Günlüklerin bende önemli bir yeri var; edebi türler arasında en mahrem ve en gizemli alanlardan biri olduğunu düşünüyorum.
Çağımızın önde gelen yazarlarından Stefan Zweig'in Günlükler kitabını okurken, bir yazar, sanatçı ve bilim insanını tanımak için günlüklerin ne kadar önemli olduğunu anladım.
Kitap, İlknur Özdemir'in çevirisiyle Can Yayınları etiketini taşıyor.
Zweig, iyi bir aydın olmanın ağır yükünü sırtlamış ve hayatının büyük bir kısmını sürgünde geçirmek zorunda kalmış bir yazar.
Sevdiklerinden kopmaya, çevresinden uzaklaşmaya, savaş ve katliam gibi felaketlerle dünyanın yaşanmaz hale gelmesine ve inandığı değerlerin yozlaşmasına daha fazla dayanamayarak, 1942 yılında karısıyla birlikte intihar etti.
O, savaşın en acımasız yüzünün ve yaşanan acıların bir tanığıydı.
Gördüklerine ve yaşadıklarına olan tepkisini sayfalara döktü.
Gerçeklerin verdiği ruh haliyle bazen notlarını yırtıp atsa da yazmayı bırakmadı.
Zweig'ın kitaplarında genellikle edebi duyarlılık, şiirsellik ve derin düşünceler bir arada bulunur.
Günlükler, Zweig'ın tuttuğu 9 defterden oluşan ve 1988'de Almanya'da yayımlanan notlarını içeriyor.
Zweig'ın hayatına ve eserlerine odaklanan bu çalışma, oldukça zengin bir içeriğe sahip.
Burada, onun I. ve II. Dünya Savaşlarına gören biri olarak hem dönemine hem de kendi iç dünyasına dair önemli notlar bulacaksınız.
Bu notlar, onun savaşların getirdiği korku ve kaygılarla başa çıkma çabalarını, insanlık adına umutlarını ve zaman zaman yakınmalarını, sevinçlerini de açığa çıkarıyor.
Ayrıca Zweig'ın okuduğu kitaplar ve ilham aldığı yazarlar üzerine düşüncelerini, çağdaşı olan yazarlarla olan haberleşmelerini, edebi çevresiyle olan ilişkilerini, sevgililerine ve arkadaşlarına duyduğu hisleri de inceleyerek onun yaşamına çok daha yakından bakma imkânı sunuyor.
Günün en iyi saati akşam yalnız kaldığımda, huzur, düşünme, dinlenme! (syf,300)
Zweig, Hitler'in hırsı yüzünden savaşa ve zulme saplanan Almanya'nın ve dünyayı kasıp kavuran savaşın sonuçlarını derinden hissediyordu.
Bu sorunları kendi şahsi sorunları gibi görüyordu.
Uyuyamadım, gece saat 3'te kalktım, duyduğum haberler kanımı tutuşturmuş. Yalnızca merak etmekle yetinmeyecek kadar çok şey duydum, bir bitse bütün bunlar. Almanya hesabına tarifsiz bir korku duyuyorum… (s. 99)
Yazılarında etkileyici bir üslup kullanan Zweig, günlüklerindeki hesaplaşmalar, yazışmalar ve dönemsel bilgiler, hem okuru etkiliyor hem de tarihi bir kaynak oluşturuyor.
Yaşanan olaylar, kaybedilen insanlar ve dönemin önde gelen figürleri bu günlüklerde varlıklarını sürdürerek unutulmaktan kurtuluyor.
Günlüklerin sosyal bilimler ve edebiyat gibi farklı disiplinlerin ilerlemesine büyük katkı sağladığını düşünüyorum.
Tolstoy'un İtiraflarım, Antonio Gramsci'nin Hapishane Defterleri ve Dostoyevski'nin Bir Yazarın Günlüğü bu türün güçlü örnekleridir.
Bu nedenle, günlüklerin, anıların ve mektupların okunmasını önemli buluyorum.
Her okurun bir yazma yönünün olması gerektiğini düşünüyorum.
Okumak yeni bilgiler kazandırırken, yazmak öğrenilenleri pekiştirme, kullanma ve kayıt altına alma açısından önemlidir.
Bir şairin veya edebiyatçının düşüncelerini edebi bir formda ifade etmesini her zaman önemserim.
Çünkü onlar, roman, hikâye gibi türlerde ustadırlar.
Kimileri düşüncelerini akademinin soğuk ve hissiz kelimeleriyle ifade ederken, edebiyatçılar şiirin ve romanın sıcak, duygulu kelimelerini tercih eder.
Bir aydın, yaşadığı dönemden bağımsız düşünülemez.
Onların hayat hikâyeleri, dönemlerinin izlerini de taşır.
Zweig günlüklerinde kimi zaman bir kahraman, kimi zaman da bir gözlemcidir:
Gazeteler Almanya'dan gelen korkunç haberleri ayrıntılarıyla veriyor: çeşme sularına zehir katılmış, savunmasız kentler bombalanmış. Bizden tek bir sözcük yok. Zavallı annem bizim için ağlamaya başladı bile, keşke sezgilerinde haklı çıkmasa… (s. 97)
Ünlü yazar, gündemi gazetelerden, radyolardan, mektuplardan ve dost sohbetlerinden takip ederdi.
Savaş buhranının getirdiği belirsizlik ve travmaları iliklerine kadar hisseder, her şeyi günü gününe, tarihleriyle birlikte yazardı.
Peki, not almaya bu kadar önem veren Zweig için günlük tutmak ne anlama geliyordu?
1 Mayıs 1915. İkinci deftere başladım; benim için de beklenmedik ve dehşet verici bir şey. (s. 179)
Yazma uğraşı, yaşadıklarının acısını ruhunda tazelese de o, yazmayı sürdürdü.
Tanık olduklarını, acı çeke çeke arşivledi; belki de insanlar bu vahşeti okur ve bu acılar bir daha tekrar etmez diye.
Zweig, yüzeysel bir entelektüel olmayı reddetmişti.
Gerçekten de yazma sorumluluğu bunu gerektirir; kişiyi trajediyle ve yalnızlıkla baş başa bırakma pahasına bile olsa…
Stefan Zweig'in Günlükler'ini okumak, bende biyografik kitaplarını, roman ve öykülerini tekrar okuma isteği uyandırdı.
Günlük tutmak, sevdiklerimizle mektuplaşmak, onları biriktirmek, anılarımızı kitaplaştırmak üzerine düşünmeye sevk ediyor.
Sosyal medya platformlarıyla çevrelendiğimiz bu çağda, biraz yavaşlayıp yaptıklarımızı ve gördüklerimizi kaleme almak, kendimizi dinlemeye ve bulmaya yardımcı olabilir.
Zweig'ın notları, yazmak ile hayat arasındaki ilişkiyi oldukça güzel ortaya koyuyor.
Zweig, dönemini kavramış ve usta kalemiyle bizlere aktarıyor.
Her ne kadar kendi hayatından kesitler paylaşsa da aslında dünya tarihini anlatıyor.
Keyifli okumalar!
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish