Fanatizm karşısında eleştirel akıl

Doç. Dr. Umut Hacıfevzioğlu Independent Türkçe için yazdı

İllustrasyon: Jason Schneider/Reuters

Bir öğretiye, bir ideolojiye, bir kimseye, bir inanca, özetle herhangi bir şeye aşırı ölçüde, coşku ve tutkuyla bağlanmanın sonucu ortaya çıkan fanatizm, insanı aşırılıklara sürükleyen, körü körüne bir tarafgirliği, bağlılığı ifade eder.

Körü körüne bağlılığı ifade ettiği için fanatizmin egemen olduğu bir toplumda akla ve akla dayalı düşünmeye yer yoktur ki, böylesi bir toplumun yüksek bir uygarlığın kurucu öğesi olması da beklenemez.

Yüksek uygarlık seviyesi ifadesiyle bilimde, sanatta ve felsefede tüm insanlığa seslenebilmeyi, özgün düşünceler, eserler ortaya koyabilmeyi kastediyorum.

Bir toplumun bilim insanlarının, sanatçılarının ve felsefecilerinin özgün düşünceler, eserler ortaya koyabilmeleri için her şeyden önce o toplumda fanatizmin değil, aklın, akla dayalı eleştirinin ve eleştiri kültürünün egemen olması gerekir.

Akla dayalı eleştirinin egemen olmadığı bir toplumun üyelerinin hiç kuşkusuz bilimde, sanatta ve felsefede özgün eserler ortaya koymaları beklenemez.

Dolayısıyla yüksek bir uygarlığın taşıyıcısı olmak adına fanatizmin aksine akılcı bir yaklaşımın bizleri daha iyiye götüreceği aşikâr.

Akılcı yaklaşımın egemen olduğu bir toplumda doğru arayışında hatalar eleştirilebilir.

Söz konusu eleştiri ise ancak çoğulcu anlayışın egemen olduğu bir toplumda yapılabilir.

Yani her türlü düşüncenin, eğilimin, kendini kamusal alanda özgürce ifade edebildiği bir toplumda…  

Böylesi bir toplumun üyeleri haklı çıkmaktan çok öğrenmenin değerinin farkındadırlar; farklı düşünceleri olduğu gibi kabullenmek yerine, kendi düşüncelerini diğer insanların eleştirisine açarak ve başkalarının düşüncelerini eleştirerek öğrenmeye çabalarlar.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

20'nci yüzyılın en etkili filozoflarından biri olan Karl Raimund Popper, hiç kimsenin bilgeliği kendi tekeline alamayacağını dile getirmişti ki bu bir fanatiğin asla kabul etmeyeceği bir yaklaşımdır.

Gerçekten de Karl Popper'ın işaret ettiği gibi, ne bilgelik ne de hakikat kimsenin tekelinde değildir.

Buna karşın bir fanatik, inandığı görüşü körü körüne savunurken hakikati tekelinde tuttuğunu düşünür.

Bir fanatiğin tartışma kültürüne sahip olması da beklenemez.

O, karşısındakinin ne söylediğini değil, kendi ne söyleyeceğini düşünür; çünkü zaten doğrular onun tekelindedir.

Oysa ancak eleştirel akla dayalı tartışma bir görüşün farklı yönlerini görmemizi sağlayabilir ve adilce yargılamamız için gerekli olan olgunluğu bize verebilir.

'Eleştirel akılcı' tavrı kabul eden bir insanın gözünde aklın fonksiyonu, eleştirel düşünceye ve tartışmaya yön vermektir.

Evet, diğer insanlarla yaptığı eleştirel tartışmalar sayesinde her insan yeni bir şeyler öğrenebilir.

Sonuçta, eleştirel aklı temel alan bir insan, diğer insanlardan bir şeyler öğrenme çabasında olan; çeşitli düşünceleri fanatiklerin yaptığı gibi olduğu gibi kabul etmek yerine onları eleştiriye açan ve diğer insanların düşüncelerini de eleştiren insandır.

Sonuçta, bizler daha yüksek bir uygarlığın kurucu öğeleri olacaksak, bilimde, sanatta ve felsefede özgün ürünler, eserler ortaya koyacaksak bunu fanatizmi değil, eleştirel aklı temel alarak başarabiliriz.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU