Kürt meselesinin Almanya’ya taşınması süreci (3)

Aydın Enes Seydanlıoğlu Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

PKK’nın ve yan kuruluşlarının Almanya’da 26 Kasım 1993 tarihinde yasaklanmasının akabinde, örgüt yeni kurumlar ve dernekler kurarak çalışmalarına devam etti.

Yasağın hemen ardından kapatılan Kürdistan-Komitesi yerine Almanya’nın Köln şehrinde Kürdistan Enformasyon Bürosu (KIB); Kürdistan Haber Ajansı (KURD-HA) yerine, Kürt-Alman Haber Ajansı (KURD-A) ve FEYKA Kürdistan isimli federasyon yerine de YEK-KOM kuruldu.

Örgüt, yasak sonrasında daha sistematik ve kurumsal bir çalışma metodolojisi benimsedi.

Yeni açılan bu derneklerin bir kısmının başkanlığı ve yöneticiliğini tanınmış radikal Alman solcular üstlendi. 1

Bu dönemde yine Kuzey Ren Vestfalya Anayasayı Koruma Dairesi raporları, PKK’nın Almanya’da yaşayan Alevi ve Yezidileri siyasi çalışmalarına daha fazla dahil etme çabalarında artış olduğuna dikkat çekmektedir.

Burada Düsseldorf Davası 1994 yılında sonuçlanmış, yargılananların bir kısmı ağır cezalara çarptırılmıştı.

Gönüllü bağışlar artık PKK faaliyetleri için iktifa etmemekteydi ve örgütün yasaklanması finansal birtakım problemleri de beraberinde getirmişti.

Bu açığı kapatabilmek için baskı, adam yaralama ve tehdit ile para toplama vakalarında büyük artış ortaya çıktı.

Buna paralel olarak PKK, "Kürdistan'ın, Alman emperyalizminin Vietnam'ı olmasını sağlayalım" sloganıyla, Almanya’yı "savaşın tarafı" olarak tanımladı.

Bu bağlamda Almanya’da PKK, Türk devleti ile yakın iş birliği içindeki Kürt ve Türk dernekleri hakkında casusluk yapan göçmenlik büroları ve devlet birimleri, Türkiye’ye silah ve teçhizat sağladığı gerekçesi ile Alman ordusu, PKK’nın yasaklanması teklifini parlamentoda destekleyen CDU, FDP ve SPD siyasi partileri, Türkiye’ye ihracat yapan silah şirketleri ve Türk konsolosluklarını hedef göstererek aksiyonlar planladığını ilan etti.

Yine terör örgütü lideri Abdullah Öcalan 22 Aralık 1995 yılında Alman FOCUS dergisine verdiği bir mülakatta, Almanya’nın Türkiye’ye silah satışını eleştirmiş ve Almanya’ya dolaylı olarak tehditlerde bulunmuştu.

Ayrıca PKK yasağı ardından Kürtlerin yeni dernek yasakları beklemediğini, ama bunun birçok kez gerçekleştiğini söylemekte ve kendisine Almanlar tarafından verilen sözler tutulmadığını ifade etmekteydi. 2

Öcalan’ın kullandığı son cümle, o dönemde Almanya ve PKK arasında bir müzakere olup olmadığı sorusunu da akıllara getirmekteydi.


PKK’nın Almanya’daki yeni stratejisi

1996 yılı ortalarına gelindiğinde tehditler yerini uzlaşmacı bir dile bıraktı ve PKK, Almanya ile olan ilişkilerinde yeni bir motivasyon ile hareket etmeye başladı.

Bu yeni politika PKK ile Almanya münasebetlerinde şiddetten uzak siyasi bir diyaloğa ihtiyaç olduğunu savunuyordu.

Öcalan, Almanya’da gerçekleşen şiddet olaylarının kendisine karşı var olan sempatiye mâl olduğunu anlamış ve Almanya’yı yeniden kazanma çabası içerisine girmişti.

5 Mayıs 1996’da ZDF kanalında ve 20 Mayıs 1996’da Welt gazetesine verdiği röportajlarda Almanya ile politik bir diyalog ve çözüm arayışı içerisinde olduğu mesajını verdi.

“Federal Almanya Cumhuriyeti’nde artık PKK tarafından herhangi bir şiddet eylemi gerçekleşmeyecek. PKK barışçıl bir yol izleyecek” ifadeleri kendisinin Almanya ile alakalı yeni stratejisini net bir biçimde ortaya koyuyordu.

Bu açıklamalar sonrasında PKK, Almanya’daki terör eylemlerine bir süre ara verdi. Bununla birlikte 1997 yılında Almanya ve Hollanda da yine birçok Türk iş yerine yapılan saldırılarda, PKK şüphesi Anayasayı Koruma Dairesi Raporlarına yansıdı.

21 Haziran 1997’de Öcalan bir Alman televizyon kanalına verdiği röportajda kendisine yöneltilen “Almanya’da PKK yasağı devamlı bir hale gelirse, yine de Almanya’ya karşı şiddetten uzak durma tavrını sürdürmeye devam edecek misiniz?” sorusuna şu cevabı vermişti:

Tabiki. Ben bu kararı herhangi bir şarta bağlı olarak almadım. Kürtler Almanya’da diğer bütün milletlerden daha rahat hareket etme imkânına sahiptirler. Almanya’nın hukuk düzenine uygun bir şekilde de yaşamlarını sürdüreceklerdir. Bunu garanti ediyor ve ben bu konuda sorumluluğu üstleniyorum.


Beklenildiği üzere, terör eylemleri ve şiddet olaylarının azalmasıyla, Almanya’nın PKK yasağının devam edip etmemesi hususu sağ ve sol partiler tarafından tartışmaya açıldı ve bu tartışmalar kısa sürede alevlendi.

1997 yılında, iki üst düzey Alman resmi yetkilisi, kendisini Almanya'daki Türklere ve Türk iş yerlerine karşı saldırıları durdurmaya ikna etmek amacıyla Öcalan ile Şam’da bir araya geldi. 3 

Bunu takiben CDU’lu Milletvekili Heinrich Lummer, Öcalan ile benzer bir görüşme gerçekleştirdi.

Yapılan görüşmeler neticesinde Öcalan, PKK’nın Almanya’daki şiddet eylemlerinin tekrar gerçekleşmeyeceği garantisini verdi ve 13 Ocak 1998, Federal Savcılık şiddet eylemlerindeki azalmalara dayanarak, PKK'nın artık bir terör örgütü değil, bir suç örgütü olarak kabul edildiğini açıkladı.

Bu açıklama karşısında Türk hükümeti hemen söz konusu kararı protesto ederek tepkiler gösterdi ve dönemin Dışişleri Bakanı İsmail Cem, federal savcının böyle bir karar almak için haklı bir gerekçesi olmadığını iddia etti.


Öcalan’ın 15 Şubat 1999’da Kenya’da yakalanması sonrasında şiddet olayları yine üst noktalara tırmandı.

Almanya’nın her yerinde protestolar devam ederken Berlin’deki Yunanistan konsolosluğu PKK yandaşları tarafından işgal edildi.

İsrail İstihbarat Örgütü MOSSAD'ın Öcalan’ın yakalanmasına yardımcı olduğu haberleri üzerine PKK yandaşları, bu kez eylemlerini İsrail'e yöneltti.

Berlin'deki İsrail Konsolosluğu'nu basmaya çalışan 4 PKK yandaşı, İsrail güvenliğinin açtığı ateş sonucu öldü. Olayların artması ve daha da yaygınlaşması kaygısı Almanya’da ciddi bir panik yarattı.

Bu arada Almanya Türkiye’ye yoğun bir diplomatik baskı uygulamaya başladı ve olayın hemen ardından dönemin Almanya Dışişleri Bakanı Joschka Fischer, Öcalan’ın idam edilmemesi için Türkiye’ye bir ziyarette bile bulundu. 4 

Öcalan’ın çağrısı üzerine PKK 1999 senesinde eylemlere ara verdi. Öcalan’ın yargılandığı mahkemede idam edilmesine hükmedildi ve bu kararın akabinde idamının Türkiye’nin menfaatine olmayacağı kaygısı hükümeti harekete geçirdi.


2 ve 3 Ağustos 2002'de parlamento kapsamlı reform paketine karar verdi ve Kürt meselesi perspektifinden birçok önemli noktaları kapsayan bir reform paketi parlamentoda onaylandı.

İdam cezasının kaldırılması, Türk televizyon ve radyo yayınlarında Kürtçe’ye yer verilmesi ve özel eğitim kurumlarında Kürtçe derslerine izin verilmesi Almanya’da da önemli gelişmeler olarak algılandı.

Abdullah Öcalan'ın vatana ihanet dolayısıyla aldığı idam cezası, 3 Ekim 2002 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Devlet Güvenlik Mahkemesince ömür boyu hapis cezasına dönüştürüldü.

Bu gelişmeler sonrasında PKK’da (o dönemde değişen ismiyle KADEK’in) kendisini Almanya’da legal zemine çekmesi eğilimleri gözlemlendi; fakat 2 Mayıs 2002'de Avrupa Birliği, PKK'yı terör örgütleri listesine eklemeye karar verdi.

Bundan mütevellit PKK Almanya’da tekrar terör örgütü kategorisine girmiş oldu. Bu olayın ardından Almanya’nın birçok bölgesinde protesto gösterileri gerçekleşti; fakat PKK, 90’lı yılların aksine şiddet eylemleri hususunda daha ihtiyatlı bir tavır sergiledi.

Bir dahaki yazıda Öcalan’ın yakalanması sonrasında PKK’da yaşanan bölünmelere, Öcalan’ın antisemitik söylemlerinin Almanya kamuoyu ve iç istihbarat raporlarına yansımalarına ve Kürt meselesinin Almanya ve Türkiye ilişkileri üzerindeki etkilerine değineceğiz.

 

 

1 Verfassungschutzbericht Nord Rhein Westfallen 1994

2 Verfassungschutzbericht Rheinland-Pfalz 1995

3 ; 4 Mobilizing ethnic conflict: Kurdish separatism in Germany and the PKK ; Alynna J. Lyon and Emek M. Ucarer

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU