Futbolda mevsim hep kara kış

Okan Can Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Twitter

Taraftarın müşteri, muhabirin taraftar, yorumcunun yönetici, yöneticilerin de başarısız olduğu bir futbol sistemi yeşerdi bu topraklarda.

Futbolun finansmanını müşteri olan taraftar yaparken müşteri memnuniyeti hiç önemsenmedi.

Sahada oyun, kulüplerin kasasında para olmayınca, müşteriye futbolsuzluk ve tartışmalar verildi. Tüm aktörlerinin şikayet ettiği mevcut sorunların, çözümünden çok, kaosu rating aldı.

Aralık ayı geldiğinde ise Avrupa kupalarındaki başarısızlıklar ile bahar göremeyen ülke futbolunun ne kadar çaresiz olduğu ortaya çıktı.

5 yılda 48 maglubiyet

Son 5 yılda Avrupa kupalarında 18 defa temsil edilen Türk futbolu sadece 29 galibiyet, 48 mağlubiyet ile ayrıldı sahadan.

Türk takımları toplam 118 puan toplayarak ortalama 1,09 puan aldı. Ve yine sadece 6 defa gruptan çıkarak şubat ayını gördü, ama sonrası olmadı.

Yine bu süreçte Türk futbolunun ana aktörleri 4 büyükler, 347 milyon euro üzerinde transfer geliri elde ederken, 342 milyon euro civarında transfere para harcadı.

Bu takımların yıllık 150 milyon euro civarında maaş yükünü de hesaplarsak, 29 galibiyete dünya para harcanmış.

Bir kulübün kurtulması yetmez

Geçen hafta Galatasaray, Paris’te 5 gol yediğinde, bu gollerin hepsi Türk futbolunun kalesine girdi ve kaybeden sadece Galatasaray olmadı.

İngiltere liginin 4'üncüsü şampiyonlar ligine katılacakken, gelecek yıllarda Türkiye şampiyonunun para ligine katılması bile riske girdi.

Sistem değişti, artık Fenerbahçe gelirini artırmak istiyorsa Galatasaray’ın, Beşiktaş’ın ve diğer kulüplerin kazanmasına da ihtiyacı var.

Türk futbolu, kredi kartı faize düşen tüketiciye benzedi. Sadece faiz ödeyen, ama aynı zamanda harcama yapmaya da devam eden, görünmeyen parayı harcarken yaptığı borcu ekstrede gören tüketici gibi.

Bu yüzden artık futbol sistemi küçülmek ve masraflarını azaltmak zorunda. Tüm kulüpler maaş yükünü, transfer maliyetlerini düşürmeden, üretmeden çıkamaz; kurtulamaz bu borçtan. Maaş yükünü, gelirlerinin yüzde 50’sinden yüzde 30’una düşürmek zorunda.

Bir kulübün kurtulması da yetmez bu sistemde, çünkü Süper Lig'in bir değeri de kalmadı. Başarı bekleyebilir, şampiyonluk bekleyebilir; kulüpler beraber çıkmak zorunda bu borç yükünden.

Aynı sorunları olan kulüpler birbirini yok ederek değil, ortak üretime geçerek çıkar bu gerileme döneminden.

Almanlar başardı

Alman futbolu 2000 yılında girdiği krizi altyapılarda akademiler kurarak uzun vadeli bir çalışma sonrası çözerken, bütün kulüpler ortak hareket etti.

Tüm kulüplerin içinde olduğu, federasyon ile bağlantılı olarak semt takımlarından üst yapılara geçiş yapan bir sistem geliştirdiler.

Öyle ki Avrupa kupalarında, para kazanan takımlardan, kupaya katılmayan takımlara fon bile aktardılar ve birbirlerini destekleyen model ürettiler.

Yönetimler profesyonel yöneticilere teslim edilirken, kulüplerin rekabeti, kazanma üstüne kurulmadan, yeniden yapılanma üzerinden devam etti.

Eğiticileri yetiştirdiler ve genç teknik direktörler ile sokağa indiler.

Kulupler birbirini desteklemek zorunda

Türk futbolu ise, bu kaostan kazanan menajerleri, futbolculuktan teknik direktörlüğe geçerek oyuna etkisi olmayan çalıştırıcıları, gelişmeyen futbolcuları, yönetemeyen yöneticileri ve çözümsüzlükle yaşayan spor medyası ile köprüden önce son çıkışta.

Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor taraftarları, artık kaybeden tarafta olmak istemiyorsa birbirlerini desteklemek zorunda.

Küçülerek, maliyet düşürerek, gerekirse Avrupa’dan uzakta geçmek zorunda bu zamanlar.

Yine transfer sezonları, yine heyecanlı bekleyişler ve yine yerel tartışmalar ile bahar gelmez futbola.

 

 

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU