Irak'ta 1958'de Abdulkerim Kasım darbesiyle krallık yıkılıp yerine cumhuriyet kurulunca Molla Mustafa Barzani liderliğindeki Kürtlerin sloganı "Irak'a demokrasi Kürdistan'a federasyon" oldu.
Kürtler yeniden "Irak'a demokrasi Kürdistan'a federasyon" söyleminde
Kürtlerin sloganı o tarihten bu yana hiç değişmedi ve 2005 ile 2008'de yaklaşılan bu hedefe 12 yıllık bir parantez konulmuş olsa da bugün gerçekleşmeye çok yakın.
Kürtler Irak'ta Osmanlı döneminde de özerk bir yönetime sahipti ve İngilizler Birinci Dünya Savaşı'nda burayı alınca Kürtler yapılan referandumla Bağdat yönetimine bağlanmayı tercih etti.
Süleymaniye'de krallık kuran Mahmud Berzenci Türkiye'ye yakınlaşma umuduyla İngilizlerle ters düşünce Kürtler 1958'e süren bir fetret sürecine girdiler.
Kürtlerin umudu, 1958'de ülkenin cumhuriyete geçmesinin ardından yeniden yeşerse de Kasım'ın yanlış politikaları nedeniyle 11 Eylül ayaklanmasından 11 Mart 1970 özerklik anlaşmasına kadar savaşa mahkum oldu.
Irak Kürdistan Bölgesi'nin (IKB) bugün sahip olduğu statü ne yazık ki demokratik ve anayasal bir sürecin neticesinde oluşmadı. Bir diktatör olan Saddam Hüseyin ile yaptıkları anlaşma neticesinde IKB özerk oldu.
1991'de ve 2003'teki Körfez savaşlarında Kürtler bağımsızlığa çok yaklaştı fakat "demokratik Irak'ı" Araplar, Şiiler ve Sünnilerle yeniden inşa etmeyi tercih ettiler.
Kürtler, 25 Mart 2017'deki referandumu da savaş ve dayatmayla bağımsızlık ilan etmek için yapmadı, Irak Anayasasının 140. Maddesinin gereğini yaptı.
Eğer Kürtlerin bağımsızlığı oldu bittiye getirme gibi bir hedefi olsaydı 2014 yılında Musul düşünce yapardı. Çünkü o zaman tüm tartışmalı bölgeler Kürtlerin eline geçmişti.
Kürtler 2014'te bağımsızlık ilan etseydi, IŞİD ile 2017'ye kadar süren savaşları da Irak değil kendi adlarına yapmış olacaktı. Bu durumda milyonlarca Sünniyi de sığınmacı değil mülteci olarak kabul edecekti.
Erbil yönetimi, Irak'ı yeniden kurma rüyasını Araplar, Sünniler ve Şiilerle yeniden gerçekleştirmek için 2003'ten 2005'e kadar devam eden geçici yönetim ve anayasa hazırlanma sürecinde aktif rol oynadı.
Irak'ın çoğunluk ve azınlık esasına göre yönetilemeyeceği ilkesini Kürtler diğer bileşenlere kabul ettirdi ve bu anayasal bir hüküm haline geldi. Şiiler nüfus açısından çoğunluk olduğu için tüm söz hakkını kendilerinde görmesi halinde Nuri Maliki yönetiminde olduğu gibi ülke yönetilemez hale gelir.
Nuri el-Maliki'nin 2. Döneminden başlayan anlaşmazlıklar, sorunlar ve krizler dizisi Haydar el-İbadi ve Adil Abdulmehdi ile çözüme kavuşmadı. Çünkü bu ikisinin de Irak'ın yeniden inşa edilmesi gibi bir projesi ya da amacı yoktu.
Yeni Başbakan Mustafa el-Kazımi, seçildiği günden bu yana diğerlerinden çok farklı bir profil çiziyor. Kazımi, herhangi bir grup, mezhep ya da etnik unsurun etkisinde kalmadan Irak milli kimliğini oluşturma hedefini gerçekleştirmeye çalışıyor.
Kazımi bu amaçla ülke üzerinde hegemonya kuran ve bunu derinleştirmeye çalışan İran'a karşı sağlam duruyor ve Haşdi Şabi'yi de tamamen disiplinize etmek için riskli adımlar atıyor. Eğer Kazımi bu şekilde devam edebilirse halkın güvenini kazanabilir.
Halkın güvenini kazanması geçen yıl bu zamanlarda başlayan protesto dalgalarının da dinmesini ve muhalif yığınların da rızasını beraberinde getirecektir.
Erbil ve Bağdat sorunları çözmeye her zamandan daha yakın
Kazımi'nin Erbil ile ile biriken sorunları ve kronik anlaşmazlıkları çözmek için ortaya koyduğu irade ve yürüttüğü politikalar da umut vaad ediyor. Erbil de bu adımları olumlu karşılıyor ve aynı şekilde karşılık vermeye çalışıyor.
Kazımi'nin Erbil ziyaretinde Duhok'ta ve Halepçe'de Saddam'ın katliamında hayatını kaybedenlerin mezarlarını ziyaret etmesi önemliydi. Sembolik önem taşıyordu.
Aradan geçen sürede Erbil ziyaretinin olumlu atmosferini devam ettiren Kazımi hükümetinin Adalet Bakanlığı 23 Eylül'de aldığı bir kararla Saddam döneminden kalma tarım anlaşmalarını durdurdu. Bu kararla Kerkük başta olmak üzere tartışmalı bölgelerde Kürtlere ait arazilere el konulamayacak.
Bunun yanında Irak Kürdistan Bölgesi'nin memur maaşlarını ödeyebilmesi için yetersiz de Erbil'e bir bütçe gönderildi.
Irak Güvenlik Müsteşarı Kasım el-Araci, dün Erbil'de KDP Başkanı Mesud Barzani, IKB Başkanı Neçirvan Barzani ve Mesrur Barzani ile görüşmeler yaptı.
Önceki dönemde İçişleri Bakanı olan ve geçen ay Kazımi'nin Güvenlik Müsteşarı olarak atadığı Areci'nin bu ziyareti özel bir anlam taşıyor. Zira tartışmalı bölgelerdeki sorunlar güvenlikle ilgili ve bu da muhataplarıyla çözülebilir.
IKB hükümetini bölmek isteyenlerin eli zayıfladı
Halihazırda Bağdat ile yeni bir sayfa açmak isteyen Erbil'de Kazımi politikaları nedeniyle hükümetin eli güçlü. Süleymaniye'de memur maaşları ve diğer sorunları gerekçe göstererek IKB'den ayrılma gibi konuları gündeme getiren Lahor Şeyh Cengi, Yeni Nesil lideri Şahsuvar Abdulvahid ve benzeri isimlerin eli zayıfladı. KYB içinde KDP ile stratejik anlaşmayı yenilemek isteyen ve Erbil hükümetinin güçlenmesi için çalışan ekibin eli güçlendi.
IKB'de Bağdat'ı hala düşman olarak gören ve Irak'ta başbakan kim olursa olsun güvenilmemesi gerektiğini savunan şahsiyetler olsa da bu süreçte Erbil-Bağdat anlaşmasının ve kronik sorunların çözümünün iyi olacağını düşünenlerin sayısı daha fazla.
IKB'deki halkın da bugün için temel gündemi ekonomik kriz, koronavirüsü, altyapı yetersizliği ve belediye hizmetlerinin azlığı.
Erbil hükümeti de halkın gündemini ve esas sorunlarını politikasının temeline oturtarak buna uygun adımlar atmaya çaba gösteriyor.
Şu an için Erbil ile Bağdat arasındaki sorunların çözümünün önünde hiçbir engel yok. Tüm gelişmeler ve toplumsal konsensüs Erbil ile Bağdat'ın birlikte hareket etmesi yönünde.
ABD'nin Bağdat Büyükelçiliği ve diplomatik misyonlarına yönelik saldırılar da tam olarak bu olumlu atmosferi dağıtmayı ve Irak'a dair güzel gelişmeleri baltalamayı hedefliyor.
Bunun farkında olan Irak Cumhurbaşkanı Berhem Salih, Başbakan Mustafa Kazımi ve Meclis Başkanı Muhammed Halbusi, dün olağanüstü toplanarak bu tehlikenin büyüklüğüne vurgu yaptılar.
Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin'in cumartesi ve pazar günü Tahran'a yaptığı ziyaretin de amacı buydu. Irak Dışişleri Bakanlığı, Hüseyin'in Kazımi'nin sözlü mesajını Ruhani'ye ilettiğini açıkladı.
Hüseyin ayrıca İran Ulusal Güvenlik Sekreteri Ali Şemhani ile de görüştü. Bunun ABD'nin diplomatik misyonlarına yönelik saldırılarla bağlantılı olduğunu söylemek mümkündür.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish