Kürt meselesinin Almanya’ya taşınması süreci (2)

Aydın Enes Seydanlıoğlu Independent Türkçe için yazdı

Türkiye’den Almanya’ya 80 darbesi sonrasında gelen ikinci göç dalgası, bir öncekinden farklı olarak oldukça politize olmuş bir kitle karakterine sahipti. Ve bu durum, gelen göçmenlerin kurumsal bir kimliğe bürünme sürecini de hızlandırmıştı.

Bu arada 1984 yılında PKK, Avrupa’daki kurumsal çalışmalarını yürütmek üzere çatı örgüt olarak ilk federasyonunu, FEYKA Kurdistan'ı kurmuştu.

Almanya’da PKK’ya bağlı bütün dernekler FEYKA Kurdistan (Almanya Kürdistan Yurtsever İsçi ve Kültür Birlikleri Federasyonu) çatısı altında toplanmıştı.

1988 yılına gelindiğinde ise, Irak ordusunun Halepçe kimyasal saldırısı Almanya’da yine Kürt grupların eylem ve protestolarının artmasına sebep oldu.

1988’de yayınlanan iç istihbarat raporları, PKK’nın Kürt örgütleri arasındaki liderlik iddiasını, şiddet kullanarak hakim kıldığını, ortodoks-komünist ve “kısmen terörist” olarak tanımladığı bu yapının en güçlü örgüt olduğunu vurguladı.

Seksenli yılların sonları, PKK’nın Almanya’da kök saldığı ve ‘Kürt Çevresi’nde mutlak hakimiyet kazandığı dönem olmuştu. 1

Bunun yanında PKK’nın yurt içinde ve yurt dışında resmi misyonlara, belediyelere, parti bürolarına, mahkemelere ve sendikalara yönelik gerçekleştirdiği eylemler rapordaki diğer ilgi çekici bölümler olarak yer aldı.

Giessen Belediye Başkanı’nın çalışma ofisinin basılması hadisesi ise bu rapordaki en çarpıcı örneklerden biriydi.

İlave edelim ki iç istihbarat raporları bu yıllarda Almanya’da 370 bin civarında bir Kürt nüfusun yaşadığı bilgisini de vermektedir.

Bu yıllarda Muş, Bingöl, Bitlis, Ağrı, Urfa ve Adıyaman gibi şehirlerden Almanya’ya gelen muhafazakar Kürtlerin önemli bir kesimi Milli Görüş, Nakşibendi ve Cemalettin Kaplan cemaati gibi yapılanmalara entegre olmuşlardı.

Bu cemaatlerin Kürtlere yönelik olan çekiciliği ilk olarak dinin bu kitle nezdinde belirleyici gücü dolayısıyladır.

Milli Görüş ve benzeri diğer hareketlerin, o dönem müesses nizama ve devletin darbelerle belirgin hale gelen ceberrut yüzüne olan mesafesi, Kürtlerden hatrı sayılır oranda bir kesimi yanına çekmişti.

PKK’nın Almanya’da özellikle 90’larda kendi camilerini kurmaya başlaması biraz da bu cemaatlere entegre olan Kürt muhafazakar kitleyi kendi bünyesinde tutma motivasyonu ile gerçekleşti.


PKK için Almanya’da bir kırımla süreci: Düsseldorf Davası 

24 Ekim 1989 yılında Düsseldorf Yüksek Eyalet Mahkemesi, 2’si kadın 19 PKK yöneticisine terör örgütü kurma, cinayet, adam öldürmeye teşebbüs ve adam alıkoyma/kaçırma gibi suçlamalardan dava açtı.

Yargılananlar arasında terör örgütü PKK’da bu gün hala yönetici konumunda olan Duran Kalkan ve Ali Haydar Kaytan’da bulunuyordu.

Düsseldorf Davası, PKK için Almanya’da bir kırılma sürecinin başlangıcı olmuştu. Bu PKK ile ilgili Almanya’daki ilk büyük yargılamaydı ve bu dava yine Almanya içinde ve dışında birçok eylemi de beraberinde getirdi.

Sözkonusu davanın akabinde Abdullah Öcalan, Stern dergisi ile yaptığı röportajda, duruşma ile ilgili olarak, PKK'nın Almanlara doğrudan saldırmadığını, ancak Almanya’nın bu tutumu değişmediği takdirde Türkiye'deki Alman kurumlarına karşı harekete geçileceğini söyledi.

Öcalan bu röportajda, “Partinin Avrupa'daki mücadelesi de başka bir boyuta ulaşabilir” tehdidinde bulundu.

İlk defa açıktan Almanya’ya yapılan bu tehdit, PKK’nın Almanya’da bir terör örgütü olarak tanımlanacağının sinyallerini vermekteydi.

1990’lı yıllara gelindiğinde PKK artık Almanya’da onbinlerce kişiyi mobilize edebilecek bir etki alanı oluşturmuş, eylemleri artmış, yöneticilerine karşı açılan davalar hızlanmış ve örgüt Almanya için ciddi bir iç güvenlik tehdidi haline gelmişti.

Birçok PKK üyesi hakkında KOMKAR üyelerini öldürdükleri iddiasıyla yargılamalara başlanmıştı. Bu yıllarda örgüt kendi “idelalleri” uğruna Almanya’da mukim 7-15 yaş arasındaki Kürt çocukların (aileleri karşı olmasına rağmen) PKK’ya katılmasını talep ve organize etmeye başlamıştı.

PKK artık Almanya’ya karşı tehditlerini önemli ölçüde artırmıştı. 1991 yılında Bitlis’in Tatvan ilçesi sınırları dahilinde bulunan Nemrut Dağı Krater Gölü’ne gezi amaçlı geden 15 Alman turist PKK tarafından alıkonuldu.

Turistlerin konakladığı kampa baskın yapan terör örgütü mensupları turistlerden Alman uyruklu olan 15 kişiyi ayırıp yanlarına alarak olay yerinden uzaklaştı.

15 turistten 5’i kendi imkanları ile kurtulmayı başarırken, geri kalan 10 turist alıkonulduktan 9 gün sonra terör örgütü tarafından serbest bırakıldı.

PKK’ya bağlı ERNK cephe sorumlusu konuyla ilgili yaptığı açıklamada, bu olayı "yerel gerilla unsurlarının aldığı münferit bir karar" olarak nitelendirmiş ve Türkiye’ye seyahat edecek turistlerin, "Kürdistan Komitesi"nden vize almasını tavsiye edecek kadar ileriye gidiyordu.

Tüm bu eylemler PKK’nın yasaklanması tartışmalarını da böylece başlatmış oldu.


PKK, terör eylemleri dolayısıyla Almanya’da yasaklanıyor

Örgütün eylemleri ve Türkiye’nin baskıları Almanya’yı Türkiye nezdinde zor duruma düşürmüş ve Almanya PKK’yı yasaklamak için uygun zamanı ve zemini beklemeye koyulmuştu.

1993 yılının haziran ayında PKK, Avrupa ülkelerinde büyük bir eylem organize etti. 24 Haziran günü Almanya-Münih, Fransa-Marsilya ve İsviçre-Bern’de bulunan Türk konsoloslukları basıldı.

Münih Başkonsolosluğu'nu basarak 19 kişiyi rehin alan silahlı PKK yandaşları, dönemin Başbakanı Helmut Kohl’e Ankara'dan Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki operasyonların durdurulmasını istemesi için sabaha kadar süre tanıdı.

Yaklaşık 15 saat süreyle konsolosluğu işgal eden PKK yandaşları dönemin Almanya Başbakanlık Müsteşarı Schmidbauer ile görüştükten sonra eylemlerini sona erdirerek teslim oldular.

Bu dehşet verici olay sırasında örgüt yandaşları, Müsteşar Schmidbauer ile yaptıkları görüşmede Almanya'da çıkan Abendpost gazetesinde istedikleri metnin yayımlanması vaadi karşılığında polise teslim olmayı kabul etti.

Aynı gün Almanya’nın diğer şehirlerinde de birçok eylem gerçekleşti. Doğru Yol Partisi Genel Başkanı Tansu Çiller'in, hükümeti kurmasının hemen arefesinde gerçekleşen bu eylemler, yeni hükümete de adeta bir mesaj niteliğindeydi.

Dönemin İçişleri Bakanı Rudolf Seiters, yaptığı açıklamada, “Alman hükümeti Kürt militanların yarattığı şiddet ve teröre hoşgörü göstermeyecektir. Hükümetimiz, militan eylemlerin hiçbir şekilde baskısı altında kalmayacaktır" ifadelerine yer verdi. 

PKK eylemleri aynı yıl belirli aralıklarla devam etti. Bu eylemlerle PKK, Alman hükümetinin Türkiye’ye baskı yapmasını hedeflemekteydi.

22 Ekim 1993 Lice olayları dolayısıyla Almanya’da gerçekleşen PKK eylemlerinin ardından 4 Kasım 1993 senesinde 1 kişi hayatını kaybetti.

Bu hadisenin ardından Federal İçişleri Bakanlığı, 26 Kasım 1993 tarihinde PKK ve yan kuruluşlarını yasaklama kararı aldı.

FEYKA Kurdistan ve Kurdistan Komitesi yasaklanan PKK yapılanmaları arasında yer aldı. Bu önemli kararın ardından PKK protestolarının bütün Almanya’ya yayılması ise şaşırılmayacak bir sonuçtu.

PKK’nın Avrupa sözcüsü Kani Yılmaz, 1994 yılının Türkiye’deki turistler için çok tehlikeli bir yıl olacağı açıklamalarını yaparken, PKK’nın yönetim kadrolarından Almanya’ya tehditler gelmeye devam etti.

Yasağın bazı Avrupa ülkelerine yayılmasına rağmen 1993 ve 1996 yılları arasında PKK eylemleri aynı oranda artış gösterdi.

1996 yılının Mart ayında PKK terör örgütü lideri Abdullah Öcalan, MED-TV’ye verdiği bir mülakatta Almanya’nın PKK’ya karşı bir savaş başlattığını, bu kararına devam etmesi durumunda zararı tersine çevirebileceklerini söyleyerek, "her Kürdün bir intihar bombacısı olabileceği" tehtidinde bulundu.

 

...
Bir sonraki yazıda PKK’nın 1996 yılının ikinci yarısında Almanya’da nasıl yeni bir uzlaşı arayışı içerisine girdiğini, tehditlerinden geri adım attığını, ilişkileri yeniden politik bir diyalog zeminine taşıma noktasında çalıştığını ve buna karşın Almanya’da nasıl bir pozisyon elde ettiğini irdeleyeceğiz.

1 http://burhanoguz.com/almanya-ve-kurtler-pkk/

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU