Herkesin karnındaki kramp: Donald Trump şimdi ne yapacak; dünyayı mı kurtaracak yoksa hepten mi batıracak?

İbrahim Altun Independent Türkçe için yazdı

İllüstrasyon: Aïda Amer/Axios

5 Kasım ABD seçimlerinden büyük bir zaferle çıkan Donald Trump, deyim yerindeyse tüm dünyanın karnında acı bir kramp oluşturmuş durumda.

Bu sancılı krampların ana nedeni Donald Trump'ın öngörülemez kişiliği.


Bu barda herkes son derece tedirgin ve temkinli duruyor

Zira Trump, tipik bir Amerikan başkanı olmaktan ziyade daha çok eski Amerikan filmlerinden fırlamış rahat ve bir o kadar da fırıldak bir kovboy rolünde.

Kapısını tekmeleyerek girdiği barda bir eli tetikte, diğer eli kadehte olan bir aktör gibi vahşi Batı'nın en çılgın kovboyunu oynuyor adeta.

Yanından hiç ayırmadığı Elon Musk marka silahıyla oynayan bu sarı kovboyun ne yapacağı, şapkasını kaldırıp altından kime bakacağı, yanında duran tükürük hokkasını kimin yüzüne fırlatacağı ve günün sonunda kasabanın tozlu meydanında kiminle hesaplaşacağı belirsiz.

Bu yüzden aynı barda oturan diğer kovboylar da, bar sahibi ve garsonlar da, adı Birleşmiş Milletler olan kasabada adı dışında hiçbir etkisi bulunmayan şerif de, bankacılar ve onlardan nemalanan haydutlar da dâhil herkes son derece tedirgin ve temkinli duruyor bu barda.

Yalnızca 2 kişi hariç!

Diğerlerinin aksine onlar bir hayli rahat ve sakin.

Biri bu kovboyun yanı başında duran ve sürekli ona cilveli bakışlar atan güzel sevgilisi Melania, diğeri ise ölümüne bağlılık yemini ettiği, kendisiyle her yere gidip geldiği, aynı masada kadeh tokuşturan, en yakın dostu olan acımasızlığıyla nam salan Netanyahu.


Kasabanın papazı bile bu kovboyla artık papaz olmak istemiyor

Kasabanın ağırbaşlı kovboyu Putin'e gelirsek, o son derece ciddi duruşuyla ve kendinden emin tavırlarıyla masasında içkisini yudumluyor ve yeni kovboyun kendisiyle temasını bekliyor.

Aynı masada bulunan Çinli dostu Şi, Putin kadar rahat değil, aksine çokça gergin; zira bu yeni kovboydan hiç ama hiç haz etmiyor. Bu yüzden sert bakışlarla sürekli onu süzüyor ve her an eli tetikte bekliyor.

Bir de "zinhar haramdır" diye bu barda asla oturmayan ama bardaki herkesle hemhal olan kasabanın aksakallı huysuz papazı Hamaney var; üstelik çok huzursuz, hem de.

Zira bu aksakallı dede, kendisinden ve verdiği vaazlardan nefret eden, vaazlarını dinleyen kim varsa oracıkta öldüren ve her seferinde kasabadan gitmesini isteyen bu sarı saçlı, kocabaşlı deli kovboydan bir hayli rahatsız.

O da olan biteni evinin camından izliyor öylece ve artık can sıkacak yeni bir sorun çıkmasın diye Tanrı'ya dua ediyor şimdilerde.

Yani kasabanın papazı bile bu kovboyla artık papaz olmak istemiyor.


Trump, seçilir seçilmez dünyanın karnında koca bir kramp oluşturdu

Beri tarafta, kovboy Trump, Avrupa'nın sınır uçlarında Rusya'nın sinir uçlarına dokunan ve Avrupa adına Putin ile yarıştırılan Ukraynalı seyisi Zelenski'yi at hırsızlığıyla suçluyor ve onu Putin'le olan savaşında yalnız bırakmak istiyor.

Zira bu yarışın ABD adına pek de anlamlı bir varışa kavuşmayacağını görüyor.

Bu durum gerek seyis Zelenski'yi gerekse onu Rusya'nın üzerine süren Batılı güçleri derin bir endişeye düşürüyor.

Evet, başta da söylediğim gibi Trump, seçilir seçilmez dünyanın karnında koca bir kramp oluşturmuş durumda.

Buna 20 Ocak'ta başkan olacağı ABD de dâhil.


Trump, ayağındaki Ukrayna prangasından bir an evvel kurtulma niyetinde

Bu dünyada bir Trump, kaç kramp ediyor şimdilik onu bilmiyoruz; ne var ki herkesin konuştuğu Trump aynı kişi ama insanların karnında taşıdığı Trump krampı bir hayli birbirinden farklı.

Hiç şüphesiz bu krampların en fecisini Batı'nın Ukrayna'daki seyisi Zelenski çekiyor.

Öyle ki bu kramp, Zelenski'nin sonunu getirebilecek cinsten.

Zira hâlihazırda tüm şiddetiyle devam eden Rusya-Ukrayna savaşında ABD yardımları Ukrayna için hayati önem arz ediyor ve Ukrayna'ya yapılan bu yardımların kesilmesi Trump'ın en öncelikli meselesi durumunda.

Tabii tüm bunlar yaşandığında NATO üyesi ülkeler, Trump'ın Ukrayna üzerinden kendilerine yükleyeceği ağır yükün farkında.

Avrupa'nın böylesi bir yükün altına giremeyeceğini bildiğinden Trump, ayağındaki Ukrayna prangasından bir an evvel kurtulma niyetinde.

Zaten bu savaşı bitirmek istediğini her fırsatta dile getiren bir Trump var önümüzde.


Savaşın dondurulması ve Ukrayna'nın bölünmesi

Trump'ın amacı belli; savaşı olduğu yerde dondurmak!

Böylesi bir durumda taraflar en son bulundukları pozisyonlarda konuşlanmış olacak ki bu durum, Ukrayna'nın bölünmesi anlamına gelir.

Trump, her ne kadar Rusya-Ukrayna savaşını 24 saat içinde bitirebileceğini söylese de savaş sahada tüm şiddetiyle devam ediyor, hem de Kuzey Koreli askerlerin dahliyle.

Trump'ın savaşı olduğu yerde dondurma planından haberdar olan Rusya, şimdilik bu durumun keyfini çıkarıyor ve olası bir anlaşmada Ukrayna'dan daha fazla toprak koparmak amacıyla Ukrayna içinde tüm hızıyla ilerliyor.

Öyle görülüyor ki Putin için büyük zaferin yeni adresi Dinyeper Nehri.


Biden'ın son hamlesi: Trump'a tuzağı

Öte taraftan, ABD medyasında bir süredir Başkan Trump'ın Ukrayna'ya dair planı dolaşıp duruyor.

Söz konusu plana göre savaş olduğu yerde dondurulacak ve içinde ABD askerlerinin bulunmadığı bir barış gücü taraflar arasına konuşlandırılacak.

Böylelikle bu barış gücünün kontrolünde Ukrayna ve Rusya arasında tampon bir bölge oluşturulacak.

Bunun yanında Ukrayna, 20 yıl boyunca NATO'nun adını bile ağzına almayacak.

Yani Ukrayna için acı bir fatura kapıda. Batının gönüllü seyisliğini yapan Zelenski, bu savaşta atını da toprağını da kaybedecek gibi görünüyor.

Bir komedyene yapılacak en kötü şaka bu olsa gerek!

Beri taraftan, John Biden da gider ayak Trump'a tatsız bir şaka yaptı ve Ukrayna'ya verdiği uzun menzilli Amerikan füzelerini kullanma izniyle pimini çektiği bombayı Trump'ın kucağına bıraktı.

Seçim sürecinde Ukrayna-Rusya savaşını 24 saatte durdurabileceğini vadeden Trump için bu 2 ay bir hayli zor geçeceğe benziyor.

Bu durum sadece Trump'ı değil, Putin'in de canını sıkacak.

Ama yine de Biden'ın oynadığı bu oyuna Putin gelmeyecektir ve şimdilik tehditler savursa da yine de nükleer bir savaşın fitilini ateşlemeyecektir ve Trump'ın başkanlık koltuğuna oturacağı güne kadar büyük bir sabırla bekleyecektir.


Trump'ın nükleer tehditlerle yüzleşeceği 2 ay

Tabii bu bekleyiş hiçbir şey yapmama anlamı taşımıyor.

Zira Rusya, nükleer saldırı dışında Ukrayna savaşına tüm şiddetiyle devam edecektir ve ileride kurulacak masaya eli güçlü bir şekilde oturmak isteyecektir.

Keza Trump geldiğinde büyük bir hezimetin kapıda olduğunu bilen Zelenski de aynı masaya biraz daha güçlü oturmanın yollarını arıyor ve Trumpsız geçecek bu iki ayı çok iyi değerlendirmek istiyor.

Bu yüzden Zelenski, artık her türlü riski göze alacak ve kendisiyle birlikte Batılı güçleri de bu riskin içine çekecektir.

Zelenski'nin Putin ile oynadığı bu rulet kime kaybettirecek, bunu elbetteki zaman gösterecek.

Ukrayna içlerinde hızla ilerlerken güzel bir anlaşma için Trump'ı Dinyeper Nehri'nin kıyısında beklemeyi düşünen Putin'in Biden'ın son füze hamlesiyle sarsılmış görünüyor.

Ne var ki Putin, Trump'ın ne istediğini iyi biliyor. Zira Trump, Ukrayna'da savaşı bitirmek istiyor.

Bu meseleyi çözdükleri takdirde Trump ve Putin, Suriye'deki pastayı İran'sız bir ortamda paylaşmanın yollarına bakacak.


Suriye ve Kürtler: Trump'ın Ortadoğu stratejisi

Öte yandan, Ortadoğu cehenneminde hâlihazırda yanan ateşle Trump'ın nasıl oynayacağını kestiremeyen bölge ülkeleri de ateşin daha da yayılmasından ve kendilerine sıçramasından ürküyor.

Türkiye ise, Trump'ın en çok da Suriye'de ne yapacağını, orada bulunan askerlerini çekip çekmeyeceğini büyük bir merakla anlamaya çalışıyor ve "Ya çekmezse!" diye kaygı duyuyor.

Aynı korku ve kaygının başka bir versiyonunu Suriye'nin üçte birini elinde tutan Kürt güçleri de yaşamıyor değil.

Zira daha önceki dönemde asker çekme gündemi Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyine harekât başlatmasına ve SDG'nin belli bölgelerde hâkimiyetini kaybetmesine sebep olmuştu.

Aynı şeyler yeniden tekrar eder mi, hiç sanmıyorum.


İsrail politikası: Ortadoğu'daki ateşi harlandıracak mı?

Türkiye açısından ikinci Trump döneminin birinci Trump dönemine göre çok daha zor geçeceği aşikâr.

Zira Trump'ın ekibinde yer alan isimlere bakılınca hemen hepsinin koyu İsrail yanlısı olduğu, İsrail ve Netanyahu politikalarına tam destek veren isimlerden oluştuğu görülüyor.

Hal böyleyken Trump'ın Suriye'de bulunan Kürt güçlerini terk edebileceğini beklemek açıkçası çok da sahadaki realiteye uymuyor.

Trump, Ortadoğu'da İsrail eksenli bir strateji düşünüyor ve İran'sız bir Suriye oluşmadan askerleri çekmesi biraz zor bir ihtimal gibi duruyor.

Hele ki İsrail'in yeni dışişleri bakanı Sa'ar'ın; "Kürtler bizim doğal müttefikimizdir" demesinden sonra...

Ayrıca tüm bunların yanında uzun zamandır İsrail'in işgali altında bulunan Golan Tepelerinden bakınca Şam'ı gören İsrail'in ileride Şam'ı ilhak etmeyeceğini de kimse garanti edemez. Zira Şam ile Golan arası sadece 60 kilometre.

Şimdilik biraz uzak bir ihtimal olsa da bunu bir yere not etmekte fayda var.
 


Beri tarafta son zamanlarda iyice kolu kanadı kırılan ve evinin etrafındaki duvarları yıkılan İran, bir yandan yıkılan duvarlarını tahkim ediyor, diğer yandan kendisini riskli bir kavgadan uzak tutmak için Trump'la orta yolu bulmanın yollarını arıyor.

İran Cumhurbaşkanı Pezaşkiya'nın son açıklamalarını bu niyete yormak yanlış bir değerlendirme olmasa gerek.

Savaşın başladığı yere, yani 7 Ekim 2023'ten beri üzerine yağmur gibi bomba ve ölüm yağdırılan Gazze'ye ve Filistin meselesine gelirsek, orası için durum pek de iç açıcı görünmüyor.

Hatta Filistinliler için daha da vahim ve tehlikeli bir boyuta doğru gidiyor.

Trump'ın Ortadoğu odaklı olan ve Netanyahu'nun savaş kabinesini andıran yönetim kadrosuna bakıldığında bu kanıya varmak çok da zor değil. Kadronun hepsine değil, sadece birkaç ismine bakmak bile yeterli.

Mesela, "Bilge İsrail"in aksine Amerika'nın derin bir uykuda olduğunu düşünen, hatta ileride İsrail ile birlikte savaşmaları için kendi oğullarını hazırladığını söylemekten çekinmeyen ve her yerde göğsündeki Kudüs haçıyla gezinen Pete Hegseth, Trump'ın kabinesinde Savunma Bakanı olarak düşündüğü isim.

Bunun yanında ocak ayında göreve başlayacak olan Donald Trump, İsrail Büyükelçiliği görevine Mike Huckabee'yi atayacağını duyurdu.

Mike Huckabee, İsrail tezlerine verdiği güçlü destekle bilinen evanjelist bir siyasetçi.

Evanjelistler ABD'de Hristiyan toplumun tutucu kanadı olarak görülen bir topluluk.

Yahudilerin "Tanrı'nın Seçilmiş Halkı", Kutsal Toprakların da "Yahudilerin malı" olduğuna inanıyorlar.

Bazı çevreler, evanjelistleri "Siyonist Hristiyanlar" olarak da nitelendiriyor.

Mike Huckabee, iki devletli çözüme karşı çıkan tarafta yer alıyor.

2008 yılında başkan adayı olmak için kampanya yaptığı süreçte "Gerçekte Filistinli diye bir şey yok" diyen Huckabee, 2018 yılında Batı Şeria'daki Efrat'ta yasadışı bir yerleşimi ziyaret etmiş ve baret takarak bir evin inşasına tuğla taşımıştı.

2016'da yeniden aday olduğu yarışta ise Batı Şeria'daki yerleşimlerin genişlemesini destekleyeceği sözünü vermişti.

İbrahim Anlaşmaları sürecinde de Donald Trump'a çağrı yaparak Batı Şeria'nın ilhakını desteklemesini istemişti.

Huckabee, Uluslararası Adalet Divanı'nın yasadışı olduğunu ilan ettiği bu yerleşimlerin İsrail'in "ayrılmaz bir parçası" olduğunu şiddetle savunanlar arasında.

Tüm bunlar dikkate alındığında Trump'ın Ortadoğu'daki atamaları, aşırı İsrail yanlısı bir politikaya işaret ediyor.

İsrail'in planı zaten belli. Batı Şeria dâhil tüm Filistin'i işgal etmek niyetinde. Mevcut savaşları durduran adam olacağını iddia eden Trump'ın savaşları kutsayan bu ekiple ne yapacağı belli değil.

Batı Şeria'ya Batı Şeria bile demeyen, bunun yerine oraya "Yahudiye" diyecek kadar ileri giden isimlerin içinde olduğu bir ekipten Filistinliler için orta yol bulmasını beklemek nafile.

Zira Filistin'in varlığını bile kabul etmeyen bir zihinsel yapı var ortada.

Anlaşılan o ki Ukrayna'daki ateşi söndürmek isteyen Trump ve ekibi, Ortadoğu'daki ateşi biraz daha harlamak niyetinde gibi.

Son olarak, Ukrayna ve Ortadoğu'da işleri yoluna koyduktan sonra Trump'ın asıl ve en nihai hedefi Çin olacak.

Hemen hemen her alanda Amerika ile rekabet halinde olan Çin, Trump'ın asıl hedefinin kendisi olduğunu bir hayli farkında.

Hiç şüphesiz Elon Musk'ın da Trump'ın da en büyük kâbusu, Çin'in hâkim olduğu bir dünya korkusu! Her ikisini yan yana getiren tutku zaten tam olarak bu korku.

Evet, Silikon Vadisi'nin Prensi Elon Musk'ın Trump bilmecesi, Çin Seddinde gizli. Bakalım bu yaramaz ikili Çin Seddini aşabilecek mi?

Bunu zaman gösterecek tabi.

Ne var ki Pasifik hiç olmadığı kadar sıcak ve gergin.

Fokurdadıkça fokurduyor, hem de her an patlayacakmış gibi.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU