Tarihte çok önemli roller üstlenmiş, özellikle de lider konumundaki kişilerin hatıratları, günümüz tabiri ile anıları oldukça önemlidir.
Birinci kişilerin gözüyle tarihe tanıklık imkanı sağlar.
13 Şubat 1925 günü Diyarbekir'in Piran köyünde patlak veren Şeyh Said Kıyamı ile ilgili bugüne kadar çok şey yazıldı, çok şey söylendi.
Ne yazık ki yakın zamana kadar kıyamın en önde gelen liderleri olan Şeyh Said Efendi, Hanili Salih Bey, Cıbranlı Miralay Halid Bey ve Şeyh Said Efendi'nin oğlu Şeyh Ali Rıza Efendi ile ilgili bir belge veya hatırat bulunmuyordu.
Şeyh Ali Rıza Fırat ve yeğeni Abdülmelik Fırat olan bitenleri bütün açıklığı ile anlatmaları halinde 1925'te birlikte hareket ettikleri özellikle yakın akrabalarının rahatsız olacakları endişesi ile anılarını yazmadılar.
Kısmen anlattıkları bile büyük tartışma ve polemiklere neden oldu.
Yakın zamanda TBMM Başkanı İsmail Kahraman'ın inisiyatifi ile yayımlanan Şeyh Said Davası Mahkeme Tutanakları, tam olarak yeterli olmasa da önemli bir aydınlanma sağladı.
Sözde bir mahkemede yargılanan 92 kişinin ifadeleri hadise ile ilgili bir hayli bilgi içeriyor.
Mahkeme tutanaklarında ortaya çıkan Cıbranlı Halid Bey'e ait, amcazadesi ve eniştesi muhbir ve hain Binbaşı Kasım'a 1923 yılı içerinde yazılmış 5 adet mektup da oldukça ilginç.
Merhum Halid Bey'e ait olağanüstü değere sahip elimizdeki yegane belge.
Halid Bey'in 1925'te Bitlis'teki mahkemede verdiği ifadeler ise hala açıklanmıyor.
2022 yılının başında bir önemli belge daha ortaya çıktı.
Şeyh Said Efendi'nin torunu merhum Abdülmelik Fırat'ın 1996 doğumlu ikiz torunları Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi mezunu Dılhat ve Dılşad Fırat kardeşler, hem dedelerine hem de halkımıza büyük bir hizmette bulundular.
Onlarca hapis, sürgün, talan, göç ve ev taşımada darmadağınık olmuş, büyük bir kısmı kaybolmuş dedelerinin arşivinde 1969 yılına ait biri 1,5 saatlik Türkçe; diğeri 2,5 saatlik Kürtçe olmak üzere iki ses kaydı buldular.
50 küsur yıl önce kaydedilmiş bantlar yılların verdiği küf, rutubet ve yıpranma ile yer yer kopuk ve anlaşılamaz bir haldeydi.
Önce bu işin uzmanları bulunarak bantlar onarıldı, ses kayıtları anlaşılır bir hale getirildi; sonra da bant çözümleri yapıldı.
Bantları büyük bir heyecanla dinledim. Açık ve net, anlaşılabilir bir haldeler.
Şeyh Ali Rıza Fırat (1896-1970) vefatından birkaç ay önce tedavi için Ankara'ya, yeğeni ve damadı Abdülmelik Fırat'ın evine geliyor.
Evde, Şeyh Efendi'nin oğlu Fuat Fırat, yeğeni ve damadı Abdulmelik Fırat ve ABD'de 9 yıl kalmış Dersimli gazeteci 1927 doğumlu Doğan Kılıç kendisiyle Türkçe sohbet ediyorlar.
Sohbet bir insicam (düzen-uyum) içinde değil.
Akıllarına gelen konuları kopuk, kopuk soruyorlar.
Şeyh Efendi kısa ancak net cevaplar veriyor.
Hafızası oldukça iyi ve berrak.
Çoğu yerde sohbete katılanların tarih ve yerlerle ilgili eksik veya yanlış söylediklerini atlamıyor, en ince ayrıntılarına kadar düzeltiyor.
Genelde sorularla ilgili bilgi veriyor, yorum ve ithamdan kaçınıyor.
Az sayıdaki yorumları bugün için bile oldukça ileri görüşlü ve isabetli.
Örneğin Kürdistan'daki petrollerle ilgili;
"Bizim petroller yer altında kalırsa daha iyidir. Ben istemem faydası yoktur. Kötülüğü var, niye çıksın. Her vakitte dua ederim ki çıkmasın. Oranın ahalisini hepsini süpürürler, atarlar dışarı. Her şeylerini ellerinden alırlar. Dışarıdan Lazları mazları alıp getirirler, Kürtlerden kimse çalışamaz" diyor.
Hoybun'un kuruluşunu anlatıyor.
5 Ekim 1927'de Lübnan'ın Bihamdun kentinde Kürdistan Teali Cemiyeti, Kürt Millet Fırkası, Comite de Independence Kurde başta olmak üzere Kürt milliyetçi örgütler ile Irak, İran ve Suriye'ye sığınmış Kürt aydınları ve Taşnak kökenli Ermeniler tarafından düzenlenen ve 45 gün süren kongreye; Irak'taki İngilizlerle, Lübnan'daki Fransızların katılmasına izin vermedikleri için amcası Şeyh Mehdi'yi gönderdiğini;
Katılımını özellikle Fransızlarla Celadet Bedirhan'ın engellediklerini,
Ermeni Taşnakların isteği ile 6 vilayet'in (Sivas, Erzurum, Van, Bitlis, Mamuretülaziz ve Diyarbekir) Ermenilere verilmesini kabul eden Celadet Bedirhan, Memduh Selim Vanlı, Eminé Perixané gibi Hoybun liderlerine;
"100 veya 5000 panot (banknot) için milletimi satmam" diyerek karşı çıktığını;
Bu nedenle anlaşma metnini imzalamadığını;
Kürtlerle Türkleri birleştiren en önemli bağın İslamiyet olduğunun altını çiziyor;
'Hilafet makamının kalkması ile birlikte Kürtlerin inançları, örfü adetleri de lağv edildi. Kürtlerin tamamının hükümet ile münasebetleri İslamiyet üzerine idi.
İngilizler garanti vermişlerdi Türklere,
İngilizlerin 'Eğer hilafeti ortadan kaldırır ve diğer İslam ülkeleri ile ilişkinizi koparırsanız 10 yıla kadar biz izin vermeyiz, kimse sizin aleyhinize bir şey yapamaz' dediklerini ileri sürüyor.
Bugün yaşananlar düne ne kadar da benziyor!
Dünya ve Ortadoğu yine eki tas eski hamam!
Seyit Rıza'nın iyi ve dürüst bir insan olduğunu ancak Ruslar Erzincan'a geldiklerinde ondan ayrı bazı Alevilerin Ruslardan at ve silah alarak Sünni Kürtlere saldırdıklarını, Palulu Necip bey liderliğinde Paluluların buna karşı çarpıştıklarını;
Bedirhan Bey'in oğlu Abdürrezzak'ın Ruslarla işbirliği yaptığını,
Müslüman Kürtlerin bir bütün olarak Rusların ve İngilizlerin tüm vaatlerine 'Biz Türklerle savaşıyoruz, size de ne oluyor, isteklerinizi karşılayalım' demelerine rağmen dini nedenlerle Ruslara karşı savaştıklarını,
1925 Kıyamında Norşin Şeyhleri, Küfrevi Şeyhleri, Şeyh Selahaddin İnan'ın hükümetle ilişkilerini,
Cemil Paşaların bir kısmının hükümete milis olduklarını;
Kıyamın ani, hazırlıksız ve zamansız patladığını,
Şeyh Said'e en büyük darbeyi Türk ordusunun Adana-Halep-Mardin tren hattını kullanmasına izin vererek ağır top ve asker sevkiyatının yapılabilmesini sağlayan Fransa'nın vurduğunu;
İran ve Irak Kürtleri; Simko, Seyyid 2. Taha, Barzani, Şeyh Mahmut Berzenci... ile ilgili anılarını anlatıyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Bu nakiller tarihi belge niteliğinde çok önemli bilgiler.
Bant çözümleri '40 Kitap Yayınevi' tarafından 85, kitabın sonuna eklenen bazı fotoğraflarla birlikte 107 sayfa olarak 'Şeyh Said oğlu Şeyh Ali Rıza- BABAM ŞEYH SAİD' adıyla bu hafta yayımlandı.
Bu çalışmanın orijinal Türkçe ve Kürtçe ses kayıtları yakın bir zamanda yayımlanacak, ayrıca bir belgesel de yapılacak.
Ne yazık ki birçok sözde Kürt aydın ve liderinin en büyük hedeflerinin ilk seçimde kapağı parlamentoya atmak olduğu günümüzde, bu iki genç kardeş; kısa vadeli şovlardan özenle kaçınarak doğru bir yolda ilerliyor, kalıcı şeyler yapmaya çalışıyorlar.
Dılşat ve Dılhad Fırat'ın bundan önce de Yarın Yayınlarında 'Kasırga ve Yaprak' adlı bir romanları yayımlandı.
Dılşat ve Dılhad Fırat!
Emeğinize sağlık;
Keşke;
Sizleri dizinden ve kucağından indiremeyen dedeniz, Abdülmelik Fırat Ağabey de bu çalışmalarınızı görebilseydi!
İnşallah daha nice güzel çalışmalar ortaya koyarsınız.
Yolunuz ve bahtınız açık olsun.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish