Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in talebiyle eski Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö tarafından hazırlanan son savunma raporu, Avrupa Birliği (AB) içinde yeni bir istihbarat ve karşı istihbarat yapılanmasının önemine işaret ediyor.
Bu öneri, Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırılarının Batı dünyasında yarattığı güvenlik endişeleri ve siber güvenlik risklerine bir cevap olarak öne çıkarken, AB ülkelerinin kolektif güvenliğini sağlamak için yapısal bir değişim sürecini de gündeme getiriyor.
Peki, Avrupa'da genişletilmiş bir istihbarat ağı kurmak hangi zorlukları beraberinde getirebilir?
Özellikle bu gelişmenin Türkiye gibi üçüncü ülkeler üzerindeki potansiyel etkileri neler?
Avrupa Birliği'nin istihbarat ve güvenlik iş birliği konusunda karşılaştığı engeller:
AB'nin istihbarat paylaşım ağını güçlendirme çabası, ulusal egemenlik algısının sınırları ve güvenlik politikaları ile derin bir çatışma yaratmaktadır.
Ulusal istihbarat teşkilatları, bir ülkenin egemenlik sembolü olarak, iç güvenlik ve ulusal çıkarları öncelik alarak bağımsız hareket eder.
Bu bağlamda, devletlerarası bilgi paylaşımı, yalnızca operasyonel anlamda değil, egemenlik ilişkileri açısından da stratejik dengeleri zorlayabilir.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Avrupa Birliği düzeyinde kurulacak merkezi bir istihbarat ağının, üye devletlerarasında bilgi paylaşımını daha etkin hale getirme potansiyeli olsa da, bu süreç birçok ülke için güvenlik, gizlilik ve karar yetkisi gibi önemli riskler içerir.
Özellikle NATO ve Interpol gibi kurumlar belirli düzeyde uluslararası güvenlik ve istihbarat paylaşımını sağlama görevini üstlenmişse de AB ülkeleri arasında bilgi güvenliği konusunda güçlü çekinceler mevcuttur.
Birçok AB ülkesi, özellikle hassas bilgilerin merkezi bir yapıya devredilmesinin, ulusal güvenlik önceliklerini tehdit edebileceği kaygısını taşır.
Bu endişeler, yalnızca bilgi güvenliğiyle sınırlı kalmamakta, aynı zamanda stratejik operasyonların kontrolünün de hangi mercilerde yoğunlaşacağına dair belirsizlikleri beraberinde getirmektedir.
Özellikle 2015 Paris saldırıları gibi olaylarda bilgi akışındaki eksikliklerin güvenlik zafiyetlerine yol açtığı görülmüştür.
Bu durum, AB içinde daha entegre bir güvenlik yapısına duyulan ihtiyacı gündeme getirirken, aynı zamanda bu yapının karar mekanizmalarının denetimiyle ilgili ciddi bir sorunsal ortaya çıkarmaktadır.
Bilginin etkin şekilde paylaşılması amacıyla kurulacak ortak bir istihbarat yapısı, operasyonel ve stratejik düzeyde istihbaratın yönetimi ile ilgili karmaşık bir hiyerarşik yapıyı zorunlu kılar.
Dolayısıyla bu bağlamda, bilgi paylaşımının nasıl denetleneceği, kimlerin karar verici konumda olacağı ve ulusal çıkarlarla çelişen durumların nasıl çözüleceği gibi konular, AB'nin siyasi bütünlüğünü zorlayan unsurlar olarak değerlendirilmektedir.
Türkiye açısından potansiyel dezavantajlar
Türkiye açısından bakıldığında, AB'nin kapsamlı bir istihbarat ve güvenlik ağı oluşturma girişimi, Türkiye-AB güvenlik iş birliğinde bazı stratejik ve operasyonel riskleri gündeme getirmektedir.
Türkiye, AB sınırında yer alan önemli bir güvenlik aktörü olarak, terörle mücadele, sınır güvenliği ve düzensiz göç gibi alanlarda AB ile sıkı iş birliği yürütmektedir.
Ancak AB'nin kendi iç istihbarat ağını kurması, Türkiye'nin bu alanlardaki stratejik iş birliği kapasitesini sınırlandırabilir ve Türkiye-AB ilişkilerinde asimetrik bir güç dengesine yol açabilir.
Bu durumda, Türkiye'nin AB nezdinde dış aktör olarak konumlanması, istihbarat paylaşımı ve operasyonel iş birliği konusunda belirgin bir dezavantaj yaratabilir.
Özellikle düzensiz göç ve terörle mücadele konularında, AB'nin istihbarat yapılarını kendi çıkarları doğrultusunda konsolide etmesi, Türkiye'nin bölgesel güvenlik stratejilerini doğrudan etkileyebilir.
Bu strateji, Türkiye'nin AB'nin güvenlik mimarisindeki rolünü azaltabilir ve AB'nin güvenlik politikalarını kendi çıkarlarına göre yeniden şekillendirmesine olanak tanıyabilir.
Örneğin, Türkiye ile ortak yürütülen düzensiz göç yönetimi, AB'nin yeni istihbarat yapısına entegre olmaksızın kontrol edilecek olursa, Türkiye-AB sınırındaki göç akışları konusunda Türkiye'nin dışlanmasıyla sonuçlanabilir.
Bu senaryoda, Türkiye'nin sınır güvenliğine yönelik AB desteği azalabilir, dolayısıyla Türkiye'nin kendi güvenlik mimarisini yeniden yapılandırması gerekebilir.
Daha önemli bir sorun, AB'nin istihbarat ağı içerisinde Türkiye'nin terörle mücadeleye dair hassasiyetlerinin göz ardı edilmesi ihtimalidir.
Türkiye, özellikle PKK ve YPG gibi terör örgütlerine yönelik mücadelede AB ülkelerinden güvenilir iş birliği beklemektedir.
Ancak AB içindeki Fransa ve Almanya gibi bazı ülkelerin bu örgütlere yönelik farklı tutumları Türkiye'nin ulusal güvenlik çıkarları ile sıklıkla çelişmektedir.
Eğer AB'nin yeni yapılanması, bu örgütlerle ilgili daha esnek veya farklı bir yaklaşım benimserse, Türkiye'nin talepleri göz ardı edilebilir ve Türkiye-AB arasındaki güvenlik ve istihbarat iş birliği zarar görebilir.
Bu durum, Türkiye'nin sınır güvenliğini doğrudan etkileyen bir faktör olarak, AB ile güvenlik iş birliğini daha da zorlaştırabilir.
Örneğin, AB'nin güvenlik politikalarında öne çıkan siber güvenlik, stratejik bilgi güvenliği ve veri koruma gibi konular, Türkiye'nin ulusal güvenlik ajandasında da kritik önemdedir.
Ancak AB'nin merkezi bir istihbarat ağı oluşturması, Türkiye'nin siber tehditlere karşı AB ile iş birliğinde ikincil bir konuma itilmesine ve istihbarat paylaşımı noktasında daha kısıtlı bir pozisyon almasına neden olabilir.
Türkiye'nin hassas bilgilerini AB'ye aktarma konusunda karşı karşıya kalacağı güven eksikliği, ikili ilişkilerde yeni güvenlik açıklarına yol açabilir ve Türkiye'nin AB içindeki pozisyonunu daha kırılgan hale getirebilir.
AB için muhtemel zararlar
AB'nin ortak bir istihbarat ağı kurma çabası, içeriden gelen eleştiriler ve dirençlerle karşı karşıya kalabilir.
Almanya ve Fransa gibi ülkelerin kendi ulusal güvenlik ve istihbarat yapıları oldukça güçlü olup, bu tür bir paylaşımın kontrolü kaybetme riskini taşıdığı düşünülmektedir.
Avrupa'da istihbarat bilgileri paylaşımının geçmişte yarattığı bazı krizler bu tür bir iş birliğine yönelik güveni zayıflatmaktadır.
Örneğin, 2013 yılında ABD Ulusal Güvenlik Ajansı'nın (NSA) Almanya Başbakanı Angela Merkel'i dinlediği ortaya çıktığında Avrupa'da oluşan büyük tepki, ulusal güvenlik bilgilerine erişimin ne kadar hassas olduğunu göstermiştir.
AB içinde bu tür bilgilere kimin erişim hakkına sahip olacağı konusu birçok ülke için halen büyük bir soru işaretidir.
Bir diğer sorun ise, AB'nin istihbarat ağının siber güvenlik altyapısına dayandırılması planıdır.
AB ülkeleri, Çin ve Rusya gibi devlet destekli hacker gruplarının sıkça hedefi olmaktadır.
Gelişmiş bir istihbarat paylaşım ağı kurmak, AB'yi siber saldırılara karşı daha kırılgan hale getirebilir.
Son olarak, bu tür bir yapı AB içinde karar alma süreçlerini yavaşlatabilir.
Çeşitli ülkeler arasındaki çıkar çatışmaları, önemli istihbarat bilgilerine erişim konusunda engeller yaratabilir ve bu da hızla çözülmesi gereken güvenlik sorunlarına karşı AB'yi yavaş hareket eden bir yapıya dönüştürebilir.
Sonuç olarak diyebiliriz ki; AB'nin tam teşekküllü bir istihbarat iş birliği servisi ve karşı istihbarat ağı kurma girişimi, hem Avrupa hem de Türkiye için karmaşık sonuçlar doğurabilir.
AB içerisinde daha kapsamlı bir güvenlik yapısı oluşturulması, Avrupa'nın kendi iç tehditlerine karşı savunmasını güçlendirebilir ancak bu yeni yapı, bilgi güvenliği ve ulusal egemenlik sorunları nedeniyle birçok zorlukla karşılaşabilir.
Türkiye açısından bakıldığında ise, AB'nin daha bağımsız bir güvenlik stratejisi geliştirmesi, Türkiye'nin AB üzerindeki stratejik etkisini azaltabilir.
Aynı zamanda, AB'nin kendi güvenlik çıkarları doğrultusunda Türkiye'nin taleplerini göz ardı etmesi ihtimali, özellikle terörle mücadele ve sınır güvenliği konularında ciddi sorunlar yaratabilir.
Bu raporun uygulamaya geçmesi, Avrupa'da "özgürlük ve güvenlik" dengesi arasında uzun süre tartışılacak yeni bir dönemin başlangıcı olabilir.
(NOT: 03 Kasım Pazar günü, tüm gün İstanbul TÜYAP Kitap Fuarında, 6. Salon, 625-B standında okuyucu ve takipçilerimle bir araya geleceğim. Bilgilerinize sunarım.)
Kaynaklar:
https://www.politico.eu/article/europe-spy-service-cia-ursula-von-der-leyen/
https://www.politico.eu/article/von-der-leyen-asks-finland-to-prepare-the-eu-for-war/
- Mounier, G. (2008). "European Union Counter-Terrorism and Intelligence: A Critical Assessment," Intelligence and National Security, 23(2), 174-193.
- Missiroli, A. (2004). "The EU and the Challenges of Counter-Terrorism," European Foreign Affairs Review, 9, 361–377.
- Bigo, D. (2006). "Globalized (in)security: the field and the ban-opticon," in D. Bigo & A. Tsoukala (Eds.), Illiberal Practices of Liberal Regimes: The (In)security Games. Routledge.
- Neal, A. W. (2009). "Securitization and Risk at the EU Border: The Origins of FRONTEX," Journal of Common Market Studies, 47(2), 333-356.
- Tolay, J. (2014). "Turkey's ‘Critical' Relations with the European Union," The International Spectator, 49(3), 18-34.
- Gürcan, M. (2020). "European Union–Turkey Relations in the Age of Hybrid Warfare: Mapping the Challenges," Turkish Studies, 21(3), 321-346.
- Meyer, C. (2009). "The Purpose and Pitfalls of Constructing a European Security Community," European Security, 18(1), 17-39.
- Williams, M. C., & Krause, K. (Eds.). (1997). Critical Security Studies: Concepts and Cases. UCL Press.
- Anderson, R., & Moore, T. (2009). "Information Security: Where Computer Science, Economics and Psychology Meet," Philosophical Transactions of the Royal Society A: Mathematical, Physical and Engineering Sciences, 367(1898), 2717-2727.
- Bendiek, A. (2012). "European Cyber Security Policy," European Foreign Affairs Review, 17(1), 57-74.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish