Lisansüstü çalışmaların bir anlamı kaldı mı?

Vahap Uluç Independent Türkçe için yazdı

İllüstrasyon: Harry Campbell/The Chronicle

Bütün mesleklerde kalifiye eleman yetiştirmenin bir tekniği vardır. Buna klasik ifade ile çırak-usta ilişkisi denilir. 

İşe yeni başlayan kişi söz konusu iş ne ise onu öğrenme sürecinin bir parçası haline gelir ve bir süre sonra o işi bilenlerden biri olma vasfını kazanır. 

Bilimde de kalifiye eleman yetiştirmek benzer bir yoldan gerçekleşir. 

Şu anki uygulama itibarıyla bir akademisyen yetiştirmenin en bilindik yolu yüksek lisans ve doktora programı üzerinden adayı bir alanın uzmanı haline getirmektir. 

Hem yüksek lisansta hem de doktorada önce akademisyen adayına bazı dersler aldırılır, ders aşamasına paralel bilimsel metin yazmayı öğretmek ve çalıştığı konu ile ilgili okumalar yapması için adaydan her dersle ilgili 15-20 sayfalık bir ödev metni hazırlanması istenir; ayrıca dersin hocası buna paralel bir takım okuma metinleri verir.

Ders aşamasından sonra da öğrenci teze geçer.

Akademisyen yetiştirmenin en nesnel aşaması yüksek lisans ve doktora tezlerinin hazırlanması sürecidir.

Özellikle doktora sürecinde -yeterlik sınavı bir yana- asıl önemli olan tez hazırlama sürecidir.

Bir akademisyen adayı doktora tezini vermekle çalıştığı alanın uzmanı haline gelir.

Sorun da tam burada başlar.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Günümüzde teknolojinin kat ettiği mesafe ile beraber iletişim teknolojisinde büyük kolaylıklar ortaya çıktı, yanı sıra yapay zeka programlarında tahmin edilmeyecek gelişmeler oldu.

İletişim teknolojisi bir yandan akademisyenlerin işini kolaylaştıracak şekilde çok kolay kaynaklara ulaşmaya imkan sağlayarak üretkenliklerini artırıyor, diğer yandan da lisansüstü çalışma sürecini suiistimale olanak sağlayacak fırsatlar sunuyor. 

Türkiye'de lisansüstü tez yazan şebekelerin varlığı herkes tarafından biliniyor.

İnternet gibi bir iletişim teknolojisi aracılığı ile bu şebekelere ulaşmak artık çok kolaylaştı.

Bir lisansüstü öğrencisi tezini böyle bir çevreye yazdırıyorsa danışman hoca bunu nasıl ispatlayabilecek?

Maalesef bu şekilde tez yazma gün geçtikçe yaygınlık kazanıyor.

Ayrıca, yapay zeka yüksek lisans olsun, doktora olsun, tez yazma sürecini çok daha kolay hale getirdi.  

ChatGPT gibi yeni çıkan versiyonları ile daha kabiliyetli hale gelen yapay zeka programı, roman, şiir, senaryo yazabiliyor; kitap çevirisi yapabiliyor; bir konuyu sorduğunuzda onunla ilgili istediğiniz kadar bilgiyi bir araya getirebiliyor. 

Nitekim Dedalus Kitap Yayınları yapay zeka destekli kitap çevirileri yapmaya başladıklarını açıkladı. 

Bütün bunlar bir yana, yapay zeka destekli yazılmış akademik dergilerde yayımlanmış onlarca makalenin olduğu ifade ediliyor.

Yani yapay zeka akademik metin yazmaya başladı bile.

Kaldı ki yapay zeka programlarında daha emekleme aşamasındayız. Kısa sürede bu programların -belki de tahmin edemeyeceğimiz düzeyde- çok daha büyük gelişme göstereceğini beklemek gerekir. 
 

r.jpg
Yapay zeka, tez yazma sürecini çok daha kolay hale getirdi / Görsel: Reuters Enstitüsü

 

Bir metnin yapay zeka programı ile yazıldığını başka bir programla ortaya çıkarılabileceğini varsayalım. 

Bu alternatif programlar, lisansüstü çalışmaların bu teknikle yazılmasının önüne geçebilir mi?

Hiç tahmin etmiyorum.

Yapay zekaya yazdırdığınız bir tezi önünüze koyup 2 ay boyunca cümleleri kendi üslubunuza dönüştürüp yeni kaynaklarla desteklerseniz, bu tezin yapay zekaya yazdırıldığını hangi tez jürisi ya da program tespit edebilir?

Günümüzde yüksek lisans ve doktora gibi lisansüstü çalışmaların içinde yer aldığı süreç bu. 

Bir yandan artık dünyanın öbür ucundaki birinden dahi tez ya da başka bilimsel bir metni sipariş edebileceğiniz bir imkanın doğmuş olması, diğer yandan yapay zeka programları ile bu işi yapmanın artık hiç de zor olmadığı bir durumda lisansüstü çalışma yaptırmanın ne anlamı olabilir?

Lisansüstü çalışmada örneğin doktora tez süresince öğrenci önce ciddi bir literatür taraması yapar, sonra bunları okur, ardından çalışmanın taslağını hazırlar, sonra metni yazar ve en son da bir araya getirdiği verilerden hareketle olgular arası ilişkileri analiz eder. 

Bir yüksek lisans ya da doktora tez yazım aşamasında kurama ilişkin literatür taraması yaptırmanın ve metin yazdırmanın asıl amacı akademisyen adaya söz konusu alanla ilgili okuma yaptırıp bir birikim kazandırmaktır.

Yoksa, bir tezde yazılan kurama ilişkin bilgiler daha önce binlercesi tarafından zaten yazılmıştır.

Kısacası tez sonucunda öğrenci yaptığı yüzlerce metin okuması ile literatüre hakim hale gelir, ikincisi de olgular arası ilişkileri değerlendirerek ciddi bir analiz yapma yeteneği kazanır. 
 


Ancak günümüzde bütün bu süreci boşa çıkaracak olanaklar doğdu.

Ve öyle anlaşılıyor ki çok kısa bir sürede bu şekilde lisansüstü çalışma yaptırmanın hiç bir anlamı kalmayacak.

Ayrıca, sorun sadece lisansüstü çalışmaların anlamını yitirmesi değil.

Akademisyenin bir diğer uğraşı da akademik hayatı boyunca bilimsel makale, bildiri, kitap gibi eserler ortaya çıkarmasıdır. 

Bir yılda 15-20 bilimsel makale yazanlar var. Bir insanın bir yılda bu sayıda bilimsel makale yazması eşyanın tabiatına aykırı. 

Sağlıklı bir şekilde hazırlanmış bir makalenin yazılması için -ki önce literatür okuması yapılır, sonra da yazma sürecine geçilir- en az 4-5 aylık süre gerekir. 

Buna göre bir yılda akademik disipline uygun bir şekilde 20 makale yazmak mümkün mü?

Peki mümkün değilse bu makaleler nasıl çıkıyor ortaya?

Tabi ki şu soruyu da sormak gerekir:

Eğer lisansüstü ve diğer akademik çalışmalar bu şekilde anlamını yitirirse, bundan sonra yeni akademisyen adayları nasıl yetiştirilebilecek?  

Bu durum, önümüzdeki dönemler için akademiyanın en önemli sorunlarından biri olacak gibi.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU