Garp ocaklarından Tunus, resmi adıyla Osmanlı İmparatorluğu'na bağlı bir sancak olan Tunus Eyaleti olarak 16'ncı yüzyıldan 16'ncı yüzyıla kadar Türklerin yönetimindeydi.
Bu dönem, Tunus'un 1534'te ilk Osmanlı fetihlerinden Fransız işgali olan 1881'e kadar süren bir zaman dilimini kapsıyor.
Osmanlıların, Magrip'teki stratejik genişlemeleri, Tunus'un siyasi ve kültürel yapısını yeniden şekillendirdi.
Bu süreç, Osmanlı ve yerel geleneklerin karışımını içeren bir kültürel dönüşümüyle sonuçlandı.
Osmanlı mirasıyla ilgili Tunus kaynakları, genellikle siyasi, kültürel ve sosyal boyutlarda bir dizi etkinin altını çizyor.
Bu kaynaklar, Osmanlı yönetiminin bölgenin gelişimini nasıl şekillendirdiğine dair yerel anlatılar, tarihi hesaplar ve resmi kayıtlardan bakış açıları sunarak, bizlere daha ayrıntılı bir anlayış sağlar.
Osmanlı'nın Tunus'u fethi ve yönetimi
Osmanlılar, 16'ncı yüzyılın başlarında, 1516'da Mağrip'e girmeye başlamışlardı.
Ardından, Tunus, 1534'te Barbaros Hayrettin komutasındaki Osmanlı kuvvetlerinin İspanyol işgalini püskürtmesiyle Osmanlı egemenliğine girdi.
Ancak, Tunus'un 1574'teki kesin Osmanlı fethi, bölgenin Osmanlı topraklarına dahil edilmesini sağladı.
Başlangıçta Cezayir'den atanan bir paşa tarafından yönetilen Tunus, kısa süre sonra yerel beyler tarafından yönetilen özerk bir yapı oluşturdu.
Osmanlı yönetiminde, devlet işleri çoğunlukla Osmanlı Türkçesi'nde yapılmış fakat yönetici elit genellikle yabancı kökenli oldu.
Osmanlı ordusunun önemli bir parçası olan yeniçeri ocağı, bölgedeki düzeni sağlamak ve otoriteyi sürdürmekte önemli bir rol oynadı.
Öte yandan Tunus'un Osmanlı İmparatorluğu'na olan bağımlılığı, yerel yönetimlerin de Osmanlı kurallarına göre şekillenmesine yol açtı.
Akdeniz'de sömürge rekabeti ve Fransa
1870-71 Fransız-Prusya Savaşı sonrasında, Fransa'nın uluslararası prestiji ciddi şekilde zayıflamış hem İtalya hem de Birleşik Krallık, Tunus üzerindeki etkisini pekiştirmeye çalıştılar.
İtalyan temsilcisi beceriksizlik nedeniyle başarısız olurken, Britanya temsilcisi Richard Wood daha başarılı oldu.
Fransız etkisini sınırlamak amacıyla, Wood, 1871'de Tunus'un Osmanlı İmparatorluğu'nun bir eyaleti olarak yeniden kabul edilmesini sağlamış, ancak bölgenin özerkliği de garanti edildi.
Büyük Britanya, ticari girişimlerle etki sağlamaya devam etmiş, ancak bu girişimler başarılı olmadı.
Fransa ise mevcut kolonisi Cezayir ile komşu olan Tunus'u kontrol altına almak ve İtalyan ve Britanya etkisini baskılamak istedi.
Berlin Kongresi'nde, Fransa'nın Tunus'u alması için bir diplomatik düzenleme yapıldı, buna karşılık Britanya, Osmanlılardan Kıbrıs'ın kontrolünü aldı.
Ardından, Tunus'un Khroumir isyancı grupları tarafından sığınak olarak kullanılması, askeri müdahale için bir bahane sağladı.
Tunus'un Fransızlar tarafından işgali
28 Nisan 1881'de, General Forgemol de Bostquénard komutasındaki 28 bin asker Tunus'a girdi.
1 Mayıs'ta Bizerte şehri, 8 bin kişilik Jules Aimé Bréart birliklerine teslim olmuş, Bréart Tunus'a doğru ilerledi.
Yanında, Fransız hükümeti tarafından kendisine gönderilen ve Tunus'a korumalık statüsü veren Bardo Antlaşması bulunuyordu.
11 Mayıs'ta Bréart, başkonsolos Théodore Roustan ve General Pierre Léon Mauraud, silahlı bir koruma eşliğinde, antlaşmayı Tunus Beyi Muhammad III as-Sadık (Sadık Bey) ile Ksar Saïd'deki ikametinde görüşmek üzere sundular.
Şaşkına dönen Sadok Bey, birkaç saat düşünmek için süre istedi ve hemen kabinesini topladı.
Bazı kabine üyeleri, beyin direniş düzenlemek üzere Kairouan'a kaçması gerektiğini savundu, ancak Sadık Bey işgali kabul etmeye karar verdi.
Bardo Antlaşması, her iki tarafça 12 Mayıs 1881'de imzalandı.
Bunun üzerine güneyde, 10 Haziran 1881'de bir isyan patlak verdi, ardından Sfax'ta da bir isyan başladı.
Tolon'dan (Colbert, Friedland, Marengo, Trident, Revanche, Surveillante) altı zırhlı gemi, Fransız donanma gemilerine katılmak üzere Tunus sularına gönderildi.
Sfax'ta, Levant birliğinde 3 zırhlı gemi (Alma, Reine Blanche, La Galissonnière) ve 4 topçu botu bulunuyordu.
Sfax bombardıman edilmiş ve 16 Temmuz'da şehir, Fransızlar için 7 ölü ve 32 yaralı verilerek zorlu çatışmaların ardından işgal edildi.
Kairouan sahiline 32 bin adam, 6 bin at ve 20 bin ton malzeme indirildi.
Kairouan, 28 Ekim 1881'de hiçbir direniş olmadan alındı.
Özetle, Büyük Britanya ve Almanya, ülkenin işgalini sessizce onaylarken, İtalya sadece protesto etti.
Tunus, Fransız himayesi altına girmiş ve Fransızlara büyük yetkiler verildi.
Fransız Resident'ı aynı zamanda Başbakan, devletin maliyesinin kontrolörü ve silahlı kuvvetlerin başkomutanı oldu.
1882'de, Paul Cambon, Resident olarak bulunduğu pozisyondan yararlanarak, Tunus Bey'ini neredeyse tamamen etkisiz hale getirdi ve Tunus'u fiilen başka bir Fransız kolonisi olarak yönetti.
Fransızlar, 1898'de Bizerte'de önemli bir deniz üssü kurdular.
Tunus'ta kültürel ve dini etkiler
Osmanlılar, Tunus'un kültüründe derin izler bıraktı, bu etki özellikle dini, sosyal ve mimari yaşamda günümüze kadar devam etti.
Osmanlıların Tunus'a getirdiği en önemli etkilerden biri, Hanefi mezhebinin bölgede yaygınlaşması oldu ve bu etki, Türk kökenli Tunuslu aileler arasında bugün de devam ediyor.
Yine Osmanlı mimarisi de havalide kalıcı bir etki bıraktı ve bu etki Hammouda Pacha Camii ile Youssef Dey Camii gibi eserlerde kendini gösteriyor.
Bu camilerin sekizgen minareleri, Osmanlı mimarisinin Tunus'a kattığı en belirgin öğelerdendir.
Osmanlı varlığı, aynı zamanda Türk dilinin, geleneklerinin ve kültürünün Tunus'a yayılmasına olanak sağladı.
Osmanlı Türkçesi, yönetim dili olarak kullanılmaya başlanmış ve günlük yaşamda müzik, giyim ve mutfak gibi pek çok alanda Türk etkisi kendini gösterdi.
Kahvehane gibi Osmanlı kurumları da Tunus'a taşınmış ve burada kıraathaneler sosyal yaşamın merkezi haline geldi.
Kuloğlu aileler ve etnik kimlik
Osmanlı yönetimi sırasında, Anadolu ve diğer Osmanlı topraklarından Tunus'a göç eden Türkler, yerel halkla kaynaşarak Kuloğlu (Kouloughli) adı verilen karışık kökenli nüfusun oluşmasına yol açtı.
Kuloğulları, Türk erkekleri ile yerel Tunuslu kadınların çocuklarıydılar ve Tunus toplumunda önemli bir yer tuttular.
Özellikle Osmanlı yönetiminde, askeri, bürokratik ve ticari alanlarda önemli roller üstlendiler.
Bu terim, Türk kökenli olanlarla karışık kökenli olanları ayırt etmek için kullanıldı.
Osmanlı gücünün zayıflaması ve Fransız işgali
19'uncu yüzyılın başlarında Tunus'un siyasi manzarası değişmeye başladı.
Bu sebeple Osmanlı İmparatorluğu'ndaki reformlardan ilham alan ve içsel zorluklarla karşılaşan Tunus beyi, Tunus'un kurumlarını ve ekonomisini modernize etme çabalarına girişti.
Ancak ülkenin artan dış borçları, Fransızların müdahalesine zemin hazırladı.
1881'de Fransa, Tunus'u işgal ederek burada bir koruyuculuk rejimi kurdu.
Osmanlı padişahı Bardo Antlaşması'nı resmi olarak reddetmiş olsa da kuzeyde Rus tehdidinden ötürü Fransız işgaline karşı herhangi bir ciddi karşılık verilemedi.
Fransız yönetiminde, beylik kurumu devam etmiş ve Hüseyin Bey, sembolik bir devlet başkanı olarak görev yaptı.
Ancak Fransızlar, ülkenin yönetimini fiilen elinde tutmuş ve Tunus'un siyasi yapısında menfi yönde önemli değişiklikler oldu.
Osmanlıların etkisi, devlet kurumlarında hala belirgin olsa da, Tunus Fransızlar tarafından yönetildi.
16'ncı yüzyılda, Tunus'un Avrupa ile ticari ilişkileri oldukça yoğundu ve ülkede Fransız, İtalyan ve Britanyalı göçmenler bulunuyordu.
Bu gruplar konsolosluklar aracılığıyla temsil ediliyordu.
Fransa, 16'ncı yüzyılın ortalarında Tunus'a büyük bir kredi de verdi.
Tunus hükümeti zayıflayınca toplanan vergilerin yalnızca beşte biri devlete geliyordu.
Ekonomi, art arda gelen kuraklıklar ve Batılı filoların korsanları ortadan kaldırmasıyla büyük zorluklar yaşamıştı.
Son olarak, Tunusluların dış ticaret üzerindeki kontrolü çok azdı zira 16'ncı yüzyıldan kalma Avrupa güçleriyle yapılan eski anlaşmalar, gümrük vergilerini yüzde 3 ile sınırlıyordu.
Bunun sonucunda, küçük sanayi, özellikle tekstil sektörü, ithalatla yok olmuştu denilebilir.
Osmanlı mirası ve modern Tunus
Osmanlı döneminin mirası, günümüz Tunus'unda çeşitli alanlarda kendini gösteriyor.
Osmanlılardan kalan Türk kökenli nüfus, günümüzde Tunus'un kültürel yapısını etkilemeye devam ediyor.
Türkçenin bazı okullarda öğretimi ve Osmanlı kökenli dini uygulamaların sürmesi, Osmanlı etkisinin Tunus'ta hala canlı olduğunu gösteriyor.
Ayrıca, Türk kökenli aileler, Kuloğlu soyundan gelenler de dahil olmak üzere, Tunus'un siyasi, ekonomik ve kültürel hayatında önemli bir yer tutuyor.
Ayrıca, Osmanlı dönemi, Tunus'un dil ve sosyal yapısında da izler bıraktı.
Türkçe konuşan elitler, ülkenin kültürel bölünmelerini şekillendirdi, özellikle Berberce'nin yerini Arapçanın alması sürecini hızlandırdılar.
Bu dilsel kayma, Türklerin varlığının Tunus'un dilsel kimliğini şekillendiren önemli bir faktör oldu.
Osmanlı popüler edebiyatı ve öğrenimi
Osmanlı popüler edebiyatı ve elitlerinin çoğu, Türkçe dilinde ifade edildi.
Türkçe, Tunus'taki devlet işlerinin dili haline geldi ve kendine özgü tatlarını Tunus toplumuna yaydı.
Arapça ve Farsçadan sonra Türkçe, İslam'ın üçüncü dili olarak öne çıkmış ve yüzyıllar boyunca Müslüman kültürünün entelektüel yaşamında "hayati bir rol" oynadı.
Ayrıca, Türkler, müzik, giyim ve kahvehane gibi geleneklerini de havalide tanıttı.
Türk yönetimi, Tunus ve diğer şehirlere yeni bir canlılık getirdi, bu durum din adamları tarafından rejimin istikrarı nedeniyle hoş karşılandı.
Osmanlılar, Hanefi mezhebini tercih etmiş, ancak bazı Tunuslu Maliki âlimlerini idari ve yargı görevlerine de aldılar.
Yine de yönetim, yabancı bir elitin elinde kaldı.
Kırsalda, Türk birlikleri, ittifakları bozmadan kabileleri etkin bir şekilde kontrol etmiş ancak yönetimleri pek popüler olmadı.
Kırsal ekonomi, merkezi otoritenin etkin bir şekilde ulaşamadığı bir alan olarak kaldı.
Hükümet gelirleri, Akdeniz'e yapılan korsan saldırılarıyla büyük ölçüde sağlanmış, bu da ticaretten daha karlı oldu.
1581'deki İspanya-Osmanlı anlaşmasıyla İspanya odak değiştirmiş ve korsanlık etkinliği arttı, barışçıl ticaret ise azaldı.
Türkçe konuşan elitlerin etkisi
Tunus'a gelen Türkçe konuşan yönetici elit, kurumlarıyla yüzyıllar boyunca yönetimi etkiledi ve yerleşik bölgelerdeki Berberce ve Arapça arasındaki dilsel bölünmeyi dolaylı olarak etkiledi.
11'inci yüzyılda Arapça konuşan Banu Hilal'in istilası, bu dilsel kültürel ayrımı yeniden alevlendirdi.
Arapça baskın hale gelmiş ve Berberce'nin kullanımı giderek azaldı.
Osmanlılar, Tunus'a 4 bin yeniçeri yerleştirdve bi unlar, çoğunlukla Anadolu'dan gelen Türk askerlerinden oluşuyordu.
Yeniçeri ocağı, Ağa'nın doğrudan komutasına girdi.
Küçük subaylar, "dayı" (dey) olarak bilinen (Türkçe: "amca") 100 kişilik birimler yönetti.
Sonrasında, Osmanlılar Tunus'ta yeniçeri sınıflarını sürdürmemiş ancak Tunus'a bir paşa atadı ve çeşitli bölgelerden asker alımını denetledi.
Korsanlar
Orta Çağ ve Rönesans dönemlerinde Akdeniz'de Hristiyanlar ve Müslümanlar tarafından yaygın korsanlık yapıldı.
"Berberi korsanlarının büyük çağı" 16'ncı yüzyılda, 1538 ve 1571 yılları arasında yaşandı.
Osmanlı deniz gücü bu dönemde üstün durumdaydı, ancak Lepanto Savaşı'nda Osmanlılar yenilince 17'nci yüzyılda korsanlık yeniden zirveye ulaştı.
Korsanlık, daha sonra Algiers'den Tunus ve Trablus'a ve bağımsız olarak Fas'a yayılarak genişlemişti.
Bu korsanlık etkinliği, iş gücü olarak Hristiyanları ve yabancı Müslümanları kullanmış ve yerel Maghreb halklarından bazıları yüksek rütbeler elde etti.
Tunus'ta Osmanlı mirasını yeniden değerlendirmek
Alman filozof Hegel, "Afrika'nın dünya medeniyetine bir katkısı yoktur" demişti fakat aynı dünyanın ilk 3 üniversitesi Afrika'da kuruldu.
Öyleki bunlardan;
- Ez-Zitouna Üniversitesi (737) Tunus'ta,
- Al-Qarawiyyin Üniversitesi (859) Tunus'ta
- El-Ezher Üniversitesi (972) Mısır'da kuruldu.
1577 yılında Bornu Hükümdarı Melik İdris, hürmetini ifade etmek için İstanbul'a bir elçi yolladı, elçi Osmanlı padişahının cevap yazısıyla birlikte Afrika'ya dönerken sağ salim kendi ülkesine gönderilmesi için Tunus Beylerbeyi'ne emirname yazıldı:
Tunus Beylerbeyi'ne Bornu'nun hükümdarı emir Malik İdris'in yüksek devleti daim olsun!
Saadetlü eşiğime önemli bir elçi gönderdi ve elçinin maiyeti ve eşyalarıyla birlikte emniyet içinde ülkesine gönderilmesini emrettim. Fermanım üzre kimse yolda ona müdahale etmeyecek, işini kolaylaştıracaktır.
Melik İdris'in mektubu ise şu şekilde:
Bu bizim ulu padişaha mektubumuz, yüce Osmanlı hakanına nazik mesajımızdır. Allah, doğu ve batı halkları için onun hakimiyetini daim kılsın, amaçlarını kolaylaştırsın!
Kendini Allah'ın hizmetine adamış, şimdiki Bornu topraklarının emiri İdris Mektupta ayrıca dikkat çeken başka bir husus, Afrika'da Osmanlı topraklarının güneye doğru, Çad Gölü ve Bornu sınırlarına kadar uzanıyor olmasıdır. Bornu Hükümdarı Melik İdris'in elçisiyle gönderdiği Memlük işi porselen halen Topkapı sarayındadır. (Mühimme D, cilt. xxx)
Tunus'ta geleneksel olarak Youssef Dey Cami gibi Türk-Tunus camilerinin minareleri sekizgendir.
Osmanlı yönetimi sırasında, Tunus'ta kalan Türk aileler arasında Tunus'u vatan olarak kabul edip o ülkeye halen hizmet eden bazı Türk kökenli Tunuslulara örnek verebiliriz.
Türk kökenli Tunuslular:
Tunus doğumlu Mustafa Elkatipzade, Fenerbahçe takımını yöneten futbol menajeriydi.
1922-23 İstanbul Ligi Şampiyonası ve General Harington Kupası onun döneminde kazanıldı.
Türk Kurtuluş Savaşı sırasında orduya katılmayı reddeden tüm oyuncuları görevden almasıyla tanındı.
Bunlardan Ali Bacı Hamba, 1876'da Tunus'ta Türk kökenli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi.
1907'de "Le Tunisien" adlı genç Tunuslular siyasi teşkilatını oluşturup 1911'de İtalya'nın Libya'yı işgalini protesto ettiler.
Hamba'lar hayatlarını Tunus'un bağımsızlığına adayan bir ailedir.
Safiye Rüştü (Rochdi), 7 Kasım 1910'da dünyaya geldi.
Rochdi'nin annesi Türk asıllı olup, çocukluğunu Trablus'ta geçirdi.
İlk kez 1920'de Mohamed Chabchoub önderliğinde sahneye çıktı.
Şarkılarını Fransızca, Türkçe, Arapça seslendirdi. Tunus'un en önemli sanatçılarından sayılır.
Tunuslu ressam Yahya Turki, bir Türk annenin çocuğu olarak 1903'te İstanbul'da doğdu.
İlk okuldan sonra 1930'da Tunus Güzel Sanatlar Enstitüsü olan Sanat Çalışmaları Merkezi'nde akademik eğitim aldı.
Tunus'un çizgilerini taşıyan tabloları dünyada tanındı. Ailesi Tunus'ta yaşar.
Tunuslu siyaset adamı Mustafa Dinguizli aslen Denizlili bir ailenin Tunus'a yerleşen mensuplarından biri olarak Tunus'ta doğdu.
1922'den vefat yılı 1926 senesine kadar Tunus'un başbakanı oldu.
Fransız işgali döneminde Tunus'u bölünmekten kurtardı.
Mezarı Tunus'tadır.
Tunus doğumlu Türk kökenli bir aileden gelen Afet Jnifen'in annesi Saida Benina, Tunus'a yerleşen eski Türk ailelerden geliyor.
İtalya'da oyuncu ve televizyon sunucusu olarak tanınan Afet, Jnifen İtalyan iş adamı Telekom Yönetim Kurulu Başkanı Marco Tronchetti Provera ile evlidir.
Mezarı Libya'da olan büyük Türk denizci Turgutreis'in torunları Tunus'ta yaşarlar.
Turgut Reis'in Tunus'ta yaşayan torunlarından 75 yaşındaki Radhi Darghout 2013 yılında röportajında dedesinin Tunus'ta yaptırdığı kütüphane, cami, medrese ve kalelerle ilgili bilgiler vermişti.
Cezayir'i 1830'da Tunus'u 1881'de kaybettik lakin 1910'da bazı Tunus ve Cezayirliler İstanbul'a gelip Barbaros Hayrettin Paşa'nın mezarını ziyaret etmişlerdi.
Hangi Güney Afrikalı İngiltere'ye gidip Captan James Cook'un veya hangi Cezayirli Paris'e gidip Napolyon'un anıtında dua eder, bunu sömürgecilik bağlamında sorgulamak gerekir.
Arapça kaynaklarda Tunus'ta Osmanlılar
Birçok Arap kaynağı, Osmanlı idaresi altında Beylik sisteminin kurulmasını ve yerel yöneticilerin (Beyler) önemli bir özerkliğe sahip olmalarına rağmen, Osmanlı padişahına bağlı kalmalarını kaydeder.
Beyler, Tunus gibi ülkelerde yerel işleri yönetme konusunda büyük ölçüde özgürdüler ancak askeri savunma ve vergilerle ilgili olarak imparatorluğun çıkarlarını korumak zorundaydılar.
Bu düzenleme, Tunus'taki Osmanlı yönetiminin, imparatorluk yapısı içinde yerel esneklik sağlayan benzersiz bir özelliği olarak sıklıkla vurgulanıyor.
Arap kaynakları, Osmanlı İmparatorluğu'nun özellikle ticaret ve tarım alanlarında Tunus'un ekonomik gelişimine katkılarını vurgular.
Osmanlılar, Tunus'un Akdeniz ticaret ağlarındaki rolünü güçlendirmeye yardımcı oldular.
Kaynaklar ayrıca, daha yapılandırılmış bir bürokrasi, hukuki sistemler ve askeri organizasyonun kurulmasına dair Osmanlı'nın getirdiği idari reformları da belirtir, bu reformlar bölgedeki istikrarı sağlamak için önemli oldu.
Tunus'un özgün yazılı kaynakları, camiler, okullar ve diğer dini yapıların inşasını, Osmanlı mirasının bir parçası olarak kaydeder.
Ayrıca, Osmanlıların İslamî ilimlere, tarikatların yayılmasına ve bölgedeki İslam hukukunun (Şeriat) güçlendirilmesine katkı sağladığı da belirtilir.
Bazı Arap kaynakları, Osmanlı otoritesinin Tunus'ta, özellikle 16'ncı yüzyılda iç çatışmalar, Avrupa güçlerinin dış baskıları ve yerel elitlerin artan etkisiyle zayıflamasını tartışır.
Bu hesaplar, Osmanlı döneminin sonlarına yönelik daha eleştirel bir bakış açısını yansıtarak, İstanbul'un merkezi otoritesinin Tunus'un işlerini yönetmede giderek daha etkisiz hale geldiğine değinir.
Osmanlılar, ülkenin refahına katkıda bulunan hayırsever yöneticiler olarak görülse de Fransız işgalinden sonra yazılan kitaplarda Osmanlı'nın Tunus'ta ağır vergiler veya askerî seferberlik ile ilgili daha eleştirel bir duruş sergilediğini görüyoruz.
Tunuslu tarihçi Abdülcelil Temimi bunun Fransız propagandasının bir tezahürü olduğunu belirtti.
Fakat genel olarak, Arap kaynakları, Tunus'taki Osmanlı mirası hakkında çok yönlü bir bakış açısı sunarken Osmanlı yönetiminin bölgenin tarihini şekillendirmede müspet yönlerini sergiler.
Profesör Temimi, şimdi Kuzey Cap Bon'daki, "Oğuz'un hamamı" anlamına gelen Hammam Ghezèze şehri, Oğuz Türklerinin torunları ile doludur, demektedir.
Temimi'nin çalışmaları, Osmanlılar tarafından Tunus'ta getirilen sosyo-politik yapılar ve idari değişikliklere odaklanırken Osmanlıların Tunus'ta benzersiz bir yönetim biçimi kurduğunu ve bunun Beylik sistemiyle yarı özerklik sağladığını vurguladı.
Temimi, Osmanlı yönetiminin Tunus'taki ekonomik etkilerini anlatırken Türk etkisinin Tunus'un Akdeniz ticaret ağlarındaki pozisyonunu güçlendirdiğini, Tunus gibi önemli liman şehirlerinin Osmanlı yönetimi altında gelişmesine katkıda bulunduğunu kaydeder.
Ayrıca, Osmanlı yönetiminin sağladığı ekonomik istikrarı da belirtir ve Osmanlı döneminin Tunus'taki İslam kültürünü teşvik etme açısından önemli bir rol oynadığını vurgular.
Mesela camiler, okullar ve diğer kültürel kurumların inşası gibi Osmanlıların, Tunus'un dini ve eğitimsel yapısını şekillendiren mimari gelişmeleri gösterir.
Ayrıca, Temimi Osmanlıların, özellikle İslam kurumlarının güçlendirilmesinde, dini uygulamalar üzerinde de önemli bir etkisi olduğunu ortaya koydu.
Son olarak Profesör Temimi, Osmanlı otoritesinin 16'ncı yüzyılda Tunus'ta nasıl zayıfladığını tartışırken bu gerilemenin bir neticesi olan Osmanlı kontrolünün zayıflamasının, 1881'de Fransız himayesinin kurulmasına zemin hazırladığını ifafe etti.
Sonuç
Osmanlı İmparatorluğu, 16'ncı yüzyıl sonlarından 16'ncı yüzyıla kadar Tunus'un siyasi, sosyal ve ekonomik yapısının şekillendirilmesinde önemli bir rol oynadı.
1574'te Osmanlılar, Tunus'u fethederek onu imparatorluk içinde yarı özerk bir eyalet haline getirdiler.
Tunus, "Beyler" olarak bilinen yerel valiler tarafından yönetildi; bu valiler önemli bir güce sahip olsa da nihayetinde Osmanlı padişahına bağlıydılar.
Osmanlılar, merkezi bir idari sistem, askeri reformlar ve yeni bir sosyal yapı getirerek bölgenin yönetimini etkilediler.
Osmanlı yönetimi altında Tunus, ticaret yollarından faydalandı ve imparatorluk, Tunus gibi Akdeniz'deki önemli ticaret merkezlerinin büyümesine katkıda bulundu.
Osmanlılar ayrıca, camiler, okullar ve diğer kurumların inşasıyla İslam kültürünü teşvik ettiler.
İçsel zorluklar ve dış baskılara rağmen, Osmanlı İmparatorluğu'nun etkisi, Tunus 16'ncı yüzyılın sonlarında Fransız himayesine geçene kadar sürdü.
Osmanlı'nın Tunus'taki mirası, günümüzde hala varlığını sürdüren mimari, idari ve kültürel etkilerle görülüyor.
Osmanlı İmparatorluğu'nun Tunus'taki varlığı, ülkenin tarihindeki önemli bir dönemi oluşturur ve Tunus'un siyasi, sosyal ve kültürel yapısını derinden etkiledi.
Osmanlı yönetimi, Türk hükümetinin ve askeri gücünün kurulmasından, Osmanlı kültürünün toplumda yerleşmesine kadar birçok alanda etkili oldu.
Fransız sömürge yönetiminin yükselmesiyle Osmanlı yönetiminin sona ermesine rağmen, Osmanlı mirası Tunus'un kimliğinde hala güçlü bir şekilde varlığını sürdürüyor.
Osmanlı döneminin çok yönlü etkileri, Tunus'un tarihindeki önemli bir bölüm olup, ülkenin modern kimliğinin şekillenmesinde belirleyici bir rol oynadı.
Kaynaklar:
1. Temimi Abdülcelil 1972: Le Beylik De Constantine et Hadj Ahmed Bey (1830-1837), Publications De La Revue D'Histoire Maghrebine, 1978, thesis, Aix en Provence.
2. Temimi Abdülcelil 2003: The Regency of Tunis and the Ottoman Porte, 1777-1814: Army and Government of a North-African Eyâlet at the End of the Eighteenth Century, Routledge, ISBN 978-0415297813
3. Temimi Abdülcelil 2004: A History of Modern Tunisia, Cambridge University Press, ISBN 978-0521009720
4. Temimi Abdülcelil 2005: Covert Gestures: Crypto-Islamic Literature as Cultural Practice in Early Modern Spain, University of Minnesota Press, ISBN 978-0816644759
5. Temimi Abdülcelil 2005: Muslims in Spain, 1500 to 1614, University Of Chicago Press, ISBN 978-0226319636
6. Temimi Abdülcelil 2007: From Muslim to Christian Granada: Inventing a City's Past in Early Modern Spain, The Johns Hopkins University Press, ISBN 978-0801885235
7. Temimi Abdülcelil 2008: Europe Through Arab Eyes, 1578-1727, Columbia University Press, ISBN 978-0231141949
8. Temimi Abdülcelil 2008: Un regard constantinois t.2; suite aux confessions d'un archiviste algérien, Societé des Ecrivains, ISBN 978-2748042139
9. Temimi Abdülcelil 2009: The Administration of Sickness: Medicine and Ethics in Nineteenth-Century Algeria, Palgrave Macmillan, ISBN 978-0230500433
10. Temimi Abdülcelil 2010: Death in Babylon: Alexander the Great and Iberian Empire in the Muslim Orient, University of Chicago Press, ISBN 978-0226037363
11. Ben Salem, Hatem. "The Ottoman Empire and Tunisia: History and Legacy." International Journal of Ottoman Studies, vol. 5, no. 2, 2009, pp. 44-58.
12. Çelik, Zeynep. "The Ottomans and the Architecture of Tunisia." Architecture and Urbanism in the Ottoman World, ed. Gülru Necipoglu. Routledge, 2014, pp. 99-120.
13. Kechichian, Joseph A. "Tunisia under Ottoman Rule: A Socio-political Perspective." Middle Eastern Studies, vol. 18, no. 3, 1992, pp. 152-175.
14. Khaldoun, Abdelwahab. "Ottoman Tunisia: A Comparative Study with Other Provinces." Historical Journal of North African Studies, vol. 22, 2016, pp. 210-230.
15. Moussa, Hedi. "Ottoman Tunisia: Economic and Cultural Impacts." Journal of North African Studies, vol. 4, no. 1, 2001, pp. 67-88.
16. Popp, Barry. "The Rise and Decline of the Ottoman Empire in Tunisia." The International Journal of Middle East Studies, vol. 31, 2000, pp. 334-349.
17. Swanson, Steven. Ottoman Tunisia and its Transformation under French Rule: 1881-1930. Cambridge University Press, 2005.
18. Zouari, Mohamed. "The Decline of the Ottoman Empire in Tunisia." Revue de l'Occident Musulman et de la Méditerranée, vol. 48, 1990, pp. 95-110.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish