tv100 Genel Yayın Yönetmeni Deniz Gürel ve tv100 Moderatörü Başak Şengül'ün programına konuk olan, Suriye ziyaretinin detaylarını da paylaştı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Fidan şunları söyledi:
Suriye ziyaretimiz önemli bir ziyaretti. Geçtiğimiz yılın 8 Aralığında Suriye'de yeni bir dönem başladı.
"Detaylı görüşmeler yaptık"
Çok büyük bir tarihi fırsat getirirken Suriye halkı ve bölge için aynı zamanda birçok problemin de başlangıç noktası oldu. Yeni yönetim ve Suriye halkı arkasında ülkeyi yokluğa, imkansızlığa, açlığa bırakmış bir liderin kalıntısıyla baş başa kaldılar ve şu anda sistem kendini yeniden ayağa kaldırmaya çalışıyor. Hem uluslar arası toplumun hem de komşular olarak bizlerin her türlü desteğine ihtiyacı var.
Bu bizlerin tarihi mesuliyetimiz. Modern bir devlet imkanını kullanarak onlara her türlü desteği götürmek önemli. Diğer taraftan Türkiye olarak bizim yaşamsal çıkarlarımız var, başta güvenliğimiz olmak üzere. Suriye'nin içinde bulunduğu şartları suistimal eden terör örgütleri vardı. O konuları görüşmek, mevcut gelişmeleri gözden geçirmek ve 2 ülke arasında gündeme gelmesi gereken diğer konular da var. Enerji ve yardım gibi... Bunların hepsini ele aldık. İyi ve verimli bir ziyaret oldu. Beraberinde Savunma Bakanımız ve MİT Başkanımız vardı. Bu konularda da detaylı görüşmeler yaptık.
Geçtiğimiz hafta Ürdün'deydik. Orada Türkiye'nin çerçevesini önceden oluşturduğu DEAŞ'a karşı mücadele platformunun temelleri atıldı. Suriye bunun önemli bir ayağı. Bununla ilgili görüşmeler yaptık. Yeni mekanizmanın teknik özellikleri ve birtakım parametrelere baktık. Ardından Şam yönetimi ile YPG arasında varılan anlaşmanın üzerinden geçtik. Bununla beraber bölgesel güvenlik konularına da yakından baktık.
Suriye'deki çatışmalar
Daha önce de bu konuya ilişkin provokasyon uyarısı yapmıştık. Bu ilk veya son da olmayacak. Bu türden provokasyonlara karşı idari ve siyasi tedbirler önemli. Bu provokasyon Nusayri kesimin provoke edilmesine yönelik bir proje olduğunu görüyoruz. Eski rejim unsurlarının bir tuzakla hükümet birliklerine saldırması belirli miktarda askeri öldürmeleri ve akabinde ortaya çıkan sivil unsurların da iki taraftan karıştığı bir konu. Özellikle Nusayri ve Sünni hassasiyetinin bulunduğu bir yerde yakın tarihinde bazı acıları yaşamış bir toplumun yaraları bu kadar tazeyken provokasyona bu kadar açık bir yaranın olduğu ortada.
Yeni yönetim bu türden rövanşist bir tavra girmeyince, aklı selim, makul bir yaklaşım sergileyince bu sefer umduğunu bulamayan bazı çevreler provokasyonu kendileri örgütlediler. Bu provokasyonunun arkasında Şara yönetiminin bunların sorumlularının bulunacağı ve bu saldırıların hiçbir şekilde kabul edilmeyeceğine ilişkin yaklaşımı da oldukça önemliydi.
Türkiye olarak da bizim baştan beri çağrımız bu. Anayasal çerçeve neticesinde bütün toplumsal kesimlerin birbirlerini kucaklaması gereken bir anlayıştan bahsediyoruz.
Dışişleri Bakanı Fidan'dan Suriye'deki çatışmalara dair açıklama:
— Independent Turkish (@TurkishIndy) March 14, 2025
Nusayri kesim provoke edilmek isteniyor
Yeni yönetim rövanşist bir tavra girmeyince bazı çevreler provokasyonu kendileri örgütledihttps://t.co/IDgSqn8MNx pic.twitter.com/iqNssvxah5
Bizim bölgemizde çeşitli mezhep grupları var. Sünniler olduğu kadar Aleviliğin, Şiiliğin farklı mezhep grupları da var. Irak'taki 12 İmam Şiiliğinin, Suriye'deki Nusayriliğin veya Türkiye'deki klasik Bektaşi-Alevi geleneği... Bunlar birbirinden farklı özellikler ama günün sonunda diğer Sünni kesimden ayrıldıkları için buradan toptancı bir yaklaşımla bir mezhepçi ayrıma gidilmesi gündeme gelebiliyor. Bütün bunların üstüne çıkacak bir anlayış geliştirerek modern devletin toplumun bütün kesimlerini kucaklaması burada en öncelikli olan.
Türkiye'de bazı çevrelerin ucuz bir siyaset dili kullanarak yakın çevremizde olan birtakım gelişmelerin aynasını Türkiye'ye tutması ve başka bir yerdeki gerilimi Türkiye'de bir taban bulmaya yönelik bir operasyona dönüştürmesi talihsiz bir yaklaşım.
SDG-Şam anlaşması
8 Aralık’tan itibaren yeni suriye yönetimini YPG işgaline ve korsanlığına son verecek inisiyatifi ele alması gerkeiyor. Bekleyelim, suriye’nin yeni sahipleri bu meseleyi sahiplensinler. Burdan bir çıkış olursa biz bunu memnuniyetle karşılarız. Bizim her zaman için yeni yönetime telkinimiz Suriyelilerin haklarının verilmesiydi. Biliyorsunuz Esad döneminde suriye kürtlerine hakları verilmemişti. Bu konu da telkinlerimiz olmuştu, Esad ile konuşulmuştu bu mesele. Önümüzde tarihi bir fırsat var. Yeni yönetim Suriye’deki Kürtlere eşit haklarını vererek sorunu gidermesi önemli.
Bölgedeki tüm silahlı unsurların denklem dışına çıkması, hayatın normale dönmesi, tüm nüfusların normal hayata dönmesi elzem… Bölgemiz çok çekti… Bizim burada hala sınırımzın yanı başında silahların kan kusması kabul edilebilir bir şey değil. Diğer taraftan profesyonel bir şekilde oradaki gelişmeleri takip ediyoruz. Suriye’deki arkadaşlarımaza da söyledik. Bizim için güvenlik anlamında hassas olan konjular var.
Özellikle YPG ile ilgili konularda başta birtakım tezgahlar olmak üzere her şey olabilir. İyi niyetle imzalanan bir anlaşma varsa gereği yapılsın. Ama orada ileriye dönük döşenmiş mayınlar olabilir. Biz Türkiye olarak bunları gözlemliyoruz. İnşallah çok fazla kan dökülmeden normal hayata geçiş olur. YPG’nin işgali altındaki yerlerden araplar çıkar, Kürtler kendi köylerine döner, Türkmenler döner hayat normale döner. Ama devlet ordusu, poolisi dışına bşaka unsurların elinde silah bulundurduğu, orada kanunsuz güç kullandığı ortamda elbette çatışma kaçınılmaz olur.
SDG verdiği taahhütlere uyacak mı?
Biz bu soruların hepsini Eş Şara ve arkadaşları ile konuştuk, masaya yatırdık. Yapılan anlaşma ile, silahların bırakılacağı, YPG’nin tamamıyla orduya katılacağı ifade edildi. Bu konuda onlar (Suriye yönetimi) bir eksiklik hissetmiyorlar.
Ankara’nın anlaşmaya ihtiyatlı iyimserlik bakışı
İyi olana sürekli bir fırsat verilmesi lazım. Bizim kan, savaş üzerinden ilerleyelim gibi bir arayaşımız yok, mümkünse son çare olsun. Ama yıllardır terörle her türlü mücadeleyi verdik veriyoruz bundan sonra da biz bu konuda geri adım atmayacağız. Ama oradaki insanların demokratik haklarının verilmesi konusunda da hassasiyetimiz var. Bunun iyi anlaşılmasını istiyoruz. Ben bir şey hayata geçmeden burada iyimser olmam, bir başlangıcını görmem lazım. Ama olumlu hava için iş birliğine varılmış, bundan sonraki havayı görmemiz lazım. Bu konu inanılmaz derecede teknik boyutu olan bir konu. Burada hangi formülün ortada olduğundan ziyade, birtakım kapasiteler kimin elinde, hangi komuta ile kullanılıyor. Biz oralara bakıyoruz. Sembolik konulara siyasi yorumcular bakabilir ama olayın profesyonel kısmı belli yeteneklerin, hangi komuta kontrol kademesiyle kimin elinde olduğu meseledir.
Suriye’de Kürtlere otonomi iddiaları
Otonomi veya özerklik arayışına ilişkin bir taviz olduğunu düşünmüyoruz. Bu çağdaş ve iyi bir şey de değil. Bizim coğrafyamızda hiç iyi değil. Birini otonom yaptığınızda ona zaten farklı muamele ediyorsunuz. Ben yıllardır bu dilin kime ne menfaat getirmeye çalıştığını hiç anlayamadım. Bu bir iyilik değil. Hiç kimsenin kendisini azınlık hissetmeden, eşit imkanlarla daha büyük bir refahın özel bir parçası olduğunu hissetmesi. Bizim coğrafyamız bir grubu otonom yaparsanız o geri kalan refahtan istifade edemez.
Suriye’de yönetimin de böyle bir anlayışı yok. Oradaki Kürtlerin talebinin de ben bu yönde olduğunu düşünmüyorum. Biz neyin peşindeyiz devlet olarak? Bir konudaki menfaatimizi tanımlarsınız ve bunun hayata geçmesi önemlidir. Suriye, ırak’taki pozisyonunuzu düşürsünüz, ukrayna’da cb’nin bir vizyonu vardır. Günün sonunda bu hedeflerin hayata geçmesi önemli. Sembolizm üzerinden tartışma üretilmesi biraz fakir bir anlayış. Bu millet böyle bir fakirliği hak etmiyor. Dış politika meselesi ortalamanın üzerinde tartışılan bir konu ama bir fakirliğimiz var bu konuda. Bir de bunu yerel siyasetin meselesi haline getirirseniz… Biz devlet düzeyinde yürüttüğümüzde şuna bakarız. Bir yerde, bir coğrafyada bir hedef güdüyoruz, bu sonucun ortaya çıkması önemli. Biz hiçbir zaman için şöyleyiz, böyleyiz demek istemiyoruz. Geldiğimiz siyasi gelenek de bunu söylüyor. Biz suriye’de ana aktör müyüz? Ben bu aşamadan sonra hangi meslektaşımla bir araya gelip bunu konuşabiliriz? Burada Türkiye’nin kendi bölgesinde bir politik vizyonu var, bir de kullandığı araçlar ve yöntemler var…
PKK kendini feshedecek mi?
İmralı'dan yapılan çağrıyla örgütün kurucu lideri, örgütün kendisini feshetmesi zamanının geldiğini ve geçtiğini çok açık bir şekilde söyledi. Bu aslında mevcut gerçeklerle de örtüşen bir konu. Artık Türkiye gibi demokrasinin hüküm sürdüğü bir ortamda insanların silah kullanarak teröre başvurmalarının hiçbir karşılığı yok. Bunun son bulması önemli, umarız bu çağrıya örgüt kulak verir. Biz devlet olarak, siyaset olarak bunu zaten yıllardır söylüyoruz. Türkiye'de siyaset yapmak varken, insanların silah kullanıyor olmasının ancak tek bir izahı var; o da bu ülkeye ve millete düşmanlık ile, başkalarının oyuncağı olmak ile ifade edilebilir.
Son 15 yıldır Türkiye'deki özellikle demokratik ortamın meyvelerini verdiği ortamı görmeyip hala eski metotlarla soğuk savaş dönemine devam eden bir yapının kendisini çoktan sorgulaması ve feshetmiş olması gerekirdi. Aslında 2013’te bu sürece girilmişti, oluyordu ama Suriye’deki birtakım fırsatları varmış gibi göstererek örgütü kandırdılar. Bunca yıl kaybedildi. O zaman aklını çelen bölgesel aktörlerin kimler olduğunu örgüt kendisi biliyor. Biz örgütü alanda yenilgiye uğratmış durumdayız. Şimdi olayın mücadeleye bakan yönünde Türkiye gerçekten 10 sene öncesine nazaran katbekat ileride. Bu süreçte geliştirdiğimiz yeni anlayışlar, stratejiler, teknolojiler var. Sadece terörle mücadeleye değil aynı anda birkaç yerde birden fazla savaşın içinde olduk. Bugüne gelecek olursak yapılan çağrıya kulak verilmeli ve bunun tarihi bir fırsat olarak görülmesi ve örgüt bunu kendisine zemin olarak alıp kendisini feshetme sürecini başlatması gerekiyor. Örgütün dışarıda liderlik görevini yöneten kadrolarının belli bir noktaya kadar talimat verme, örgütü yürütme imkanları vardı ama belli konuların kararını alma onlara düşmüyordu. Şimdi kurucu iradenin bir talimat vermesi önemli.
Biz hesabımızı buradan bir başarı ya da başarısızlık gelecek diye yapmıyoruz devlet olarak. Biz yıllardır ne yapıyorsak onu yapacağız. Demokrasimizi sağlamlaştırmaya ilerletmeye devam edeceğiz ve en yok edici güçle bu ülkenin düşmanlarıyla savaşacağız. Bu saklı olan bir strateji değil. Artık örgüt yöneticilerinin de İmralı’dan gelen çağrıya yanıt verip bundan kurtulması gerekiyor ki siyasi ayak da bir vesayetten kurtulsun. DEM uzun süredir bir vesayet altında siyaset yapmaya çalışıyor. Örgütün silahlı terör unsurlarının vesayeti altında siyaset yapmaya çalışan bir unsur var. Hiçbir zaman gerçek bir siyasi problemin ortada olduğunu söylemek mümkün olmuyor. Ben inanıyorum ki bu fırsat penceresini değerlendirirlerse Türkiye ve bölge için büyük bir açılım olur. Bunu değerlendirmeme yolunda bir adım atarlarsa, başkaları bunların aklını çelerse 2013’te çeldiği gibi kendi bilecekleri iş. Biz her türlü senaryoya hazırız.
tv100