Müslüman bir İbranice öğretmeni olarak Teksas Sinagog saldırısı beni endişelendiriyor

Büyürken Müslüman kardeşlerim arasında Yahudilere dair komplo teorileri görüp işitmiş biri olarak üniversitede kendi kendime daha iyi anlamama yardımcı olması için Arapça ve İbranice öğrenmeye başlamıştım

16 Ocak 2022'de ABD'nin Teksas eyaletinin Colleyville kentinde meydana gelen Congregation Beth Israel Sinagogu'ndaki rehineli saldırı sonrası kolluk kuvvetleri araştırmalarını sürdürüyor (AP)
 

Teksas'taki Musevi cemaati hala Beth İsrail Sinagogu'nda yaşanan ve hafta sonu boyunca ve bu haftanın başında dünya genelinde manşetlere çıkan rehine olayının etkisi altında. Failin kimliği FBI tarafından açıklandı. İngiltere'nin Blackburn kentinden 44 yaşındaki Britanya vatandaşı Malik Faysal Akram, polisle girdiği çatışmanın ardından vurularak öldürüldü. Manchester'da saldırıyla ilgili olarak iki genç gözaltına alındı.

Bu özel olay dünyanın dikkatini çekmiş olsa da münferit bir olay bile değil. Daha geçen Ekim'de, aşırı sağcı Franklin Barrett Sechriest, Beth İsrail sinagogunu ateşe vermişti.

Bir İbranice öğretmeni olarak olayı dehşet içinde takip ettim. Bu olayın Londra'daki sinagogumda da yaşanabileceğini düşünmeden edemedim. Bir Müslüman olarak bir parçam da ortaya çıkabilecek Müslüman karşıtı retorik hakkında endişe duyuyordu: Olay sonucunda insanların Müslüman topluluklar hakkında nasıl genelleme yapabileceği ve İslamofobinin nasıl haberlerle desteklenebileceği hakkında.

Avrupa ve ABD'de aşırı sağın yükselişi Yahudi ve Müslüman toplulukların her zamankinden daha fazla saldırı altında olduğu anlamına geliyor. 2017 yazında Darren Osborne, Londra'daki Finsbury Park camisine girerek bir kişiyi öldürmüş ve dokuz kişiyi yaralamıştı. Nisan 2019'da John T. Earnest, San Diego'daki Poway sinagogunda bir silahlı saldırı gerçekleştirmişti. Birkaç gün önce Escondido'da bir camiyi ateşe vermişti. Ardından Ekim 2019'da Pittsburgh sinagogundaki silahlı saldırı geldi. Yeni Zelanda'da Mart 2019'da düzenlenen Christchurch cami saldırısı sadece birkaç ay önce gerçekleşmişti.

Aşırı sağcılık, Avrupa ve ABD'deki Yahudi toplulukları için ezici bir fiziksel tehdittir. Bununla birlikte, Müslüman antisemitizmini göz ardı etmek samimiyetsiz olacaktır. Kesin saiklerin ne olduğunu söylemek için henüz çok erken olsa da failin Afia Sıddık'ı gözaltında tutan iktidar yapılarıyla Yahudi toplumu arasında bağlantı kurduğu görülüyor. Yahudilerin dünyayı veya medyayı yönettiğine dair sağcı ve beyaz üstünlükçü komplo teorilerinin yayılması maalesef birçok Müslüman çevreyi de etkisi altına alıyor. Sadece az sayıda Müslüman aşırılık yanlıları gerçekten terörist saldırılar gerçekleştirecek olsa da, cihatçıların ve İslamcı aşırılık yanlılarının ideolojilerini ve eylemlerini haklı çıkarmak için Yahudi karşıtı komplo teorilerini sıklıkla kullandıkları doğrudur.

Benim korkum, tıpkı sinagogdaki rehine olayı haberlerini dehşetle izleyen birçok Müslümanın korkusu gibi, bu son saldırının tüm Müslümanlar hakkında yanlış, İslamofobik anlatıları haklı çıkarmak için kullanılmasıdır. Bu endişelerin geçmişte emsali var. Aralık 2021'de, Birleşik Krallık (BK) Yahudi Ulusal Fonu Başkanı Samuel Hayek, Jerusalem Post'a "İngiltere'de Yahudilerin bir geleceği yok" başlıklı bir röportaj vermişti. Makalede “(BK'de) antisemitizmin sürekli arttığını ve yalnızca büyümesinin beklendiğini” belirtilmiş, “(bunun) nedenlerinden biri demografik özelliklerin değişmesidir. BK'ye gelen Yahudi karşıtı ve İsrail karşıtı, en önemlisi Müslüman göçmenlerin nüfusu artıyor, dolayısıyla hükümet üzerindeki etkileri de artıyor” ifadeleri kullanılmıştı. Makalede “İngiltere'deki Müslüman nüfus istikrarlı bir şekilde büyüyor. Telegraph'ta 2017'de yayımlanan bir makalede, Müslüman nüfusun 20 yıl içinde üç katına çıkabileceği ve 2050 yılına kadar 13 milyona ulaşacağı belirtilmişti" ifadeleri de yer alıyor. Yükselen antisemitizm seviyeleriyle BK'de Müslümanların varlığı arasında doğrudan bir ilişki kuran bu makaleyi okumak hayal kırıklığı yaratmıştı. Yahudileri ülkeyi terk etmeye teşvik etmesi de derinden üzücüydü.
 

Trump yönetimi bir Müslüman yasağı getirmesi üzerinden çok zaman geçmedi ve Avrupa'da sağcı politikacılar uzun yıllardır Müslüman göçüne sınırlama getirilmesi çağrısında bulunuyor. 11 Eylül'den ve Teröre Karşı Savaş'ın başlangıcından bu yana ABD'de, BK'de ve başka yerlerde medyada ve siyasette yer edinen Arap ve Müslüman karşıtı ırkçılık o kadar normalleştirildi ki birkaç kişinin gerçekleştirdiği şiddet eylemlerinden sık sık bütün bir insan topluluğu sorumlu tutuluyor.

Bunların hiçbiri Müslüman çevrelerdeki antisemitizmin ifşa edilmemesi gerektiği anlamına gelmez. Bu, yaşananlara verilecek yanıtın Müslüman göçmenleri ve toplulukları şeytanlaştırma olamayacağı demektir. Haham Cytron-Walker'ın inançlar arası diyaloğun gururlu bir destekçisi ve uygulayıcısı olduğu ve bir dizi Müslüman cemaat örgütüyle ilişkisi olduğu iç açıcı bir gerçektir ve bu İslamofobiklerin, antisemitlerin ve benzerlerinin dayanacak bir ayağı olmadığını gösteriyor. Birlikte çalışmak mümkündür ve inanılmaz derecede ödüllendiricidir.

Müslüman bir İbranice öğretmeni olarak antisemitizm ve İslamofobi ile uğraşmak benim için önemli. Büyürken Müslüman kardeşlerim arasında Yahudilere dair komplo teorileri görüp işitmiş biri olarak üniversitede kendi kendime daha iyi anlamama yardımcı olması için Arapça ve İbranice öğrenmeye başlamıştım. Yurtdışında, Kudüs'te geçirdiğim yıl benim için birçok yönden inanılmaz derecede ufuk açıcıydı. Ayrıca bana Filistinlilere karşı uygulanan baskıcı bir statükoyu ve işgali meşrulaştırmak için İsrail'deki Müslümanların ve Arapların nasıl ırksallaştırıldığını göstermişti. İsrail'e gelen çok sayıda diaspora Yahudisinin bu fikirleri sıklıkla içselleştirdiğini gördüm.

BK'ye döndüğümde bir Yahudi Pazar okulunda İbranice öğretmeye başladım ve kısa süre sonra camimdeki öğrencilerle yerel sinagogum arasında dinler arası diyalogda bulunmaya başladım. Ortak inanç anlayışımıza, Yahudilik ve İslam arasındaki ortaklıklara, benzer İbrahimi kökenlerine, antisemitizm ve İslamofobi'yle birlikte mücadele etmenin önemine odaklandık.

Her iki toplumumuzda da antisemitizm ve İslamofobi'yle acilen mücadele etmemiz ve bizi eşit derecede tehdit eden sağcı tehditlere karşı dimdik ayakta durmamız gerekiyor. İnançlar arası diyalogda gençleri izlemek, yiyeceği ve inancı paylaşmak, ortak noktaları tartışmak ve birleşik bir grup olarak önyargılarla nasıl savaşılacağına dair stratejiler oluşturmak inançlar arası eylemin ileriye dönük kilit bir yol olduğunu anlamamı sağladı.

Zain Hussain, Kings College London'da dinler arası diyalog konusunda uzmanlaşmış bir İbranice öğretmeni ve eğitimcisidir.



https://www.independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: Noyan Öztürk

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU