Pâdişâh-ı âlem olmak bir kuru kavga imiş.
Bir velîye bende olmak cümleden âlâ imiş.Yavuz Sultan Selim
Nil Nehri istikametine doğru uçarken aklıma hep Yavuz Sultan Selim Han gelir.
Onun Mısır'ı fethinden sonra kurulan Garp Ocakları, Osmanlı Devleti'nin Cezayir, Tunus ve Trablusgarp eyaletlerini kapsıyordu.
Afrika'ya ayak basan ilk Osmanlı Hükümdarı olan Yavuz Sultan Selim Han, Mısır'ın fethiyle sadece Osmanlı hakimiyetini genişletmedi, Kuzey Afrika'nın Batı dünyası tarafından sömürgeleştirilmesini birkaç asır engellemiş oldu.
Sultan Selim, Memluklerin Müslüman zalimler olduğunu iddia ederek Şii Safevilerle ittifak kurduklarını söylemiş ve "Kim sapıklara yardım ederse o da kafirdir" şeklinde bir fetva çıkartmıştı. Bu yazımda Yavuz dönemi Mısır ilişkilerini kaleme aldım.
Yavuz Sultan Selim dönemi Afrika ile ilişkiler
Yavuz Sultan Selim, diğer adıyla Osmanlı İmparatorluğu'nun dokuzuncu padişahı olup 600 küsur yıllık tarihinde hanedanın en önemli hükümdarlarından biri olarak kabul edilir.
1512-1520 yılları arasındaki kısa saltanatı, önemli askeri seferler, toprak genişlemesi ve Osmanlı otoritesinin Müslüman dünyasında yeniden tanımlanmasıyla bilinir.
Onun hükümdarlığından etkilenen en önemli bölgelerden biri, Selim'in fetihleri ve ittifaklarının kıtanın siyasi ve dini yapısını yeniden şekillendirdiği Afrika'ydı.
Yavuz Sultan Selim döneminde Osmanlı İmparatorluğu, özellikle Mısır ve çevresindeki bölgelere doğru Afrika'ya ilk büyük adımlarını attı. Bu genişleme hem stratejik hem de dini kaygılarla motive edilmişti.
Selim, Osmanlıları Müslüman dünyasının lideri olarak konumlandırmayı ve Avrupalıların, özellikle de Hint Okyanusu'nda bir varlık kuran ve ticaret yollarını kontrol etmeye çalışan Portekizlilerin etkilerinden imparatorluğu korumayı hedefliyordu.
Mısır'dan önce Suriye ve Filistin'in fethi
Yavuz Sultan Selim, 1516-1517 yıllarında Memluk Sultanlığı'na karşı yürüttüğü sefer sırasında Filistin'i fethetti.
Memlükler, Mısır, Suriye ve Filistin'i kontrol ediyorlardı ancak Selim, Osmanlı nüfuzunu genişletmek ve Müslüman dünyası üzerindeki kontrolü sağlamlaştırmak için evvela Kudüs'ü aldı.
Fetihteki en önemli olay, 1516 yılında Halep yakınlarındaki Mercidabık Muharebesi'ydi.
Bu savaşta Selim'in orduları Memlukleri kesin bir şekilde yenilgiye uğrattı.
Bu zafer, Osmanlıların Suriye ve ardından Filistin'i kontrol altına almasını sağlamıştı.
Selim daha sonra güneye ilerlemiş ve 1517 yılında Kahire yakınlarındaki Ridaniye Muharebesi'nde bir zafer daha kazanmıştı.
Bu, Memluk Sultanlığı'nın tamamen dağılmasına ve Filistin, Mısır ve Hicaz'ın Osmanlı yönetimi altına girmesine yol açmıştı.
Yavuz Sultan Selim'in bu fetihleri, Mısır Memluk Sultanlığı'nın çöküşüne ve nihayetinde Memlükler'in tamamen ortadan kaldırılmasına zemin hazırladı.
Halep ve Şam'ın fethi, Selim'in Halife unvanını almasına da olanak sağladı.
Bu, Osmanlı'nın İslam dünyasında liderliğini pekiştirdi ve Osmanlı İmparatorluğu'nun Ortadoğu üzerindeki hakimiyetini güçlendirdi.
Yavuz Sultan Selim'in Halep ve Şam'ı fethetmesi, sadece askeri zaferler değil, aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu'nun Ortadoğu'daki egemenliğini sağlamlaştıran, İslam dünyası üzerinde önemli bir etki yaratan stratejik adımlardı.
Bu fetihler, Osmanlı'nın Ortadoğu'daki yükselişinin başlangıcını simgeliyordu.
Filistin'in fethiyle ise Selim, bölgedeki önemli ticaret yolları ve Kudüs gibi dini merkezler üzerinde Osmanlı kontrolünü güvence altına almış oldu.
Bu fetih, Osmanlıların Müslüman dünyasının hâkim gücü olarak konumlarını sağlamlaştırarak Selim'in halife unvanını almasıyla, imparatorluğun dini ve siyasi otoritesini güçlendirmişti.
Mısır'ın fethi ve Kuzey Afrika üzerindeki kontrol
1517 yılında Yavuz Sultan Selim, Ridaniye Savaşı'nda Memluk Sultanlığı'nı yenerek Mısır'ı ele geçirdi.
Bu zafer, sadece askeri bir başarı değil, aynı zamanda sembolik bir galibiyetti.
Mısır, İslam dünyasında önemli bir kültürel ve dini merkezdi.
Mısır'ın fethiyle Selim, Mekke ve Medine gibi kutsal şehirler üzerinde de kontrol sağladı.
Bu, Osmanlı sultanlarının İslam'ın halifesi ve koruyucusu olarak meşruiyetini büyük ölçüde artırdı.
Mısır'ın Osmanlı kontrolüne girmesiyle birlikte imparatorluk, Kuzey Afrika üzerinde de etkisini genişletti.
Selim'in halefleri döneminde bu bölge üzerindeki doğrudan Osmanlı kontrolü kademeli olarak genişlese de onun döneminde Libya, Cezayir ve Tunus gibi bölgelerde Osmanlı egemenliğinin temelleri atıldı.
Bu bölgelerde güçlü Osmanlı deniz üsleri kuruldu ve bu üsler, Müslüman topraklarını özellikle İspanyol ve Portekiz tehditlerine karşı korumada önemli rol oynadı.
Yavuz Sultan Selim'in Mısır'ı fethetmesi ve Kızıldeniz bölgesi üzerindeki kontrolü, Osmanlılar ve Afrikalı Müslüman devletler arasındaki ilişkileri de büyük ölçüde etkiledi.
Osmanlılar, özellikle Somali kıyıları gibi Portekiz'in etkisini artırmaya çalıştığı bölgelerdeki Müslüman liderlerle bağlarını güçlendirdi.
Selim'in Hint Okyanusu'ndaki Portekiz genişlemesine karşı mücadelesi, Afrika'daki yerel yöneticilerle ittifak kurmasına olanak sağladı ve bu yöneticiler, Avrupa saldırılarından korunmak için defaatle Osmanlı'dan yardım istediler.
Sultan Selim ve sonraki Osmanlı hükümdarları, Portekiz'e karşı mücadelelerinde bu Afrikalı Müslüman devletlere askeri ve deniz desteği sağladılar.
Bu iş birliği, sadece Osmanlıların bölgedeki varlığını güçlendirmekle kalmadı, aynı zamanda Afrikalı Müslüman dünyası ile Osmanlı devleti arasındaki bağları da güçlendirdi.
Afrikalı Müslümanlar, Osmanlıları Avrupa emperyalizmine karşı koruyucuları olarak görmeye başladı.
Kızıldeniz ve Hint Okyanusu ticaretine etki
Yavuz Sultan Selim'in Mısır üzerindeki kontrolü, Osmanlıların Kızıldeniz'i, Afrika, Ortadoğu ve Asya'yı birbirine bağlayan kârlı ticaret yollarını da kontrol etmelerine olanak sağladı.
Bu yollar üzerindeki kontrol, Osmanlıların, Hint Okyanusu'ndaki ticaret üzerinde tekel kurmaya çalışan Portekizlilere karşı durmalarını mümkün kıldı.
Selim döneminde ve sonrasında Osmanlıların Afrika'daki varlığı, Sudan ve Afrika Boynuzu'ndan gelen ticaretin Müslüman dünyasının geniş ticaret ağlarıyla bağlantıda kalmasını sağladı.
Afrika'dan gelen altın, fildişi ve kahve gibi mallar, Osmanlı toprakları üzerinden Ortadoğu ve diğer pazarlara akmaya devam etti.
Bu ticaret yollarının korunması, Afrikalı Müslüman devletlerin ekonomik refahı için hayati öneme sahipti ve Osmanlılar bu bağlantıların güvenliğini sağlamada önemli bir rol oynadılar.
Dini liderlik ve hilafet makamı
Yavuz Sultan Selim'in Mısır'ı fethetmesi ve Mekke ve Medine üzerindeki kontrolü, Afrika ile olan ilişkilerinde dini liderlik meselesini de öne çıkardı.
Halife unvanıyla Sultan Selim, Osmanlıları Müslüman dünyasının lideri olarak konumlandırdı.
Bu, Afrikalı Müslümanlar için özellikle anlamlıydı; birçok Afrikalı Müslüman, Osmanlıları meşru dini ve siyasi liderleri olarak gördü.
Yavuz devletin eşsiz askeri gücüne rağmen ilim ehli bir padişah olarak Ulema'yı korudu.
Kemal Paşazade'nin atından sıçrayan çamurun kirlettiği kaftanı, Yavuz'un vasiyeti üzerine halen kabrinin üzerinde durur.
Evliya Çelebi, Seyahatname adlı eserinde Sultan Selim'i büyük bir saygı ve hayranlıkla anlatır.
Onu çok yetenekli ve güçlü bir hükümdar olarak tasvir eder, özellikle askeri fetihlerini ve liderliğini vurgular.
Seyahatname'de Çelebi, Sultan Selim'in hükümetindeki detaylara yer verirken, özellikle askeri seferlerinden 1514 Çaldıran Meydan Muharebesi'nde Safevilere karşı kazandığı zaferi ve sonrasında Arap Yarımadası ile Mısır'daki fetihlerini vurgular.
Ayrıca Selim'i disiplinli, kararlı ve zor kararlar almaktan çekinmeyen bir hükümdar olarak da tasvir eder ki örneğin Memlükler ve Arap Yarımadası'ndaki Halifelikle olan ilişkilerini de ele alır.
Afrikalı Müslüman âlimler, tüccarlar ve Sufi liderler, özellikle Osmanlı yönetimi altındaki Kahire'ye sık sık seyahat ettiler.
Selim'in politikaları, Kuzey ve Doğu Afrika ile Osmanlı İmparatorluğu'nun merkezi arasındaki bağları güçlendirdi ve
Müslüman dünyasında bir birlik duygusunun oluşmasına katkıda bulundu.
Sonuç
Yavuz Sultan Selim'in saltanatı, Osmanlı-Afrika ilişkilerinde bir dönüm noktası oldu.
Mısır'ın fethiyle birlikte Selim, Osmanlıların Kuzey Afrika, Kızıldeniz ve Hint Okyanusu üzerinde hakimiyet kurmalarının temelini attı.
Onun askeri seferleri ve diplomatik çabaları, bölgenin siyasi ve dini yapısını yeniden şekillendirdi ve Osmanlı İmparatorluğu'nu Afrika'daki Müslüman devletlerin koruyucusu ve lideri konumuna getirdi.
Selim'in kısa süren hükümdarlığına rağmen Afrika üzerindeki kültürel mirası kalıcı oldu.
Osmanlıların Afrikalı Müslüman devletleri Avrupa emperyalizmine karşı savunma rolü ve ticaret ile dini liderlik üzerindeki etkileri, kıtada derin izler bıraktı ve Afrika ile Osmanlı İmparatorluğu arasındaki tarihsel ilişkilerin zengin bir parçası oldu.
Öte yandan Yavuz Sultan Selim, kutsal emanetleri dünyanın en güçlü İslam devletinin himayesine alarak Müslüman dünyanın şerefini kurtardı.
"Yok Fransızlar, İngilizler işgal ettiğinde öyle bir şey yapmazdı, Mısır'da kalırdı" diye zannedenler Paris İnsan Müzesi ile British Müzesini ziyaret edebilirler.
Yavuz Sultan Selim'in Mısır'ı fethinden beri Osmanlı ordusunda yer alan Özdemir Paşa 1561 yılında San'a kentinde vefat etti fakat o zaman bölgedeki hakimiyetimizden ötürü, 10 yıl sonra mezarı (Kızıldeniz'den karşıya) Eritre'nin Massava'daki Şeyh Durbuş Mezarlığına nakledilebilmişti.
Evliya Çelebi'nin de seyahatnamesinde sıkça bahsettiği büyük komutan Özdemir Paşa'nın mezarı şimdi Eritre'de Massava liman şehrindeki bu mezarlıktadır.
Afrika'ya ayak basan bu ilk Osmanlı hükümdarına ithaf ettiğimiz Bree Sokağı 122 kitabımda onun mezarını Afrika'ya giden büyükelçilerimizin ziyaret etmelerini temenni etmiştik.
Hakikaten Afrika'da vazife yapacak olan Türk diplomatların yerinde olsam, 1200 yıl önce Afrika'da kurduğu devlet için bastırdığı madeni paraya Turkiyya yazdıran Ahmed bin Tulun'un Mersin'deki kabriyle, 500 yıl önce Afrika'ya ilk ayak basan Osmanlı Sultanı Yavuz Selim'in İstanbul'daki mezarını ziyaret edip sonra göreve başlamak olurdu.
Tabi eskilerin dediği gibi, ne kadar söylerseniz söyleyin anlattıklarınız karşındakinin anladığı kadardır…
Kaynakça:
1. Öztuna Y. 2019, Yavuz Sultan Selim Han, Ötüken Neşriyat. İstanbul
2. Shaw, S. J. (1976). History of the Ottoman Empire and Modern Turkey, Volume 1: Empire of the Gazis: The Rise and Decline of the Ottoman Empire 1280-1808. Cambridge University Press.
3. Faroqhi, S. (1994). Pilgrims and Sultans: The Hajj under the Ottomans, 1517-1683. I.B. Tauris.
4. Hess, A. C. (1970). The Evolution of the Ottoman Seaborne Empire in the Age of the Oceanic Discoveries, 1453–1525. The American Historical Review, 75(7), 1893-1919.
5. İnalcık, H. (1973). The Ottoman Empire: The Classical Age 1300-1600. Phoenix Press.
6. Finkel, C. (2005). Osman's Dream: The Story of the Ottoman Empire 1300-1923. John Murray.
7. Casale, G. (2010). The Ottoman Age of Exploration. Oxford University Press.
8. İhsanoğlu, E. (2004). The Turks in Egypt and Their Cultural Legacy. American University in Cairo Press.
9. Evliya Çelebi, 1971 Seyahatname, Zuhuri Danışman Çevirisi, cilt. 15. İstanbul
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish