2024 yılı boyunca, Avrupa Birliği genelinde ve Hindistan gibi büyük tarım ülkelerinde çiftçiler, yolları kapatarak ve protesto gösterileri yaparak tepkilerini gösterdiler. Brüksel ve Yeni Delhi’de büyük çiftçi protestoları yaşandı. Son aylarda Türkiye’de de benzer protestolar gerçekleşmeye başladı. Türkiye ve birçok ülkede çiftçiler, satış fiyatlarının üretim maliyetlerini karşılamadığı için protesto yapıyor. Buna karşın, ürünlerin toptan satış fiyatları düşükken, mevcut tedarik zincirleri, kent merkezlerindeki gıda fiyatlarını yükselten aracılar yaratıyor. Girdi maliyetlerinin, özellikle gübre gibi unsurların fiyatlarının artması da büyük bir sorun. Çiftçiler üretim maliyetlerini karşılayacak bir fiyatla ürünlerini satamazken, öte yandan şehirlerdeki tüketiciler gıda fiyatlarındaki enflasyondan şikayet ediyor. Bu nedenle, gıda güvenliği ve tarladan sofraya ulaşan gıda ve ürünlerin verimsiz tedarik zinciri, çiftçilerin üretim maliyetlerini karşılayamaması, aracılarının büyük karlar elde etmesi ve tüketicilerin gıda fiyatlarındaki enflasyonla karşı karşıya kalması gibi bir sistem oluşturuyor. İyi yönetişim ve tarım politikaları gıda güvenliği için kritik öneme sahiptir. Bu nedenle, protestolara rağmen, Avrupa Birliği’nin ‘Ortak Tarım Politikası – CAP’ yıllarca Avrupalı çiftçilerin korunmasına yönelik bir politika olmuştur. CAP, tarımsal üreticileri korumak amacıyla tasarlanmış olup, bu politikanın ardındaki temel mantık, Avrupalı çiftçilerin üretim kapasitelerinin devamını sağlayarak gıda güvenliğini teminat altına almaktır. Avrupa Birliği’nin yanı sıra, bu makalede Hindistan’daki tarım politikalarının ve tarım teknolojisi (Agri-Tech) gelişmelerinin geleceği de yakından incelenecektir.
Çiftçi protestoları, 2024 yılında Türkiye, Hindistan ve AB ülkelerinde unutulmaz bir sosyal olay olarak hafızalarda yer etmiştir. Kişisel olarak, protestolardan ve çiftçilerin AB kurumlarını engellemesinden birkaç gün sonra Brüksel’e vardığımı hatırlıyorum. Aile ve arkadaşlar, traktörlerin trafiği yavaşlattığını ve Avrupa’nın başkentinde erişimin yavaşladığını anlattı. Hindistan’daki protestolar da bu yıl oldukça dikkat çekici görüntüler sundu. Ancak, protestolar bu yıla damga vurmuş olsa da, Avrupa Birliği aslında çiftçileri destekleyen korumacı politikalarıyla, özellikle Ortak Tarım Politikası – CAP ile tanınmaktadır. Ayrıca, Avrupa Birliği tarımı ve tarım faaliyetlerini daha verimli hale getirmek için birçok tarım teknolojisini (agri-tech) de teşvik etmektedir. Hindistan da daha iyi tarımsal yönetime ve teknolojiye önem vermektedir.
Hindistan, dünyanın en büyük ve en çeşitli gıda üreticilerinden ve tarıma dayalı ekonomilerinden biridir. Hindistan ekonomisinin, en azından öngörülebilir gelecekte, 2060 yılına kadar büyük bir küresel imalat merkezi haline gelmesi beklenebilir. Ancak, önemli bir Bilgi ve Teknoloji sektörü, imalat ve üretim olmasına rağmen, tarım Hindistan'da önemli bir sektördür. Hindistan'ın gelir kaynağının %20'sinden fazlası tarımdan gelmektedir ve bu nedenle tarım, Hindistan ekonomisinin kritik bir parçasıdır. Ancak, tarımın ekonomiye katkı potansiyeli daha fazla olabilir. McKinsey'e göre, tarımın 2030 yılına kadar Hindistan’ın GSYİH’sine 600 milyar dolara kadar katkıda bulunabileceği öngörülmektedir (bu, 2020 seviyesine göre %50'lik bir artıştır).
Hindistan hükümeti, AB'deki çiftçiler için sağlanan sübvansiyon seviyesinde olmasa da, çiftçilerin tüketicilere erişimini artırmak için birkaç politika uygulamaya koymuştur. Bu politikalar yakından izlenmesi gereken politikalardır. Hindistan, tarım sektöründe teknoloji ve yeniliği teşvik etmek ve çiftçilerin teknolojiyi üretimde daha iyi kullanabilmesi ve tüketicilere ulaşabilmesi için kolektifleştirilmesi adına pilot projeleri desteklemektedir. Hindistan hükümeti, Çiftçi-Üretici Organizasyonlarını (FPO’lar) teşvik etmiştir ve önümüzdeki beş yıl içinde 10.000'den fazla FPO kurmak için çiftçi-üretici organizasyonlarına 750 milyon dolar hibe vermeyi planlamaktadır.
Bu tür Çiftçi-Üretici Organizasyonları – FPO’lar, çiftçilerin kolektifleşmesine, ürünlerini pazarlık ederek ve daha iyi pazarlayarak, aracılar olmadan tüketicilere ulaşmalarına yardımcı olmaktadır (Türkiye’de de bir sorun). Çiftçilerin parçalanmış ve dağınık kalması yerine, tarım teknolojisi şirketleriyle (Samunnati gibi) kolektif olarak pazarlık yapabilir ve işlerini geliştirebilirler konuma gelmeleri desteklenmektedir. Samunnati, Hindistan’ın en büyük özel tarım şirketi olarak tanımlanmaktadır ve küçük çiftçilere değer zinciri oluşturmak ve onları kolektifleştirmek için kapsamlı bir yaklaşım sunmaktadır. Sadece büyük özel şirketler değil, aynı zamanda Hindistan hükümeti de tarımsal kolektifler için daha iyi bir sistem oluşturmayı planlamaktadır. Hindistan, tarım verilerini çiftçilerle ilişkilendirecek bir birleşik tarım veri setleri veritabanı oluşturmayı planlamaktadır ve bu, tarım teknoloji şirketlerinin çiftçilere yardım etmesini sağlayacaktır. Böyle bir iş birliği, arazi büyüklüğüne, ekilen ürüne ve toprak koşullarına göre yönetim konusunda çiftçi kolektifleri ile büyük tarım teknoloji şirketleri arasında sinerji yaratmaya odaklanacaktır. Dijital toprak sağlığı, mevcut ve potansiyel toprak bileşimi ve kalitesini daha iyi haritalamak amacıyla toprak sağlığı kartı programı ile takip edilecektir. Tarımın dijitalleşmesi, örneğin ürün izleme gibi teknolojiler, iklim, toprak koşulları ve ürünlerin büyümesini daha iyi gözlemleyip verileri tutmanın yanı sıra gübre, pestisit ve diğer gerekli girdilerin doğrudan aktarım seviyelerini stabilize etmeye de yardımcı olabilir.
Hindistan hükümeti ayrıca elektronik tabanlı Ulusal Tarım Pazarı (eNAM) oluşturmaya çalışmakta olup, tarım ürünleri pazar komitesini (APMC) çevrimiçi ticaret portalına bağlayarak ulusal bir tarım ürünleri piyasası oluşturmaktadır. Bu adımlar, çiftçileri güçlendirecek ve çiftçiler ile tüketiciler için daha iyi fiyatlar sağlanmasına, daha şeffaf bir ihale prosedürü ile ulaşılmasını sağlayacaktır; bu prosedür elektronik olarak izlenip takip edilebilir. Bu gelişmeler, Hindistan çiftçilerini desteklemek ve onların Hindistan’ın büyüyen teknoloji şirketleriyle daha iyi iş birliği yapmalarını sağlamak için planlanan adımlardan bazılarıdır.
Türkiye, AB ülkelerinden ve Hindistan gibi BRICS ülkelerinden gelen şirketlerle, AB veya Hindistan’a benzer tarım teknolojisi çözümleri de dahil olmak üzere çeşitli sektörlerde doğrudan yabancı yatırım çekmek için iş birliği yapabilir. Örneğin, Anadolu tarımının ekmek sepeti olan Konya Ovası, tarladan sofraya daha iyi bir değer zincirine izin verecek şekilde yerel tedarik zincirlerini stratejik olarak güçlendirecek, iş yaratan birçok projeye ihtiyaç duymaktadır. Çiftçi kolektiflerine yapılacak teknolojik yatırımlar, yerli gıda üretimini ve kalitesini artırabilir ve böylece gıda güvenliğini teşvik edebilir. Teknoloji transferini hızlandırmak ve Türkiye’nin küresel tedarik zincirlerindeki kilit konumunu korumak için bir fırsat vardır. Türkiye, BM Dünya Gıda Programı’nın ana tedarikçilerinden biridir ve Türkiye’nin güçlü bir küresel gıda ve tarım tedarikçisi olarak kalması, yalnızca Türkiye’nin değil bölgenin de çıkarınadır. Türkiye 2024-2028 Doğrudan Yabancı Yatırım ( DYY) ya da İngilizce yaygın kullanılan Foreign Direct Investment- FDI stratejisi, özellikle yeşil ve dijital dönüşüm üzerine yatırımlar çekmeyi amaçlamaktadır. Bu aynı zamanda verimli tarımsal üretimi ve su kullanımını da içermektedir. Türkiye, turizm, tekstil, madencilik, gemi inşası ve otomotiv gibi farklı sektörlerde önemli yabancı yatırımlar çekmektedir.
Türkiye’ye doğrudan yatırım yapan ülkeler genellikle AB ülkeleri ve bazı Asya ülkeleridir; ve Hindistan, doğrudan yabancı yatırımlar açısından akla ilk gelen ülkelerden biri değildir. Hindistan, dünyanın en hızlı büyüyen büyük ekonomilerinden biridir. Hem ticaret hem de ortak yatırımlar açısından potansiyel iş birliği fırsatları, tarım teknolojisi alanında da olduğu gibi büyük ölçüde keşfedilmemiştir; bu, bir önceki makalemde bahsettiğim gibi ilaç ve sağlık sektörüyle benzer bir şekilde, gıda fiyatları da ülkelerin gıda güvenliğini etkilemektedir. Gıda Güvenliği, ulusal güvenlik meselesi olan ve belirli ilaçlara erişim gibi kritik bir konudur. Kanser hastaları için kritik tedavilere ve ağrı kesicilere erişim, son yıllarda Türkiye’de zor bulunabilir hale gelmiş olup, Türkiye’deki tarımdaki mevcut kriz, gerekli önlemler alınmazsa gelecekte benzer sıkıntılara yol açma riski taşıyabilir. Türkiye, çiftçilere daha iyi destek olmak için suyun daha iyi kullanımıyla birlikte tarım teknolojisini de teşvik etmelidir. Hindistan’a benzer şekilde, Konya’da belki tarımda dron ve dijital izleme sistemlerini kullanmayı öngören yeni projeleri teşvik ederek tarım teknolojisi ve su kullanım seçenekleri kullanılabilir. Konya Büyükşehir Belediyesi’nin Sosyal İnovasyon Ajansı ve Kapsül Ekosistem teknoloji merkezi ile Konya’daki üniversiteler, bölgedeki tarım teknolojisi araştırmalarının ve iş birliğinin Türk ve yabancı yatırımcılarla daha da genişletilmesi için iyi bir temel sunmaktadır. Konya'ya birkaç ay evvel konferans için gitmiştim. Necmettin Erbakan ve Konya Selçuk üniversiteleri gibi, önemli yüksek öğretim kurumları sayesinde, bölgede yeni tarım teknolojileri ile alakalı projelerde üniversite - özel sektör işbirliği olanakları olabilir.
Girişimcilerden oluşan bir ekosistemin, yenilikçi yeni araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) çalışmalarıyla üniversiteler ve çiftçi kolektifleri, tarım şirketleri, yerel ve ulusal hükümetle iş birliği yapılması, Türkiye genelinde de benzer inisiyatiflerle yapılmalıdır. Bu bağlamda, AB’den birçok şey öğrenilebileceği gibi, Hindistan gibi BRICS ülkelerinden de öğrenilecek şeyler vardır. Hindistan ve Birleşik Krallık da teknoloji, özellikle iletişim ve güvenlikle ilgili sektörlerde teknoloji ve güvenlik meseleleri üzerine daha fazla iş birliği niyeti duyurmuştur. Türkiye, AB’ye alternatif olarak Birleşik Krallık ve Hindistan ile üçlü iş birliği ve yerli kapasiteyi düşünmeli ve değerlendirmelidir.
Tarım ürünleri ve gıda üretimi gibi alanlarda yerli üretime sahip olmak, sağlık, ilaç, tıbbi ürünler ve aşılar gibi alanlarda olduğu gibi stratejik olarak gereklidir. Önceki makalemde bahsettiğim gibi, ABD ve Avrupa Birliği gibi NATO müttefiklerinden belirli reçeteli ilaçlar, ağrı kesiciler ve belirli kanser ilaçları üzerindeki sınırlamalar, gecikmeler ve karmaşıklıklar, müttefik bir ülkenin vatandaşlarına yönelik öngörülen dayanışmaya ters düşmektedir. Türkiye, Almanya gibi mevcuttur işbirliği yapılan ülkelerden daha fazla doğrudan yabancı yatırım çekmeye devam etmelidir. Ayrıca, Hindistan gibi Güneydoğu Asya ve Güney Asya ülkelerinden yeni yatırımcı ortaklar, Türkiye’ye yatırım yapmaya ve Türk şirketleriyle iş birliği yapmaya teşvik edilmelidir; böylece Türk çiftçileri daha güçlü hale gelirken tüketiciler de daha iyi fiyatlarla gıda ve ürünlere ulaşabilir. Yeni yerel yenilikçi girişimler, belki de Hindistan’dan gelenler gibi yeni yatırımcılarla ortaklıklara ve olası ortak girişimlere (JV) girme yollarını araştırmalıdır. Türkiye’nin küresel tedarik zincirlerindeki stratejik konumu, Doğu ve Batı ile Küresel Kuzey ve Güney arasında olduğu kadar önemli bir ülke kılmaktadır. Bu nedenle Hindistan’daki birçok şirketin sadece Türkiye pazarına erişim sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda daha geniş bir bölgede avantaj sağlamak için Türkiye’yi, değerlendirmeleri gerekir. Gıda kalitesi ve güvenliği, Türkiye’nin güçlü olduğu ve güçlü kalması gereken turizm ve gastronomi gibi birçok endüstri ile ilişkilidir. Hint mutfağı da dünya çapında ünlüdür ve bu alanda Hindistan ve Türkiye’de karşılıklı markalaşma ve ortaklaşa bayilik fırsatları olabilir. Birçok Türk restoranı ünlüdür, ancak Time Magazine’in 2024 yılında ‘Dünyanın En İyi Yerleri’ listesinde ilk 100’e giren iki Hint restoranı da aynı şekilde ünlüdür.
Hindistan ayrıca, araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) süreçlerinde yapay zeka (AI) ve ilgili yazılımlar gibi araştırmalarda iletişim, bilgi ve teknoloji kullanımında avantajlara sahiptir. Daha düşük maliyetli vasıflı araştırmacılar ve teknolojik Ar-Ge desteği ile tedarik zincirleri de bir avantajdır. Alternatif tedarik zincirleri, pazar çeşitliliği ve her iki ülkenin girişimleri için yeni yenilikçi çözümler geliştirme konusundaki iş birliği potansiyeli muazzamdır.
Sonuç olarak, Türkiye için mevcut FDI ortaklarıyla mevcut ortaklıkları sürdürmek son derece önemliyken, öte yandan BRICS ülkeleriyle yeni fırsatlar araştırılmalıdır. Bu makalede, özellikle tarım teknolojileri konusunda Hindistan gibi yükselen önemli ülkelerden neden yeni ortaklıklar düşünülmesi gerektiği ele alınmıştır. Hindistan’ın hızlı ekonomik büyümesi, onu dünyanın en büyük ekonomilerinden biri haline getirme yolunda olup, Hindistan Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Michael Patra tarafından iddialı bir şekilde öne sürülen Hindistan’ın 2031 yılına kadar belki de dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olma potansiyeline sahip olabileceği iddiası vardır. Bu çok iddialı öngörünün gerçekleşip gerçekleşmeyeceği bir yana, Hindistan ekonomisi gerçekten de hızla büyümektedir. Türkiye, tarım teknolojisi gibi sektörlerde daha fazla iş birliği geliştirme fırsatını kaçırmamalıdır.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish