Bayramlaşmak için aradığım birçok Afgan arkadaşım, bu yıl bayram namazı için ya camiye hiç gitmediklerini ya da korka korka gittiklerini anlatıyor.
Kunduz kentinden bir yakınım, "Bayram namazı için 12 yaşındaki oğlum da benimle camiye gelmek istedi, ama annesi göndermedi, ben de giderken yüreğim ağzımdaydı" diyor.
Taliban yönetimindeki Afganistan'da camiye bile korkarak gitmek, bu ülkeyi tanımayan pek çok kişi için biraz tuhaf ve garip gelebilir; ama Afganlar nedenini çok iyi biliyorlar.
Zira camiler, Afganistan'da insanların en büyük toplanma yeri. Gerek köylerde gerekse kentlerde insanlar beş vakit namaz için camilerde bir araya geliyorlar; gelmeyenler de Taliban milislerinin kırbaç cezası ile karşılaşıyor.
Bunu bilen muhalif gruplar, -özellikle de DAEŞ'in Horasan kolu- ses getirmek, dikkat çekmek için camileri hedef alıyor.
Bu durumun farkında olan sıradan Afganlar, mümkün olduğunca camilerden uzak durmaya çalışıyorlar.
Bu arada Taliban'ın gelmesinden sonra adamlarıyla dağlara ve kuytu bölgelere çekilen eski rejimin komutanları ve savaş lordları da havalarının ısınmasıyla birlikte son günlerde örgüte yönelik saldırılarını arttırmaya başladı. Böylece oyuncular yer değiştirdi ve roller değişti.
20 yıl boyunca gerilla taktikleriyle merkezi yönetime karşı savaşan Taliban, bu kez Kabil'de iktidarın merkezinde yer alırken, eski rejimin birlikleri Taliban'ın bıraktığı kırsal ve dağlık bölgelerden onlara karşı vur-kaç taktiğiyle saldırılar düzenliyor.
Nitekim son günlerde Kapisa, Pervan, Badağşan, Tahhar, Gor, Sar-i pul ve Cuzcan gibi illerde Taliban konvoylarına karşı onlarca saldırı düzenlendi.
Direnişin merkezinde komutan Mesud'un oğlu Ahmed Mesud ve eski cumhurbaşkanı yardımcısı Emrullah Salih'in yanı sıra, eski savunma bakanı Bismillah Han, eski genel kurmay başkanı Yasin Ziya ve etnik Hazara milis komutanı Abdulgani Alipur gibi gözde isimler yer alıyor.
Ayrıca General Dostum, Üstad Atta ve Muhammed Muhakkik gibi yurt dışındaki eski kuzey ittifakı liderleri de onlara destek veriyor.
Taliban'ın ikinci iktidarı bir yılını doldurmak üzere ama Afganistan'da kimse, hatta Peştunların bile büyük çoğunluğu durumdan memnun değil.
Zira Taliban geldiğinden beri hiçbir şey düzelmediği gibi işsizlik ve ekonomik sefaletin getirdiği açlık ve kıtlık, insanları canlarından bezdirmiş durumda.
Ayrıca komşu ve bölge ülkeleriyle sınır ticareti ve alışveriş, durma noktasına gelmiş bulunuyor. Bu da, büyük oranda işsizliğe neden oluyor.
Afganistan, ekonomik, askeri, siyasi, toplumsal ve eğitim açısından dünyanın en geri kalmış ülkelerinden biri.
İnsanların ancak yüzde 50'si okuma yazma biliyor. Taliban'ın eğitim düzeyi ise, sokaktaki sıradan Afganların bile altında.
Sakalı göbeklerine kadar uzanan birçok Taliban milis, bırakın namaz surelerini, şehadet kelimesini bile doğru dürüst bilmiyor; ama namaz vakti sokakta gördüğü her Afgan'ı kırbaçlayıp camiye sokmakta bir sakınca görmüyor.
Afganistan'da şu anda iç karartıcı bir durum hakim ve herkes bir değişim bekliyor.
İnsanların yüreklerinde beslediği en hisli dilek ve istek, ülkeyi eski karanlık günlere doğru sürükleyen Taliban'ın aniden gelen bir yaz yağmuru gibi geçip gitmesi.
Herkes, bir şeylerin olmasını bekliyor. Bu durumun farkında olan eski rejimin önde gelen mahalli liderleri ve komutanları bir araya gelip arka arkaya toplantılar yapıyor, ayrıca son günlerde arka arkaya saldırılar düzenliyorlar.
Bu arada yakında Avrupa'da Afganlararası büyük bir konferans düzenleneceği söylentileri dolaşıyor. Bu da, diasporadaki Afganları umutlandırmış durumda.
Bayramda aile ziyareti için Hindistan'a giden eski Başbakan Dr. Abdullah'ın Katar'da eski Cumhurbaşkanı Gani ile durumu görüştüğü ve ortak bir çözüm üzerinde çalıştıkları söyleniyor.
Öyle görünüyor ki, uluslararası kamuoyu Afganistan sorununa yeniden el atmazsa, Afganlar arasındaki savaş ve çatışmanın yeniden alevleneceği ve ülkenin tekrar uzun bir kardeş kavgasına sürükleneceğini söylemek için kahin olmak gerekmiyor.
20 yıl boyunca iktidar ortağı olarak yönetimin merkezinde yer alan kuzeyli gruplar, yani Tacikler, Hazaralar, Özbekler ve Türkmenler, tek bir etnik grubun hakimiyeti altında yaşamak istemiyor.
Taliban'ın iktidarı ise Peştun hakimiyetine dayanıyor.
İktidarı altın tepsi içinde devralan Taliban da, bu kadar kolaylıkla ulaştığı bir şeyi kimseyle paylaşmak istemiyor.
Bazı Taliban komutanları, "Biz 20 yıl boyunca dağ başında bu günler için mücadele ettik, öyleyse bu kadar özveri sonunda elde ettiğimiz bir şeyi neden başkalarıyla paylaşalım?" diyorlar.
İşte, esas sorun da burada başlıyor.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish