Yaz aylarının tükenip, sonbahar aylarına girdiğimiz şu günlerde, siyaset mecraları gittikçe hareketleniyor. Zira seçimlere -zamanında yapılması durumunda- yaklaşık 9 aylık bir süre kaldı.
Siyasi partiler de seçim hazırlıklarını yapıyor: Seçim manifestoları yavaş yavaş şekillenmeye başlıyor ve parti kadroları sahalarda daha çok görünür hale geliyor.
Seçimlere 9 ay kala Türkiye'nin ana gündem maddesi ise ekonomi.
Hükümetin bu konuda -özellikle ücretli kesimin şartlarında- yaptığı düzenlemeler, umulduğu ölçüde karşılık bulmuyor ve mutfaktaki yangın bilhassa son bir yıldan beri ülkede herkesin ana gündemini oluşturuyor.
Hükümetin uygulamaya koyduğu yüksek kur-düşük faiz politikasında hesapların şu vakte kadar tuttuğu söylenemez.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Hatırlanacağı üzere, daha önce bu yılın yaz aylarında ekonomide toparlanma olacağı ve sıkıntıların geçici olduğu ifade edilmişti.
Ardından bu vakit revize edilerek önümüzdeki yılın ilk aylarında beklenen iyileşmenin gerçekleşeceği açıklandı.
Ne var ki henüz bu yönde olumlu emareler ortaya çıkmış değil. Yüksek enflasyon gündelik yaşamın en önemli konusu olmaya devam ediyor.
Hükümetin ekonomik göstergelerde ön gördüğü toparlanma seçimlere kadar sağlanamadığı durumda, Cumhur İttifakı'nın iktidarını koruma şansının var olduğunu söylemek oldukça zor.
Bu şartları kendi lehine değiştirmek için elde kalan en önemli strateji ise diğerlerinin bir araya gelmesine mani olmak gibi görünüyor.
Yani iktidar bloğu kendi toplumsal karşılığını iktidarını devam ettireceği bir çoğunluğa taşıyamadığı durumda, muhalefetin bir araya gelmemesi için politikalar ve söylemler üretmeyi hedefledi ve bunu bir süredir artan düzeyde sürdürüyor.
Öyle görünüyor ki, iktidarın seçimler yaklaştıkça daha da öne çıkartacağı bu strateji temel olarak üç ana unsuru barındırıyor:
- HDP olduğundan daha radikal gösterilerek ve hatta kriminalleştirilmesi suretiyle, muhalefet içinde ikilik yaratmak ve bir araya gelme yollarının kapatılması hedefleniyor.
- Muhalefette olan sağ partilerin AKP'den oy koparma potansiyeli olan başlıca aktörler olduğu düşüncesiyle, mümkün mertebe görünür olmalarının engellenmesi, en azından doğrudan muhatap alınmaması ve polemiğe girilmemesi hedefleniyor.
- Toplumsal muhalefetin görünürlüğünün düşürülmesi hedefleniyor. Özellikle gençlerin bir arada olmasının yaratabileceği sinerjiden endişe ediliyor. Bilhassa konser ve festival yasakları bu kapsamda değerlendirilebilir. Bu suretle muhalif kalabalıkları içeren görüntülerin yaratabileceği heyecan dalgasının bertaraf edilmesi hedefleniyor.
Genel olarak bu stratejiye ve özel olarak yukarıda sayılan hedeflere muhalefet açısından bakıldığında, 6'lı masanın varlığının ve ortaya koyulan "geleceği birlikte inşa etme" söyleminin oldukça kritik önemde olduğunun altı çizilmeli.
2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki başarısızlık göz önünde tutulduğunda, tek aday üzerinde uzlaşmanın yani muhalefetin bir arada kalabilmesinin aslında seçimi kazanmanın anahtarı olduğu çok daha iyi anlaşılacaktır.
Son tahlilde, iktidarın temel stratejisinin muhalefetin bir araya gelmesini engellemek olduğu ve zaten uzunca süredir sürdürülen bu stratejinin yürütülmesinde seçimler yaklaştıkça vites yükseltileceği ön görülebilir.
Buna karşılık, başta 6'lı masa olmak üzere, muhalefeti oluşturan diğer tüm partilerin işbirliklerini ne ölçüde koruyabilecekleri ve/veya geliştirebilecekleri seçimlere giderken, hükümetin böl ve yönet stratejisinin işleyip işlemeyeceğini netleştirecek en önemli husus olacaktır.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish