Göz göre göre... (3)

Celalettin Can, Independent Türkçe için Prof. Dr. Ahmet Muhtar Çakmak ile konuştu

Görsel: Coterra Impact

Celalettin Can: Ahmet Hocam, Glasgow'da Uluslararası İklim Değişikliği Konferansı bitti. Başarılı oldu diyebilir miyiz?

Prof. Dr. Ahmet Muhtar Çakmak: Birleşik Krallık Başbakanı Boris Johnson, sanırım 20 Eylül'de zengin ülkeleri kastederek Glasgow'da "Başarısızlığa uğrarsak tarih bizi yargılayacak" demişti.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres ise konferansın kapanış konuşmasında "Derin çelişkileri aşamadık, iklim felaketinin kapısını çalmaya devam ediyoruz" dedi. Konferans başarılı olamadı diyebiliriz.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)


- Üstelik Guterres'in açıkladığı kadarıyla son derece mütevazı hedefler konmuştu…

Evet, Guterres'in 'fosil yakıtlara verilen sübvansiyonların kaldırılması, kömür üretimine son verilmesi ve Güney ülkelerine iklimle ilgili olarak kullanılmak üzere 100 milyar doların verilmesi' gibi açıklamaları son derece mütevazı hedefler konduğunu gösteriyordu. Bu hedeflere ulaşılsaydı konferans başarılı olmuş denebilirdi. Hiçbiri olmadı.


- Neden ki, bir açıklaması olmalı…

Olmalı. Zengin ülkeler kömür üretimine son vermeyi kabul ettiler ama Çin ve Hindistan yanaşmadı. Bu iki ülke kömür üretimi konusunda konferansın sonuç metnine "aşamalı olarak azaltılması" ifadesini koydurdular.


- Açıklaması bu mu?

Yadırgaman anlaşılır… Güney tarihsel haklılık argümanını istismar etti. Kısaca söylemeye çalışayım, Kuzey tarafından yüzyıllardır sömürülmesi, kaynaklarının kullanılması ve iklim felaketinin tarihsel sorumlusunun Kuzey ülkeleri olduğu gerçeği, Güney ülkelerinin şimdi ekolojik krizin gerektirdiği tedbirleri almaya yanaşmamasının gerekçesi oldu, olabilir mi?
 

Prof. Ahmet Muhtar Çakmak.jpeg
Prof. Dr. Ahmet Muhtar Çakmak

 

- Bence olamaz. Dünya yok oluş riski altında çünkü…

Tabii ki en büyük kirleticiler Kuzey ülkeleridir, zengin ülkelerdir. Tabii ki en büyük bedeli onlar ödemelidirler.

Ne var ki bunların hiçbiri Güney'in kendi sorumluluğundan kaçmasının gerekçesi olamaz. Mesela, Çin ve Hindistan'ın kömür üretimine son verilmesini engellemesinin gerekçesi olamaz. Bu tarihsel haklılığı kötüye kullanmaktır.


- Tarihsel haklılıklarını başka alanlarda gerekçe olarak kullanabilirler…

Kullanmalıdırlar da. Mesela dünya çapında bir temel gelir uygulamasının finansmanını ağırlıklı olarak Kuzey ülkelerinin yapması gerektiğini öne sürebilirler ve bunun dayanaklarından biri de tarihsel haklılık tezi olabilir.

Ekolojik krizle mücadelenin finansmanında ağırlığın Kuzey ülkelerinde olmasını isteyebilirler, bunun dayanaklarından biri de tarihsel haklılık tezi olabilir.

Ne var ki ekolojik krizle mücadeleye darbe vuramazlar. Bu tarihsel haklılığın tarihi sorumsuzluğa dönüşmesi anlamına gelir.


- Kömür üretiminden vazgeçilse, fosil yakıt sübvansiyonları kaldırılsa ve Kuzey 100 milyar doları vermeyi kabul etseydi ne olacaktı ki?

Ekolojik krizin boyutları düşünüldüğünde bunlar son derece yetersiz hedeflerdir. Öyle ki dağ fare doğurdu bile diyemeyiz çünkü dağ fareyi bile doğuramadı.

Metan gazı salınımında yüzde 30 indirim, ormanların korunması sözü gibi kararlar ekolojik krizin hafifletilmesine katkı yapacak çapta kararlar değildirler.

Zaten ormanların korunması sadece bir niyet ifadesidir. Nitekim COP Başkanı Alok Sharma konferansın kapanışında "Bütün delegelere bu sürecin gelişme şeklinden dolayı özür dilediğimi ve çok üzgün olduğumu söylemek istiyorum" dedi.


- Hocam, bundan sonra ne olacak, ümit verici bir gelişme, bir eğilim ön alabilir mi?

Şimdi konferans sırasında açıklanan ABD-Çin görüşmeleri ön plana geçecek.
Bunun önemi şurada: Eğer anlamlı kararlar alabilirlerse, yani önemli fedakarlıklarda bulunmayı taahhüt edebilirlerse bu dünyanın kalanı üzerinde bir baskı oluşturacak.

O zaman sorumluluktan kaçmaları daha zor olacak. Ne var ki bu iki ülkenin yaklaşımını konferans sürecinde gördük. O nedenle bazı yeni adımlar atabilirler ama ümit verici bir gelişme yaşanabileceğini sanmıyorum.


- Bitirirken ne dersiniz Hocam?

İnsan kapitalizm de olsa böyle bir felakete göz yummazlar diye düşünmek istiyor, ama öyle değil. Kovid-19 salgınında göz göre göre yüz binlerce insanın ölümüne sebep oldular.

Bu noktadan hareket edersek şu şekilde özetlemeye çalışayım: Kuzey Güney'e ekolojik kriz mücadelesi için önemli miktarda fon akıtmalıdır. Oysa şimdi 100 milyar doları bile vermemeye çalışıyorlar.

Ekolojik krizin ciddi ölçüde hafiflemesi için dünyadaki 1,5-2 milyar insanın tüketim düzeylerinin önemli ölçüde azalması gerekiyor ve bunu yapacak siyasi irade ortada gözükmüyor.

Güneyin Kuzeyi zorlaması, bunun için kozlarını kullanması ve kendi üstüne düşenleri de yapması için güçlü halk desteğini arkasına alan yeşil-sol iktidarlar lazım. Bunu da göremiyoruz ufukta ve kritik on senenin içindeyiz. Yok oluşa doğru gidiyoruz.


- Desenize üstelik görmeme de değil, tarihin bu aşamasında görülen göz göre göre "binmişiz alamete, gidiyoruz felakete."

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU