Batılı bir ülkede, diyelim ki ABD’de Kanal New York diye bir proje gündeme gelse, kimsenin aklına bu projeden kimler ne rantlar elde edecekler sorusu gelmez.
Kimsenin aklına Kanal New York’un geçeceği yerler gizlice kimlere söylenip pazarlandı; kimlerin bu yerleri ucuza alması sağlandı sorusu gelmez.
Kimsenin aklına bu projeyle iktidardakilerin yakınları, yandaşları zengin mi edilecek, malı mı götürecek sorusu gelmez.
fazla oku
-
Türkiye İttifakı’nın sembol ismi Lütfü OflazNode ID: 28331
Batılı ülkelerde olduğu gibi, diyelim ki Japonya gibi doğulu bir ülkede de Kanal Tokyo diye bir proje gündeme gelse, orada da kimsenin aklına bu sorular gelmez.
Çünkü o ülkelerde rantçılık işlemez.
Yakınları, yandaşları kayırıp zenginleştirmecilik işlemez.
Yolsuzluktan yolunu bulmacılık işlemez.
Batılı ülkelerde en minik rantçılığa, yakınları, yandaşları kayırıp zengin etmeciliğe, yolsuzluktan yolunu bulmacılığa adı karışan yöneticiler anında istifa eder.
Japonya gibi doğulu ülkelerde ise en minik rantçılığa, yakınları, yandaşları kayırıp zengin etmeciliğe, yolsuzluktan yolunu bulmacılığa adı karışan yöneticiler anında intihar eder.
Türkiye gibi ülkelerde ise en büyük rantçılığa, yakınları, yandaşları kayırıp zengin etmeciliğe, yolsuzluktan yolunu bulmacılığa adı karışan yöneticiler bile ne istifa eder ne de intihar eder.
Hiçbir şey olmamış gibi makamının kendisine sağladığı imkanlardan istifade etmeye devam eder.
Rant sağlamaya, yakınları, yandaşları zengin etmeye, yolsuzluktan yolunu bulmaya devam eder.
Onun içindir ki Türkiye gibi ülkelerde genel ya da yerel yönetimlerin gündeme getirdiği her proje, rant gibi, yolsuzluk gibi kuşkuları da beraberinde getirir.
Bu projeyle yakınlar, yandaşlar zengin mi edilecek, malı mı götürecek kuşkularını da beraberinde getirir.
Elbette ki bir ülke için, bir kent için proje üretmek yararlı bir iştir.
Bir ülkeye, bir kente değer katacak yatırımlar yapmak yararlı bir iştir.
Bir ülkenin, bir kentin dertlerine derman olacak adımlar atmak yararlı bir iştir.
Ancak bu işin içinde başka bir iş yoksa yararlı bir iştir.
Ya bu işin içinde rantçılık varsa?
Ya bu işin içinde yakınları, yandaşları kayırıp zengin etmecilik varsa?
Ya bu işin içinde yolsuzluktan yolunu bulmacılık varsa?
Ya bu işin içinde bunlara benzer başka işler varsa?
Dahası, bu işin içinde rantçılık, yakınları, yandaşları kayırıp zengin etmecilik, yolsuzluktan yolunu bulmacılık uğruna doğayı talan etmek de varsa?
Bu işin içinde o ülkeyi, o kenti hayati bir tehlikeye atmak da varsa?
O zaman bu iş yararlı bir iş midir?
Bir projenin, bir yatırımın yararlı olması için onun pınar suyu gibi tertemiz olması lazımdır.
Onun pınar suyu gibi berrak, şeffaf olması lazımdır.
Pınar suyuna lağım suyunun karışmaması lazımdır.
Çünkü pınar suyuna lağım suyu karışırsa, o artık pınar suyu olmaz, lağım suyu olur!
Kanal İstanbul projesine rantçılık, yakınları, yandaşları zengin etmecilik gibi her türlü pisliği içeren lağım suyu karışırsa, o da Kanalizasyon İstanbul olur!
Kanal İstanbul projesinin Kanalizasyon İstanbul projesi olmaması için pınar suyu gibi tertemiz, berrak, şeffaf olması zorunludur.
“Yakınlara, yandaşlara Kanal İstanbul’un geçeceği yerler gizlice söylenip onların bu yerleri ucuza alması sağlandı” gibi suçlamalardan arındırılması zorunludur.
Yoksa iktidarın Kanal İstanbul’un yapılmasındaki bu ısrarı kafalarda kuşkular doğurur.
Öyle ya, Türkiye’nin en önemli sorunu Kanal İstanbul mudur?
Türkiye’nin en önce çözülmesi gereken sorunları, en önce yapılması gereken işleri nelerdir diye halka sorulsa, acaba nasıl bir sıralama çıkar?
Devletin parası öncelikle hangi sorunların çözülmesi, hangi işlerin yapılması için harcansın diye halka sorulsa, acaba nasıl bir sıralama çıkar?
Herhalde Kanal İstanbul’un yapılması için devletin parasının harcanması sondan birinci sırada çıkar!
Çünkü halkın geçim sıkıntısı, işsizlik başta olmak üzere, bir an önce çözülmesi gereken pek çok hayati sorunu var.
Devletin parası varsa, yoksulluk ve hatta açlık sınırında yaşayan halkın sorunlarını çözmek için harcasın.
Devletin parası varsa, işsizlere iş verecek fabrikalar gibi işyerlerinin yapımı için harcasın.
Devletin parası varsa, Türkiye’yi yoksulluk, açlık, işsizlik gibi nedenlerden ötürü intihar edenlerin ülkesi olmaktan kurtarsın.
Devletin parası varsa, beklenen büyük İstanbul depreminin vereceği zararları azaltacak tedbirleri almak için kullansın.
Türkiye’nin bu kadar önemli sorunları varken, sanki Kanal İstanbul Türkiye’nin en önemli sorunuymuş gibi, iktidarın bu kanalı yapmaktaki böylesine ısrarı niye?
İktidarın “Kim ne derse desin biz kimseyi dinlemeyip bu kanalı yapacağız” diyecek kadar bu konuda ısrar etmesi niye?
Bu ısrar milletin kafasında iktidar aleyhine doğuruyor birçok şüphe!
* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish