İsrail ve Lübnan arasında topyekün savaşı durdurabilecek tek bir kişi var

Hizbullah'la İsrail arasında geçen ekimden bu yana süren sınır ötesi çatışma şiddetlenebilir mi? 2006'da bölgedeki savaşı aktaran Donald Macintyre, sonucun Binyamin Netanyahu'ya bağlı olduğu uyarısında bulunuyor

Pazar günkü güvenlik kabinesi toplantısında verilecek yanıtı belirlemekle görevlendirilen Netanyahu'nun şimdi seçmesi gereken şey ne kadar ileri gideceği (AP)

Hafta sonu Golan'ın sınır kasabası Mecdel Şems'teki bir futbol sahasına Hizbullah'a ait bir roketin düşmesi, her şeyden önce ölen 12 masum Dürzi çocuk ve gencin aileleriyle yaralanan onlarca kişi için bir felaketti.

Ancak bu aynı zamanda uzmanların uzun zamandır uyardığı, Hizbullah ve İsrail arasında geçen ekimden bu yana süren şiddetli (ancak bu zamana kadar kontrol altında tutulmuş) sınır ötesi çatışmayı sonunda topyekün bir savaşa dönüştürebilecek türden bir olay.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Saldırının, dünyanın büyük bir kısmının hâlâ İsrail işgali altındaki topraklar olarak gördüğü yerde gerçekleşmesi ya da bazı (özellikle yaşlı) sakinlerinin kendilerini net bir şekilde Suriyeli diye tanımlaması önemli değil. Ya da Hizbullah'ın, kendi çıkarları için de olsa, kuşkusuz askeri bir hedefi (muhtemelen Mecdel Şems'in eteklerinde yer aldığı Hermon Dağı'ndaki İsrail Savunma Kuvvetleri'ne ait bir karakolu) vurma niyetiyle muhtemelen yanlış ateş etmiş olması.

Ayrıca Hizbullah, İsrail'in kuzeyindeki Lübnan sınırı boyunca uzanan topluluklarının çoğunun aksine kasaba sakinlerinin tahliye edilmediğini zaten biliyordu ve bu nedenle bunun olmasını engelleme sorumluluğu vardı.

En ciddi mesele, şimdiye kadar itidaliyle tanınmayan bir İsrail hükümetinin, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun "bu zamana kadar ödemediği ağır bir bedel" diye uyardığı şeyi Hizbullah'tan talep ederek misilleme yapmak zorunda hissedecek olması.

Pazar günkü güvenlik kabinesi toplantısında Savunma Bakanı Yoav Gallant'la birlikte verilecek yanıtı belirlemekle görevlendirilen Netanyahu'nun şimdi seçmesi gereken şey ne kadar ileri gideceği.

Kendi tarafındaki bazı kişilerin, (Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'a suikast düzenlemek gibi) cezalandırıcı bir misillemede bulunmaya yönelik saldırgan çağrılarıya ABD dahil olmak üzere uluslararası toplumun itidal çağrıları arasında sıkışan Netanyahu bir ikilemle karşı karşıya.

Bolca silahlanmış Şii milislere karşı krizi daha da tırmandırmayacak türden ağır bir darbe tasarlayabilir mi? Yoksa (Hizbullah'ın şüphesiz vekili olduğu) İran'ın ve Birleşik Devletlerin de dahil olabileceği, Ortadoğu'ya ve hatta ötesine uzanabilecek bölgesel bir savaş riskini mi göze alacak?

Böyle bir bölgesel şiddetlenme olmasa bile (ki an itibarıyla ne İran'ın ne de Hizbullah'ın böyle bir yangının içine çekilmek isteyeceği şüpheli) ikisi arasında topyekün bir savaş hâlâ epey kasvetli bir ihtimal.

2006'daki çatışmayı (benim İsrail'in kuzeyinden yaptığım gibi) haberleştiren hiç kimse, olası etkiden şüphe duyamaz. İsrail Savunma Kuvvetleri'nin Lübnan'ın güneyini karadan istila ettiği 34 günlük savaşta Lübnan'da binden fazla kişi ölmüştü. Çoğunluğu kuzeyde olmak üzere en az 118 İsrail askeri ve 43 İsrailli sivil de hayatını kaybetmişti.

Ancak bu kez böyle bir savaşın çok daha ölümcül olacağı neredeyse kesin. Hizbullah'ın Hamas'tan çok daha büyük bir cephaneliği var. CIA'in tahminlerine göre Hizbullah'ın elinde, liderlerinin İsrail'in her yerine ulaşabileceğini iddia ettiği, uzun menzilli modeller de dahil çeşitli tiplerde 150 bin roket ve füze bulunuyor.

2006'daki İsrailli kurbanların çoğu elbette Yahudiydi ancak Mecdel Şems'te Dürzilerin katledilmesi bu kez hepsinin Yahudi olmayacağını hatırlatıyor.

Lübnan sınırındaki kuzey kasabası Metula'da sürekli top ateşlemesi ve roket düşmesi seslerinin yanı sıra, karma bir şehir olan Hayfa'da bir dükkanın altındaki rutubetli bir mahzende 4 cesur Filistinli kadınla birlikte Hizbullah'ın roket ateşinden korunduğumuzu hatırlıyorum.

Biri 83 yaşındaydı. Bir diğeri, iki gün önce Hayfa'da öldürülen iki yakın arkadaşının cenazesinden gelen bir Hıristiyandı. Bir diğeriyse temmuzda Lübnan'dan atılan bir Katyuşa roketinin üç ve 7 yaşlarında iki küçük çocuğu öldürmesinin ardından Arap ailelerin yas tuttuğu Nasıra'yı ziyaret ediyordu.

Mecdel Şems'te olduğu gibi Hayfa ve Nasıra'daki kurbanların da sığınakları yoktu.

Ancak bu olay, Hamas'ın 7 Ekim'deki saldırısında ve İsrail'in Gazze'deki yıkıcı yanıtında olduğu gibi bir başka Lübnan savaşında da hem Yahudi hem de Arap çok sayıda sivilin öleceğini hatırlatıyor.

İsrail'in, 2006'daki savaşı sona erdiren ve Hizbullah'ın Litani nehrinin kuzeyine çekilmesini öngören 1701 sayılı BM kararının bütünüyle uygulanması için güçlü bir gerekçesi olduğuna şüphe yok. Ancak ABD de dahil Batılı güçler İsrail'i böyle bir çekilmeyi güvence altına alma çabasında güç kullanmak yerine diplomasiyi tercih etmeye çağırıyor. Sorun şu ki Gazze'deki savaş bitene kadar bunun gerçekleşme şansı (eğer gerçekleşirse) çok az.

Hizbullah'ın İsrail'le mevcut düşmanca ilişkiyi Hamas'ı destekleyerek başlattığına şüphe yok. Kuzeydeki mevcut krize paralel olarak, ateşkes ve Hamas'ın 9 aydır elinde tuttuğu 130 rehinenin iadesini öngören müzakereler de sürüyor.

Ancak tempo son derece düşük ve giderek artan sayıda İsrailli siyasetçi ve yorumcunun yanı sıra rehinelerin aileleri de bunun başlıca nedenlerinden birinin Netanyahu'nun ayak sürümesi olduğuna inanıyor.

Mevcut alametler pek iç açıcı değil. Ancak Gazze için başarılı bir ateşkes anlaşması, Lübnan sınırında büyük bir şiddetlenmeyi önlemenin de anahtarı olabilir, ki bu aklı başında hiç kimsenin isteyemeyeceği bir gelişme.



independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: Çağatay Koparal

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU