Borges'in ölümü: Edebiyat, siyaseti asla affetmez

Özgür Uyanık Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Athwart

Belki de ölümle sonsuza dek öğreneceğiz,
tozun toz olduğu zamanı,
sonsuza dek büyüyecek olan,
bu deşifre edilemeyen kökü,
ağırbaşlı ya da gaddar,
yalnız bizim cennet ya da cehennemimizi 

(Jorge Luis Borges, "Alguien",
Historia de la noche,
Emecé Edit. 1977, Buenos Aires)*


Jorge Luis Borges, bir 14 Haziran günü Cenevre'de 86 yaşında hayata gözlerini yumdu.

İnsanlığa büyük yapıtlar hediye etmiş bir yaratıcının ölümü, eserleriyle karşılaştırılamayacak ölçüde minik bir detaydır. 

Sadece ölümü mü? Belki de Rilke'nin dediği gibi; yaratıcının gerçeği sadece yaratımındadır…

Yine de kendimizi, onun hayatına ve ölümüne merakla bakmaktan alıkoyamayız.
 

2.jpg
Jorge Luis Borges / Fotoğraf: Arjantin Ulusal Kütüphanesi

 

Borges'in ölümüne dair beni ilk şaşırtan şey; onunla aynı çağda yaşamış olduğumu fark etmemdi. 

O bana göre geçen yüzyılın ilk çeyreğinde ortaya çıkmış, tüm edebi akımlara ilham kaynağı olacak derinlikteydi.

Yaşamış olduğunu bile hayal edemezken, onun benimle aynı zaman diliminde nefes alıp vermiş olduğunu aklıma getiremezdim. 

Dahası her şiirinde ölümden bahseden bu adamın, çoktan ölmüş olduğunu zannetmekte haklıydım.

Verlaine'den bir daha hatırlamayacağım bir replik var,
adımlarıma kapalı yakınlarda bir sokak var,
son kez göründüğüm bir ayna var,
dünyanın sonuna kadar kapattığım bir kapı var.
Kitaplığımdaki kitaplar arasında (onlara bakıyorum)
artık bir daha asla açmayacağım biri var.
Bu yaz elli yaşına basacağım;
ölüm beni durmaksızın tüketiyor.

(J. L. Borges, "Limites",
El Hacedor, Emecé Edit.
1960, Buenos Aires)


Ölümünden 36 yıl önce kaleme aldığı bu satırlar beni doğruluyor.

Fakat aynı zamanda çocukluğu anımsatıyor: İnsana ölümü düşündüren şey ona yakınlığı değil, yaşamın gizemini çözme merakıdır. 

Borges'in devasa ciltleri sırtlamış bir çocuk olduğunu anlıyorum. 

Bunu unutup "büyüklerin dünyasına" daldığında her şeyi devirip, kırıyordu. 

Daha da korkutucu olanı, politikleştikçe tarihin ve toplumun fay hatlarındaki çatlakları derinleştirmekten zevk alıyordu.

"Canavarın Bayramı" (La Fiesta del Monstruo) yakın dostu Bioy Casares'le yazıp yayımladığında yıl 1947 idi. 

Kastedilen "canavar" Latin Amerika tarihinin en önemli popülist lideri Juan Domingo Perón'dan başkası değildi.

"Bayram" da, işçilerin onu desteklemek için toplandığı "Plaza de Mayo"daki 1 Mayıs mitingiydi. 

Eserin girişinde, canavarın "köpeği" olmak için can atan birinin ağzından; koltuğunun altında kitaplarıyla yoldan geçmekte olan bir Yahudi gencinin onları selamlamadığı için taşlanarak öldürülmesi anlatılır.

Hikayedeki halk; adeta dışkısına bulanmış, yağlı pis yiyeceklerle beslenen, her türden prensipten yoksun, iğrenç bir güruhtur.

Perón, kuşkusuz Mussolini İtalyasından etkilenmiş antisemit, korporativist ve popülist bir milliyetçiydi.

Ancak Borges için daha da önemlisi Perón, Roma'ya egemen olmak için barbarları peşinde sürükleyen ilkesiz, yalancı, düzenbaz bir korkaktı.

Arjantin'e ilk gittiğim sırada bazılarının Borges'den "burgues" yani burjuva diye bahsetmelerinin nedenini, "La Fiesta del Monstruo" okuyunca daha iyi anlamıştım.

O adeta bir burjuvanın, hatta bir aristokratın yoksul sınıfa duyduğu iğrenmeyi yansıtmıştı.

Fakat eser bu kadar basit olsaydı "Canavarın Bayramı" çoktan unutulmuştu.

Çünkü Borges yalnızca felsefeyi, batı edebiyatını değil kendi tarihini ve toplumunu çok az entelektüele nasip olacak kadar iyi tanıyordu. 

"Canavarın Bayramı"; esasında 1800'lerin ortalarında kaleme alınmış, Esteban Echeverría'nın bir mezbahaya benzettiği federalist Rosas rejimini anlattığı "El Matadero" ile Hilario Ascasubi'nin bir federalistin ağzından bir birlikçinin boğazını kesişini tasvir ettiği "La Refalosa" adlı şiirinin yeniden yazılarak döneme tercüme edilmiş haliydi. 

Ayrıca Borges'in 1947'deki bu eseri, tartışmasız biçimde Arjantin'in en temel politik literatürü olan Sarmiento'nun "Facundo" adlı kitabının bir devamıdır.

Sarmiento başkan olmadan yıllar önce, henüz gazeteciyken, Rosas rejimine karşı Arjantin'in kuruluşundan gelen en temel çatışmasını, Facundo adlı bir federalistin hikayesinde "Medeniyet ve Barbarlık" başlığı altında kaleme almıştı. 

Bu hikaye esas olarak toprağa dayalı vahşi "criollo" milliyetçiliği ile romantik Avrupa hayalinin birlikte yaşayamayacağını anlatmaktadır. Zaten hikayenin sonunda "vahşi" Facundo öldürülmektedir.

Sarmiento meseleyi "vahşi olmaya ya da olmamaya" indirger. Facundo her ne kadar yerli ve "milli" olursa olsun, Avrupa kültür ideallerini reddettiği için vahşidir. 

Bu durumda Sarmiento gibi Borges medeni, Rosas gibi Perón da barbardır (Sarmiento'nun kitabında Rosas'dan "monstruo" yani canavar diye bahsedilir). Ülkenin ilerlemesi için bu barbarlığın ezilmesi gerekir.

Bu bakış açısı Borges'i neredeyse Latin Amerika'da yapılmış tüm faşist askeri darbeleri desteklemeye kadar vardırmıştı.
 

Calistigi_kutuphane.jpg
Borges'i ​​​​​​n çalıştığı kütüphane​

 

Az da olsa bunun acısını çekti; Perón döneminde çalıştığı kütüphaneden atılmış, çok sevdiği annesi kısa süre gözaltına alınmıştı. 

Önce Perón'a karşı yapılan iki darbeyi destekledi. Bu sayede 1955 darbecileri onu Ulusal Kütüphane'nin direktörlüğüne kadar getirdiler.

2 Ekim 1968'de yüzlerce öğrencinin asker mermileriyle can verdiği "Tlatelolco Katliamı"ndan sonra Borges ve arkadaşları, vahşetin sorumlusu Meksika Devlet Başkanı Diaz Ordaz'a destek telgrafı gönderdi.
 

 

Birkaç yıl sonra aynı Borges, sosyalist Allende hükümetini kanlı bir darbe ile devirerek uzun yıllar iktidarı elinde tutan General Pinochet rejiminden bir devlet nişanı aldı.

1976'da Şili Üniversitesi'nin verdiği fahri doktorayı almaya gidip Pinochet'in elini sıktı.
 

borges-pinochet.jpg
General Pinochet ile Jorge Luis Borges / Fotoğraf: Guioteca

 

O yıl Arjantin'de yönetime el koyan General Videla cuntasını da destekledi. 

Bu nedenlerle Nobel'e aday gösterilmediği söylenir. 
 

videla-borges.jpg
General Videla ile Jorge Luis Borges / Fotoğraf: Taringa

 

Gerçi 1980'de diktatörlüğün kaybettiği kişilerin araştırılması için bir aydın dilekçesine imza attı ve daha sonra "Plaza de Mayo anneleri"nin eylemini bile ziyaret etti.

1955 ve 1976 darbelerinin her türden suçu işleyen rezil rejimler olduğunu kabul etti. "Kendi kendimizi kandırmışız" da dedi. Ama yine de onun anti-Peronist çizgisinde bir değişim olmadı. 

Çünkü Borges, Arjantin siyasetindeki temel ikilemi keşfetmişti. Kuruluş sırasında kent ile kır, yerel şefler ile merkezi otorite arasında oluşan gerilim, modern zamanlara peronizm-antiperonizm olarak tezahür etmişti. Bu yüzden O'nun için üçüncü bir seçenek yoktu.

Fakat Borges'in edebiyatı, onun politik pozisyonundan çok daha tutarlı bir ulusal ve halkçı boyuta sahiptir. 

O Arjantinli yazar olma ve yazınsal geleneği üzerine titizlikle düşünmüştür. Hatta politik pozisyonundan bakıldığında tam tersi bir noktada durduğu halde, vahşi sayılan "gaucho"culuk üzerine yazılan metinlere kadar irdelemiştir. O, geleneği bir yenilik olarak yeniden kurma taraftarıdır. 

Borges; bu evreni yöneten yasalardan kimsenin kaçamayacağını, kaderimizin bir proje olan bu dünyanın işçileri olmak ve bunun için savaşmak olduğunu düşünüyordu.
 

 

Borges, ölümünden sonra bile tartışma yaratmayı sürdürdü. 

Her nedense bu kadar gelenek ve yerleşikliğe düşkün bir deha, ölmek için doğduğu, büyüdüğü ve kök saldığı Buenos Aires yerine Cenevre'yi seçti. 

1986 başında doktorları fazla ömrü kalmadığını söylediğinde iki şey yaptı;

Redaktörü ve hayat arkadaşı Maria Kodama ile nikah kıydı ve çift ölümü beklemek için birlikte Cenevre'ye gittiler.
 

Borges.-MariaKodama.jpg
Jorge Luis Borges ile Maria Kodama / Fotoğraf: Carlos Adampol​​​​​​

 

Borges'in Cenevre'de ölme ve oraya gömülme kararı, gürültülü polemiklere yol açtı. Sonunda yorgun Borges, ölmeden birkaç hafta önce basına bir mektup yazdı:

Gazetecilerin kuşatması ve bıktırıcı aramaları ve sorularını bir kez ve sonsuza kadar bitirmek için yazıyorum. Ben özgür bir adamım. Cenevre'de kalmaya karar verdim çünkü Cenevre hayatımın en mutlu yıllarına tekabül ediyor (1916-20 arasında annesiyle bulundu). Benim Buenos Aires'im hala gitarlı, milongalı, sarnıçlı, teraslı(ydı). (Şimdi) Bunların hiçbiri şimdi yok. (Sadece) Diğerleri gibi büyük bir şehir.
 

Borges istasyonu, Buenos Aires.JPG
Borges istasyonu, Buenos Aires

 

Oysa Borges yine yanılıyordu. Her ne kadar ölmeden önce reddetse de bu kentte halen evler teraslı ve milongalar, gitarlar her gece konuşmaya devam ediyor. 

Dahası kentin her yerine onun şiiri sinmiş.

Borges'in hayaleti Cenevre'de değil ama ait olduğu yerde Buenos Aires sokaklarında dolaşıyor.

 

 

*Çeviriler yazara aittir.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU