna'da, Ruanda'da, Nazi Almanyası'nda, Kamboçya'da daha burada adını anmadığım bütün soykırımların ardında nefret hep başrolde oldu.

Söz konusu soykırımları yapanlar ise özcü bir bakışla dünyayı kavrayan insanlardı.

Dünyaya özcü perspektiften bakan insanlar, şeylerin değişmez bir özü olduğunu, bir şeyi o şey yapanın onun belirli bir niteliği olduğunu ve o niteliğin de adeta değişmez bir öze işaret ettiğini iddia ettiler.

Değişmez öz kimi zaman beyaz, kimi zaman siyah, kimi zaman kadın, kimi zaman belirli bir etnisite, din ya da mezhebin mensupları bağlamında kavrandı.

İşte bu özcü bakış ayrımcılığın, ırkçılığın, ötekileştirmenin ardında yatan kavrayıştır; ve geçtiğimiz günlerde Şampiyonlar Ligi'nde  Paris Saint Germain-Medipol Başakşehir maçında karşımıza çıkan bakış bu bakıştır. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU