Fethullah Gülen'in ölümü ve ihanetin sancısı

Serkan Yıldız Independent Türkçe için yazdı

Fethullah Gülen'in rahatsızlıkları sebebiyle kaldırıldığı hastanede öldüğü açıklandı / Fotoğraf: AA

Fethullah Gülen'in ölümü, yalnızca bir insanın mezarına değil, Türkiye'ye kök salmış bir ihanetin gövdesine de kazma vurulmasıdır. 

Onun kurduğu FETÖ, sıradan bir örgüt değil, bir istihbarat ağı gibi çalışan, devleti ele geçirmeye yönelik sofistike bir yapıydı. 

Gülen ve çevresi, sadece dini söylemlerle insanları kandırmakla kalmadı; devletin kalbini istihbarat yöntemleriyle çaldı. 

Onlar örgütlenmeyi ve manipülasyonu bir sanata dönüştürüp en mahrem kurumlara kadar sızdılar.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

FETÖ, klasik bir terör örgütü gibi hareket etmedi.

Devlet kurumlarına sızmak için uzun vadeli, ince bir strateji izledi.

Askeri okullara, polis teşkilatına, yargıya, hatta Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) içine adamlarını yerleştirdi. 

Gülen'in kullandığı en güçlü istihbarat tekniği, gizli hücre sistemi oldu: İnsanlar birbirini tanımayan küçük gruplarda örgütlendi ve yalnızca sınırlı sayıda kişi yapının bütününe hakim olabildi.

Böylece, örgüt bir darbe aldığında bile kolayca çözülmedi.

Devletin içinden bilgi sızdırmak, örgütün temel gücünü oluşturuyordu. MİT'in sırlarına erişmek için yıllarca ajanlar yetiştirdiler.

Kritik operasyon bilgileri yabancı istihbarat servislerine aktarıldı; sadece iç tehdit yaratmadılar, dış güçlerin de piyonu oldular.

Bu, istihbarat biliminde en tehlikeli şeydir: Devletin kendi içinde düşmanı beslemesi.

FETÖ, istihbarat gücünü ilk olarak Türk Silahlı Kuvvetleri'ni hedef almak için kullandı. Ergenekon ve Balyoz davaları, tamamen sahte belgelerle düzenlendi.

Onlar için mesele, Mustafa Kemal'in izinden giden ordusunu parçalamaktı. Şerefli subaylar tutuklanırken, cemaatin kendi mensupları terfi ettirildi.

Askeri disiplin, şövalye ruhu ve onurla yaşayan birçok insan, bu kumpaslar yüzünden hayatını kaybetti.

Hapishanelerde çürütülen subaylar, ailelerin dağılması ve intihar eden vatanseverler bu ihanetin en acı sonuçlarıydı.

FETÖ yalnızca silahlı kuvvetleri değil, eğitimi de istihbaratın bir parçası olarak kullandı.

"Hizmet Hareketi" adı altında kurulan okullar, genç zihinleri şekillendirmek ve örgüt için sadık kadrolar yetiştirmek amacı taşıyordu.

Yurt içinde ve dışında açılan bu okullar, aslında geleceğin ajanlarını yetiştiren birer üsse dönüştü.

Mezun olan öğrenciler, MİT, emniyet ve TSK gibi kritik yerlere yerleştirildi. İstihbaratta bilgiye hakim olan, güce de hakimdir.

FETÖ bunu çok iyi biliyordu ve devletin her birimine kendi göz ve kulaklarını yerleştirerek kontrol sağlamaya çalıştı.

Bu karanlık yapıya karşı dimdik duranlar, Mustafa Kemal'in izinden yürüyen askerler ve vatanseverler oldu. FETÖ'nün kumpaslarına rağmen yılmadılar.

Çünkü gerçek vatanseverler bilir ki, bu ülke çıkarlar için değil, kan ve emekle korunur.

Biz, cumhuriyetin devrimlerini savunanlar, yalnızca düşmanla değil, içerideki hainlerle de savaştık. Gülen'in ölümü, bu mücadelenin zaferlerinden yalnızca biridir.
 


Bugün, düne kadar "Hocaefendi" diye elini öpenler, şimdi Gülen'e lanetler yağdırıyor.

Oysa bu sahtekârlar, aslında aynı suçun ortağıdır.

İstihbaratta bir ilke vardır: Bilginin saklanması da açığa vurulması kadar bir eylemdir.

Bu insanlar, Gülen'in ihanetini bildikleri halde sessiz kaldılar. Sessizlik, en az ihanet kadar suçtur.

Gülen'in ölümüyle birlikte bu insanlar da maskelerini düşürdüler.

Ancak tarih her şeyi kaydeder; hangi ihaneti hangi ellerin beslediğini asla unutmaz.


Fethullah Gülen'in ölümü, bir devrin sonu ama ihanetin bitişi değil.

Bugün onun arkasından sahte lanet okuyanlar, yarın başka kapılarda sadakatlerini satacaklar.

Ancak biz buradayız.

Biz, Mustafa Kemal'in izinden giden yurttaşlar, cumhuriyeti kuran ellerin torunlarıyız.

Bu ülkenin üstüne çöken her karanlığa rağmen dimdik ayakta kalacağız.

Gülen ve onun cemaati lanetinizde boğulun.

Çünkü biz buradayız ve bu topraklarda her zaman Mustafa Kemal ve onun devrimleri yolumuzu aydınlatacak ve o yol asla yanlışa çıkmayacaktır, çıkmamıştır.

Tarih buna şahittir!

O yoldan sapanlar ise yok olmaya mahkumdur! 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU