Çin’e karşı Türkiye-ABD işbirliği

Nurettin Akçay Independent Türkçe için yazdı

4 Ağustos 1971 yılında Çin Halk Cumhuriyeti’nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Daimi Üyesi olmasıyla birlikte başlayan Türkiye-Çin ilişkileri bugüne kadar hep dalgalı bir seyir izlemiştir.

1980’lere kadar durağan geçen, 80’den sonra iyileşen ilişkiler, 90’lı yıllarda durma noktasına gelmiştir.  

Bozulan ilişkiler ise ANASOL-D hükümetinin çabaları sayesinde bir süre sonra yeniden rayına girmiştir.

1971’den 2000 yılına kadar geçen dönem, Çin-Türk ilişkilerinde birbirini anlama dönemi, 2000’li yıllar ise Çin-Türkiye ilişkileri için iyileşme ve yeniden yapılanma dönemi olmuştur.

Özellikle 2002’de AK Parti hükümetinin başa geçmesiyle beraber, Çin ile daha yoğun ilişkiler kurulmuş ve ilişkileri zedeleyecek söylemlerden uzak durulmaya çalışılmıştır.

Buna rağmen AK Parti hükümetleri döneminde dahi birçok kez inişli çıkışlı bir seyir yaşanmıştır. 

İki ülkenin karşılaştığı en büyük iki problem, dengesiz ticaret açığı ve Uygur sorunu olurken, özellikle Uygur problemi ilişkilerin iyileşmesinin önündeki en büyük engel olarak görülebilir.

Bununla birlikte aşırı dengesiz ticaret açığı da Türkiye cephesinde ciddi rahatsızlıklara neden olmuştur.
 

dış ticaret açığı.jpg
Fotoğraf: Pixabay


2011’den bugüne kadar iki ülke arasındaki ticaret hacmi her yıl yaklaşık 24 milyar dolar değerinde gerçekleşmiştir.

Fakat Çin’e karşı verdiğimiz ticaret açığı her yıl 20-23 milyar dolar arasında olmuştur.

En fazla ticaret açığı verdiğimiz yıl 2016 yılı olurken, sadece bu yıl 23,11 milyar dolarlık bir açık vermişiz.

2018’de ise Çin’e 2,9 milyar dolar mal satarken, 23,6 milyar dolarlık ithalat yapmışız.

Yani arada azımsanmayacak derecede bir ticaret açığı bulunurken, Çin şu an en fazla dış ticaret açığı verdiğimiz ikinci ülke olmuş durumda. 

Ticaret ve Ekonomi Bakanlığı yapan her Türk yetkili, bu dengesizliğin giderilmesini istemiş; fakat şimdiye kadar Çin tarafından bunun düzeltilmesi yönünde kayda değer bir adım atılmamıştır.

Tam 10 yıldır Çin’e 2 milyar dolar ihracat barajını aşamamışız.

Çin her yıl Türkiye’ye bazı vaatlerde bulunmuş fakat şimdiye kadar bizden maden ve meyve almanın ötesine geçememiştir.

Hatta mermer alırken bile kesinlikle işlenmiş mermer almayarak, işlem için gerekli işçileri dahi kendi ülkesinde çalıştırmıştır. 

Hal böyleyken Çin hiçbir zaman Türkiye için kaybedilmemesi gereken bir partner olamamış, hatta büyük güçler arasındaki rekabette kullanılabilecek bir unsur olarak görülmeye bile başlanmıştır.

Abdurrahim Heyit olayından sonra Çin ile kötüleşen ilişkiler son zamanlarda yeniden iyileşmişti.

Fakat son yaşanan birkaç gelişme ABD ve Türkiye'nin Çin'e karşı bazı bölgelerde ortak hareket edebileceğini gösteriyor. 

Çin küresel tedarik zincirinin merkezinde yer alan bir ülke ve ticaret savaşlarıyla başlayan süreçte, bazı büyük şirketler tedarik zincirinde sıkıntı yaşayabilecekleri korkusuyla üretim üslerini çeşitlendirmeye karar vermişti.
 

aa.jpg
Fotoğraf: AA


Salgın ile bu süreç daha da hızlandı. ABD küresel tedarik zincirinde Çin'in etkisini kıracak formüller ararken, Hindistan, Vietnam ve Türkiye seçenekler arasında bulunuyor.

Tam bu noktada Türkiye pastadan payını almak için gerekli adımları atmaya başladı bile.

29 Mayıs’ta Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, 8 Haziran’da ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan önemli açıklamalar yaptı.

Fuat Oktay, Atlantik Council’e bir röportaj verdi.

Röportajında salgın öncesi dönemde küresel tedarik zincirinin Çin merkezli olduğunu söyleyerek, salgın sonrasında yeni kurulacak tedarik ağları için Türkiye’nin aday olduğu mesajını veriyordu.

8 Haziran'da Trump ile görüşen Cumhurbaşkanı Erdoğan ise "Libya'da ABD ile yeni bir dönem başlayabilir" açıklaması ile ABD ile ortak hareket edilebileceğinin ilk işaretini vermişti.
 

cumhurbaşkanı erdoğan reuters.jpg
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan / Fotoğraf: Reuters


Şimdi 4 Mart tarihine gidelim.

Bu tarihte Türkiye-ABD İş Konseyi (TAİK) Başkanı Mehmet Ali Yalçındağ, Washington’da Lindsey Graham’ı ziyaret ediyor.

Ziyareti ABD’de lobicilik faaliyetleri yapan ve TAIK ile de iş ilişkileri olan Mercury Public Affairs organize ediyor.

İkili arasındaki görüşmede Türkiye ile ABD arasındaki ticaretin nasıl daha fazla artırılacağı ve Afrika’da olası bir işbirliği görüşülüyor.  

Foreignlobby’nin bildirdiğine göre, görüşmede tam olarak Afrika pazarında Çin’in etkisinin nasıl kırılacağı konuşulurken, Türkiye’nin bu konuda istekli olduğu belirtilmiş. 

Mehmet Ali Yalçındağ, 4 Haziran tarihinde Lindsey Graham’a yazdığı mektupta ise şu ifadeleri kullanıyor:

Girişimimiz Çin’in Afrika'daki planlarına karşı darbe vuracak ve Türkiye ile ABD arasında daha yakın ekonomik bağlar kuracağız.


Yine Foreignlobby’nin bildirdiğine göre Yalçındağ, aynı içeriklere sahip mesajları ABD Enerji Bakanı Dan Brouillette, Tarım Bakanı Sonny Perdue ve Ticaret Bakanı Wilbur Ross'a da göndermiş.
 

Mehmet Ali Yalçındağ aa.jpg
Türkiye-ABD İş Konseyi (TAİK) Başkanı Mehmet Ali Yalçındağ / Fotoğraf: AA


20 Mayıs’ta Ross’a gönderdiği mektupta ise, şöyle demiş:

ABD’den LNG ve tarım ürünleri ithal etmeyi tavsiye ediyorum. Aynı zamanda Trump yönetiminin hedefi olan Amerika'nın tedarik zincirinin Çin'den uzaklaştırılarak çeşitlendirilmesi için beyaz eşya ve otomotiv parçalarını ihraç etmeyi öneriyorum.


Anlaşılan o ki Yalçındağ, bu işi Türkiye adına yöneten kişi ve ABD’ye Afrika pazarında Çin’e karşı ortak hareket etme fikrini pazarlamış.

ABD’nin ise 3 aylık bu çabalar sonucunda fikre ikna olduğu görülüyor.

Bunu da Lindsey Graham’ın TAIK’in düzenlediği webinar ve konseyin yönetim kurulu toplantısı davetini kabul etmesinden anlıyoruz. 

Moderatörlüğünü Louisiana eski Senatörü David Vitter'ın yaptığı ve DEİK Başkanı Nail Olpak ile TAİK Başkanı Mehmet Ali Yalçındağ'ın da katıldığı "Müttefiklerin müttefik olma zamanı: Türk-Amerikan küresel tedarik zinciri" başlıklı organizasyon 24 Haziran’da yapıldı.

Graham, burada çok önemli açıklamalarda bulundu.
 

Lindsey Graham.jpg
Amerikalı senatör Lindsey Graham / Fotoğraf: Reuters


Graham, iki ülke arasındaki en büyük engelin S-400, F-35 ve Suriye konusu olduğunu söyleyerek, Şam'ın İran tarafından yönetilmesini istemiyoruz mesajını verdi.

Graham, 'Türkiye ile serbest ticaret anlaşmasının temellerini atmak istiyoruz; ama öncelikle bu sorunların çözüme kavuşması gerekiyor' diyerek şu çarpıcı ifadeleri kullandı:

İki ülkenin ekonomisi kaynaştıktan sonra Afrika'da çok efektif işler yapılabilir. Türkiye ile Afrika'da Çin ürünlerine alternatif oluşturacak ve Çin'in etkisini kıracak işler yapmaktan daha güzel bir şey olamaz. Bu hedefe ulaşmak için ekonomilerimizi daha fazla kaynaştırmalıyız. Benim amacım bu.


Huawei konusunda da Türkiye’yi uyaran Graham, “Amerika'ya bir müttefiğinin, arkasında Çin olan Huawei şirketi ile ekonomik anlaşma yapmasından daha çok neyin zarar vereceğini bilemiyorum” diyerek Türkiye’yi Huawei konusunda da ikaz ediyordu. 

Türkiye’nin kendileri için iyi bir alternatif olabileceğini sözlerine ekleyen Graham, sözlerine şu şekilde devam ediyor:

Ben Türkiye’nin yerinde olsam, Çin’in ticaretteki ağırlığını kırmak için Amerika’ya yardım ederdim. Türkiye'nin Çin'e hangi alanlarda alternatif oluşturabileceğini iyi bilmemiz gerekiyor.

Türkiye çok yönlü bir ekonomiye sahip. Sadece tıbbi malzemeler konusunda da değil, bizim Çin'e bağımlı olduğumuz diğer alanlar için de geçerli bu durum.

Bu sebeple öncelikle bizim Türkiye'nin ticaretin bütün alanlarında Çin’in yerini alma potansiyelinin ne olduğunu iyi bilmemiz gerekiyor.


Lindsey Graham’ın sorunlu alanlar olarak gösterdiği konular çözülür mü bilinmez; ama gerek Fuat Oktay’ın, gerek Sayın Cumhurbaşkanı’nın ve gerekse Türk iş dünyasının sözleri ABD ile yeni dönemde bir işbirliği kurulabileceğini gösteriyor.

Bu yönde bir isteğin Türk tarafından gelmesi de bu ihtimali güçlendiriyor. Üstelik bu kez işbirliğinin merkezinde Afrika’da Çin’in çıkarlarını baltalamak var. 

Peki, neden Afrika?

Çünkü Türkiye Afrika’da çok güçlü.

Kıtanın her yerinde faaliyet yürüten beş ülkeden biri.

Eğer Afrika’da, Çin’e yönelik bir planınız varsa Türkiye gibi bir devletle birlikte hareket etmeniz gerekir.

Türkiye’nin Afrika’daki yumuşak gücü de düşünüldüğünde Ankara, Afrika’da, Çin’e karşı kurulacak bir ittifak için iyi bir seçenek olarak duruyor.  

Tekrar en başa dönersek, eğer yakın gelecekte Afrika’da Çin’e karşı Türk-ABD işbirliğini görürsek, bunun çoğunlukla Çin’den kaynaklanacağını söyleyebiliriz.

Zira yıllarca Çin’e karşı çok yüksek ticaret açıkları vermemize rağmen, Çin’in bu durumu düzeltmek için tek bir adım attığına şahit olmadık.

Her gelen hükümet rahatsızlığını dile getirdi fakat Çin ikili ilişkilerde sadece kendini düşünerek hareket etti.

Ve şimdi Çin’den umudunu kesip başka yollar araması Türkiye’nin yapması gereken en mantıklı iş gibi duruyor. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU