Görüşecekler, görüşmeyecekler derken o buluşma gerçekleşti.
Türkiye masada şimdilik istediğini almış görünüyor.
Görüşmenin başında gülümseyen yüzlerle göz temasıyla tokalaşmalar,
Heyetler arası sıcak temaslar,
Erdoğan’ın Rusya bayrağını temsilen mavi, Putin’in kırmızı tonlarda kravat seçmesi,
Erdoğan’ın cümlesine “son dönemlerde iki ülke arasında güçlenen ilişkiler”e vurgu yaparak başlaması,
Putin’in şehitlerimize dair üzüntülerini dile getirirken başı önde “mahçup”muşçasına tavırları, uzlaşmaya varmak istediklerine yönelik kameralar önünde dünya kamuoyuna verilen ufacık sinyallerdi.
Rusya tarafından daha öncesinde “5 Mart’ta görüşme planımız yok” açıklamasının da altında kalmadı Erdoğan.
Bir nevi, kamuoyu ile Putin’i “yüzleştirdi”;
“Ankara’da görüşecektik ama sizin anayasa çalışmalarınızdan ötürü biz buraya geldik” dedi o maksatla.
İki liderin baş başa görüşmesi 2 saat 40 dakika sürdü -ki arada tercüman kullanıldığı için görüşme süresi net olarak 1 saat 20 dakika olarak okunmalı.
Ancak;
Buluşma öncesi her iki lider masaya kuvvetli oturmak için karşılıklı gözdağlarını verdiler.
“O bölgede Türk askerinin olduğunu bilmiyorduk” dese de İdlib’deki saldırılar, boğazlara gönderilen Rus gemileri, Rejim güçlerine Moskova tarafından son bir haftada hava ve deniz yoluyla arttırılan takviyeler Putin’in başlıca hamleleriydi.
Bunlar “hard power” dediğimiz askeri hamleler.
Dikkat çeken bir diğer hamle ise “soft power” diye tanımladığımız yumuşak güç kanalı ile gerçekleşti.
Yani medya aracılığıyla kamuoyuna verilen o mesajla.
Kullanılan her cümle önceden planlanmıştı.
Zamanlaması da önemliydi; Erdoğan-Putin görüşmesinden hemen bir gün önce!
Mesajın sahibi Beşar Esad.
Mesajı verdiren Rusya.
Ve o mesaj Rusya’nın askeri hamleleri “dengelemeye” yönelikti.
İçeriğinin inandırıcılığı tartışılır ancak Rusya’nın Esad aracılığıyla Türk ve dünya kamuoyuna gönderdiği mesaj şöyleydi;
Türkiye ile hayati ortak çıkarlarımız var. Tarihsel olarak kültürlerimiz arasında etkileşim oldu. (Bu yüzden) Aramızda ciddi farklılıkların olması mantıksız. Suriye, Türkiye'ye karşı hiçbir düşmanca tavır içerisinde olmadı. (…)… Suriye, Türk halkına karşı büyük veya küçük hangi düşmanca eylemi gerçekleştirdi? Böyle bir şey yok. Suriye-Türkiye evlilikleri, aileleri var, hayati öneme sahip ortak çıkarlar var. Kültürlerin birbirleriyle iç içe olması geçmişe dayanıyor, bu nedenle Türk halkıyla bizim aramızda ciddi görüş ayrılıkları olması mantıklı değil" dedi. Esad, "Tabii ki Türklerden bahsederken kardeş halk gibi bahsediyoruz. Şimdi Türk halkına soruyorum; Suriye'yle sorununuz ne? Uğruna Türk vatandaşlarının ölmek zorunda olduğu ne gibi bir sorun var?
Sonuç?
Erdoğan, Esad’a yönelik söylemini yumuşatmadı.
Esad’ın “abisi” olarak kontrolü elinde tutmak için zaten Putin’in de istemediği bir şey bu.
Uzlaşmaya varılan konular ise;
- Gece yarısından itibaren ateşkes kararı – kalıcılığını hepimiz umuyoruz
- Soçi mutabakatının sahada devamlılığı
- M4 Karayolu boyunca güvenli bölgenin oluşturulması
- Sivillere dair alınacak tedbirler
Yani görünüşte Türkiye görüşmede istediği her şeyi aldı.
Batı’nın da dile getirdiği “her başlık” gerçekleşmiş oldu.
Erdoğan ve Putin vedalaşırken, ilk karşılaştıkları ana göre çok daha samimiydi.
Peki Rusya?
Rusya o masada ne istedi?
* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish