Saadet Partisi Genel Başkanı Arıkan: Hiç kimse cunta tartışmalarını alevlendirerek ekonomiyi unutturacağını zannetmesin

“Mehmet Şimşek, TÜSİAD üyeleri için yurt dışı çıkış yasağının kaldırılmasını istedi. Fakat mahkeme izin vermediği için bu üyeler toplantıya katılamadılar”

Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan. TBMM'de Yeni Yol Grup toplantısında konuştu.

Kürsüdeki konuşmasına yarın Polis Teşkilatı'nın kuruluşunun 180'inci kuruluş yıl dönümü olduğunu anımsatarak başlayan Arıkan, "1845’ten bugüne, sadece bir kolluk kuvveti değil, emniyet ve güvenliğin sahadaki temsilcisi olan Türk Polis Teşkilatımızın bu anlamlı gününü en kalbi duygularımla tebrik ediyorum. Vatanımızın dört bir yanında, türlü zorluklara rağmen görevini ifa eden, gerektiğinde hayatını feda eden tüm emniyet mensuplarımıza şükranlarımı sunuyor, şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi minnetle anıyorum" dedi.

Yakın zamandaki protestolarda polisler ve gençlerin karşı karşıya getirilmek istendiğini belirten Arslan, "Biz polisimize taş, asit ve başka maddeler atılmasını kesinlikle tasvip etmiyoruz; vatandaşımıza orantısız güç kullanılmasını, intikam hırsıyla davranılmasını da en güçlü şekilde kınıyoruz. Gece gündüz çalışan polis de bizimdir, anayasal hakkını kullanan gençler de bizimdir. Şunu da unutmayalım, polis iktidarın değil, devletin ve milletin polisidir" diye konuştu.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

"Ukrayna’ya İHA, Karabağ’a SİHA gönderenler söz konusu Gazze olunca dua ile yetiniyorlar"

Arıkan, dünyanın bir insanlık sınavından geçtiğini belirterek, şunları söyledi:

Biz burada torbaları, heybeleri karıştırıp turpun büyüğünü ararken, Gazze’de katliam devam ediyor, açlık devam ediyor, susuzluk devam ediyor. Soykırım başladığından beri resmi rakamlara göre 55 binden fazla mazlum hayatını kaybetti. 200 binden fazla insan kayıp. Katledilenlerin yüzde 70’i kadın ve çocuklardan oluşuyor. Ateşkes sürecinde bile bin 391 Gazzeli şehit edildi. Allah aşkına soruyorum. Bundan daha vahşi bir soykırım olur mu? Bundan daha net bir savaş suçu olur mu? Tüm dünya daha ne olmasını bekliyor? Vanaları kapatmak için daha kaç çocuğun ölmesi gerekiyor? Yakıt sevkiyatını durdurmak için daha kaç kadının ölmesi gerekiyor? Bu vahşet cılız tepkiler, sıradan kınamalarla geçiştirilemez. Görülmüştür ki her kınama İsrail’i daha da cesaretlendiriyor ve kana susamış bir canavar haline getiriyor. Türkiye ise iktidarın metin yazarlarının bile dönüp bir daha okumadığı basmakalıp kınamalar dışında hiçbir şey yapmıyor. Türkiye’de Filistin için haykıran gençlerimizi terörist ilan ettiler. Aynı ses yurt dışında yükselince alkış yarışına girdiler. Soykırım suçlusu İsrail’e teknolojik destek veren Microsoft’u protesto eden gençleri alkışlayanlar, İsrail’e yakıt gönderen SOCAR’ı protesto eden gençlerimizi gözaltına aldılar. Neden? Çünkü onların gündemleri Filistin değil, kimin protesto edildiğidir. İktidarın Gazze hassasiyeti, ucu kendisine dokunana kadardır. Ukrayna’ya İHA, Karabağ’a SİHA gönderenler söz konusu Gazze olunca dua ile yetiniyorlar. Filistin’in yanında olmak, çıkarınıza dokununca değil, bedeli olunca kıymetlidir. Milyonlarca yüreğin söylediği sözü biz de söylüyoruz, 'Gazze alev alev yanarken susan, konuşanı susturan herkes bu zulmün ortağıdır'

"İHA’yı, SİHA’yı geçtik; İslam dünyası olarak Gazze’ye, bir çuval un sokamıyoruz"

Türkiye, bölgenin lideri olarak bu gidişata son vermelidir. Çünkü sırada İran ve Türkiye vardır. Gazze meselesinde, askeri seçeneklerin dışında başka hiçbir seçenek kalmamıştır. Bunun için teklifimizi yinelemek istiyorum. Derhal, küresel bir Gazze Barış Gücü oluşturulmalıdır. Bu barış gücünde, sadece İslam ülkeleri değil, siyonizm tehdidinin farkında olan Latin Amerika’dan, Güney Afrika’ya tüm dünya ülkeleri yer almalıdır. Aynı şekilde bu barış ülkelerinin hava ve kara sahaları İsrail ile ilgili her türlü uçuşa kapatılmalıdır. Türkiye, İran, Mısır ve Pakistan arasında saldırmazlık anlaşması imzalanmalıdır. İncirlik ve Kürecik üssü acilen kapatılmalıdır. İnsani yardımlar İsrail’in inisiyatifinden kurtarılmalı, Gazze’ye deniz, hava, kara fark etmeksizin, tüm yollarla insani yardım koridorları açılmalıdır. Bakınız bugün İHA’yı, SİHA’yı geçtik; İslam dünyası olarak Gazze’ye, bir çuval un sokamıyoruz.

Boykot mu diyorsunuz? Gelin gerçek boykotu konuşalım. Sadece Gazze için değil, İsrail'in yarın Türkiye'nin başına musallat olmaması, Türkiye'nin Allah korusun bir Irak, bir Suriye haline getirilmemesi için İsrail jetlerine yakıt sevkiyatını boykot edelim. Vanaları kapatalım. İsrail’in gözü kulağı olan Kürecik'i, İncirlik'i boykot edelim. Üsleri kapatalım. İsrail’e lojistik destek sağlayan gemileri boykot edelim. Limanları kapatalım. İsrail'i kendi elimizle büyütmeyelim. Herkes bilsin ki başka Gazze yok, başka Türkiye yok. Biz inanıyoruz ki Gazze kazanacak, Türkiye kazanacak, insanlık kazanacak. Mazlumun evini viran ederek, zafer kazandığını zannedenlerin evleri viran olacak. Kahredenler, kahrolacak. Herkes bilsin ki Gazze vardır, Filistin vardır ve bu Filistin nehirden denize özgürdür.

"Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin toplumda deprem etkisi oluşturduğunu gün geçtikçe daha fazla görüyoruz"

Diploma gündemiyle başlayan, tutuklamalarla devam eden, 'turpun büyüğü' mesajlarıyla yükseltilen, nihayetinde 'cunta' polemiğiyle zirve yapan politik gerginlik büyüyerek devam ediyor. Maalesef tarihimiz darbeler, cuntalar ve muhtıralar tarihidir. 60 ihtilali, 71 muhtırası, 80 darbesi, 28 Şubat süreci, en son 15 Temmuz darbe girişimi. Bütün bunlar, milletimizde acı tecrübelere ve travmatik sonuçlara neden oldu. Bu kadar kritik bir süreçte, Türkiye’de travmaları tetikleyecek kelimelerin karşılıklı olarak kullanılmasını doğru bulmuyoruz.

Ülkeyi umut dili yerine, korku diline mahkum etmek, kucaklaşma yerine kutuplaşmaya itmek, iktidara da muhalefete de bir fayda getirmez. Herkesi aklıselime davet ediyoruz. Maalesef Ülkemizde insanımızı sükunete çağıracak bir makamın eksikliğini bu süreçte daha çok hissediyoruz. Siyaset üstü bir anlayış yok. İtibar edilecek bir merci de yok. Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin toplumda nasıl bir deprem etkisi oluşturduğunu gün geçtikçe daha fazla görüyoruz. Bu noktada en büyük görev Sayın Cumhurbaşkanına ve iktidara düşüyor.

"Hiç kimse cunta tartışmalarını alevlendirerek ekonomiyi unutturacağını zannetmesin"

Herkes size oy vermek zorunda değil; fakat siz herkese eşit ve adil davranmak zorundasınız. Bugün, hükümet makamları sizin olabilir ama devlet hepimizin. Buradan ilan ediyor ve milletimize söz veriyoruz. Adı ister 'Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem' olsun, ister 'rehabilite edilmiş başkanlık' sistemi olsun, iktidara geldiğimizde yapacağımız ilk iş partili cumhurbaşkanlığına son vermek olacaktır. Hiç kimse cunta tartışmalarını alevlendirerek ekonomiyi unutturacağını zannetmesin. Siz enflasyonu, TÜİK’e değil, mutfakta tenceresini kaynatmakta zorlanan annelere sorun. Siz enflasyonu dört-beş yerden maaş alan yandaş bürokratlara değil, maaşı eline geçmeden biten emekliye sorun. Bir ay alın teri akıtıp yine de elektrik faturasını bile ödemekte zorlanan asgari ücretliye sorun. Siz enflasyonu milyarlık ihale alan 5’li çetelere değil, evine ekmek alamayan garibana sorun. Siz enflasyonu, ekranlarda makyajlanan tablolarda değil, bir annenin çocuğuna süt alamadığı gözlerde görün. Siz enflasyonu, rakamlarla oynayanlardan değil, kuru soğanı tane ile alanlardan sorun.

"Bakanları, rakamları, hedefleri değiştirince ekonomi düzelmiyor. Çünkü sizin zihniyetiniz sıkıntılı"

Tekrar tekrar denemeye gerek yok, 'bakanları' ve 'rakamları' değiştirerek ekonomi düzelmiyor. Hoş, Mehmet Şimşek bakanımız; ilginçtir hala direniyor. Biliyorsunuz, geçen hafta ilginç bir olay yaşadık. Brüksel’de bir yatırımcı toplantısı yapıldı. Bu toplantıya, TÜSİAD üyeleri de davetliydi ama yurt dışı çıkış yasakları vardı. Sayın Şimşek de bu toplantıdaydı. Bu arada Sayın Bakan, TÜSİAD üyeleri için yurt dışı çıkış yasağının kaldırılmasını istedi. Fakat mahkeme izin vermediği için bu üyeler toplantıya katılamadılar. Onun için diyoruz ekonomi bakanı hala direnmeye devam ediyor diye. Peki şimdi merak ediyoruz, ne dediniz oradaki yatırımcıya? 'Bizim iş insanları gelemiyor ama siz ülkemize gelin yatırım yapın' mı dediniz? 'Hukuki güvence veremeyiz ama yine de yatırım yapmanızı bekliyoruz' mu dediniz? Unutmayalım ki güven olmadan yatırım olmaz, yatırım ve üretim olmadan enflasyon düşmez.

Siz zaten ekonomiyi düzeltmeye uğraşmıyorsunuz, enkazı kimin üzerine bırakacağınıza karar vermeye çalışıyorsunuz. Sayın Bakan pazartesi günü 'Enflasyonu 2027'de tek haneye indirme hedefimiz var' dedi. Her yıl bir sonraki yıl için enflasyonu tek haneye düşürme hedefini duyuyoruz, ama her yıl bir önceki yıldan daha kötü bir ekonomik tabloyla karşı karşıya kalıyoruz. Sonra, para lazım, vergi koy. Para lazım, ceza kes. Para lazım, zam yap. Para lazım, bakan değiştir. O zaman ilk cümleme ekliyorum. Bakanları, rakamları, hedefleri değiştirince ekonomi düzelmiyor, düzelmeyecek. Çünkü sizin zihniyetiniz sıkıntılı

"Bir dönem IMF’nin acı reçeteleri meşhurdu. Şimdi AK Parti’nin acı reçeteleri var"

İşte geçen hafta elektriğe yüzde 25 zam geldi. 4 yılda elektriğe yüzde 642 oranında zam gelmiş oldu. Bu zamlar nisan ayının sonunda enflasyonu daha da körükleyecek ve vatandaşın sofrasını daha da küçültecek. Ekmek üretiminde kullanılan doğal gaza yüzde 22’lik zam geldi. Bu, bir ekmeğin bundan sonra 15 liranın üzerinde satılacağı anlamına geliyor. Vatandaş ekmek alırken bile iki kere düşünmek zorunda kalacak. Hatırlayacaksınız, Bir dönem IMF’nin acı reçeteleri meşhurdu. Şimdi AK Parti’nin acı reçeteleri var.

 

ANKA 

DAHA FAZLA HABER OKU