Irak seçimleri bize anlatıyor?

Serbest Ferhan Sindi Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Irak İl Genel Meclisi Seçimleri, diğer adıyla yerel seçimleri 10 yıl aranın ardından nihayet yapılabildi ve askıda kalan birçok meselenin kullanım süresi doldu.

Bunun yanında cevapsız kalan sorular kısmi da olsa cevabını buldu. Şüphesiz ki bunların başında da Kerkük meselesi ve demografisiyle ilgili belirsiz cevaplar geliyordu. 

Seçim sonuçları aslında 40 milyonluk Irak'ta seçmenin yüzde 25'inin yaptığı tercihi yansıtıyor.

Oy kullanma hakkında sahip 26 milyon ve kayıtlı 16 milyon seçmenden sadece 6 milyon 600 bini oy kullandı. 


Irak halkının bezmişliği bu seçimlerde bir kere daha görüldü

Resmi, lakin kesin olmayan sonuçlara göre Haşdi Şabi komutanları Hadi Amiri ve Kays Haz Ali'nin başını çektiği Nebni İttifakı 43, Maliki'nin Kanun Devleti 35, Haydar İbadi ve Ammar el-Hekim'in Milli Güç İttifakı 23 il encümenliği aldı.

Halbusi ise toplamda 22 il meclis üyeliği kazandı ve Sünniler arasında birinci oldu.

Hamis Hançer'in Egemenlik Listesi 14, Şiilere yakın Azim İttifakı da 10 üyeye ulaştı. 

KDP Musul'da 4 ve Kerkük'te 2 sandalye alırken, KYB Kerkük'te 5, Musul'da 2, Diyala'da 1 ve Selahaddin'de 1 kürsü kazandı.

Kürt partilerden Yeni Nesil, İslami Birlik Partisi ve Adalet Topluluğu Kerkük'te 30 binden fazla oy almalarına rağmen hiçbir kürsü elde edemediler. 

Türkmenler ise Irak genelinde sadece Kerkük'ten 2 sandalye çıkarabildiler.

Şii gruplar içinde seçilen Türkmen il encümenleri olabilir ancak Türkmen partiler sadece Kerkük'ten 2 üye kazanabildi. 

Seçim sonuçlarının bize gösterdiği en önemli husus; Irak halkının sandıklara ve demokratik tecrübeye güveninin kalmadığıdır.

Iraklıların, özellikle de orta ve güney bölgelerinin, yani Şii kesimlerin demokrasiye dair umutlarının kalmadığını seçimlere katılımda görüyoruz.

Aslında demokratik bir rejim beklentilerinin olduğu da tartışmalı. Biat kültürüne ve merciiyet kültürüne dayalı Şiilerde demokratik rejim ya da seçim sisteminin ne kadar uygun olduğu da ayrı bir mesele. 

Söz gelimi şu an İran'da görece demokratik seçimler yapılıyor ancak adayların tamamı oluşturulan bir kurulun süzgecinden geçiyor.

Bu kurul da herhangi bir kritere ya da önceden belirlenmiş kurallara bağlı olmadan keyfi bir şekilde karar verebiliyor.

Batı tarzı demokrasiyi arayanların ise talepleri ya şiddetle karşılık buluyor ya da zindanla sonuçlanıyor.

O yüzden Şii kültürlerde demokratik yöntemlerin sonuç vermesi şartlara ve dengelere bağlıdır. 

Mukteda Sadr'ın bir çağrısıyla milyonlarca kişi sandık başına gitmedi, boykot yolunu tercih etti ve seçimlere katılım yüzde 41'de kaldı.

Yüzde 41 olmasının nedeni de kuzey illerinde yani Kerkük, Musul, Diyala, Selahaddin gibi yerlerde katılımın yüksek olmasıdır. Mesela Kerkük'te katılım yüzde 66 olarak gerçekleşti.

Iraklılar seçimlerle birşeylerin değişeceğine dair umutlarını çoktan kaybetmiş görünüyor.

İyad Allavi'nin Irakiye bloğu, 7 Mart 2010'da yapılan genel seçimlerde 91 sandalye kazanarak birinci çıkmıştı ancak bu sonuç hükümeti kurmasına yetmemişti ve Maliki ikinci defa güven oyu alarak başbakanlık koltuğuna oturmuştu. 


Irak seçimleri sadece bu ülkeyi ilgilendirmiyor

Irak'ta seçim sonuçları tek başına bir şeyi anlatmaya ve sonuçlandırmaya yetmiyor.

Dahili, bölgesel ve küresel dengeleri gözetmeyen hiçbir denklemin başarı şansı yoktur.

İçerideki çok dilli, mezhepli ve dinli yapıyı dikkate almanız gerektiği gibi İran/Rusya, Türkiye, Suudi Arabistan ve ABD'nin de buraya dair hesaplarını göz önünde bulundurmalısınız (bu bağlamda Türkiye ve Suudi Arabistan'ın İran ve ABD'ye göre çok etkili olmadığını hatırlatmak lazım). 

Yerel rekabetin parlamento seçimleri gibi olmadığı ve farklı dinamiklerden beslendiğini vurgulamamız gerekiyor.

Yukarıdaki girizgahı seçimlere katılımın, boykotun ve güç dengelerinin geldiği aşamayı anlamlandırabilmek için yapma gereği duydum.

Zira ülkenin şu an içinden geçtiği durumu ve genel yapısını dikkate almadan bu seçimleri de sağlıklı bir şekilde değerlendiremeyiz.

Ülkede oy kullanma hakkı bulunan 16 milyondan fazla seçmenden sadece 6 milyon 600 bini sandık başına gitti.

Aslında gerçek seçmen sayısı 26 milyona yakın ancak ülkede uygulanan elektronik seçim sistemi nedeniyle, daha önce kaydını yaptırmayan ve mevcut sisteme entegre olmayan seçmenler oy kullanamıyor.

Uygulanan sistem nedeniyle milyonlarca seçmen sürecin dışında kalıyor. Bu durum da sadece bir toplum kesimi için değildir, tüm taraflar mustarip. 

Örneğin Kerkük'te Türkmenler on binlerce Türkmen seçmene oy kullandırılmadığını ileri sürüyor. Aynı şeyi Kürtler de dile getiriyor.

Yani siyasi partilerin vatandaşları yeterince bilinçlendirememesi ve oy vermeye teşvik edememesiyle ilgili bir sorun bu.

Seçimler yıllardır bu sistemle yapılıyor ve siyasi partiler çok önceden bu konuda seçmenle birebir ilişki kurarak kayıtlarını yapmalarını sağlamaları gerekiyordu. 

Doğrusu, seçim gününe 2 hafta kala bile propaganda faaliyetlerinin görülmediğini ve rekabete dair herhangi bir emarenin olmadığını dikkate aldığımızda yaşananlar ilginçliğini yitiriyor.

Siyasi partilerde seçmene karşı büyük bir lakaytlık ve ciddiyetsizlik durumu var. Seçmen de yıllardır hep aynı tabloyla karşılaştığı için seçimleri ciddiye almıyor.

Bu durum girişte de izah etmeye çalıştığımız gibi artık kanıksanmış umutsuzluğun bir göstergesi.


Seçimlerin galibi Şiilerin adresi değişti

Irak'ta 18 Aralık'ta yapılan seçimlerin galibi nüfus yapıları itibarıyla yine Şiiler oldu fakat burada asıl gelişme Şiilerin kendi aralarındaki güç dengelerinin değişimidir. 

Şiiler arasındaki rekabette ise çoğunlukta oldukları vilayetlerden Maliki'nin liderliğindeki Kanun Devleti, Kerbela, Musenna, Vasıt'ta öndeyken, Haşdi Şabi gruplarının kurduğu Nebni Koalisyonu, Bağdat, Zikar, Necef, Babil, Misan, Basra Kadısiye'de Maliki'nin önüne geçtiler.

Bu aslında İran'a bağlı Şiiler arasındaki güç rekabetinde de yeni bir sürece işaret ediyor. Sadr'ın denklem dışı kalmasıyla Maliki, siyasetteki hakimiyeti de Hadi Amiri ve Kays Haz Ali'ye kaptırıyor.

Maliki'nin Amiri ve Haz Ali'ye karşı bariz bir şekilde gerilediği görülüyor.

Koordiasyon Çerçevesi'nin konumu daha da güçlenmiştir. Parlamentoda çoğunluğu elinde bulunduran, hükümeti kuran bu konsensüs, yerel yönetimlerde de güçlü bir şekilde var olarak ülke yönetiminde etkinliğini artıracak.

Bu İran'ın da ülkede daha etkili olacağı ve ABD'ye karşı elinin daha da güçleneceği anlamına geliyor. 

Sadr için de seçim sonuçlarını sevindirici yönü Maliki'nin gerilemiş olmasıdır. Bu seçim öncesi beklenen fırtınanın kopmayacağı anlamına da geliyor.

Sadr, istikrarlı bir şekilde sessizliğini korudu ve boykot kararını kararlılıkla savundu.

Esasında başarılı olduğu da söylenebilir, zira Sadr katılsaydı seçimlere katılım yüzde 60-70'lere ulaşırdı.

Daha önce de zikrettiğimiz gibi, yüzde 41 olmasının nedeni kuzey vilayetlerindeki yüzde 60'ı geçen katılımdır.

Güney vilayetlerindeki katılımı esas alırsan buralarda katılım yüzde 30'larda kalmıştır. 


Sünniler açısından seçimler yeni bir liderin doğuşunu beraberinde getirdi

Halbusi'nin yıldızı Sünnilerin Irak'taki yeni lideri olarak bu seçimde daha da parladı diyebiliriz. 

Halbusi'nin Takaddum Partisi Enbar'da açık ara farkla birinci, Selahaddin'de iyi bir çıkış yakaladı, Musul ve Kerkük'te 2'şer Sandalye aldı, Diyala'da ikinci oldu ve başkent Bağdat'ta da sürpriz bir şekilde birinci oldu.

Halbusi'nin mağdur edildiği ve "haksızlığa uğradığı" kanaati Sünniler arasında baskın eğilim olduğu görüldü.

Bu da Halbusi'nin partisi Takaddum'un Sünniler arasında birinci parti olmasını sağladı.

Sadece Sünniler arasında değil, Şiilerin çoğunlukta olduğu Bağdat'ta da Halbusi'nin partisi Takaddum birinci oldu. 

Sünni liderin bundan sonra da çok konuşulacağını ve ülkenin gündemini belirleme potansiyeli taşıdığı söylenebilir. 


Bundan sonra ne bekleniyor?

Seçimlere ve sonuçlara dair ciddi bir itiraz yok. Dolayısıyla yasal olarak herhangi bir şaibe ya da soru işareti bulunmuyor.

Kesin sonuçların açıklanmasıyla ana gündem Kerkük, Musul ve Bağdat gibi vilayetlerde valilik seçimleri olacak. Bunlardan en önemlisi de şüphesiz Kerkük. 

Kürt partileri Kerkük Valiliği'ni doğal hakları olarak görüyor ve bunu başka bir kazanım karşılığında diğer taraflara vermeye yanaşmayacaktır.

Kerkük'ün birinci partisi ve 16 il meclisi üyesinden 5'ini uhdesinde bulunduran KYB'nin, valiliği almak için her şeyden önce KDP ile arasındaki sorunları gidermesi gerekiyor.

Bu da kolay bir şey değil. Zira iki parti arasında çözüm bekleyen yığınla problem var ancak iki taraf da şu ana kadar bu doğrultuda müspet adım atmadı. 

Kerkük düğümü Kürtler, Araplar ve Türkmenler arasında değil KDP ile KYB arasında çözülmeli her şeyden önce.

Kürt taraflar 2017'den bu yana yaşanan gerilemeyi durdurmak ve kazanımlarını koruyabilemek için aralarındaki buzları süratle eritmek zorunda.

Ancak bunun sadece iki partiyle alakalı olmadığı, bunun İran-Türkiye ve PKK ayağının da olduğunu unutmamalı. 

Sonuç olarak; yerel seçimlerin en önemli ayağı olan Kerkük'te Kürtler ve Türkmenlerin kaybeden tarafta, Arapların ise kazanan tarafta olduğunu kabul etmek lazım.

Kürtler aldıkları oy ve çıkardığı il meclisi üyesi sayısında ciddi bir gerileme yaşadı.

Şüphesiz ki bunda 2017'den sonra yaşanan hızlı Araplaştırma, Kürtsüzleştirme politikalarının etkisi var ancak meseleyi sadece bununla izah etmek doğru değildir. 

Kerkük'teki Kürtlerin gerek KYB gerekse de KDP'ye olan güveninin azaldığını bu seçimlerde bariz bir şekilde görüyoruz.

Kürtlerin Irak'taki bu iki büyük gücünün yaşananları doğru analiz edememesi ve buna uygun çözüm modelleri geliştirememesi durumunda yakın bir gelecekte yapılması beklenen parlamento seçimlerinde daha ağır yenilgi almaları kaçınılmaz olacaktır. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU