Türkiye, son bir aydır DenizBank'ın İstanbul'daki bir şubesinde yaşanan rezaleti konuşuyor.
Sadece bu dava da değil, ayrıca, parayı nereden kazandıkları da aslında belli olan birçok kendini bilmez, sonradan görmüş pespaye insanın, medyadaki şovları da tartışılıyor.
Bunların birkaç tanesi sonunda tutuklanabildi.
Peki, Türkiye niye bu noktalara geldi?
Neden bu kadar yozlaştı?
Neden bu kadar bayağılığa prim verilmeye başlanıldı?
Tarihin her döneminde kendini bilmez, ahlak yoksunu, görgüsüz insanlar olur; ama bu insanların bu kadar rağbet görüyor olması işin en acı yanı.
Zira, tutuklananlardan birinin 7 milyon takipçisi olduğu söyleniyor.
Bu insanların varlığı başka bir tartışma konusu.
Fakat esas en fazla üzerinde durulması gereken şey, toplumun bu tip insanlara bu kadar prim veriyor olmasıdır.
Bu durumun birinci sorumlusu sistem, devlet ve medya.
Eğer sistem, bu tip insanların yeşermesine, var olmasına, toplumu zehirlemesine imkan veriyorsa, birinci derecede o sorumludur.
"Parayı bahis işlerinden kazanmışlar", "Kıbrıs, kara para cenneti olmuş", "Bütün bahisçiler Kıbrıs'taymış", "Uyuşturucu almış başını gitmiş" deniyor.
Peki bunların sorumlusu kim?
Bunların birinci sorumlusu güvenlik güçleri, istihbarat ve ondan sonra da medyadır.
Medya bunları o kadar allayıp pullayıp, çok matah, çok olumlu şeylermiş gibi sunuyor ki en nihayetinde toplumun şirazesi kayıyor.
DenizBank'taki olaya gelince;
Burada en ilginç olan, kelli felli, sözde memleketin en meşhur futbolcuları ve spor adamlarının bu işin içinde olmaları.
Bütün dosyalarda şu veya bu şekilde Fatih Terim, kızı, damadı ve diğer yakınlarının adı geçiyor.
En acı olan da bu.
Öncelikle herkes, DenizBank'ı ve İstanbul'daki banka müdiresini suçluyor.
Fakat en az onlar kadar suçlu olan ve esas sorgulanması gereken de bu spor adamlarıdır.
Birinci mesele, bu kadar fahiş paraların, sözde "insanlığın en masum eylemlerinden biri" olan spordan kazanılması…
Spor bu kadar, paranın, metanın ve kapitalizmin aracı haline gelir mi?
Bu kadar büyük paralar spor üzerinden döner mi?
Bu nasıl bir sistem?
"Bu, bütün dünyada böyle" diyebilirsiniz;
Bütün dünyada böyle olsa da yine de yanlış.
Bütün dünya uyuşturucu kullanıyorsa, uyuşturucu doğru bir şey mi?
Hiçbir ciddi emek ortaya koymadan, bir atom mühendis, fizik mühendis, genetik profesörünün 10 katı, 100 katı, 100 katı paralar spordan kazanılır mı?
Böyle bir şey olur mu?
Hadi oldu diyelim, peki bu insanlardaki bu aç gözlülük nasıl açıklanmalı?
Bu tamah, bu hırs ne?
Şimdi banka müdiresini tutukladınız, bankada da bir araştırma bir inceleme yaptınız ve sorumluları da cezalandırdınız.
Peki bu tefeciler ne olacak?
En az onlar kadar suçlu olan, bu paralarını götürüp, gözü kara bir tamah ve hırsla, biri 3'e, 5'e ve hatta10'a katlama hırsında olan tefecilerdir.
Başka bir isim koymaya gerek yok; bu spor adamlarının tamamı tefeci.
Biliyorsunuz ki tefecilik de suç.
Sistemin acilen kendine bir çekidüzen vermesi lazım.
Haksız kazancın önünün kesilmesi lazım.
Bu işe yönelen, tevessül eden insanların da toplum önünde itibarlılaştırmaları değil, itibarsızlaştırılmaları lazım.
Tabii toplumun da kendine bir çekidüzen vermesi lazım.
Bu kadar ahlaksızlığa prim veriliyorsa, demek ki toplum da -eski tabirle- tefessüh etmiş, çürümüş, kokuşmuş bir durumda.
Allah hepimizi ıslah etsin.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish