Kamuoyunda "dezenformasyon yasası" olarak bilinen dezenformasyonla mücadeleye ilişkin yasa teklifinin görüşülmesi ekim ayına ertelendi.
Bu durumda söz konusu yasa teklifi, ekim ayında meclis gündemine yeniden girecek. Yalnız bu yasa teklifinin pek çok tartışmayı da beraberinde getirdiğini biliyoruz.
Bunlardan biri, "doğruluğun ve gerçekliğin" ölçütünü kim ve nasıl belirleyecek sorununa ilişkindi.
Dahası gerçeğe aykırı bilgi kavramının içeriğine dair de pek çok soru işareti var. Tam da bu nedenle gerçek dışı haberin cezalandırılması, hakikati belirleme yetkisinin iktidarın eline verilmesi gibi bir sorunu beraberinde getiriyor.
Dahası anayasamızda temel bir hak olarak yer alan düşünce ve ifade özgürlüğü açısından da oldukça tartışmaya açık bir yasa teklifi.
Tam da düşünce ve ifade özgürlüğünden söz etmişken 17'nci yüzyıl felsefesinin en önde gelen rasyonalistleri arasında yer alan Baruch Spinoza'yı anabiliriz.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Spinoza, özgürlüğün bir erdem olduğunu dile getirmiş ve erdemi, "insanın salt kendi doğasının yasalarından kaynaklanan şeyleri yapma gücüne sahip olan özü ya da doğası" olarak tanımlamıştı.
Evet Spinoza'nın gözünde insan ancak doğasının zorunluluğuna uygun yaşam sürdüğü ölçüde özgür olabilir. Düşünür, özgürlüğü; "etkinliği kendi kendine belirleyen" olarak tanımlamıştı.
Yalnız, etkinliği kendi kendine belirlemek; insanın dilediğini yapmasını değil, "kendi doğasının zorunluluğu"na itaat etmesini ifade eder.
Böylece Spinoza'nın özgürlük anlayışı bilgeliğin bilinen klasik şeması uyarınca zorunlulukla örtüşür.
Eğer özgürlük dışsal bir belirlenime itaat etmeden eylemeyi ifade ediyorsa, Spinoza'ya göre yalnızca; "salt kendi doğasının zorunluluğunda var olan ve eylemini sadece kendisi belirleyene özgür denilebilir."
İnsan da aklın kılavuzluğunda eylediği ölçüde özgür ve erdemli bir yaşam sürebilir. Aslında insanın ortak yaşamı ve ortak yararı gözeterek devletin ortak yasalarına göre yaşamayı arzulamasının nedeni özgür yaşama isteğidir.
Sonuçta Spinoza'nın gözünde insanın özgür bir yaşam sürebilmesi ancak siyasal düzen içinde ve aklın buyruklarına uygun eylemesiyle mümkündür.
Düşünüre göre; "Gerçekten de aklın buyruklarına uygun davrandığı zamandır ki, devlet (Site) kendisinin efendisidir" ve "En güçlü en bağımsız devlet de akla dayanan ve akıl tarafından yönetilendir."
O hâlde insanların kendi akıllarını kullanabilmelerini mümkün kılmak Spinoza'nın öngördüğü devletin amaçları arasında yer alır.
Bir siyasal bütünün içinde yaşamını süren her yurttaş kendi aklını kullanabilmeli ve kamusal alanda kendi kanılarını, düşüncelerini ifade edebilmelidir.
Dolayısıyla Spinoza, insanların akıllarını kullanamadığı, hakikati belirleme yetkisinin iktidarın elinde olduğu devlet anlayışına karşı durur.
Her yurttaşın neye inanması, neyi düşünmesi ya da düşünmemesi gerektiğini belirleyen, herhangi bir düşünce lehinde ya da aleyhinde konuşmasını yazmasını yasaklayan, sansürleyen ya da kontrol altına almaya çalışan yasaların egemen olduğu bir devlette aslında yapılmaya çalışılan şey düşünce ve ifade özgürlüğünü savunan özgür karakterli yurttaşların kamusal alanda kendilerini ifade etmemeleridir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish