Aleviler huzursuz: Hayaller eşit vatandaşlık, gerçekler daire başkanlığı!

Prof. Dr. Bilal Sambur Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA (Arşiv)

Bu coğrafyada yüz yıllardır bir Alevi sorunu yaşanıyor. Sahici anlamda bir Alevi sorunu yaşanmasına rağmen, aynı sahicilikte Alevi sorununun çözümü için ortaya sahici bir politika uygulamaya konulmadı.

Alevilere yönelik en son adım, Resmi Gazete'de yayımlaman kararnameyle Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı olarak Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı kuruldu.

Aleviler, kendilerinin bir daire içine sıkıştırılarak kısırlaştırılmasına karşı çıkıyor.

En son olarak Alevi Bektaşi Federasyonu, Alevi Dernekler Federasyonu, Alevi Vakıflar Federasyonu, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı, Alevi Kültür Dernekleri, Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri ve Demokratik Alevi Dernekleri, Alevilerle ilgili Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde bir daire başkanlığı kurulmasına yönelik itirazlarını ifade etti.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Alevilik sorunu, Alevilerin yarattığı bir sorun değil. Alevilerin sosyolojik, tarihsel ve dini varlığını sorun olarak gören nasyonalist, dinbaz, mezhepçi ve otoriter anlayış, Aleviliğe ve Alevilere, sorunlu, arızalı ve yanlış bir yapı olarak bakıyor.

Aleviliği ve Alevileri sorunlu, arızalı ve yanlış yapı olarak kurgulayan bu anlayış, Aleviliği ve Alevileri düzeltmeyi, çözmeyi ve doğru hale getirmeyi kendisine bir misyon ve imtiyaz olarak gördü.

Alevilik ve Alevilerin plastik bir sandalye gibi üzerime oturulacak üzerinde oynanacak, eğilip bükülecek ve istenildiği gibi müdahale edilebilecek bir nesneye indirgenmesi, Alevi sorununu oluşturan ana nedendir.

Alevilik, sorunlu, arızalı ve yanlış bir sosyal ve dini gerçeklik değildir. Kendi yanlış, sorumlu, arızalı ve patolojik duygularını, düşüncelerini, değerlerini ve projelerini Aleviliğe ve Alevilere yansıtma hastalığından vazgeçmek, Alevilere olduğu kadar herkese iyi gelecektir. 

Coğrafyamızda sosyolojik ve tarihsel olarak birçok inanç, din ve mezhep grubu yaşıyor.

Toplum, din ve inanç açısından çarpıcı bir renklilik ve çeşitliliğe sahip.
Sosyal ve dini çeşitliliğin bütün renklerini ve çeşitlerini tanımak ve hiçbirini dışarıda bırakmamaya ve ötekileştirmemeye ihtiyaç var.

Toplumumuzda Sünnilik ve Alevilik şeklinde iki ana büyük gerçeklik bulunuyor. Sünnilik, toplumun tek ve baskın inanç gerçekliği değildir.

Toplumumuzda Sünnilik ve Alevilik şeklinde iki büyük inanç gerçekliğinin olduğunu kabul etmek lazım.

Alevi gerçekliğini, Sünni gerçekliği kadar tanımadıkça, Alevilik konusunda söylenen bütün sözler ve girişimler, yanlış, sorunlu ve arızalı olarak değerlendirilir.

Alevilik sorunu, Sünnilik ve İslam kullanılarak Aleviler üzerinde hakimiyet kurulması saplantısından ve hırsından kaynaklanır.

Alevilere tahakküm etme isteği ve hırsı, yüzyıllardır tatmin edilmiş ve bitmiş değil. Aleviler üzerinde hakimiyet kurma saplantısından vazgeçilmediği için, Aleviler üzerinde hep yeni tahakküm etme yolları üretiliyor.

Alevilik, devlet gücü kullanılarak dışarıdan icat edilecek arızalı bir nesne olmadığı gibi, Aleviler de Sünnilerin ve Hanefilerin tahakküm edeceği bir insan grubu değil.

Alevilerin eşit vatandaşlık talebi, aslımda Sünni’nin veya Alevinin birbirine tahakküm edemeyeceği, demokrasiye, laikliğe ve hukukun üstünlüğüne dayalı bir sosyal ve siyasal düzenin inşa edilmesini ifade eder.

Alevilerle demokratik zeminde eşit vatandaş olmayı kabul etmeyenler ve farklı inanç sahipleriyle eşit olmayı içlerine sindiremeyenler, Alevilerin eşit vatandaşlık taleplerine kulak tıkıyor, eşit vatandaşlık talebini küçümsüyor ve hiçbir şekilde ciddiye almıyor.

Bir doktrine inanç denilip denilmeyeceğine, bir yerin ibadethane olarak kabul edilip edilmeyeceğine kişiler, özgürce karar vermeli.

Aleviler için Alevilik, sadece bir kültür değildir. Aleviler, Aleviliğe kültürlerinin, tarihlerinin, edebiyatlarının, teolojilerinin, ideolojilerinin, sazlarının, semahlarının, ritüellerinin birleştiği ve bütünleştiği bir inanç gerçekliği olarak bakarlar.

Değişen sosyal ve tarihsel koşullara bağlı olarak Alevilik, sürekli olarak yeni yorumlarla ve pratiklerle genişleyen ve derinleşen bir inançtır.

Değişen tarihsel ve sosyal koşulları dikkate almadan Alevi tecrübesini inkar ederek Aleviliği tek bir mezheple, etnisiteyle veya mistisizmle sınırlayan ve darlaştıran tanımlamalar, sağlıklı ve gerçekçi değildir.

Alevilik, sürekli olarak yenilenen ve genişleyen bir inançtır. Aleviliğe inanç olarak bakan Aleviler, cemevini de kendi ibadethaneleri olarak görmektedirler.

Aleviler, Aleviliği farklı bir inanç ve cemevini de ibadethane olarak gördükleri için din ve vicdan özgürlüğü ve insan hakları bağlamında özgürlük ve hukuk taleplerinde bulunuyorlar.

Farklı olanın, özgürlük talebinde bulunması doğal bir haktır. Doğal olmayan, zorlama olan bir özgürlük ve hak talebinin, yapay söylemlerle ve müdahalelerle bastırılması ve sindirilmesidir.

Alevilerin hak ve özgürlük taleplerini bastırmak için hiçbir şekilde İslam kullanılmamalıdır.

Alevilerin eşit vatandaşlık ve din ve vicdan özgürlüğü talepleri gündeme geldiği zaman, hemen Aleviliğin İslam'ın içinde olup olmadığı şeklinde bir tartışma yaratmak, kasıtlı bir çarpıtma, manipülasyon ve müdahaleden başka bir şey değildir.

Alevi sorunu, Aleviliğin İslam içinde olup olmadığı sorusu bağlamında çarpıtılmamalı, bastırılmamalı ve provoke edilmemeli.

Alevi sorunu, demokrasi, hukukun üstünlüğü, laiklik ve insan onuru bağlamında farklı bir inanç grubu olan Alevilerle eşitlik, çoğulculuk ve barış içinde yaşamanın yollarını bulmak amacıyla verimli ve yapıcı bir biçimde tartışılmalı, konuşulmalı, politikalar geliştirilmeli ve adımlar atılmalı.

Bir Sünni'nin Aleviler için bir ilahiyat oluşturması, Alevilere doğru yola ulaşmaları için tebliğde bulunması, cemevlerini idare etmesi ve cemi yönetmesi gibi bir görevi ve sorumluluğu yok.

Sünnilik, Alevilerin işi olmadığı gibi, Alevilik de Sünnilerin işi değil. Birbirimizin inanç hayatına burunlarımızı sokmamayı öğrenme olgunluğuna ulaşmalıyız.
Artık Aleviliği, Alevilere bırakalım. Sünni, nasyonalist, devletçi ve otoriter bakış açılarının dışında Aleviliğe ve Alevilere bakılmalıdır.

Demokrasi, hukuk, çoğulculuk, akıl, özgürlük ve barış çerçevesinde yeni bir sivil ve demokratik anlayışla Aleviliği ve Alevileri tanıyan, saygı duyan ve kabul eden bir yaklaşımı geliştirmeli ve içselleştirmeliyiz.

Alevilere yönelik inkar ve asimilasyon uygulamalarını reddeden sivil ve demokratik anlayış, Alevilerin varlığını olduğu gibi kabul etmeli ve onların özgünlükleriyle özgürce varlıklarını sürdürme hakkını savunmalı.

Alevi köylerine cami yapma gibi asimilasyoncu dayatmalar yerine cemevlerinin ibadethane olarak kabul edilmesi, zorunlu din dersleri uygulamasının kaldırılması, bütün Alevi dergahlarının yönetim ve kontrolünün Alevi toplumuna bırakılması, devletin din işlerinden elini çekmesi ve bütün bürokratik din kurumlarının tasfiye edilmesi gerekir.

33 insanın yakılarak katledildiği Sivas katliamı başta olmak üzere bütün katliamlarla yüzleşilmeli.

İnsanlık dışı bütün katliamlara ve kırımlara karşı bir daha asla bilincinin gelişmesi için Madımak, bir utanç müzesi haline getirilmeli.

Aleviler başta olmak üzere farklı toplum kesimlerine yönelik sistematik olarak üretilen nefret, ayrımcılık ve ırkçılıkla mücadele edilmeli ve caydırıcı hukuki düzenlemeler yapılmalı.

Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde bir Alevilik Kültür Dairesi'nin kurulması, Alevi sorununu çözmez.

Alevilerin, Bir Alevi Kültür Dairesi kurulması şeklinde bir talebi yok. Alevilerin talepleri, Alevi olmayan girişimlerle çözülemez.

Aleviler, cemevine ibadethane derken, yeni düzenleme Aleviliği ve cemevini halk kültürüne indirgiyor.

Alevileri kontrol etmeyi, yönlendirmeyi, yönetmeyi ve yollamayı amaçlayan girişimler yerine sorunun kaynağı olan devlet-din ilişkilerini doğasının değiştirilmesi gerekiyor.

Devlet-din ilişkisinde devlet, dinin hiçbir yerinde yer almamalı. Devlet, dinin her yerinde yer aldığı sürece Alevi sorunu var olmaya devam eder.

Devletin dinin hiçbir yerinde yer almadığı demokratik, özgürlükçü, laik ve çoğulcu bir din-devlet ilişkileri modeliyle Alevilerin, eşit vatandaşlık rüyası gerçeğe dönüşebilir ve Alevi sorunu demokratik bir şekilde çözüme kavuşturulabilir.
 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU