BM kuruluş amacına hizmet ediyor mu?

Gülru Gezer Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Reuters

Birleşmiş Milletler'in (BM) kuruluş amacının genel hatlarıyla 20'nci yüzyılın ilk yarısında yaşanan savaşların ve barışa yönelik tehditlerin tekrarını önlemek ve uluslararası barış ve güvenliği korumak olduğu düşünüldüğünde ve bugünün dünyasına bakıldığında BM'nin görevini yerine getiremediği açık.

BM reformu neredeyse 40 yıldır üzerinde tartışılan bir konu, ancak hala BM Güvenlik Konseyi (BMGK) üyelerinin veto haklarından feragat etmek ya da daha fazla ülkeyle paylaşmak istememeleri, farklı kıtaların ve ülkelerin birbiriyle örtüşmeyen talepleri reform çalışmalarının sonuçsuz kalmasına neden oluyor.

Peki neden her yıl BM'ye üye olan ülkelerin devlet/hükümet başkanları eylülün üçüncü salı günü başlayan BM Genel Kurulu'na gidiyor? 


BM Genel Kurul görüşmeleri neden önemli? 

Birincisi, liderlerin BM kürsüsünden dünyaya ve diğer liderlere hitap etmesi için önemli bir fırsat.

Liderler buradan hem bir önceki yıla hem de gelecek yıla ilişkin kendi ülkeleri ve dünyadaki gelişmeler hakkında mesaj veriyor, dünyanın sorunlarına çözüm bulunması amacıyla atılabilecek adımlara işaret ediyor. 

Geçmişe dönük bakıldığında BM Genel Kurulu'ndan yapılan birçok konuşma hem olumlu hem de olumsuz anlamda tarihe geçmiştir. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bunların arasında; 1960 yılında Küba'daki devrimden bir yıl sonra BM kürsüsüne çıkan Fidel Castro'nun 4 buçuk saat süren ve o dönemki küresel eşitsizliği eleştiren hitabını, 2006 yılında Venezuela'nın eski lideri Hugo Chavez'in dönemin ABD Başkanı George W. Bush'a "şeytan" dediği konuşmasını, Libya'nın eski lideri Muammer Kaddafi'nin 2009 yılında BM Güvenlik Konseyi daimi üyelerini ve veto haklarını hedef aldığı 100 dakikalık hitabını, 2017 yılında ABD eski Başkanı Donald Trump'ın Kuzey Kore liderine "Roket Adam" diye nitelendirerek kendisi ve ülkesini bir intihar operasyonuna sürüklediğini, ABD'nin Kuzey Kore'yi tamamen yok etmeye hazır olduğunu belirttiği konuşmasını, 2019 yılında Birleşik Krallık eski Başbakanı Boris Johnson'un yapay zekanın (YZ) tehlikelerine dikkat çekerek, YZ'nin kontrolden çıkması halinde "uzuvsuz tavukların" yaratılabileceği uyarısında bulunduğu hitabını saymak mümkün. 


İkincisi, liderler BM Genel Kurulu marjında diğer liderlerle bir araya gelip ikili, bölgesel ve uluslararası meseleleri ele alabiliyor.

Bazı ülkeler ya da bölgesel kuruluşlar kendi aralarında BM gündeminden bağımsız olarak toplantılar düzenleyebiliyor.

Zira tüm liderlerin aynı anda New York'ta olduğu bir dönemde ikili görüşme ve toplantı düzenlemek hem zaman hem de maliyet açısından çok avantajlı oluyor. 


Üçüncüsü ise, her yıl BM Genel Kurulu bir ana tema ve birçok alt temayla toplanıyor.

Dolayısıyla BM üyesi ülkeler belirlenen bu temalar çerçevesinde ülkelerin tutumlarını ortaya koyuyor, bir karar alınacaksa ülkelerinin taahhütlerini açıklıyor.

Liderlerin yapacakları konuşmalar bu temaları da içerecek şekilde hazırlanıyor. 

Dünyanın daha da istikrarsızlaştığı, İkinci Dünya Savaşı'nı da geride bırakan katliamların gerçekleştiği bu yıl BM Genel Kurulu'nun ana teması "herkes için her yerde barış, sürdürülebilir kalkınma ve insan onurunun ilerletilmesi için farklılık içinde birlik".  

Görüşmeler bu tema etrafında cereyan edecek, üye ülkeler dünya barışı için neler yapılması gerektiğini ele alacak. 

Bu yıl resmi açılış öncesinde gerçekleştirilen "Geleceğin Zirvesi"nde liderler barış ve güvenlik, sürdürülebilir kalkınma, iklim değişikliği, dijital iş birliği, insan hakları, cinsiyet, gençlik ve gelecek nesiller ile küresel yönetişimin dönüşümü gibi konuları içeren 66 sayfalık bir belge kabul ettiler.

Ülkeler bu belge çerçevesinde taahhütlerini kayda geçirdi. Bu taahhütlerin takibinin de yapılması söz konusu. 

Söz konusu belgenin hazırlanması ve kabul edilmesi önemli olsa da 2000 yılı öncesinde Milenyum Hedefleri ve şimdi de Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri'nin birçok ülke tarafından hala yerine getirilmediği düşünüldüğünde bu paktın da bağlayıcı olmaması nedeniyle uygulanabilirliği büyük bir soru işareti.

Özellikle, dünyanın farklı bölgelerinde çatışmaların devam ettiği, günlük olarak sivillerin öldürüldüğü bir ortamda tüm üyeler tarafından uygulanması pek olası görünmüyor.
 


Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın vereceği mesajlar

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bugün (24 Eylül) Genel Kurul kürsüsünden dünyaya hitap edecek.

Erdoğan'ın konuşmasının omurgasını Gazze'deki savaş ve İsrail'in uluslararası hukuku hiçe sayan uygulamaları oluşturacaktır.

Cumhurbaşkanının savaşın sonlandırılması ve Filistin Devleti'nin tanınması yönünde de çağrıda bulunması söz konusudur.

Cumhurbaşkanı'nın bu çerçevede BM'nin Filistin konusunda daha fazla çaba harcaması gerektiğine vurgu yaparak, önceki yıllarda da "Dünya beşten büyüktür" mottosuyla BM ve uluslararası kuruluşların reform zorunluluğuna işaret etmesi muhtemeldir. 

Erdoğan'ın ayrıca terörle mücadelede uluslararası iş birliğinin önemine değinmesi, bu çerçevede Türkiye'nin beklentilerini yinelemesi beklenebilir.  

Cumhurbaşkanının Ukrayna savaşı ve dünyadaki diğer sıcak çatışmaların sonlandırılması konusunda da uluslararası topluma mesaj vermesi olasıdır.

Erdoğan'ın bu yılın teması olan sürdürülebilir kalkınma konusunda da Türkiye'nin attığı ve atacağı adımlara değinmesi mümkündür. 


BM dünyadaki sorunlara çözüm olabilir mi? 

Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi birçok lider BM'nin üzerine düşen görevi yerine getirmesinin gerekliliğinin altını çizecektir, ancak BM'nin mevcut yapısıyla 21'inci yüzyılın sınamalarına çözümler üretmesi mümkün değildir.

BM ve öncelik arz eden BMGK reformunun ise yakın zamanda gerçekleşme ihtimali yoktur. 

analistler iki dünya savaşı arasında kurulan ve BM'nin öncülü olan Milletler Cemiyeti'nin savaşla ortadan kalktığını hatırlatarak, BM'nin de ancak küresel nitelikte bir savaşın çıkması ve dengelerin yeniden oturması sonrasında yeni bir yapıya kavuşabileceğini savunuyor.

Bu seçeneğin söz konusu dahi olmaması gerektiğini bu noktada vurgulamak gerekir.

Tarihten bir türlü ders almayan insanlığın böyle bir senaryo gerçekleşmeden BM'nin dünyanın değişen koşulları temelinde daha adil ve eşit bir yapıya kavuşması için azami gayreti göstermesi, bu doğrultuda da özellikle BMGK'nın 5 daimi üyesinin veto hakkının daha fazla üyeye verilmesi (kaldırılması gerçekçi bir hedef değildir) ve esnetilmesi, ayrıca kararların oybirliği yerine tek bir ülkenin vetosunun tüm sistemi tıkamayacağı oy çokluğuyla alınması bu noktada en olası çözüm olarak gözüküyor.  

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU