Cengiz Han, tarihe geçen meşhur yasalarında devletinin adının Türk-Moğol Devleti olacağına dair herhangi bir ibare kullanmış mıdır?
Elbette hayır.
Moğolların istila hinterlandının merkezinde Çin bulunmaktaydı; ama tarihte "Çin-Moğol Devleti" diye bir tabir olmamasına rağmen sonraki yıllarda Moğolların Türkleşmesine istinaden tarihin en korkunç devletine ve liderine Türk-Moğol Devleti yakıştırmasında bulunmak tam bir facia olarak karşımıza çıkmaktadır.
Oysa Moğollar bir kültürleri bulunmaması nedeniyle istila ettikleri toprakların kültürüne bürünmüşlerdi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Nitekim Çin istilasından sonra büyük oranda Çinlileşmiş; ama Çinliler kendilerine bu denli büyük zararlar veren bir yapıyı asla tarihlerinin bir parçası olarak görmemişlerdi.
Üstelik tarihte bir anda en fazla Türk katleden ve en güzide Türk beldelerini yakıp yıkıp ve nihayet tarumar eden de Moğol ordularının ta kendisiyken "Türk-Moğol" psikolojisinin arka planını anlamak hayli güç.
Moğol orduları Türki Asya, Çin, Afganistan ve Anadolu'ya kadar uzanan bir coğrafyada işgaller gerçekleştirmiş ve tarihe en barbar katliamları yapmış habis barbarlar olarak anılmaktadır.
Ata Melik Cüveyni, bu ordunun tarihimizin en kadim Türk beldelerinden olan Horasan'a verdiği zararı şu sözlerle kaydeder:
Bu iki bölge kıyamet gününe kadar eski nüfusunun onda birine dahi ulaşamaz. Şimdi harabeler ve viran evler burada meydana gelen olaylara şahitlik etmektedir.
(Tarih-i Cihanguşa)
Buhara yangını, Semerkant felaketi ve Harezm kıyameti
Bu barbar ordunun yıktığı şehirler arasında zengin ilim ve medeniyet birikimi ile öne çıkan kentlerimizden biri olan Buhara da bulunmaktaydı.
Bu rezil istilayı yine Cüveyni'den okuyoruz:
Cengiz Han, atını ulu caminin önüne doğru sürerek mihrabın önünde durdu. Oğlu Tuli de atından inerek minbere çıktı. Şehirdeki çalgıcıları caminin içine topladılar. Caminin içinde şaraplar dolup boşaldı. Kuran-ı Kerimler ahırlarda atların ayaklarının altında ezildiler. (age.)
Cengiz'in Türklere barbarlığı camilerine tasallut olmakla bitmeyecekti. Horasan şehrini ateşe verip Türk halkını diri diri yakacaktı:
Şehri ateşe verdi. Şehir ahşaptan olduğunda birkaç günde yanıverdi. Kent dışarıdan atılan yanıcı maddelerle bir tandıra döndü. Kangılı kavminden kimseyi sağ bırakmadılar, 30 binden fazla kişiyi öldürdüler. Kalanların tamamı köleleştirildi. Geride kalan birkaç Buharalı şöyle söyleyecekti: Geldiler, yıktılar, yaktılar, öldürdüler, götürdüler ve gittiler. (age.)
Ve nihayet Türki Asya'daki üçüncü önemli şehrimiz Semerkant bu barbarlıktan nasibini alacaktı.
Yine Cüveyni'den okuyoruz:
Şehre giren Moğollar şehri gece gündüz yağmaladılar. Halkı kadın erkek yüzer kişilik gruplara ayırarak şehrin dışındaki düzlüklere çıkardılar. İç hisardaki camiye neft dökerek ateşe verdiler. Güneş batıncaya kadar Türklerin hayat ışığını söndürdüler. Binlerce Türk, Moğolların öldürme şehvetinin kurbanı oldular. (age.)
Moğolların yakıp yıktıkları beldelerin içinde şüphesiz yürekleri en fazla dağlayanların başında Harezm gelmektedir.
Bu bölge Türklerin Endülüs'üdür. İbn Sînâ, Bîrûnî, İbnü'l-Hammâr, Ebû Sehl el-Mesîhî, Ebû Mansûr es-Seâlibî, İbn Irâk gibi alimler Harezm sarayında itibar görmüş ve bu topraklarda ilmi faaliyetlerini gerçekleştirmişlerdi.
Vali Gayır Han İnalcık'ın emriyle taşkınlık çıkartan bir Moğol kafilesinin bertaraf edilmesinden sonra Cengiz Han 90 bin kişilik ordusuyla bu Türk beldesinin üzerine hücum etti.
Bu katliam için Cüveyni şunları yazacaktı:
Moğol süvarileriler pusudan çıkıp Harezmlilerin üzerine atıldı. Çobanı olmayan bir koyun sürüsüne dalan aç kurtlar gibi hepsini öldürdüler. Moğolların geldiğini gören Harezimliler kaleden çıkıp onlara direndiler. Akşama kadar yüz bin adam ölüp yere serildi. (age.)
Cengiz, bu güzel beldeyi yok ettikten sonra Oğlu Cuci'ye bağışladı.
Harezm bir daha asla eski müreffeh günlerine dönemedi.
İranlı valiler ve Moğol komutanların at koşturduğu ölü topraklara dönüştü.
Cengiz Han, yine önemli bir Türk beldesi olan Gazne'yi de hunharca tarumar etti.
Diğer Türk beldelerinden farklı olarak bu şehirde yalnızca sanatkarların yaşamasına müsaade etti.
Moğollar, Haçlıları heyecanlandırmıştı
Moğolların İslam alemi ve Türklere verdiği zararlar Haçlıları fazlasıyla memnun etmişti.
Özellikle Anadolu'da meydana getirdikleri tahribat İslam aleminin tamamen yok edilmesi açısından Batı dünyasında yen bir umut doğurmuştu.
Bu kaos ortamında dahi Türkler bilhassa Balkanlarda İslamiyet'i süratle yaymayı başarması Haçlılar için sükût-ı hayal yaratmıştı.
Her şerde bir hayır vardı. Semerkant, Buhara ve Harezm gibi bölgeler düşünce buradaki erenler Anadolu ve Balkanlara doğru göç ettiler.
Sarı Saltuk ve Hacı Bektaş-ı Veli gibi isimler hem kendi isimleri hem de yetiştirdikleri talebelerle Balkanların süratle İslamlaşmasını sağladı.
Batı Türk-İslam Aleminin çökmesini beklerken Türkler bu kez alimleriyle Batı'nın kalbini süratle fethetmeye başladı.
Halil İnalcık Hoca'ya göre sonraki yüzyıllarda da Haçlılar, Moğollardan ümidini kesmedi ve Kristof Kolomb'un yolculuğu da bu şekilde başlamıştı.
Amerika kıtasına doğru zorlu bir yolculukla dünya tarihini değiştiren Kristof Kolomb'un nihai hedefi Kudüs'ü işgal edecek güçlü bir ordu meydana getirmekti.
Merhum tarihçimiz Halil İnalcık, Kolomb'un bu düşüncesini şöyle dile getirmektedir;
Kristof Kolomb'un Yeni Dunya'yi keşfi, bir bakıma Akdeniz‘de Hristiyan dünyası, özellikle İspanya ile Osmanlı arasındaki mücadele ile ilişkili görünmektedir. Kolomb, günlük notlarında onu harekete geçiren gerçek düşüncenin, İslam dünyasını geriden çevirerek Doğu'daki Hristiyan dostu Moğol Hanı ile doğrudan ilişki kurmak, Hindistan ticareti Hint deniz yolunu aşmak, Batı ve Doğu Hristiyanlarının işbirliğiyle Kudüs'ü (Jerusalem) almak olduğu açıklar.
Halil İnalcık Merhumun iddiasına göre; Kolomb'un Kudüs'ü Moğol ordularıyla işgal planının ardındaki niyet de Küçük Ermenistan'daki Nesturi Hıristiyanların Kubilay Hanlığının elçileri ile kurduğu ilişkiye dayanmaktaydı:
Keza, Iran Moğolları, Anadolu Türkmenlerinin ve Memluk Sultanlarının baş düşmanı idi. Moğollar, Haçlı ordularının hareket merkezi saydıkları Küçük Ermenistan'ı (Çukurova bolgesi) himayeleri altında tutmakta idiler. Memluklere karşi Moğollarla Avrupa sarayları arasında karşılıklı elçiler gidip geliyordu. Argun'un ( 1284-129 1) Nesturi Hristiyan elçisi, Papa IV. Nicola'ya Han adına şöyle diyordu: "Han, Katolikler dünyası ile dostlukla birleşmekte ve Suriye ve Filistin'i ele geçirmeyi önermekte ve Kudüs'ün fethi için işbirliğinizi istemektedir.
Moğollarla Bati Hristiyan dünyası arsında ilişkiler bundan sonra da devam etti.
Kolomb'a atf olunan günlük yazılarda o, İspanyol hükümdarları Isabella ve Ferdinand'a "Grancan'ın (Kubilay) ülkesine deniz yolundan ulaşacağını, oradaki putperest halkı Hristiyanlığa davet edeceğini" söylemektedir.
(Papa, Peygamberimizin naaşını çaldırmak için Medine'ye 20 ajan papaz göndermişti - Haber Türk)
Kristof Kolomb, Küba'ya ulaştığında İspanya'ya gönderdiği ilk haberlerde kısa bir süre içerisinde Kubilay ile görüşmeyi umduğunu bildiriyordu.
Oysa Kolomb, dünya tarihini baştan sona değiştirecek bir keşif ile ‘Yeni Kıta'yı keşfetmişti.
Velhasıl, konumuza dönecek olursak Cengiz Han ve onun ordusunun Türk ve İslam alemine verdiği zarar ortadayken hele ki Cengiz Han'ın kendisi bunu sahiplenmemişken bu habis ruhlu barbar orduyu Türk kültür ve tarihinin bir parçası haline getirmek ne kadar doğrudur, Türk kültür ve tarihine ne katkısı vardır?
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish