Bilimsel sosyalizmin kurucusu olan Alman filozof Karl Marx'ın en yakın dostu ve yoldaşı Friedrich Engels ile beraber kaleme aldığı "Komünist Manifesto", halen Marksizm'in temel doktriner argümanı olma özelliğini koruyor.
Elbette bu kısa makalede gündemimiz bu değil. Ancak Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde aşırı sağ partilerin oylarını ciddi oranda artırması üzerine, Komünist Manifesto'nun ilk girizgâh cümlesi ister istemez aklıma geldi:
Avrupa'da bir hayalet dolaşıyor: Komünizm hayaleti. Eski Avrupa'nın bütün güçleri bu hayaleti defetmek üzere kutsal bir ittifak içine girdiler: Papa ile çar, Metternich ile Guizot, Fransız radikalleri ile Alman polis ajanları.
Bu cümlenin üzerinden 176 yıl geçti. Tabii, Marx bugün yaşasaydı, belki de bu sözünün aksine, "Avrupa'da aşırı sağın kutsal hayaletin yeniden hortladığını" düşünecekti.
Zaten Avrupa'da ve hatta ülkemizde bile, bazı sosyalist partiler ve aydınlar bu sonuçları "faşizmin yükselişi" olarak yorumluyor.
Peki gerçekten öyle mi?
Almanya'da Neo-Nazi ekolden AFD (Almanya İçin Alternatif Partisi) yüzde 16 oy oranıyla ikinciliği göğüsledi.
Buna karşın, Sosyal Demokrat Parti sadece yüzde 14 oy oranına ulaşabildi.
Fransa'da ise Marine Le Pen'in aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi yüzde 31 oy oranıyla ipi göğüsledi.
Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un partisi Rönesans ise yüzde 15 oy oranına ulaşarak ikinci olabildi.
Sonuçlar sonrasında Macron'un ulusal meclisi dağıtarak erken seçim kararı almasını erdemli bir tutum olarak değerlendirenler olduğu gibi bunu politik bir strateji olarak görebilmek de mümkün.
İtalya'da Başbakan Georgia Meloni'nin sağ koalisyonun büyük ortağı olan, "İtalya'nın Kardeşleri" yüzde 27'yi aşkın oy oranıyla birinci sırada yer aldı.
İspanya'da ise merkez sağ gelenekten gelen ana muhalefetteki Halk Partisi birinci oldu.
Avusturya'da aşırı sağcı Avusturya Özgürlük Partisi ipi göğüslerken, Polonya'da Başbakan Donald Tusk'ın liderliğindeki Sivil Koalisyon, Macaristan'da ise beklenildiği gibi Başbakan Victor Orban ve partisi FİDESZ (Macar Yurttaş Birliği) birinci olabildi.
Yunanistan'da iktidardaki Yeni Demokrasi Partisi birinci olarak, Avrupa Parlamentosu'nda 7 sandalye kazanabilmeyi başardı.
Tüm bunlara ilaveten, Portekiz'de Sosyalist Parti, Hollanda'da ise İşçi Partisi ve Yeşil Sol'un oluşturduğu ittifak birinci olmayı başardı.
Yani aslına bakılırsa, Avrupa sol geleneği açısından da enseyi çok karartmamak gerekiyor.
Seçim öncesi başta Almanya konuşlular olmak üzere, bazı anket firmaları aşırı sağ partilerin ciddi bir dip dalga etkisiyle sandıklardan lider çıkacağını tahmin ediyorlardı.
Ancak mevcut sonuçlara bakınca görünen o ki, tam olarak böyle olmadı.
Zira, seçim sonuçlarına göre Avrupa'da müesses politika gücü aşırı sağ partilerin değil, merkez sağ partilerin elinde.
Bunun en bariz örneği, Almanya'da ana muhalefeti teşkil eden Hristiyan demokrat ittifak partileri olan, CDU (Hristiyan Demokrat Birliği)/CSU(Hristiyan Sosyal Birliği) oyların yüzde 30'unu almayı başardı ve birinci oldu.
Hatırlarsak, 2021'deki federal seçimlerde Hristiyan Demokrat ittifak, şu anki Şansölye Olaf Scholz'un başında olduğu Sosyal Demokrat Partisi'ne yenilerek iktidarı kaybetmişti.
3 yıl sonra tam bir rövanş olmasa da elde edilen bu başarı, bir sonraki federal seçimde de tekrarlanabilir.
Ayrıca, şu anki başarısızlık Olaf Scholz'a karşı parti içi muhalefetin tepkisine yol açabilir. Hatta belki de ilerleyen süreçte koltuğunu da sarsabilir.
Ayrıca Almanya'da şu anki mevcut iktidarın bir diğer ortağı olan, Yeşiller Partisi, yüzde 11,9 oy oranıyla ciddi bir hezimet yaşadı.
Bu durum yakın süreçte Sosyal Demokrat Parti'nin ve dolayısıyla Şansölye Olaf Scholz'un mevcut politik ortaklığı gözden geçirmesine neden olabilir.
Sonuçlara Avrupa genelinde bakıldığında görülüyor ki, aşırı sağın belli bir ivme kazandığı gerçek.
Ama ortada çok büyük bir başarı olduğunu düşünmüyorum.
Hiç kuşkusuz bu seçim sonuçları, Avrupa'daki bütün demokrasi bileşenlerinde aşırı sağa karşı bir farkındalık artışına neden olacaktır.
Fakat, gayet bariz ki, ortada korkunç bir hayalet yok.
Olsa olsa, bu bir Gulyabani olabilir.
Belki de sahte şişirilmiş bir politik Gulyabani.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish