Profesyonel bir sefaletçi olarak, Antonio Gramsci'nin ünlü "Aklın kötümserliği, iradenin iyimserliği" mottosunu tam olarak anlasam bile tamamen benimsemem zor olurdu.
Çoğu Marksist şey gibi, bu da epey çaba gerektiriyor. Yine de, Mrs Brown's Boys Noel Özel Programı'nın hepsini izledikten, Elon Musk'ın Twitter lağım çukuruna katlandıktan ve genel olarak dünyanın içinde bulunduğu karmaşayı inceledikten sonra, Gramsci'nin de belirttiği gibi, aklımız bize ihtimallerin aleyhimize olduğunu söylese de, insan iradesinin en kasvetli gerçeklerin üstesinden gelebileceğini kendimize hatırlatmalıyız.
O halde bu ruhla ve Gramsci sonrası vizyonerlerden D:Ream'in sözleriyle: İşler yalnızca daha iyiye gidebilir. Bunlar bulutların açılması gibi.
İlk olarak, Putin. Üretim, dağıtım ve bilgi alışverişi araçlarını kontrol eden acımasız bir diktatörün düşüşünü öngörmek epey zor fakat bu daha önce oldu (özellikle de Rusya'nın kendi çalkantılı tarihinde). Açıkça kazanamayacağı bir savaşın içinde ve kaybediyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Ukrayna'daki "özel askeri operasyon" başarısız oldu, birlikleri geri püskürtüldü ve ellerinde kalan tek silah sivil halka terör estirmek. Bunu yaparak sadece Ukrayna direnişini güçlendiriyor ve nihayetinde gerçekleşebilecek olası bir işgali (giderek daha uzak bir ihtimal) imkansız hale getiriyor. Putin, göz diktiği "ödülü" sistematik bir şekilde enkaza dönüştürüyor; hem de hınç dolu, yönetilemez bir enkaza.
Putin'in etrafındakiler, yani tuhaf kazalara kurban gitmeyenler, durumun gerçekliğini çok iyi anlıyor. Harekete geçebilirler. Bunu, harekatın başarısızlığa uğradığının kaçınılmaz olarak daha fazla farkına varanlarla birlikte yapabilirler zira bir zamanlar dile getirilemeyecek şeyler artık devlet televizyonunda yayımlanıyor. Uluslararası tecridi ve ekonomik etkiyi hissediyorlar.
Putin'in nasıl düşeceğini ya da akıbetini bilemeyiz (çok da önemli değil) ama bu gerçekleştiğinde savaş sona erecek, barış görüşmeleri samimi ve ciddi bir şekilde başlayabilir, yaptırımlar hafifleyebilir ve gıda ve enerji krizi hafiflemeye başlayacak. Bununla birlikte daha düşük enflasyon ve daha kısa, daha hafif bir ekonomik durgunluk gelecek ve Avrupa ve Ortadoğu'da barışa yönelik büyük bir tehdit ortadan kalkacak. Somalililer ve Mısırlılar ekmek alabilecek, Almanlar ve Britanyalılar evlerini ısıtabilecek. Hepsinden önemlisi, çok sayıda Rus ve Ukraynalının hayatı kurtulacak.
Başı dertte olan tek despot Vladimir Putin değil. İran'da ayetullahlar, yeni "sarık düşürme" furyası karşısında dehşete kapılmış olmalı. Bir din adamı sokakta kafası karışık halde yürüyüp protestocuları cezalandırmak için yeni yollar düşünürken genç bir kadın arkasından yaklaşıp sarığını düşürüyor ve din adamının sarığı Tahran kaldırımlarına çarpmadan önce kadın oradan uzaklaşıyor. Elbette kadın da uygun bir örtüye sahip değil ve tüm bu olanlar videoya kaydedilip tüm ulusun alay etmesi için internete yükleniyor.
Bir teokrasinin otoritesini dayatmak için göstermesi gereken hünerler; türbandan türbana, başı açık kadından başı açık kadına çözülme içinde. Katar Dünya Kupası'nda İran takımının ve taraftarlarının sergilediği muhalif görüntüler, İran'da değişimin yaklaştığını dünyaya doğruladı. Bu, halkın iradesinin azınlığın beceriksiz baskısının üstesinden geldiği bir devrim öncesi durumu. Bu kendiliğinden gelişen bir durum ve Mahsa Emini'nin eylülde din polisi tarafından öldürülmesiyle kıvılcımlanmış olsa da huzursuzluklar yıllardır büyüyor.
Muazzam potansiyele sahip petrol zengini bu ülke yakıt kıtlıkları, ortaçağdan kalma bağnazlıklar ve uluslararası tecrit nedeniyle bitap düşmüş durumda. İranlılar, ülkelerinin Ukrayna'da sivilleri katletmesi için Putin'e ölümcül dronelar ihraç etmesinden gurur duyamaz.
Ayetullahlar iktidarlarını kaybetmeye zorlandıklarında ve İran uluslararası topluma yeniden katıldığında, Rusya'da olduğu gibi, petrol başta olmak üzere faydalar bir ulusun sınırlarının çok ötesine akacak. Suudi Arabistan ve İsrail'le vesayet savaşları sona erebilir, nükleer anlaşma yeniden başlatılabilir ve hem bölge hem de dünya bir bütün olarak daha güvenli bir yer haline gelebilir.
Hatta Afganistan'da Taliban'ın başına aynı şeylerin gelebileceğini ummak çok da fazla olmayabilir. Batı'nın ve pek çok Afgan'ın Taliban'a karşı verdiği ve kaybettiği uzun savaş boşa gitmemiş olabilir, zira 20 yıl boyunca elde edilen özgürlük ve mütevazı sosyal ve ekonomik ilerleme deneyimleri bu kez Taliban tarafından o kadar kolay silinemez.
Din polisi ne kadar acımasız olursa, direniş de o kadar büyür. Liderler ne kadar çok kadını ve kız çocuğunu eğitimden ve insan haklarından mahrum bırakırsa, rejimlerinin geleceğini o kadar tehlikeye atmış olurlar. Her şeye rağmen Afganistan'da, yoksulluk göz önüne alındığında iyimser olması gereken halkın iradesi sayesinde durum gerçekten iyileşebilir.
Dolayısıyla neşeli olmak için nedenler var, çünkü insanlar yaşadıkları ülkelerde bir fark yaratabilirler ve yaratıyorlar da. Batı'da milliyetçi popülistler ve neo-faşistler ortadan kalkmadı ama demokrasi Amerika Birleşik Devletleri ve Brezilya halklarının onları püskürtmesini sağladı. Brexit felaketinin tüm boyutlarının zihinleri değiştirmeye başladığına dair küçük işaretler var.
Er ya da geç halkın ruh hali seçimlere ve politikalara yansıyacak. Diğer ülkelerdeyse daha devrimci yöntemlerden başka alternatif yok. Pek çok yerde işlerin bu kadar kötü olması, daha iyiye gitmesi gerektiği anlamına geliyor; gecenin en karanlık anı şafağa en yakın anıdır. Mutlu yıllar.
https://www.independent.co.uk/voices
Independent Türkçe için çeviren: İpek Uyar
© The Independent