Afganistan'da intihar saldırıları, uzun zamandan beri gündelik hayatın ayrılmaz bir parçası haline gelmiş bulunuyor.
Afganlar, başta başkent Kabil olmak üzere kent merkezlerinin büyük patlamalarla sarsılmasına, pazar yerlerinin bir anda kan gölüne dönmesine alışık.
Afganistan, 2 Eylül 2022 günü yine alışık olduğu büyük intihar saldırılarından birini yaşadı.
Ülkenin batısındaki Herat'ta kentin en büyük camisinde gerçekleştirilen intihar saldırısında 18 kişi hayatını kaybederken, 25 kişi de yaralandı.
Ölenler arasında, eski rejimin son aylarında Taliban yanlısı çıkışlarıyla tanınan Herat'ın ünlü din alimi Mucib-ur Rahman Ensari de vardı.
Tacik nüfus ağırlıklı Herat, dışa açık, son derece liberal bir hayat anlayışının hakim olduğu bir kent.
Bu açıdan katı yerel geleneklerin hakim olduğu Kandahar ve Helmand gibi Peştun kentlerinden ayrılıyor.
Ensari'nin Tacik asıllı bir din alimi olarak geçen yıl Taliban'dan yana tavır alması, Herat'ın yerli halkı arasında büyük hayal kırıklığı yaşatmıştı.
Şimdi ise tam tersi bir durum söz konusu. Heratlılar, "Su testisi su yolunda kırılır" diyerek Ensari'nin ölümünden duydukları memnuniyeti dile getiriyorlar.
Zira birçoklarına göre, 20 yıl boyunca intihar saldırılarıyla Afgan kentlerini kan gölüne çeviren Taliban'ı destekleyen Ensari'nin kendisinin de böyle bir saldırıda hayatını kaybetmesi, ilâhi adaletin tecellisinden başka bir şey değil.
Eskiden Afganistan'daki tüm intihar saldırılarının ardında Taliban yer alırdı.
Pakistan'da üslenen Taliban liderleri, NATO'nun ve ABD'nin savaş uçakları ve roketleri varsa, bizim de intihar timlerimiz var, diyerek gencecik insanları cennet vaatleriyle intihara gönderirdi ve Afgan kentleri sık sık gök gürlemesini andıran patlamalarla sarsılırdı.
Peki, Taliban bir yıldır iktidarda olduğuna göre, Afganistan'daki şu anki intihar saldırılarını kim gerçekleştiriyor?
Şu anki saldırıların birçoğunu DAİŞ Horasan'ı üstlenmiş durumda, ancak dikkat edilmesi gereken husus; DAİŞ bu saldırılarda Taliban'dan ziyade örgütün düşman bellediği Hazaralar ve Tacikler gibi kuzeyli grupları hedef almış durumda.
Öyle anlaşılıyor ki Taliban, düşmanlarını ve rakiplerini temizlemek için DAİŞ ile el altından işbirliği yapıyor gibi görünüyor.
Nitekim son birkaç ayda ve yılda Taciklerden önce çıkan onlarca din alimi -ki bunların çoğu Taliban yanlısı olmalarına rağmen- intihar saldırısı süsü verilen suikastlara kurban gitti.
En son saldırı, Herat'ın en büyük camisinde ve cuma namazı sırasında gerçekleştirilmesine rağmen üst düzey Taliban yöneticilerinden hiçbirinin burnu bile kanamadı.
Taliban yönetiminin lideri Molla Abdulgani Birader'in saldırı günü Herat'ta olmasına rağmen, kentin en büyük camiindeki cuma namazına katılmaması da ilginç, bir o kadar da dikkat çekici.
"Belki adamın programı yoğundur, müsait değildir" diyorsanız, Birader'in, namaz vakti sokakta rastladığı insanları kırbaçlayıp zorla camilere sokan bir örgütün liderin olduğunu belirtelim.
İlginç olan bir başka nokta da bir yıldır aralıklarla gerçekleştirilen intihar saldırılarında Peştun toplumundan hiçbir üst düzey yöneticinin hedef alınmamış olmasıdır.
İntihar saldırısı Afgan geleneklerine aykırı olduğu kadar yeni bir uygulamadır.
Nitekim, 10 yıllık Sovyet işgali boyunca Afganistan'da tek bir intihar saldırısı bile gerçekleştirilmedi.
Afganlar intihar saldırısı ile ilk defa 9 Eylül 2001'de yani 11 Eylül saldırılarından iki gün önce tanıştılar.
O gün gazeteci kılığındaki iki El Kaide elemanı kendileriyle birlikte komutan Ahmet Şah Mesud'u havaya uçurdular.
Akıl hocası El Kaide'den intihar saldırı taktiklerini öğrenen Taliban, bunu ABD ve Nato güçlerine karşı etkili bir silah olarak kullanmaya başladı.
2014 sonunda 150 bin civarındaki Nato/Amerikan askerinden 140 bininin ülkeden ayrılmasıyla intihar saldırılarını Afgan devletine ve sivil halka karşı yönelten Taliban, çarşı, pazar, okul, hastane, otel ve hatta cami dahil hedef ayrımı gözetmeksizin her yeri kan gölüne çevirmeye başladı.
Örgütün sivil halktan en fazla hedef aldığı kesim, Şii azınlık Hazaralardı. Bu durum, Taliban iktidara geldikten sonra da değişmedi.
Afganistan şu an her ne kadar Taliban'ın kontrolünde gibi görünse de örgüt, ülkdeye tam olarak hakim değil.
Bu yüzden de ortam, ülkeye irili ufaklı bir sürü terör örgütünün yerleşip kök salması için oldukça müsait.
Ve Batılı istihbarat örgütleri ve komşu ülkelerin istihbaratları bu müsait durumu kendi amaçları için kullanmak üzere şu an yoğun bir telaş içerisinde.
DAİŞ Horasanı'nın güçlenmesi, Batı'nın iki büyük rakibi, Çin ile Rusya'yı huzursuz edeceği için örgütün önümüzdeki dönemde daha da palazlanması beklenebilir.
Batı'dan fon desteği ve nakit yardımı beklentisi içinde olan Taliban'ın da el altından onunla işbirliği yapması ihtimal dahilinde.
Ne de olsa Afganistan'ı binlerce zırhlı araç, yüzlerce uçak ve helikopter ve milyonlarca hafif silahla deyim yerindeyse Taliban'a altın tepsi içinde sunan, NATO/ABD ikilisinden başkası değil.
Görünen o ki, büyük çaplı patlamalarla sık sık dünyanın gündemine oturan Afganistan, yine süper güçlerin kozlarını paylaştığı bir satranç tahtasına dönmüş durumda.
Eski hatalardan ders alınmadığı takdirde, Afganistan bir kez daha büyük güçlerden birinin elinde patlayabilir.
Tıpkı 11 Eylül 2001 günü olduğu gibi.
Bizden söylemesi.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish