Independent Arabia'dan Houda Trablesi'nin sorularını cevaplayan Tunus Yolsuzlukla Mücadele Ulusal Kurulu Başkanı Şevki et-Tabib, “güncel olmayan yasama sistemi ve bir takım tarafların çıkarları için Tunus ekonomisini olumsuz yönde etkileyen yolsuzluğun ortadan kaldırılmasına yönelik çabaların engellenmeye çalışılması” nedeniyle yolsuzluk davalarının yavaş yürüdüğünü ve bu şekilde yolsuzlukla mücadelenin asla tam olarak gerçekleşemeyeceğini düşünüyor.
Yolsuzluk, devrimin patlak vermesinin sebeplerinden biriydi. Ancak 2011'den sonra ülkede daha yaygın bir hal aldı. Bunun en önemli nedenleri nelerdir?
Doğru, Tunuslular eski Cumhurbaşkanı Zeynelabidin bin Ali’nin yozlaşmış rejimine karşı isyan ettiler. Ancak bazıları, yolsuzluğun devrimden sonra daha fazla yayıldığını düşünürken, bazıları ise ülkenin “demokratik süreci” tamamladığını ve “egemen ailenin” iktidardan düşürülmesiyle demokrasinin çok sayıda Tunuslu için daha uygun olduğunu düşünüyorlar. Bu farklı görüşlerin nedenlerinden ilki; Bin Ali rejiminden miras kalan bir yolsuzluk sistemine sahip olmamız ve bu sistemi ortadan kaldırmaya gerek duyulmayışıdır. Yolsuzluk için uygun ortam oluşturan, yolsuzluk yapanları koruyan ve onlar için bir tür “hukuki cezasızlık ortamı” oluşturan bir takım yasalar var. Söz konusu yolsuzluk sistemi ayrıca, siyasi, idari veya ekonomik düzeyde halkla ilişkilerin yönetimi için çeşitli şekillerde yapılandırılmış durumda.
Yöntemler ve hiç değişmeyenler?
Kamuya ait malları yönetme metotları değişmedi. Tunuslular yolsuzluğun Bin Ali ve ailesiyle birlikte gideceğini zannediyorlardı. Ancak onlar bir çeşit yolsuzluk simgesiydi ve buzdağının sadece görünen kısmıydılar. Çünkü sistemin tamamı yolsuzluk üzerine kurulu. Sonuç olarak, yasama sistemi ve kamu mallarını yönetme yöntemleri konusunda büyük reformların yapılması gerekiyor. Devrimin ardından devletin zayıflamasının yanı sıra hem sosyal hem de güvenlik seviyelerinde büyük bir çöküş yaşandı. Tüm bu faktörler, yolsuzluk yapan çok sayıda kişiye sistemi sömürmesi ve yolsuzluğun yayılmaya devam etmesi için olanak sağladı.
Bununla birlikte devrim, medyanın yolsuzluk meselesini ele alma özgürlüğüne kavuşmasını da beraberinde getirdi. Devrimden önce “yolsuzluk” kelimesi dahi yasaktı. Tunus Ceza Kanunu'nun hiçbir yerinde “yolsuzluk” kelimesi geçmez. Maalesef, ceza kanunu ve yasalar henüz değişmedi. Örneğin, Tunus'ta yolsuzluk yapanlar, Bin Ali'nin kendisine yakın isimlerin çıkarlarına hizmet ettiği 2008'den bu yana değişmiş değiller.
Tunus'ta yolsuzlukla mücadele konusunda gerçek bir siyasi irade var mı? Yoksa siyasi amaçlarla yolsuzluk dosyalarının ertelenmesi ve sömürülmesi söz konusu mu?
Kimseyi zan altında bırakmak istemiyorum. Bu nedenle, kamuoyu baskısının bir sonucu olarak, siyasi iradenin bu konuda verdiği sözler ve işaretler olduğunu söyleyebilirim. Ancak gerçekte istediğimiz, adli, idari ve ahlaki hesap verebilirlik, maalesef şimdilik mümkün değil. Devletin ceza politikası konularında caydırıcı kararlar alması için kararlı bir siyasi iradeye sahip olması gerekiyor. Bunun en önemli nedenlerinden biri, çıkarlarını koruyan ve belirli maskeler altında ortaya çıkan kısıtlamalar ve lobilerin olması. Bugün bir siyasi partiyi yönetenlerin çıkarlarını dikkate almaları gerekiyor. Aynı zamanda taraflarını finanse edenleri de korumalılar. Tüm bunlar, siyasi iradenin sonuçsuz kalmasına sebep olan ve kısıtlayan faktörlerdir.
Ayrıca özellikle sektörel olarak zihniyet ve davranışlar düzeyinde sorunlarımız var. Tüm sektörler yolsuzluktan uzak olduğunu iddia ediyor. Herhangi bir sektörde herhangi bir yolsuzluk dosyası açıldığında buna karşı çıkıyor ve bu dosyayı açmak isteyenlere saldırmaya çalışıyorlar.
Daha önce devlet kurumlarındaki yolsuzluk “baronlarından” bahsedilmişti. Devlet kurumlarına nasıl nüfuz ettiler? Tunus ekonomisi ve siyaseti bu durumdan ne kadar etkilendi?
Söz konusu nüfuzun etkisinin, yüzde 35 ile 40 arasında olduğu tahmin ediliyor. Bu durum paralel ekonomide belirgin bir şekilde görülürken uluslararası standartlar, devlet kurumlarındaki yetkililerin işledikleri suçlarla ancak yüzde 20’yi geçebileceğine işaret ediyorlar. Tunus ürünleriyle rekabet eden malları ithal etme izni vererek ticaretteki dengesizliğe katkıda bulunulmasını söz konusu yetkililer tarafından işlenen suçlara örnek olarak gösterebiliriz. Ekonomideki nüfuzun ardından yolsuzluk devletin karar merkezine ulaşmayı başardı. Muhasebe Dairesi tarafından hazırlanan bir rapor, siyasi sermayenin Tunus'taki seçimler sırasında partiler ile medya arasında nasıl yayıldığına geniş bir yer ayırıyor. Şu an bir “mafya devleti” olma sürecindeyiz ve bir an önce gerekli önlemlerin alınması gerekiyor.
Dışarıdan aktarılan fonların devam ettiğini ve yabancı fonlarla finanse edilen partilerle bağlantılı derneklerin olduğundan hiç şüphe yok. Bu partilere dava açtınız mı? Hükümetin ve iktidar partilerinin genel olarak bu yönde tepkisi nasıl oldu?
Bu konu, Muhasebe Dairesi'nin sorumluluğunda. Fakat biz Muhasebe Dairesi'nin kararlarını takip etmeyi ve yasaların suçluları cezalandırmasını sağlamayı istiyoruz. Muhasebe Dairesi, dosyaları savcılığa gönderebilir. Bu nedenle Muhasebe Departmanı’nın düzenleyici çalışmalarını izlemek ve değerlendirmek istiyoruz.
Bir devlet organı olarak, yolsuzluk dosyalarının rüşvet dosyası olarak değerlendirileceğine söz verdik. Ayrıca medyadaki yolsuzluk ve siyasi partilerle olan ilişkilerine dair dosyaların sorumluluğunu üstlendik ve yargıya sevk ettik. Ancak hükümet ve iktidar partileri de sorumluluk almalılar. Çünkü Tunusluların özellikle de önde gelen isimler düzeyinde olmak üzere siyasi elitlere duyduğu güvensizlik, korkutucu ve yıkıcı bir boyuta ulaştı. Tunusluların yalnızca yüzde 2 ila 4'ü siyasi partilere, yüzde 10'u parlamentoya güveniyor. Bu oranlar, Tunusluların genel olarak siyasi sınıfın güvensizliklerinden etkilendikleri için dikkate alınmalı. Varlıkları, bağımsız seslerin ortaya çıkması ve eski sistemin sembollerinin geri dönmesi tehdidiyle karşı karşıya. Hızlı bir önlem almaları gerekiyor.
Yolsuzlukla Mücadele Ulusal Kurulu özgürce ve çalışmaları engellenmeden yoluna devam edebiliyor mu? Yoksa siyasi partiler veya etkili tarafların çıkarlarına ilişkin aksamalar oluyor mu?
Elbette çalışmalarımızı ve özellikle de bütçemizi sınırlandırmaya yönelik baskılar var. Bu yılki bütçemiz yalnızca 3 milyon 400 bin Tunus dinarıydı. Kurul ve başkanını alt etmek isteyen siyasi partilere bağlı milisler yalanlar ve söylentiler yayarak bize baskı uygulamaya çalışıyorlar.
Fakat Kurul çalışmalarını yoğun bir şekilde yürütüyor. Tüm bu maddi imkanları nereden buluyorsunuz?
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), Almanya Uluslararası İşbirliği Kurumu (GİZ), Kore Ajansı, İsveç Ajansı ve Avrupa Birliği (AB) gibi faaliyetlerimizi destekleyici ve kolaylaştırıcı grupların ortaklıklarına güveniyoruz. Ancak bu destek doğrudan yapılan bir ödeme şeklinde gerçekleşmiyor. Gösterilerin, çalıştayların ve bilinçlendirme kampanyalarının uygulanması yoluyla, ortak bir çalışma programı aracılığıyla ve hatta yurtdışından gelen destekçilerle ortaklıklar kurarak bölgesel ofislerin açılmasıyla gerçekleşiyor.
Peki, dışarıdan alınan bu destek Kurulun verdiği kararlar üzerinde etkili olur mu?
Elbette bu durum çalışmalarımızın gidişatını etkilemiyor. Dış destek, diğer alanlardaki kararları etkileyebilir. Ancak Yolsuzlukla Mücadele Ulusal Kurulu için bu durum söz konusu değil. Çünkü destekçilerin rolü, küresel alanda belirli değerleri destekleme konusunda oldukça önemlidir.
Özellikle Tunus gibi bir ülkede yolsuzlukla mücadele öncelikli bir konu haline geliyor. Destekçilerden bazıları Tunus'a yatırım yapan ve içinde ekonomik çıkarları olan ülkeler. Yolsuzluk, terörizm, yoksulluk ve marjinalleşmeyi kendi çıkarları ve yatırımları için bir tehdit olarak görüyorlar. Verilen destekler hiçbir şarta bağlı değil. GİZ gibi mümkün olan en üst düzeyde destek verenler dahi bizden hiçbir zaman belirli bir talepte bulunmadılar. Tunusluların dürüstlüğümüze ve çalışmalarımıza duydukları güven, bunun en büyük kanıtıdır. Ordu ve emniyet biriminden sonra en güvenilir kurum biziz. Aynı şekilde yurtdışında da büyük bir güvenirliğe sahibiz. 2017 yılında dünyada ilk kez yolsuzlukla mücadele için verilen “Crans Montana” ödülünü biz kazandık.
Bugüne kadar yolsuzlukla mücadele için çıkarılan en önemli yasa hangisi?
Yolsuzluğa dair bilgi verenleri koruyan yasa bunların başında geliyor. Ayrıca Ekonomi ve Mali Adli Kutupların Temel Kanunu, Bilgi Edinme Hakkı Kanunu ve Sayıştay Temel Kanunu’nun yanı sıra Mal Beyanı Kanunu da önemli.
Başta bilgi verenleri koruyan yasa olmak üzere saydığınız tüm bu kanunlar yürürlükte mi?
Yolsuzlukla mücadele uzun bir yoldur ve yasalar önemlidir. Ancak bu yasaların uygulanması daha önemlidir. Uygulamada iç içe geçmiş zihniyetlerin ve çıkarların varlığını göz önünde bulundurulması gerekiyor.
Yolsuzluğu ihbar edenlere yönelik baskılara devam eden departmanlar var mı? Bu nasıl yapılıyor ve bu bağlamda gerçekleştirilen en önemli eylemler nelerdir?
Elbette. Bu tür uygulamaları izliyor ve bu yöndeki yargı şikayetlerini gündeme getiriyoruz. Çünkü yasanın 35’inci maddesi görevi kötüye kullanmayı bir yolsuzluk ve ceza gerektiren bir suç olarak görüyor.
Tunus'ta en çok hangi alanlarda yolsuzluk yapılıyor?
Sağlık, güvenlik, gümrük ve belediyeler olmak üzere 4 alanda daha çok görülüyor. Fakat Tunus’ta yolsuzluğun en derin olduğu alan alım-satım sektörü. Bu nedenle, uzaktan tedarik sistemi gibi birkaç prosedürün etkinleştirilmesinin yanı sıra tedarik yasalarının bir araya getirilmesi ve kontrol ekiplerinin desteklenmesi gerekiyor.
Mal varlığı beyanı ile ilgili olarak, başta siyasi partiler olmak üzere beyanda bulunmayanlara karşı ne gibi önlemler alınacak? Mesela faaliyetleri durdurulacak mı?
Mal varlığı beyanında bulunmayan parti liderleri olduğuna dair kanıtımız olursa onlara bir uyarı göndeririz. 30 gün içinde mal varlığı beyanında bulunmazlarsa yasaya başvururuz. Bu bağlamda, 3 Mayıs Cuma günü, Adalet Bakanlığı yetkilileri ve cumhuriyet savcılarıyla özellikle kamu çalışanı olmayanların maaşlarını düşürmek için cezai yaptırımlar uygulama yollarını görüşmek üzere ilk çalıştayımızı gerçekleştirdik.
Kurul tarafından ortaya çıkarılan en önemli yolsuzluk sorunları nelerdir?
En önemli sorunların başında devletin hayat damarlarının tıkanıklığı geliyor. Kurul olarak gümrüklerdeki görevlilerden oluşan bir yolsuzluk şebekesinin çökertilmesinin yanı sıra, altın dolandırıcılığı dosyaları, kara para aklama dosyaları, elektrik, su ve ilaç alanlarındaki ulusal şirketlerle yapılan büyük anlaşmalardaki yolsuzluk dosyaları ve yasadışı atamaları ortaya çıkardık. Yaptırımların uygulanmasına ilişkin olarak, yargı bu konuda daha belirleyicidir. Lojistik ve insan gücü eksikliğine anlayışla yaklaşmamıza rağmen, eski yasalar nedeniyle davaların yavaş ilerlemesini haklı çıkaramayız. Tunus için daha fazlası yapılabilir.
Yargı yolsuzlukla mücadele dosyalarıyla nasıl başa çıkıyor? Sözünü ettiğiniz yavaşlığın sebepleri nelerdir? Siyasi bir baskı var mı?
Adalet sistemindeki yavaşlık, cezalandırılmaların yapılamamasına neden oluyor. Bu yüzden eşit, basit ve etkili olan adalete ihtiyacımız var. Tunus’ta davaların uzunluğu nedeniyle suç işleyenler cezasını çekmeden kaçabiliyor. Örneğin, yolsuzluk dosyalarıyla ilgili süreç 5 ila 8 yıl sürüyor. Halbuki kanunlara göre davalının en geç 14 ay sonra ceza alması gerekiyor.
Bu uzun prosedürler, hakimler, departman başkanları, cumhuriyet savcıları, yöneticiler, siyasetçiler ve milletvekillerinin satın alınarak yolsuzluk yapılmasına kapı aralıyor. Mahkeme bir bütündür. Zinciri oluşturan halkalardan biri koparsa dava tamamen düşer.
Bu yönde bir takım çözümler sunduk. Ancak yolsuzluk sisteminden faydalananların çoğunluğu, Kurulun çalışmalarını ve yolsuzlukla mücadeleye yönelik ulusal çabaları engelliyor. Parlamentoda yasaların kabul edilmesinin engellenmesi de buna dahil. Örneğin, anayasa komisyonunun yolsuzlukla mücadele kapasitesi güçlendirilebilir. Anayasanın 130’uncu bölümünde belirtildiği gibi, değersiz bir formalite haline gelen komisyonlar düşürülebilir.
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
https://www.independentarabia.com/node/22376
Independent Türkçe için çeviren: Seda Demiröz
© The Independent