Nanoplastikler insan kanında

Prof. Dr. Mustafa Öztürk Independent Türkçe için yazdı

Görsel: Pinterest

Birleşmiş Milletle're göre dünya, "2020 yılında plastik üretiminin 367 milyon tonu fazla aştığı rapor edilmiştir. Dünya, plastik atık kirliliğinin ağırlığı altında boğuluyor" ve dünya okyanuslarında bulunan mikroplastikler, gıda ve içme suyundan, bunların bir kısmı giyim ve sigara filtrelerinden geliyor. 

Her yıl milyonlarca ton plastik toprağa ve okyanuslara karışıyor, dağlara taşınıyor. UV radyasyonu, yüksek sıcaklık, aşınma ve/veya biyolojik bozulma yöntemleri ile nanoplastiklere parçalanabiliyor.
 

 

UV radyasyonu, yüksek sıcaklık, aşınma ve/veya biyolojik bozulma çevredeki daha büyük plastiklerin kademeli olarak mikroplastiklere (büyük boyutlu MP'lere: 1-5 mm, küçük boyutlu MP'lere: 1 µm-1 ila 1 mm) (yani ikincil MP'ler) ve takiben nanoplastiklere (NP'lerin boyutu < 1 µm) parçalanmasına/dönüşmesine neden olur.
 

1.jpg
Şekil 1. Makroplastiklerin nanoplastiklere dönüşümü

 

Bu plastikler, 16 bin kimyasaldan 3 binden fazlası tehlikeli özelliklere sahiptir. Ve 10 bine yakınının veri eksikliği var.

Mikro/nano plastikler hafif olmaları ve biyolojik olarak parçalanabilirliklerinin sınırlı olması nedeniyle uzun mesafelere taşınabilir ve küresel olarak her yere dağıtılabilir.

Bir çalışma, dünya okyanuslarının üst bölgelerinde yaklaşık 24,4 trilyon mikroplastik parçasının bulunduğunu tahmin edilmektedir.

Nanoplastikler, havada, suda, toprakta, okyanuslarda, dağlarda, yiyeceklerde, yani her yerde bulunmakta. Ve şimdi de nanoplastikler, kanda ve insan beyninde. 

Bir insan saçının çapı yaklaşık 70 mikrometredir (µm). Mikroplastikler, 1 µm ila 5 mm çapında ve nanoplastiklerin ise <1 µm'den küçük partiküllerdir.

5 mikrometreden (µm) küçük boyuttaki partiküller çıplak gözle görülmezler.

Havadaki 5 mikrometreden (µm) küçük partikül maddeleri solunum sistemi ile filtre edilemeden akciğere kadar ulaşır. Akciğerde ciddi hasarlara yol açar.
 

2.jpg
Şekil 2. İnsan saçı, mikroplastik ve nanoplastik boyutu

 

Metrenin milyarda biri boyutundaki nanoplastikler alarmları veriyor.

Küresel olarak tıbbi, endüstriyel ve tüketici ürünlerinde kullanılan en yaygın plastik türleri polipropilen (PP; tıbbi ve elektronik ekipman, pipet, mobilya), çoğunlukla düşük yoğunluklu formda (LDPE) kullanılan polietilendir (PE); çöp poşetleri, plastik ambalaj, alışveriş torbaları ve yüksek yoğunluklu formda (HDPE; sulama ve drenaj boruları, şampuan şişeleri, deterjan şişeleri), polivinil klorür (PVC; elektrik kablo izolasyonu, kapı çerçeveleri, oyuncaklar, borular), polistiren ( PS; köpüklü yiyecek kapları, plastik kaplar, sert tepsiler, ses ve video kasetleri, kapaklar ve bardaklar) ve polietilen tereftalat (PET; şişeler, araç lastikleri, konveyörler, tahrik veya emniyet kemerleri, yiyecek tepsileri). Plastik faydalıdır; ancak doğada ayrışması/bozulması yüzlerce yıl alır.

Plastikler, biyolojik olarak bozulmayan kimyasal bileşiklerdir.

Doğal çevre, kullanılmış plastik poşetler, tek kullanımlık plastik şişeler ve kaplar da dahil olmak üzere plastik artıklarla yavaş yavaş kirleniyor; bu kirlenme, çevresel strese ve canlı sistemlere kontrol edilemeyen zarara neden olan kritik bir küresel sorun olarak ortaya çıkmıştır.

Solunan hava, içilen su, yenen gıda ve deri (cilt) yoluyla önemli miktarda nanopartiküller insan vücuda girebilir ve nanoplastikler kan ve plasenta gibi vücut sıvıları ve dokularında giderek daha fazla bulunur. 

Okyanustaki balıkların plastiklere oranının (ağırlık olarak) 2025 yılına kadar üçte bir olacağı, 2050 yılına kadar ise plastiklerin balıklardan daha fazla olacağı tahmin edilmektedir.

Kan-beyin bariyeri (BBB), beyni zararlı maddelerden koruyan önemli bir biyolojik bariyerdir.

Nanoplastiklerin insan vücuduna girişi kaçınılmazdır. Sindirim, soluma ve dermal temas yoluyla bağırsak-akciğer-deri bariyerini (sindirim sistemi epitelyumu, solunum yolu ve kutanöz tabaka) geçerek kan dolaşımına girerler.

Beynimizdeki mikroplastik kirliliğinin, bilişsel bozukluk, nörotoksisite ve değişen nörotransmiter seviyeleri gibi kısa vadeli sağlık etkilerine neden olabileceğine ve bunların davranışsal değişikliklere katkıda bulunabileceğine inanıyor.
 

3.jpg
Şekil 3. Kanda kan bileşikleri ile nanoplastiklerin seyahati

 

Nanoplastikler o kadar küçük ki, mikroplastiklerden farklı olarak her türlü biyolojik bariyeri delip geçerek bağırsaklardan ve akciğerlerden geçerek doğrudan kan dolaşımına karışabiliyor ve oradan da kalp ve beyin gibi organlara ulaşabiliyor ve yerleşebiliyor.

Nanoplastiklerin insan kan dolaşım sistemine girdikten sonra yavaş yavaş kanda birikebileceğine ve sonunda beyne, kalbe ve diğer önemli organlara taşınabileceğine, bunun da serebral tromboz, kardiyovasküler hastalık ve insan sağlığını tehdit eden diğer ciddi hastalıklarla ilişkili olabileceğine inanılmaktadır.

Nanoplastiklerin bitkilere ve diğer organizmalara nüfuz edebildiğini ve daha küçük boyutları nedeniyle nörotoksisiteye, oksidatif hasara, erken doğumdan obeziteye, kalp hastalığına kansere ve diğer olumsuz sağlık etkilerine yol açtığı ortaya çıkarılmıştır.

Nanoplastik zaten kanda, anne sütünde ve plasentalarda. Şimdi beynimizde.

Nanoplastikler, beyne girdikten sonra iltihaplanma, nörolojik bozukluklar ve hatta Alzheimer veya Parkinson gibi nörodejeneratif hastalıklar riskini artırabilir.

Yeni bir çalışma, nanoplastiklerin beyinde Parkinson hastalığında görülen değişiklikleri tetikleyebileceğini göstermiştir.

Parkinson hastalığı en hızlı büyüyen ve en yıkıcı nörolojik hastalıklardan biridir.

Nanoplastikler alfa-sinükleine sıkı bir şekilde bağlandığı ve bunun Parkinson hastalığında görülene benzer toksik kümeler oluşturmasına neden olduğunu bulunmuştur. 

Viyana Üniversitesi'ndeki araştırmacılar, farelerin nanoplastik içeren içme suyunu içtiklerinden sadece iki saat sonra farelerin beyinlerinde nanoplastik parçacıkları keşfettiler.

Yeni bir araştırmaya göre, plastikle ilgili kimyasallara maruz kalmayla bağlantılı hastalıklar, yalnızca 2018'de ABD'ye yaklaşık 249 milyar dolarlık sağlık harcamasına mal olduğu tespit edilmiştir. Bu maliyet, ülkenin yıllık gayri safi yurt içi hasılasının (GSYİH) yüzde 1,22'sine eşittir.

Bu yeni çalışma, kökeni plastik kimyasallara dayanan hastalıkların tedavisinin sağlık bakım maliyetlerinin son derece yüksek olduğunu ortaya koyuyor ve uzmanlar, plastiğin sağlık maliyetlerinin ancak endüstrilerin dünyaya plastik pompalamaya devam etmesine izin verilmesi durumunda artacağını söylüyor.

Son söz; bir üniversitenin açıklamasına göre nanopartiküller ayrıca tek tek hücrelere nüfuz ederek plasenta yoluyla doğmamış bebeklerin vücutlarına da girebilir.

Biyolojik olarak bozulur olmayan nanoplastikler her yere zarar veriyor. 

Ve ülkemizde plastik atık ithal edildiği ve işlendiği şehirlerdeki tesislerin çevresindeki toprakta, içme suyu kaynaklarında, havada, yiyeceklerde, plastik atık işleme tesislerinde çalışanlarında ve o bölge yaşayan insanların kanında ve beyninde nanoplastik testleri yapılmalı ve nanoplastik miktarları ve tehlikelilik seviyeleri ortaya konmalıdır.

Plastik kirliliği insan sağlığı üzerinde kalıcı hasar vermektedir. 

Yaman çelişki, plastiklerin oluşturduğu sağlık masrafları şu anda toplum ve hastalıklardan mustarip bireyler tarafından karşılanırken, plastik üreticileri ve ürünleri için plastik kullanan işletmeler ciddi karlar elde ediyor.

Kirleten bu bedelleri ödemiyor. 

Ülkelerde plastik üretmeye ve tüketmeye devam eden endüstrilerin kendi nüfusuna getireceği maliyetleri dikkate almıyor.

Ve plastik atık ithalatına dur demek gerekir.

Ve önümüzdeki yıllarda doğa düşmanı plastikler için 2,3 trilyon sterlin yatırım yapması felakete davetiye çıkartmaktır.

Türkiye'de mikro ve nanoplastiklerin sağlık üzerine verdiği zararın maliyeti mutlaka tespit edilmeli. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU