DEVA, Gelecek ve Saadet Parti'nin çatı partisi Yeni Yol’un grup toplantısında konuşan DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Öcalan'ın çağrısına ilişkin konuşan Babacan, şunları söyledi:
Barış, savaştan iyidir. Sükut, kavgadan iyidir. Diyalog, çatışmadan iyidir. Yaşamak, ölmekten iyidir. Geçtiğimiz hafta DEM Parti İmralı heyeti tarafından yapılan açıklamayla terör örgütü PKK’ya silahları bırakma ve kendisini feshetme çağrısı yapıldı. Bu açıklamanın hemen ardından da örgüt çağrının gereklerini uyacağını söyledi. Sözlerin tutulup tutulmayacağını yakından takip edeceğiz. Biz ilk günden beri şunu söyledik. Bu sürece temkinli bir iyimserlikle takip edeceğiz dedik. Gerekli gördüğümüz durumlarda da tavsiyelerimizi, uyarılarımızı yapacağız dedik. Çünkü biliyoruz terörü sona erdirmek sıradan bir iş değildir. Çözüm size gümüş bir tepside sunulmaz, hediye edilmez. Adım adım inşa edilmesi, emek emek örülmesi gereken bir süreçtir. İyi bir yol haritası gerektirir, siyasi irade gerektirir, en önemlisi de kararlılık gerektirir.
Bakın yol haritası diyoruz henüz ortada hiçbir şey yok. Siyasi irade ediyoruz, ülkenin cumhurbaşkanından çok net bir duruş görmedik. Kararlılık diyoruz belki Sayın Bahçeli bu işi başlattığı noktada duruyor ancak Sayın Erdoğan'ın neresinde durduğunu henüz tam anlamış değiliz. Ya ileriye bakıp hep birlikte kararlılıklı yürüyeceğiz ya da arkamıza bakıp yalpalayıp bu fırsatı kaçıracağız. Ya bin yıldır beraber yaşayan insanlar olarak sarılıp helalleşeceğiz ya da çeşit çeşit bahane üretip ayrışmaya devam edeceğiz.
Türkiye terör sorunu yüzünden çok büyük kayıplar yaşadı. Birliğimizi, beraberliğimizi kaybettik. Ülkenin büyük bir ekonomik potansiyelini kaybettik. Ama her şeyden önce canlarımızı, bu vatanın evlatlarını kaybettik. On binlerce aileye ateş düştü. Ama artık kaybedecek tek bir günümüz, tek bir saatimiz bile yok. Türkiye onlarca yıldır çektiği bu sorundan artık kurtulmalı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
''Kürtlerin Suriye’de hür ve eşit bir vatandaş olmaları için çok daha ileri adımların atılması gerekiyor''
Bu süreçte en önemlisi riskler Suriye kaynaklı gelişmeler ve İsrail’in bozucu müdahaleleridir. Son yıllarda Suriye’de yaşayan Kürt halkının durumunda zalim Esad dönemine nazaran da iyileşme yaşandı. Kürtlerin Suriye’de hür ve eşit bir vatandaş olmaları için çok daha ileri adımların atılması gerekiyor. Ancak İmralı’dan gelen mektup ve sonrasında gelen çağrı PYD/YPG üzerindeki etkisinin ne olacağı, PYD/YPG’nin Şam yönetimine devam eden temaslarını nasıl sonuçlanacağı henüz belli değil. Bu konu hem Suriye’nin güvenliği açısından hem de ülkemiz açısından son derece kritik bir husustur.
Unutmayalım ki başta İsrail hükümeti ve destekçisi ABD yönetimi Suriye’de tamamen kendi çıkarlarını önemsiyor. Suriye ile Türkiye’nin buluşmasından, bölgedeki halkların birbiriyle kucaklaşmasından rahatsızlık duyacak başkaları da var. Dünyada gücü olanın zayıf olanın malına göz diktiği bir döneme girdik. Kendilerine süper güç diyen bazı ülkeler hukuku yok sayarak başka ülkelerin haklarını alenen ihlal ediyorlar. Uluslararası hukuku çöpe attılar. Vaktiyle ABD’nin desteğini alıp Rusya ile savaşan Ukrayna’nın başına gelenleri görüyorsunuz. Ukrayna’nın dost bildiklerinin birden dönüp onlara nasıl bir muamele çektiklerini izlediniz. Olanlar herkes için ders olmalı. Unutmayalım zalimleri en çok korkutan kendilerine karşı oluşturulan toplu hareketlerdir.
''Türkiye’ye doğrulma ihtimali olan silahların hepsi terk edilmeli''
Biz Suriye’deki dönüşümden, demokratikleşmeden, yeni anayasal düzenden, Suriye’de yaşayan tüm grupların adil pay almaları gerektiğini söylüyoruz. Arapların, Kürtlerin, Türkmenlerin, Nusayriler, Sünni, Hristiyanların, Dürzilerin ve diğer küçük grupların, herkesin eşit ve onurlu bir vatandaş olabilecekleri Suriye’yi savunduk. Suriye’deki Türk Kürt kardeşlerimizi de toplumdaki diğer siyasi akımları silah gücüyle bastırmış bir grubun hegemonyasında yaşamasına gönlümüz razı değil. Suriye Kürtlerinin özgür ve eşit bir şekilde, siyasetteki tüm renk ve çeşitliliğiyle Türkiye ile dostane ilişkiler içerisinde olmaları en büyük arzumuzdur. Sadece Türkiye’de değil tüm komşularımız da Türkiye’ye doğrulma ihtimali olan silahların hepsi terk edilmeli ve daha önce binlerce yıl sürecek birlikteliğin üzerine gölge düşürülmemelidir.
''İster iktidardakiler olsun ister muhalefettekiler olsun bu zihniyeti her türlü reddediyoruz''
Terör ülkemiz için büyük bir sorundur. Ancak ülkemizde büyük hak ve özgürlük sorunu da vardır. Ülkemizde Kürt vatandaşımızın sorunları vardır, Kürt sorunu vardır. Bu sorunun çözüm zemini de bu çatının altıdır, Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. Bakım İmralı heyetinin örgütün feshine yönelik çağrısını okurken bile bu sorun ayyuka çıktı. Televizyon kanallarında neler yaşandı takip etmişsinizdir. Çağrı metninin önce Kürtçesi okununca afalladılar. Bazıları ne yapacağını bilemedi korkup yayını kesti. Bazıları asıllarına rücu etti yasağa sarıldı. Bu otoriterlik virüsü, antidemokratiklik virüsü, popülizm virüsü, ayrımcılık virüsü siyasete yayılan bir virüstür. Bu virüs muhalefete de hızla yayılıyor. Tahammülsüzlüğü yerel yönetimlerdeki icraatlardan, Arapça tabelaları yaptıkları düşmanlıktan biliyoruz. Tahammülsüzlüğü Filistin’le dayanışma mitinginden döneni yumrukla saldıranı savunanlardan biliyoruz. Bu virüsle hep birlikte mücadele etmemiz gerekiyor. Bunların hepsine karşı aşılıyız. Bazı muhalefet partilerinin içinde yaşayan bu zehirli ideoloji bizlere bulaşamıyor. İster iktidardakiler olsun ister muhalefettekiler olsun bu zihniyeti her türlü reddediyoruz.
''Asıl TÜİK’e o talimatları verene o davaları açmak lazım''
Babacan, cebinden çıkardığı 200 Türk lirasını göstererek şunları söyledi:
'2018 yılı haziran ayında Sayın Erdoğan'ın başkanlık sistemiyle birlikte ilk cumhurbaşkanı seçildiği tarih. Ne diyordu 'Bana yetki verin. Öyle bir yetki verin ki kimse önümde durmasın. Öyle bir yetki verin ki aklıma geleni yapayım' dedi. Millet dedi ki hadi bakalım görelim yetkiyi al, ne yapacaksın görelim. 2018 yılında tek yetkili cumhurbaşkanı olarak göreve başladığı günkü fiyatlara bir bakalım. 2018 haziranında ramazanda gıda alışverişi kaç para tutuyormuş, ürünler kaç paraymış bir hatırlayalım. Dikkat edin o günlerde daha henüz TÜİK’e müdahale yok. TÜİK hala fiyatları açıklıyor. 1 litre ayçiçek yağı 8,68 TL, 1 kg pirinç 8,07 TL, bir paket makarna 3,35 TL. Markete gittik, 1 kg paketli et artık satılmıyor dediler. En büyük ambalaj 400 gram dediler. 400 gr dana eti TÜİK’in o günkü rakamlarına göre 17 lira 53 kuruşmuş. 1 litre süt 3,75 TL, beyaz peynir 24,33 TL, çay 27,30 TL, 1 kg küp şeker 5,08 TL ve 275 gramlık ramazan pidesi 2 TL’ye satılıyormuş. Sayın Erdoğan daha iyi bilir, benim asıl iyi bildiğim ürün çocuk bezi biliyorsunuz. Ancak onu sepete alamadık ramazan en önemli konu. Toplamda bu ürünler 100 TL tutuyor. Bu 200 TL’yi veriyorum karşılığında da 100 TL alıyorum. Gelelim bugüne. TÜİK sepetindeki ürünlerin fiyatlarını artık açıklamıyor. Çünkü fiyatları bir açıklasa foyası ortaya çıkacak. Fiyat açıklarsa gerçek enflasyonun yüzde kaç olduğunu itiraf etmek zorunda kalacak. İlk defa devletin kurumu davalık oldu. Sen milyonlarca emeklinin maaşından çaldın, milyonlarca asgari ücretin maaşından çaldın diye davalık oldu. Asıl TÜİK’e o talimatları verene o davaları açmak lazım.
ANKA