Güney Kafkasya, koridorlar üzerinden küresel aktörlerin yeni bir mücadele alanına mı dönüşüyor?

Prof. Dr. Yıldız Deveci Bozkuş Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Reuters

2008'de Gürcistan'da yaşanan savaş, ardından Kırım ve Ukrayna'da yaşananlar sıranın Ermenistan'a mı geldiği sorusunu akıllara getirmektedir.

Zira benzer bir süreçten geçen söz konusu devletlerin Rusya ile yaşadığı sorunlar göz önünde bulundurulduğunda krizler Batı dünyası üzerinden gerçekleşmişti.

Güney Kafkasya'da da son günlerde benzer gerilimlerin yaşanması ABD ve AB üyesi ülkelerin bu kez Ermenistan'ı mı hedef olarak seçtiklerini düşündürmektedir.

Bu kapsamda ABD'nin Ermenistan'da 11-20 Eylül tarihlerinde gerçekleştirdiği "Kartal Partner 2023" tatbikatı da Güney Kafkasya'da ciddi bir yankı uyandırmıştır.

Özellikle Rusya tarafından bu tatbikatın "bölgesel barış ve huzura katkı sunmayacak bir adım" olarak değerlendirilmesine rağmen, NATO'nun Avrupa Genişleme Komitesi Başkanı Gunther Fehlinger'in "Ermenistan'ı koruyun" ve "Ermenistan'ı NATO'ya katılmaya çağırıyorum" şeklindeki açıklamaları bölgede gerginliği daha tırmandırmıştır.

Bu gelişmelerin ardından bu kez Fransa Dışişleri Bakanı Catherine Colonna'nın Ermenistan'a askeri teçhizat sağlama konusunda aldığı karar ise önümüzdeki günlerde bölgede gerginliğin yeniden tırmanacağının sinyalleri olarak yorumlanabilir. 

Bu çerçevede Güney Kafkasya'nın Ukrayna savaşıyla birlikte yeni bir mücadele alanına dönüştüğünü söylemek mümkün.

Rusya'nın bölgede elinin Batı aracılığıyla zayıflatılmaya çalışılması, alternatif enerji arayışları ve koridorlar aracılığıyla da ABD ve AB üyesi ülkeler bu bölgeye özel bir önem göstermeye başladı.

Yeni dönemde bölgede özellikle küresel güçlerin enerji, ulaşım ve ticari koridorlar üzerinden yeni bir mücadele alanı yaratmaya çalıştığı bir sürece girildi.

Bu nedenle Fransa'nın Ermenistan'a askeri yardım girişimi ile ABD'nin askeri tatbikat adımlarını aslında Rusya'yı çevreleme politikası kapsamında değerlendirmek mümkün.

Ayrıca Ermenistan'ın yüzünü Rusya'dan Batıya çevirmesi konusunda attığı adımları da bu politika kapsamda değerlendirmek mümkün.
 

Reuters.jpg
Fransa Dışişleri Bakanı Catherine Colonna ile Ermenistan Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan, Erivan'da / Fotoğraf: Reuters

 

Fransa'nın Ermenistan'a askeri destek açıklaması ne anlama geliyor?

Fransa tarihten günümüze tıpkı İran gibi Ermenistan'a olan desteğini her platformda cesur bir biçimde dile getiren bir ülke olmuştur.

Geçen yıl Azerbaycan-Ermenistan arasında çatışmaların devam ettiği bir dönemde bazı Ermeni gruplarının Azerbaycan'ın Paris Büyükelçiliği'ne yaptığı saldırılarla da gündeme gelen Fransa gerek 1915 Olayları gerekse de Karabağ sorunu konusunda daima ülkesindeki diaspora yapılarından etkilenmiştir.

Tarihin her döneminde Fransa'nın Ermenilere yönelik desteği olduğu bilinmektedir. Örneğin XVIII. yüzyıla bakıldığında Osmanlı topraklarına gelen Fransız seyyah, coğrafyacı, bilim insanı, kaşiflerin vb. gezginlerin ilk duraklarının daima Ermeni ruhani liderleri ile Ermeni kiliseleri olduğu görülür.

Yine XIX. yüzyıla baktığımızda Ermeni entelektüel dünyasının şekillenmesinde Fransız aydınlarının özellikle de ulusçuluk duygularının yerleşmesinde önemli bir etkisi görülür.

I. Dünya Savaşı dönemine gelindiğinde ise Ermeni lejyonerlerin Fransız ordularında görev aldıkları görülür.

Öte yandan günümüzde halen Ermeni kamuoyunda Fransa'ya yönelik ciddi bir sempatinin olduğu da unutulmamalı.

Zira yakın bir dönemde Ermenistan'da gerçekleştirilen bir akademik çalışmada Ermenistan'ın tarihsel müttefikleri arasında Rusya'dan sonra öne çıkan ülkeler arasında ilk sırada Fransa yer almıştır.  

Bu nedenle Fransa Ermeni toplumunu her dönem desteklemiş ve Ermeni milliyetçiliğinin ortaya çıkmasında da kilit bir rol üstlenmiştir.

Bu açıdan tarihte Ermeni lejyonlarının Fransız ordularında görev aldıkları da göz önünde bulundurulduğunda günümüzde Fransa'nın Ermenistan'a dair izlediği politikalar daha iyi anlaşılacaktır.

Ancak burada daha da önemli olan husus Fransa'nın askeri desteğinin bölgede herkesten çok Ermenistan'a vereceği zarardır.

Zira Ermeni toplumu da çok iyi bilmektedir ki Batı dünyasının tarihte olduğu gibi bugün de Ermenilere desteğinin temelinde insani yardım değil siyasi çıkarlar daima ön planda olmuştur.

Bu nedenle bu yardımın bölgesel ve küresel çapta gerginliği daha da tırmandırmaktan başka bir yararı olmayacaktır.

ABD'nin Erivan'daki askeri tatbikatı ve sonrasında Paşinyan'ın açıklamalarıyla Erivan yüzünü tamamen Batıya çevirmeye başlasa da bu politika kısa sürede uygulanamayacaktır.

Zira bölgedeki tarihsel ve siyasi bağlarının yanı sıra yakın bir tarihte Erivan'daki darbe girişiminin arkasında olmakla suçlanan Rusya'nın halen Ermenistan'da ne kadar güçlü olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır.

Bu nedenle Fransa'nın bu adımı Ermenistan'ın bölgede daha da yalnızlaşmasına neden olabilir.

Fransa her ne kadar Erivan'a askeri teçhizatla ilgili aldığı kararın bölgede gerginliği tırmandırmayacağını ileri sürse de bu adımın dostane olmadığının herkes farkında.

Bu nedenle Ermenistan'da darbe girişimlerinin konuşulduğu, askeri tatbikatların yapıldığı ve Birleşmiş Milletler'in (BM) Karabağ'a heyet gönderdiği bir süreçte Fransa'nın bu adımının çok da iyi sonuçları olmayacağı aşikâr.  

Öte yandan Fransa'nın bu adımında Afrika'da Fransa'dan boşalan yerlerin Rusya tarafından doldurulmasının da önemli bir payı bulunuyor.

Bilindiği üzere Afrika'da Fransa'nın askeri varlığı zayıflarken Rus ve Çin etkisi giderek belirgin bir hal almaya başlamıştır.

Bu nedenle Fransa'nın Ermenistan'a desteğinin arkasında Afrika ülkelerinin yüzünü Fransa'dan Rusya'ya çevirmelerinin de önmeli bir payı olduğunu belirtmekte yarar vardır.
 

Azerbaycan'ın operasyonuyla birlikte Karabağ'ı fiili olarak yöneten ayrılıkçılar yönetimi Bakü'ye devretmeyi kabul etmişti Reuters.jpg
Azerbaycan'ın operasyonuyla birlikte Karabağ'ı fiili olarak yöneten ayrılıkçılar yönetimi Bakü'ye devretmeyi kabul etmişti / Fotoğraf: Reuters

 

Batı dünyası Güney Kafkasya'da ne yapmaya çalışıyor?

Batı dünyası tarihte olduğu gibi bugün de bölgede gerginliği tırmandırmak ve bu kez Ermenistan üzerinden Rusya'yı bölgede yalnızlaştırmaya çalışmaktadır.

Ukrayna savaşı nedeniyle zaten zor bir dönemden geçen Rusya'yı Ermenistan üzerinden ikinci bir cephe açmaya ve bölgesel nüfuzunu azaltmaya çalışmaktadır.

Batı dünyası ayrıca koridor savaşlarının konuşulmaya başlandığı bugünlerde Laçin ve Zengezur koridorlarıyla Türkiye'nin bölgede artan etkisinin de farkında.

Bu nedenle koridor mücadelesinin yaşandığı yeni süreçte Ermenistan üzerinden kendisi de bölgede bu yarışın içinde olduğunu göstermeye çalışmaktadır.

Bir diğer önemli husus da küresel çapta yaşanan ekonomik sorunlar, salgın hastalıklar ve savaşlar nedeniyle Batı dünyasının alternatif rotaların hayata geçirilmesinde söz sahibi olma arzusu.

Zira Batı dünyası koridorların ciddi anlamda ekonomik, siyasi, ticari ve stratejik bir potansiyelinin olduğunun farkında.

Bu nedenle Azerbaycan'ın hem 44 günlük Karabağ zaferi hem de Karabağ'daki anti terör operasyonu aynı zamanda Güney Kafkasya'da yeni bir dönemin de başlangıcı oldu.

Hem Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinde hem de Türkiye'nin Türk dünyası ile iletişiminde bu koridorların hayati bir önemi bulunuyor.

Bu açıdan Fransa ve ABD'nin açıklamaları ve uygulamaları bölgede tansiyonun uzun süre dinmeyeceğinin de önemli göstergelerinden biri olarak kabul edilebilir.

Bir yandan Karabağ'da "insani duruma odaklandığını" belirten ABD'nin diğer yandan da Ermenistan'a yönelik NATO'ya üyelik çağrılarında bulunması Güney Kafkasya'nın ikinci bir Ukrayna'ya dönüşme potansiyelini de akıllara getirmektedir.

Geçmişte olduğu gibi bugün de Güney Kafkasya bölgesi stratejik bir öneme sahip olduğu için bu coğrafya yeni dönemde de küresel güçlerin odağı haline gelmiş bulunmaktadır.  
 

zengezur.jpg
Zengezur Koridoru / Görsel: AA

 

Koridor savaşlarında Zengezur nasıl bir rol oynayabilir?

Salgın ve savaşların ardından yeni dönemde koridorların stratejik ve ekonomik değeri daha da belirgin bir hal aldı. Adeta bu çağda koridor mücadeleleri veya koridor savaşları damgasını vurdu diyebiliriz.  

Bu çerçevede gerek uluslararası ticaret gerekse ulaşım ve lojistik noktasında koridorların büyük bir önemi bulunuyor.

Bu noktada Zengezur koridoru öne çıkıyor zira bu koridor hem Türkiye'nin Türk dünyasına kara ulaşımını sağlaması hem de Türkiye'nin bu coğrafya ile olan sosyo-kültürel bağları nedeniyle kritik bir role sahip.

Burada Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinin Şuşa Beyannamesi ile müttefiklik aşamasına taşınmış olması da Batı dünyasında yakından takip ediliyor.

Bu beyanname eğitim, kültür, askeri ve savunma olmak üzere pek çok alanı kapsadığı için ABD ve AB ülkelerinin de rahatsızlığına neden olmakta.

Hem Türkiye hem de Türk Devletleri açısından Zengezur koridoru başta uluslararası ticaret olmak üzere  pek çok alanda işbirliğinin de önünü açma potansiyeli hasebiyle bölgede yeni bir mücadelenin de  oluşmasına neden olmakta.

Koridorlar özellikle ulaşım, lojistik ve enerji kaynakları nedeniyle tüm dünyanın yüzünü bu bölgeye çevirmesinde kilit bir role de sahip.

Türkiye'nin Azerbaycan'la müttefiklik düzeyindeki ilişkileri aynı zamanda bu iki ülkenin koridorlar konusunda öncü bir güç olarak da öne çıkmalarına neden olmaktadır.

Batı dünyasında Türkiye'nin söz konusu koridorlar aracılığıyla gerek Türk dünyası gerekse diğer ülkeler nezdindeki etkisini, nüfuzunu ve gücünü arttırma potansiyelinin de rahatsızlığa neden olduğu gözlenmektedir zira tıpkı tarihte İpek ve Baharat yolu gibi günümüzde de bu koridorların ekonomik ve ticari hacmi ciddi bir pazara tekabül etmekte.

Bu nedenle yeni dünya düzeninde küresel güçlerin devletleri koridorlar üzerinden hem bir kutuplaşmaya hem de iş birliğine götürme imkanlarının olduğu da unutulmamalı.

Zira koridor mücadelesinde Zengezur Türk Dünyası Teşkilatı aracılığıyla Türk Cumhuriyetlerinin hem birbiri ile hem de güzergâh üzerindeki diğer devletlerle entegrasyonunu sağlama potansiyeline de sahip olduğu için büyük bir öneme sahip.

Zengezur koridoru başta petrol, doğalgaz, sanayi, ticaret, savunma, askeri, eğitim, kültür, sosyal ve enerji alanlarında olmak üzere daha pek çok konuda Türk devletlerinin potansiyellerini de ortaya koyabilecekleri bir fırsat da sağlamaktadır.

Bu açıdan tarihi İpek ve Baharat yollarında olduğu gibi bugün de koridorların küresel çapta önemli bir yeri bulunmakta.

Koridorlar aynı zamanda yeni dünyada bir mücadele alanına da dönüştüğü için küresel ve bölgesel rekabette de önemli bir yere sahip.

Bu yüzden de ABD ve Çin arasındaki tarihi ekonomik rekabetin yansımaları bu kez koridor mücadelelerine dönüşmüş durumda.

Bu nedenle Batı dünyası Çin'in Kuşak-Yol projesini yakından takip etmekte ve alternatif güzergahları mercek altına almaktadır.

Bilindiği üzere ekonomi ve ticaretin sürdürülebilirliğinde güvenlik ve alternatif güzergahların hayati bir önemi vardır çünkü sürdürülebilirlik sadece bir devlet için değil tüm dünya için elzem bir husustur.

Bu açıdan savaşla birlikte sürdürülebilir özelliklerini kaybeden rotaların yerine alternatif, güvenli ve ekonomik güzergâh arayışları beraberinde dünyada yeni bir rekabeti de doğurmuştur. 

Sonuç olarak koridor mücadelesinde küresel ve bölgesel güçlerin ortak ve iş birliği içinde hareket etmesi herkesin yararına olacaktır.

Nitekim Türkiye'nin Zengezur koridoru konusundaki açıklamalarına bakıldığında yeni dönemde aralarında Ermenistan'ın da yer aldığı bazı çözüm önerilerini ileri sürmesini bu kapsamda değerlendirmek mümkün.

Ancak iş birliği, çözüm, refah ve kalkınma odaklı bu politikaların hayata geçirilebilmesi için Batılı devletlerin bölgede gerginliği tırmandıracak adımlardan imtina etmeleri elzem.

Büyük güçlerin koridorlarla ilgili yürüttükleri politikaları kendi ulusal çıkarları çerçevesinde kullanmaları küresel bir kutuplaşmaya da neden olabilir çünkü bu koridorların ihracat ve ithalatı olduğu kadar siyasi ilişkileri de etkileme potansiyeli bulunuyor. 

 

 

1. Bu konuyla ilgili detaylı bilgi için bkz: Yıldız Deveci Bozkuş, Ermeni Tarih Ders Kitaplarında Osmanlı ve Türk İmajı, Akademisyen Kitabevi, Ankara, 2020.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU